İşte iddianameye giren o fotoğraflar

Ergenekon soruşturmasını etkilemeye teşebbüs ettikleri öne sürülen, aralarında eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın da bulunduğu 11 şüpheli hakkında 10 yıl 9 ay ila 26.5 yıl arasında hapis istemiyle dava açıldı

İşte iddianameye giren o fotoğraflar
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan iddianameyi kabul etti. İddianamede, Hakim Gürsel Özkan davacı müşteki sıfatıyla, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, avukatlar Tülay Bekar, Ali Hadi Emre, Mehmet Cengiz, Kudbettin Kaya ile emekli Albay Canfer Balçık, Hüseyin Yıldırım, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yeğeni Nihan Atasagun, Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal’ın kardeşi Ali Haberal ile oğlu Erkan Bülent Haberal ve avukat Sefa Altıoğlu sanık olarak yer alıyor.
İddanameye göre; herşey 24 Şubat 2009’da saat 02.01’de Ahmet Türkoğlu adlı bir kişi tarafından 155 Polis İhbar Hattı’na gelen ihbarla başladı. İhbarda, “Ergenekon davasında İşçi Partili sanıkların avukatı Mehmet Cengiz, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Canfer Balçık ve ‘Tülay’ isimli bir avukatın davayı kendi lehlerine çevirmek için hakim ve savcıları etkilemeye yönelik çalışma yaptıkları, bu ekibin Veli Küçük ve Doğu Perinçek’e bağlı çalıştığı” yönünde bilgelerin yer aldığının belirtildiği iddianamede, ihbarın araştırıldığı anlatıldı. İddianamade soruşturmanın gelişimi özetle şöyle anlatıldı:

‘Menfaat temin etme suretiyle...’
“İhbarda isimleri geçen Mehmet Cengiz ve Canfer Balçık’ın Tülay Bekar isimli bir avukat ile yakın ilişki içerisinde bulundukları anlaşıldığından ihbarda adı geçen ‘Avukat Tülay’ın, avukat Tülay Bekar olabileceği kuşkusu ile soruşturma bu yönde derinleştirildi. Mahkeme kararları doğrultusunda teknik takip yapıldı.
Geçmişte Adalet Bakanı olarak da görev yapmış bulunan şüpheli Av. Mehmet Seyfi Oktay ile diğer şüphelilerin Ergenekon terör örgütü üyesi oldukları ve örgütün yargı birimi içinde görevli oldukları, yargılamaları devam eden örgüt üyelerinin öncelikle tahliye ettirilmesi ve akabinde süren davalarda mahkeme başkan ve üyelerini çeşitli şekillerde etkileyerek baskı altına alıp istedikleri şekilde karar çıkartmaya çalıştıkları, avukatların hakim ve savcılarla irtibata geçip bu kişilerin yer değiştirme, Yargıtay üyesi seçtirme ve bazen de menfaat temin etmek suretiyle etki altına aldıkları, yemekler organize edip hakim ve savcıları şüpheliler Mehmet Seyfi Oktay ve Tülay Bekar vasıtasıyla dönemin HSYK Başkan Vekili ile görüştürüp çeşitli vaatlerle istedikleri işleri yaptırmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır.”

‘Yargı hücresinden sorumlu’
Oktay’ın “Ergenekon’un yargı teşkilatındaki örgütlenmesinden ve dava takiplerinden sorumlu örgüt üyesi olduğu” kaydedildi. Oktay’ın, Ergenekon’un yargı yapılanmasını yürüttüğü ve yargıya müdahale alanında faaliyetler yürüten hücreden sorumlu konumda olduğu ifade edildi. Avukat Bekar’ın, 1. Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile irtibatlı olduğu iddia edilerek özetle şöyle denildi:
“Batı Trakya dergisinin 2007’de yayınlanan sayılarında, Bekar’ın Haber Müdürü olarak görev yaptığı, derginin Yayın Kurulu Başkanlığı’nı Veli Küçük’ün, kukuk danışmanlığını ise (1. Ergenekon davasının tutuklu sanığı, avukat) Kemal Kerinçsiz’in yaptığı, şüpheli Canfer Balçık ise araştırmacı-yazar olarak görev aldığı tespit edilmiştir.”

Odatv’deki fotoğraflar
Mehmet Cengiz’in Odatv davasının tutuklu sanıkları Yalçın Küçük, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ve 2. Ergenekon’un tutuklu sanığı İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ile irtibatının olduğu belirtilerek, “06/10/2009 tarihinde Odatv internet sitesinde yayınlanan CMK.’nın 250. Maddesi ile yetkili hakim ve savcılarla emniyet mensuplarının yemek fotoğraflarının şüpheli tarafından verildiği tespit olunmuştur” denildi.
Sanıkların, eski Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ü etki altına alarak, öncelikle dosyayı görevsizlik kararıyla Ankara’ya göndermesi ya da emekli olması yönünde baskı yaptıklarının anlatıldığı iddianamede, Tülay Bekar’ın, Şengün’le duygusal yakınlık kurduğunun anlaşıldığı belirtildi. Bekar’ın duygusal yakınlıkla, Ergenekon davasını yönlendirmeye çalıştığı, bazı tutuklu sanıkların tahliyesi konusunda girişimde bulunduğu ve Şengün’ü davadan çekilerek kamuoyu oluşturmak ve yargılamayı yapan heyeti tartışılır hale getirmek için basın açıklaması yapmaya zorladığının belirlendiği ifade edildi.

‘Şengün’e kadın avukatla baskı’
İddianamede, “Bekar’ın kadınlığını kullanarak mahkeme başkanı K.Ş’yi etkilemeye çalıştığı anlaşılmış ise de duygusal içerikli telefon konuşmaları mümkün olduğunca iddianameye konulmamıştır” denildi. Bekar’ın mahkeme Şengün’le yaptığı görüşmeleri Oktay’a aktardığı, zaman zaman başkanı tehdit etme boyutuna ulaşan konuşmalar yaptığı ileri sürüldü.
Baykal da iddianamede
İddianamede sanıkların teknik takibe takılan telefon görüşmeleri de yer aldı. Telefon görüşmelerinde davanın sanığı olmayan kişilerin isimleri kodlandı. Köksal Şengün’ün K.Ş, Deniz Baykal D.B ve Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu F.K olarak yer aldı.

İşte iddianameye giren o fotoğraflar

Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın
26.5 yıla kadar hapsi isteniyor.


‘Cumhurbaşkanımız Nihan Hanım’ı sordu’
İddianamede 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de adının geçtiği bir telefon konuşmasına yer verildi. Demirel’in yeğeni Nihan Atasagun 30 Ekim 2009 günü saat 12.43’te Sefa Altıoğlu ile yaptığı görüşme:

Sefa Altıoğlu: Ben bürodaysanız uğrayacaktım beş dakika büroda kimse yok onu söyleyecektim
Nihan Atasagun: İstanbul’da değiliz afedersin
S.A.: Ha tamam
N.A.: Dün akşam Cumhurbaşkanı sordu bana dedi ki Nihan efendim televizyonda böyle böyle bir şey verdi nedir o dedi valla bilmiyorum avukatları biliyorlardır dedim.
S.A.: Ne vermiş ki? Haberim yok ...
N.A.: Şey...Hastaneden yani hastanede kalmayabilir. Hastane raporu yani hani hastaneden çıkabilir gibi vermiş güya da... Bilmiyorum dedim onu herhalde avukatları kendi ailesi bilir dedim.

Bekar’dan Şengün’e: Ne olur emekli ol
28 Mart 2009 saat 12.34 Şengün’le Bekar arasındaki konuşma:
Tülay Bekar: Sen de emekli ol da görelim bakalım, bu gidişle nasıl olsa yakında olacaksın bu kadar yoğun baskıya dayanamazsın... Yani ben baskı yapıyorum ya... Benim dışımdakini takmazsın nasıl olsa da... Beni ciddiye alırsın, yani emekli ol ondan sonra da git basın açıklaması yap... Yeri yerinden oynat ne güzel olur vallahi o zaman bayılırım yani, nasıl mutlu olurum anlatamam... Sen de git emekli, emekli ol lütfen emekli ol ne olur emekli ol
Köksal Şengün: Nedir ne biliyorsun emekli niye olayım?
T.B.: Hiçbir şey bilmiyorum ya resmen şey piyon gibi oynuyorlar ya olmaz ya, sen bu oyunun içinde yer alma, git emekli ol işte ne işin var ya... O iddianamedeki her şey komik niye onları çıkarttırmadın ki... Bunların burada özel hayatın burada ne işi var niye demedin ki?
K.Ş.: Ya iddianamede olanları ben iddianameden çıkarmam, görsünler yaptıkları iddianameyi insanlar görsün daha iyi, yapılan şeylerin yanlışlığı daha iyi görünür.
T.B.: Ama orda senin de sorunun olduğunu düşünenler vardır.
K.Ş.: Ha yani orda yazılanları insanlar görsün ki yanlışları görsünler insanlar.
09 Ekim 2009 günü saat 18.40
T.B.: Neler söylediklerini tahmin edebilirsin emekli ol da kurtul artık
K.Ş.: Ne diyorlar?
T.B.: Boş ver ya neler söyleyebildiklerini sen gayet iyi bilirsin iyi birşey mi söylediklerini zannediyorsun?

‘Yani hiç olmazsa Haberal’ı bıraksa...’
Köksal Şengün’ü etkileyerek, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da aralarında bulunduğu bir kısım Ergenekon sanıklarının tahliyesini sağlamaya yönelik faaliyetler başlığı altında şu konuşmalar yer aldı:

29 Aralık 2009 günü saat 16.22 Tülay Bekar ile Mehmet Seyfi Oktay’ın yaptığı görüşme:

Seyfi Oktay: Yarın geleceğim
Tülay Bekar: Tamam bekliyorum efendim, ortalık karışık
S.O.: Öyle mi?
T.B.: Ankara kötü aslında
S.O.: Evet evet nasıl oluyor ne oluyor böyle?
T.B.: Bilemiyorum efendim gördüğünüz gibi. Beyefendi orda bayağı rahatsız tek başına o muhalefet şerhleri veriyor diğerleri hiç takmıyorlar bile.
S.O.: Evet o hocada mı öyle oldu?
T.B.: Herkes hepsi öyle oluyor tek başına şerh veriyor diğerlerinin hiçbiri farklı hareket ediyor takip etmişsinizdir.
S.O.: Hocayla ilgili karar verildi mi öyle?
T.B.: Sanırım vardı efendim... Sanıyorum vardı efendim gelince gel konuşuruz efendim.

02 Eylül 2009 günü saat 15.20 Seyfi Oktay ile Tülay Bekar arasındaki görüşme:

S.O.: Efendim bi teşekkür edelim dedim ne güzel bir sofra hazırlamışsınız ondan sonra sohbet güzel. Herşey güzel. Çok sağolun.
T.B.: Teşekkür ediyorum sağolun.
S.O.: Başkanı sıkıştırmadık demi?
T.B.: Yok hiç sıkıştırmadık efendim, o zaten bizi çok seviyor, sizi çok seviyor. Yani...kimse yoktu ve zaten bize güvenmezse birlikte olmazdı efendim.
S.O.: Yani özellikle şey o iki kişi üzerinde kendisi açtı.
T.B.: Yok hayır ben aynı şekilde ki ben bazen daha ağır konuşuyorum.
S.O.: Yani hiç olmazsa bu şey o Haberal’ı falan hiç olmazsa bir bıraksa çok iyi olur.
T.B.: Görüşürüz efendim onları daha sonra tamam, tamam efendim.
S.O.: Oldu oldu sağolun.