Başbuğ ve Evren Yüce Divan'da yargılanmalı

CHP lideri Kılıçdaroğlu Habertürk TV'de gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.

Başbuğ ve Evren Yüce Divan'da yargılanmalı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu, Türkiye'nin Nabzı programında Didem Arslan Yılmaz'ın yönetiminde gazeteciler Derya Sazak, Orhan Bursalı, Avni Özgürel ve Nihal Bengisu Karaca'nın sorularını yanıtlıyor.

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasından, 27 Nisan'daki E-muhtırasına kadar birçok konunun konuşulduğu programda Kılıçdaroğlu şu açıklamaları yaptı;

"BİLGİSAYARLA SUÇLU YARATILIYOR"
Sistem şöyle işliyor. Bir kişi hedef alınıyor. Bilgisayara bilgileri giriliyor. Oradan bir şey bulunamazsa kimlerle ne konuştuğu tespit ediliyor. Bu kişilerin telefonları dinleniyor. Bu bilgiyi edindik. Her istihbarat kuruluşunun elinde bu tip bilgisayar programları vardır. Bunun iktidarın hedefindeki kişiler için kullanılmasını sorguluyoruz. Bu sistem emniyet genel müdürlüğünde kullanılıyor. Bütün ilişkilerini, kiminle hangi saatte konuştuğu belirleniyor. Oradan temin edilen bilgiler savcıya gidiyor.

Siyasi makamın özgürlük alanını daraltan bir fezleke doğru değildir. Hukuk fakültelerine demokrasi ve özgürlükle ilgili bir ders koymak lazım. Bu fezlekeyi düzenleyenlerin demokrasi kültürü yok. Fezleke ifade özgürlüğünü daraltan, yasamaya doğrudan müdahale eden bir fezlekedir.

DOKUNULMAZLIKLAR
Kürsü dokunulmazlığına, düşünce dokunulmazlığına evet... Adi suçlamalar dolayısıyla dokunulmazlık olmaz. Bizim dilekçelerimiz umarım Anayasa Komisyonu'nda da ele alınır. Arınç'ın dokunulmazlıkların tekrar ele alınacağı konusunda da bir açıklaması oldu. Herhalde AKP'de de bir rahatsızlık var.

28 ŞUBAT VE 27 NİSAN DA YARGILANMALI MI?
28 Şubat'ı sorgulayamazlar. Sorgulanması gerekir. Alınan kararlar MGK kararları. Başbakan kim? Erbakan... MGK karar alır. Alınan kararlar, ilgili kamu kuruluşlarında direktif telakki edilir. Askerler o kararların nasıl yerine getirileceğini ilişkin çalışma yaparlar. 28 Şubat'ın sağlıklı bir sorgulama sürecine tabii tutulacağına inanmıyorum. O süreç bugünkü iktidarı doğurdu. Kendisini doğuran bir sürece dava açmazlar.

Yaşar Büyükanıt, muhtıra verdi. Sonra ne oldu? Emekli oldu, zırhlı araç getirdiler. Bu bir danışıklı dövüştür. Sen bize muhtıra ver, ben size üstün hizmet madalyası vereceğim.

MUHTIRA HÜKÜMETLE ANLAŞMALI OLARAK VERİLDİ
Dolmabahçe görüşmelerinde sürecin ayrıntıları vardır. Başbakan benimle birlikte mezara gidecek dedi. O görüşme için, olmaz. Devletin hiçbir organı ne başbakan ne de genelkurmay başkanı yaptıkları görüşmeyi tutanaksız bırakamazlar. Bu çok önemli bir olay. Bu imparatorluk döneminde de böyleydi. Başka ülkelerde de böyledir. Bu gizli tutulsa da daha sonra yayınlanır. Ama orada yaptığınız konuşma mezara gidecek dediğiniz andan itibaren spekülasyonlar kesilmez. Gecenin o saatinde muhtıranın ne işi vardı? En büyük kozu verdi. Ben bunun bir anlaşma olduğunu düşünüyorum.

BAŞBUĞ YÜCE DİVAN'DA YARGILANMALI
Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün kalıcı olarak her kesim için geçerli olabilmesi için Sayın Büyükanıt madem muhtıra verdi, onun da bu süreçte yargılanması lazım. Yüce Divan'da yargılanması gerekir. Sayın Başbuğ'un da, Evren'in de yargılanacağı yer Yüce Divan'dır.

Korku imparatorluğunu besleyen mekanizma kimdir? Yargı. Yargı siyasi otoritenin emrinde olduğu için ve herhangi bir eleştiri yapanı bir gece aldıkları için korku imparatorluğu ortaya çıkıyor. Yargı korku imparatorluğunun aracı oldu. Bizim itiraz ettiğimiz nokta bu. Özel yetkili mahkemeler her alana girdi.

TUTUKLULUK SÜRELERİ
Cumhurbaşkanı şikayetçi, Meclis Başkanı şikayetçi en son Arınç, 'Lamı cimi yok' dedi. Samimi olmayan bir kanat var hükümette. Samimiysen yasal düzenleme yaparsın. Bir yargıç keyfi karar veremez. Uluslararası sözleşmeler var.

BAŞBUĞ'UN TUTUKLANMASI
Ben İlker Başbuğ, yargılansın ya da yargılanmasın demedim. Benim üzerinde durduğum konu hukukun üstünlüğü. İnternet Andıcı'nda ayrıntılar bilmiyoruz. Delilleri bilmiyoruz. (Başbuğ'un "Boru" açıklamasının sorulması üzerine) Lav silahı bir kere kullanınca 'boru' oluyor. Silahların saklanması, onların bulunması ve bunun üzerine gidilmesinde bir tereddüt yok. Ama Sayın Başbuğ'un elinde tuttuğu silahı ikinci kez kullanılma şansı yok.

Devletin hiyerarşik yapı içinde hükümete karşı internet sitesi kurmak suçtur. Buna itirazımız yoktur. Ama internet sitesi kurup hükümete karşı kullanmanın 'terörist'likle alakası yoktur. Zaten terörist tanımında bir sorun var.

Üniversiteler, çoğu gazeteci zaten bu yasadan korkuyor. Yarın bir gün 'terörist' olarak götürülme tehlikeleri var. O açıdan terörle mücadele yasasını yeniden gözden geçirmeliyiz.

TUTUKLU VEKİLLER
Savcılıktan milletvekili olmasına engel olmadığını belirten belgeyi aldılar, YSK inceledi. Sonra milletvekili oldular. Bunların önünde hiçbir yasal engel yok. Bir örnek de var. Sebahat Tuncel örneği...

Cemil Çiçek bu konuyla ilgili bize geldi, Rıza Türmen de AİHM kararlarını getirelim dedi. Cemil Çiçek, 'AİHM kararlarını bizim yargıçlar okumuyor' dedi. İnsan hakları ihlallerinde biz niçin mahkum olan bir ülke konumundayız? Buna bakmamız lazım. Her şeyi söylüyoruz. Söylemediğimiz yer kalmadı. Almanya'da söyledik, Brüksel'de söyledik. Bir tek dağa çıkmadığımız kaldı. Artık Türkiye'deki olaylar gittiğimiz her uluslararası ortamda dile getiriliyor. Tutuklu vekillerle ilgili kararı Sosyalist Enternasyonel'den 20 dakikada aldık.

SURİYE
Başlangıçta iyi adımlar atıldı.Vizeler kalktı. Ortak bakanlar kurulu yapıldı. O dönem bütün oteller dolu, esnaf hayatından memnundu. Ama bir sabah kalktık. Suriye'yi düşman ilan ettik. Bıçak kemiğe dayandı dedi. Bütün ilişkiler koptu. İki kez Davutoğlu gitti. (SP Genel Başkanı) Kamalak gitmişti, yaptığı açıklamada 'Gelen her Türk yetkili Obama şöyle dedi, diye söze başlıyor' demişti. Bugün çok ciddi sorunlar var. Kilis'te de bir mülteci kampı açılacakmış. Demekki sorun büyüyecek. Biz komşularımızla iyi geçinmek durumundayız. Suriye'de insan hakları ihlali var. Nerede baskıcı yönetim varsa orada insan hakları ihlali vardır. Türkiye'de de insan hakları ihlali var.

Biz Suriye'ye demokrasi gelmesini isteriz. Daha güzel yasalar isteriz. Ama bunları silahla yaparsak doğru değildir. Hele batı istedi diye girersek hiç doğru değil. Irak'ta ne oldu? Şimdi Irak Parlamentosundakiler ben Iraklıyım demiyor. Şii'yim, Kürt'üm, Sünni'yim diyor.

Sünni-Şii kavgası çıkarsa bu Türkiye'ye de yansır. Bu tür bir söylemin ne kadar büyük bir taşıdığını biliyoruz.

Libya'da bizim hükümetle Fransa adeta yarıştı. Fransa alacağını aldı. Biz nal topladık. Bir başbakan bu kadar kısa sürede bu kadar çelişkiyi halkın önüne koyamaz. Çıkıp Nato'nun orada ne işi var... Biz hiçbir zaman Başbakan'a neden bunu söyledin demedik? Sonra başbakan NATO oraya gitmelidir, deyince biz de bunu eleştirdik.

Hiçbir zaman Beşar Esad'ı destekleyen bir ifade kullanmadım. Hem demokrasi isteyeceksiniz hem de baskıcı yönetimi destekleyeceksiniz, bu mümkün değil. Davutoğlu, oraya gittikten sonra bize bilgi vermedi. Bizim heyetimiz gitti incelemelerde bulundu. İzlenimlerimizi de Dışişleri ile paylaştık.

Filistin'de bile arabulucuğu Mısır yaptı. İran'da da sınıfta kaldık. Arabulucu her iki tarafa da eşit davranır. Kürecik'e -biz ona İsrail kalkanı diyoruz- o kalkan kurulacak. Bizim İran'la ne sorunumuz var. İran'ın bir şekilde ikna edilmesi lazım. İran'ın denetçi kuruluşlara kapılarını açması lazım. İsrail'de de aynı...

Ahde vefa diye bir şey var. Kaddafi ile tarihsel geçmişimiz var. İkna edilebilirdi. Biz sandıkki Doğu Akdeniz'e Türk gemileri açılacak. Ama Türkiye halkın bombalanmasını istemeyecek. Ama tam tersi bir durum ortaya çıktı.

Aynı şekilde Akdeniz'deki doğalgaz aramaları. Obama dedi, 'Benim şirketim arıyor' sonra durduk. Piri Reis'le arama yapılıyor. Yahu 40-50 yıllık gemiyle arama mı yapılır?

ULUDERE
Alınan istihbarat üzerine bu operasyonun yapıldığı söylendi. Benim merak ettiğim konu şu. MİT vermedim diyor. Genelkurmay aldım diyor. O zaman kim verdi bu istihbaratı. Sayın Başbakan elimizde 4 saatlik görüntü var. Heronlarla yapıldıysa İsrail kaynaklı diyebiliriz. İncirlik'ten kaynaklıysa o zaman ABD kaynaklı. Genelkurmay 'Bana istihbarat geldi, ben de gereğini yaptım' diyor. Ya içeriden ya da dışarıdan. Dış istihbarattan kim sorumlu? TBMM sınır ötesi yetki vermiştir, yetkinin nasıl kullanılacağına siyasi otorite karar verir. Yani siyasi otorite ben sormlu değilim, diyemez. Bu konu medyada hiç görülmüyor. Siyasi kararın arkasında hükümet olduğunu hepimiz kabul edelim. Hükümet kendi açıklama yapmıyor, Genelkurmay'a ve MİT'e yaptırıyor.