Kürt Siyasetçi Güçlü: İdeolojik ve Apo'list Pkk, Bir Halk Hareketi Değil (özel)
BDP'nin ikinci olağan kongresinde öne çıkan mesajlar tartışma konusu oldu.
Kongrede güdümlü ve içselleşmiş bir iradenin sonuçlarının sahnelendiğini dile getiren Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü, BDP ve PKK'nın bir APO'list parti olmak istediğini söyledi. Düşüncelerinden dolayı terör örgütü PKK ve BDP'nin kendisini tehdit ettiğini açıklayan Güçlü, PKK'nın halk hareketi olmadığını belirtti.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Güçlü, kongrenin sonuçlarının kendisi için süpriz olmadığını ifade etti. Konuşan parti yetkililerinin, partinin eşbaşkanı seçilenlerin, milletvekili olanların, delegelerin, özgür ve demokratik bir iradeye sahip olduklarını düşünmediğini dile getiren Güçlü, güdümlü ve içselleşmiş bir iradenin sahnelediklerini izlediklerini dinlediklerini vurguladı. BDP'nin, kongreyi, siyasal partiler yasasının gereği olduğu için yaptığını, kanuni zorunluluk olmaması halinde kongreyi dahi yapmayacağını anlatan Güçlü, şöyle devam etti:
"BDP, Türkiye partisi olamaz. Bu iddialar takiyyeci ve iki yüzlü görüşlerdir. Abdullah Öcalan'ın kendisini Türk sol geleneğine bağlı kalmasının bir gereği olarak ifade edilen bir görüş. BDP, Türkiye partisi olmak istemiyor, solcuların partisi olmak istiyor ama onu bile olamıyor. Türkiye partisinden kasıt, Türkiye solcularının partisi olmak istiyor. Kongreye çağrılanları, katılanları gözönüne aldığınız zaman, BDP'nin siyasetini kayıtsız şartsız destekleyenlere baktığınız zaman Stalinist, Kemalist, darbeci geleneğe bağlı olan kesimler olduğu görülecektir. Onun için Türkiye partisi ve sol parti olma olanağı da yok. Şerafettin Elçi gibi muhafazakar, Kürtçü bir unsurla ya da dindar, ulusal Kürt görünen Altan Tan ile bir Türkiye partisi, kitlesel parti olma değil hegemonik alanı, egemenlik alanı genişletme siyaseti olarak değerlendiriyorum. Zaten BDP ve PKK'nın bir Kürt partisi olmaya niyeti yok. BDP ve PKK, bir APO'list parti olmak istiyor."
"PKK HALK HAREKETİNİ TEMSİL ETMİYOR"
Kongrelerin bir değişim için yapıldığını hatırlatan Güçlü, Kürdistan ve Kürt alanında PKK'nın, halen soğuk savaşın döneminin bütün sosyal, siyasal, kültürel, ideolojik, faşizan, otoriter denebilecek bütün değerlerini sürdürme konusunda ayak direttiğinin altını çizdi. Örgütün yeniden yapılanmaya, demokratikleşmeye, demokrasiye karşı ayak direttiğini vurgulayan Güçlü, "Onun için bu kongre yeni birşey olmalıydı. Mısır ve Suriye'de dökülen bir halk hareketidir. Kürdistan'daki bir halk hareketi değildir. PKK, halk hareketini temsil etmiyor. Bu, milli bir hareket değildir; olsa Mısır gibi olurdu. Eğer gerçekten ciddi bir milli hareket olursa, Türkiye'deki sağ duyulu insanların, kitlelerin duygularıyla bütünleşmesi olurdu. İdeolojik ve APO'list harekettir." dedi.
"KONGRE PKK'NIN METODUNU SORGULAMA ALANI OLMALIYDI"
Güçlü, BDP kongresinin "PKK'nın bugün pervasız bir şekilde Suriye'ye dayanarak ve kendi egemenliğini sürdürme anlamında canhıraş bir şekilde bütün Kürtleri yok etme pahasına bile olsa sürdürdüğü metodu devam ettirip ettirmeme konusunda bir sorgulama alanı olması gerektiğini söyledi. Bunun yapılması yerine yapılanlara övgü dizildiğini anlatan Güçlü, şunları söyledi: "Güdümlü bir iradeyle halk sana oy vermiş. Halkı mı yoksa PKK ve dağdakileri mi dinleyecekler? Ortaya çıktı ki halkla ilgisi yok. Ben iddia ediyorum; özgür ve demokratik bir şekilde referandum olsa halk Meclis'e gidilmesini istiyor, sorunların orada tartışılmasını istiyor. Kongrede gitmeyeceğiz diyorlar. Hangi şartlardan bahsediyorlar. BDP'nin gizli gündemi, PKK'nın açık gündemi devreye girmiştir. Kongre bir sonuç doğurmamıştır. Kamuoyuna şunu dikte ettirdiler; 'Biz söylediklerimizi tekrarlıyoruz, aynısını devam ettiriyoruz. Ey kongreye katılıp değişimi bekleyenler, sizler ahmaksınız, biz sizi ahmak yerine koyuyoruz, sizinle dalga geçiyoruz' demektir."
"BDP VE PKK BENİ TEHDİT EDİYOR"
BDP ve PKK'nın kendisini açıklamalarından dolayı sürekli tehdit ettiğini anlatan Güçlü, "Sizden önce biri aradı; 'aman, lütfen sesini kes. Bu tehlikeli işlerdir.' dedi. Ben de tarihi sorumluluğum olduğunu söyledim. Onu yerine getiriyorum. Düşünce ve değerlerimiz için ölümü göze aldım. Bizim en yakın destekçilerimizi bile, bize karşı lobi haline, karşıt hale getirdiler. Şerafettin Elçi ile seçim öncesi ortak parti kurma çalışması yapıyorduk. Şerafettin Elçi'yi satın aldılar. Bizi yalnızlaştıracaklarını söylüyorlar. Bize, 'kaç kişiyi etkilediğimizi' soruyorlar. Biz, vicdanı etkiliyoruz, adaleti temsil ediyoruz. Yüzlerce tehdit mesajı geliyor." şeklinde konuştu.
Ölümleri durdurmak için sınıra yürüyerek değil kongrede yapılması gerektiğinin altını çizen Güçlü, Kürtler olarak "Biz kendimizle uğraşmalıyız. Biz neyiz, nereden geliyoruz, ne yapıyoruz, bizi kim yönetiyor, kendi kendimizi nasıl yönetiyoruz." denilmesi gerektiğini söyledi.
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Güçlü, kongrenin sonuçlarının kendisi için süpriz olmadığını ifade etti. Konuşan parti yetkililerinin, partinin eşbaşkanı seçilenlerin, milletvekili olanların, delegelerin, özgür ve demokratik bir iradeye sahip olduklarını düşünmediğini dile getiren Güçlü, güdümlü ve içselleşmiş bir iradenin sahnelediklerini izlediklerini dinlediklerini vurguladı. BDP'nin, kongreyi, siyasal partiler yasasının gereği olduğu için yaptığını, kanuni zorunluluk olmaması halinde kongreyi dahi yapmayacağını anlatan Güçlü, şöyle devam etti:
"BDP, Türkiye partisi olamaz. Bu iddialar takiyyeci ve iki yüzlü görüşlerdir. Abdullah Öcalan'ın kendisini Türk sol geleneğine bağlı kalmasının bir gereği olarak ifade edilen bir görüş. BDP, Türkiye partisi olmak istemiyor, solcuların partisi olmak istiyor ama onu bile olamıyor. Türkiye partisinden kasıt, Türkiye solcularının partisi olmak istiyor. Kongreye çağrılanları, katılanları gözönüne aldığınız zaman, BDP'nin siyasetini kayıtsız şartsız destekleyenlere baktığınız zaman Stalinist, Kemalist, darbeci geleneğe bağlı olan kesimler olduğu görülecektir. Onun için Türkiye partisi ve sol parti olma olanağı da yok. Şerafettin Elçi gibi muhafazakar, Kürtçü bir unsurla ya da dindar, ulusal Kürt görünen Altan Tan ile bir Türkiye partisi, kitlesel parti olma değil hegemonik alanı, egemenlik alanı genişletme siyaseti olarak değerlendiriyorum. Zaten BDP ve PKK'nın bir Kürt partisi olmaya niyeti yok. BDP ve PKK, bir APO'list parti olmak istiyor."
"PKK HALK HAREKETİNİ TEMSİL ETMİYOR"
Kongrelerin bir değişim için yapıldığını hatırlatan Güçlü, Kürdistan ve Kürt alanında PKK'nın, halen soğuk savaşın döneminin bütün sosyal, siyasal, kültürel, ideolojik, faşizan, otoriter denebilecek bütün değerlerini sürdürme konusunda ayak direttiğinin altını çizdi. Örgütün yeniden yapılanmaya, demokratikleşmeye, demokrasiye karşı ayak direttiğini vurgulayan Güçlü, "Onun için bu kongre yeni birşey olmalıydı. Mısır ve Suriye'de dökülen bir halk hareketidir. Kürdistan'daki bir halk hareketi değildir. PKK, halk hareketini temsil etmiyor. Bu, milli bir hareket değildir; olsa Mısır gibi olurdu. Eğer gerçekten ciddi bir milli hareket olursa, Türkiye'deki sağ duyulu insanların, kitlelerin duygularıyla bütünleşmesi olurdu. İdeolojik ve APO'list harekettir." dedi.
"KONGRE PKK'NIN METODUNU SORGULAMA ALANI OLMALIYDI"
Güçlü, BDP kongresinin "PKK'nın bugün pervasız bir şekilde Suriye'ye dayanarak ve kendi egemenliğini sürdürme anlamında canhıraş bir şekilde bütün Kürtleri yok etme pahasına bile olsa sürdürdüğü metodu devam ettirip ettirmeme konusunda bir sorgulama alanı olması gerektiğini söyledi. Bunun yapılması yerine yapılanlara övgü dizildiğini anlatan Güçlü, şunları söyledi: "Güdümlü bir iradeyle halk sana oy vermiş. Halkı mı yoksa PKK ve dağdakileri mi dinleyecekler? Ortaya çıktı ki halkla ilgisi yok. Ben iddia ediyorum; özgür ve demokratik bir şekilde referandum olsa halk Meclis'e gidilmesini istiyor, sorunların orada tartışılmasını istiyor. Kongrede gitmeyeceğiz diyorlar. Hangi şartlardan bahsediyorlar. BDP'nin gizli gündemi, PKK'nın açık gündemi devreye girmiştir. Kongre bir sonuç doğurmamıştır. Kamuoyuna şunu dikte ettirdiler; 'Biz söylediklerimizi tekrarlıyoruz, aynısını devam ettiriyoruz. Ey kongreye katılıp değişimi bekleyenler, sizler ahmaksınız, biz sizi ahmak yerine koyuyoruz, sizinle dalga geçiyoruz' demektir."
"BDP VE PKK BENİ TEHDİT EDİYOR"
BDP ve PKK'nın kendisini açıklamalarından dolayı sürekli tehdit ettiğini anlatan Güçlü, "Sizden önce biri aradı; 'aman, lütfen sesini kes. Bu tehlikeli işlerdir.' dedi. Ben de tarihi sorumluluğum olduğunu söyledim. Onu yerine getiriyorum. Düşünce ve değerlerimiz için ölümü göze aldım. Bizim en yakın destekçilerimizi bile, bize karşı lobi haline, karşıt hale getirdiler. Şerafettin Elçi ile seçim öncesi ortak parti kurma çalışması yapıyorduk. Şerafettin Elçi'yi satın aldılar. Bizi yalnızlaştıracaklarını söylüyorlar. Bize, 'kaç kişiyi etkilediğimizi' soruyorlar. Biz, vicdanı etkiliyoruz, adaleti temsil ediyoruz. Yüzlerce tehdit mesajı geliyor." şeklinde konuştu.
Ölümleri durdurmak için sınıra yürüyerek değil kongrede yapılması gerektiğinin altını çizen Güçlü, Kürtler olarak "Biz kendimizle uğraşmalıyız. Biz neyiz, nereden geliyoruz, ne yapıyoruz, bizi kim yönetiyor, kendi kendimizi nasıl yönetiyoruz." denilmesi gerektiğini söyledi.