Arınç: Yaşlanmak Bizim İçin Mukadderattır, Ama Hiçbirimiz Hoşlanmayız
Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç, herkes için mukadderat olan yaşlanmadan hiç kimsenin hoşlanmadığını söyledi.
Bakan Arınç, Bursa’da düzenlenen Uluslararası Yaşlanma ve Yaşlılık Kongresi’nin açılışına katıldı.
Konuşmasının başında salonda yaşanan tercüme krizi sebebiyle Endonezya Sosyal İşler Bakanı Dr. Salim Segah Al-Jufri’den özür dileyen Bakan Arınç, yazılı metnin çoğaltarak herkese takdim edilmesini istedi. Arınç ayrıca bu tür kongrelerde açılış konuşması yapan isimlerin çokluğundan yakındı: “Belki bir sitem olacak. Bursa artık bir kongreler şehri. Fakat düzeltilmesi gereken bir husus var. Ben 8. konuşmacıyım. Bundan yüksünmüyorum ama 8 konuşmacıyı dinlemek hem zaman alıyor, hem de arkadaşlarımın dikkatini dağıtıyor. Bence bir seremoni olmalı ve oturumlar başlamalı.”
Yaşlılığın ömrü olan her insana geleceğini dile getiren Bakan Bülent Arınç, “Yaşlanmak bizim için bir mukadderattır. Yaşlanmaktan hiçbirimiz hoşlanmayız. Bırakınız 95 yaşını, gençliğin sonları olarak görebilelim. Bu kadar sıkıntının, stresin içinde, her gün aynaya baktığınızda saçlarınızın beyazlaştığını görerek, belki hastalıklarla boğuşan insanların, karşısındakinin bugün çok kötüsün yerine, ne kadar iyisin demek daha doğru değil mi? Ahmet Hamdi Tanpınar diyor ki Evliya Çelebi’nin yazılarında abartı olabilir ama ben ona inanarak okudum ve hiç zararını görmedim. Erzurum’un soğuğunu anlatırken damdan dama atlayan kedinin donduğunu söylüyor. Yaşlılık mukadder, sonunda başımıza gelecek bu yaşlılığı iyi karşılamalıyız, her gün ölümden bahsetmek yerine güzellikleri konuşmalıyız diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
BİZİM ÜRETGEN GENÇ NÜFUSUMUZ VAR
Batılı ülkelerde artan yaşlı sayısına karşın Türkiye’nin dinamik bir genç nüfusa sahip olduğuna vurgu yapan Arınç sözlerini şöyle sürdürdü: “Her mevsimin olduğu gibi bunun da bir başka bereketini görmek mümkün. Gelişmiş batı ülkelerinde genç nüfus azalıyor, yaşlı nüfus artıyor. İktisatçılar bu durumu sağlıklı toplumlar için endişe verici olarak görüyor. Üretme kabiliyetini yitirmiş ama toplumsal refahtan pay alan bir gösterge olarak görülüyor. Bizim hem üreten genç nüfusumuz var hem de çalışma hayatında yaptığımız reformlarla ülkemizdeki ortalama yaşama ömrü uzamaya başladı. Bugün bu oran yüzde 7’ye yaklaştı. Yaşam standartlarındaki gelişmelerle artık insanlar daha uzun yaşıyor. Ama maalesef doğurganlık azalıyor. Bence üzerinde durulması gereken tehlike budur. İnsan ömrünün uzaması değil, doğurganlığın azalmasıdır.”
BAŞBAKANIN TAVSİYESİNE UYULMALI
2050 yılında Türkiye’de yaşayan her 4 kişiden birinin 60 yaşın üzerinde olacağına dikkat çeken Arınç, bu sebeple Başbakan Recep Tayyip Erodğan’ın ‘en az 3 çocuk yapın’ tavsiyesine herkesin uyması gerektiğini anlattı. Arınç şöyle konuştu: “Sayın başbakanın tavsiyesinden ayrıca bahsetmeye gerek yok. İnsan ömrünün uzaması ve kontrollü bir yaşam, hedeflerimizden birisidir. Ama ülkemizi yaşlı nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak hazırlıklar yapmalıyız. Yaşlılarımızın toplumla bütünleşmesi, kaybolan statülerinin yeniden kazanılması insani bir bakış açısıyla ele alınması gerekiyor. Biz yaşlıya hürmet gösteren bir toplum yapısına sahibiz. Bu güzel hasletlerimizi muhafaza etmeliyiz. En yakın arkadaşı televizyon olan, eve kapanmış yaşlılarımıza daha fazlasını sunmalıyız. Batı ülkelerinin en büyük problemi sağlıklı bir aile müessesini yaşatamamak olmuştur. Çok çocuklu anne baba, dede ve torunların birlikte yaşadığı geniş ailenin izine batıda rastlamak artık mümkün değil. Maalesef ülkemizde de özellikle şehirlerde geniş aile kaybolmaya başladı. Gençlerin, annelerle birlikte yaşamama neredeyse olmazsa olmaz şartlarından birisi. Ben bunu fevkalade sakıncalı buluyorum. Biz onlara öf bile dememek gerektiğini söyleyen bir kültürden geliyoruz. Onların baş tacı edildiği bir toplumdan geliyoruz. Onlar bize emanettir, bizim soframızdaki bereketi onların varlığına borçluyuz. Onları memnun ettiğimiz her saniye bizim insanlık hanemize koyduğumuz birer artı değerdir. Sakın onları bakıma muhtaç bir çift boğazdan ibaret görmeyelim.”
İskandinav ülkelerinde milli gelirin 30 bin doların üzerinde olduğuna dikkat çeken Arınç, ancak bu ülkelerde ortalama yaşın 70’in üzerinde olduğunu bildirdi. Arınç, “İsveç ve Finlandiya’da ‘torunlara dede istiyoruz’ diye ilan veriyorlar. Bu fıtri bir ihtiyaçtır. Ben şükür annesiyle birlikte yaşamış, annemizi yanımızda bulundurmaktan bereket görmüş bir insanım. Bizde anneler ve babalar evlerin bereketi olarak görülür. Evin huzuruna ve geçimine katkı sağlar. Şimdi birileri ücreti karşılığında bunu yapacak görev gibi görmeye başlamışsa bir toplum, orada bir sıkıntı var demektir.”
Bir yıl önce yapılan referandum ile yaşlılarımıza pozitif ayrımcılığın yolunu açtıklarını anlatan Arınç, “Aile ve sosyal politikalar ismiyle cumhuriyet tarihinde ilk kez bakanlık kurduk. 65 yaş maaşı alan yaşlılarımızın maaşlarını evlerinde ödüyoruz. Yaşlı hizmetleri Genel Müdürlüğümüz 35 bine çıkarmayı hedefliyor yatak kapasitesini. Çok şükür belediyelerimiz ve diğer kurumlar evde bakım hizmetlerine katkı
Böyle bir kongrenin Bursa’da yapılması bizim için bir onurdur.” diye konuştu.
Konuşmasının başında salonda yaşanan tercüme krizi sebebiyle Endonezya Sosyal İşler Bakanı Dr. Salim Segah Al-Jufri’den özür dileyen Bakan Arınç, yazılı metnin çoğaltarak herkese takdim edilmesini istedi. Arınç ayrıca bu tür kongrelerde açılış konuşması yapan isimlerin çokluğundan yakındı: “Belki bir sitem olacak. Bursa artık bir kongreler şehri. Fakat düzeltilmesi gereken bir husus var. Ben 8. konuşmacıyım. Bundan yüksünmüyorum ama 8 konuşmacıyı dinlemek hem zaman alıyor, hem de arkadaşlarımın dikkatini dağıtıyor. Bence bir seremoni olmalı ve oturumlar başlamalı.”
Yaşlılığın ömrü olan her insana geleceğini dile getiren Bakan Bülent Arınç, “Yaşlanmak bizim için bir mukadderattır. Yaşlanmaktan hiçbirimiz hoşlanmayız. Bırakınız 95 yaşını, gençliğin sonları olarak görebilelim. Bu kadar sıkıntının, stresin içinde, her gün aynaya baktığınızda saçlarınızın beyazlaştığını görerek, belki hastalıklarla boğuşan insanların, karşısındakinin bugün çok kötüsün yerine, ne kadar iyisin demek daha doğru değil mi? Ahmet Hamdi Tanpınar diyor ki Evliya Çelebi’nin yazılarında abartı olabilir ama ben ona inanarak okudum ve hiç zararını görmedim. Erzurum’un soğuğunu anlatırken damdan dama atlayan kedinin donduğunu söylüyor. Yaşlılık mukadder, sonunda başımıza gelecek bu yaşlılığı iyi karşılamalıyız, her gün ölümden bahsetmek yerine güzellikleri konuşmalıyız diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
BİZİM ÜRETGEN GENÇ NÜFUSUMUZ VAR
Batılı ülkelerde artan yaşlı sayısına karşın Türkiye’nin dinamik bir genç nüfusa sahip olduğuna vurgu yapan Arınç sözlerini şöyle sürdürdü: “Her mevsimin olduğu gibi bunun da bir başka bereketini görmek mümkün. Gelişmiş batı ülkelerinde genç nüfus azalıyor, yaşlı nüfus artıyor. İktisatçılar bu durumu sağlıklı toplumlar için endişe verici olarak görüyor. Üretme kabiliyetini yitirmiş ama toplumsal refahtan pay alan bir gösterge olarak görülüyor. Bizim hem üreten genç nüfusumuz var hem de çalışma hayatında yaptığımız reformlarla ülkemizdeki ortalama yaşama ömrü uzamaya başladı. Bugün bu oran yüzde 7’ye yaklaştı. Yaşam standartlarındaki gelişmelerle artık insanlar daha uzun yaşıyor. Ama maalesef doğurganlık azalıyor. Bence üzerinde durulması gereken tehlike budur. İnsan ömrünün uzaması değil, doğurganlığın azalmasıdır.”
BAŞBAKANIN TAVSİYESİNE UYULMALI
2050 yılında Türkiye’de yaşayan her 4 kişiden birinin 60 yaşın üzerinde olacağına dikkat çeken Arınç, bu sebeple Başbakan Recep Tayyip Erodğan’ın ‘en az 3 çocuk yapın’ tavsiyesine herkesin uyması gerektiğini anlattı. Arınç şöyle konuştu: “Sayın başbakanın tavsiyesinden ayrıca bahsetmeye gerek yok. İnsan ömrünün uzaması ve kontrollü bir yaşam, hedeflerimizden birisidir. Ama ülkemizi yaşlı nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak hazırlıklar yapmalıyız. Yaşlılarımızın toplumla bütünleşmesi, kaybolan statülerinin yeniden kazanılması insani bir bakış açısıyla ele alınması gerekiyor. Biz yaşlıya hürmet gösteren bir toplum yapısına sahibiz. Bu güzel hasletlerimizi muhafaza etmeliyiz. En yakın arkadaşı televizyon olan, eve kapanmış yaşlılarımıza daha fazlasını sunmalıyız. Batı ülkelerinin en büyük problemi sağlıklı bir aile müessesini yaşatamamak olmuştur. Çok çocuklu anne baba, dede ve torunların birlikte yaşadığı geniş ailenin izine batıda rastlamak artık mümkün değil. Maalesef ülkemizde de özellikle şehirlerde geniş aile kaybolmaya başladı. Gençlerin, annelerle birlikte yaşamama neredeyse olmazsa olmaz şartlarından birisi. Ben bunu fevkalade sakıncalı buluyorum. Biz onlara öf bile dememek gerektiğini söyleyen bir kültürden geliyoruz. Onların baş tacı edildiği bir toplumdan geliyoruz. Onlar bize emanettir, bizim soframızdaki bereketi onların varlığına borçluyuz. Onları memnun ettiğimiz her saniye bizim insanlık hanemize koyduğumuz birer artı değerdir. Sakın onları bakıma muhtaç bir çift boğazdan ibaret görmeyelim.”
İskandinav ülkelerinde milli gelirin 30 bin doların üzerinde olduğuna dikkat çeken Arınç, ancak bu ülkelerde ortalama yaşın 70’in üzerinde olduğunu bildirdi. Arınç, “İsveç ve Finlandiya’da ‘torunlara dede istiyoruz’ diye ilan veriyorlar. Bu fıtri bir ihtiyaçtır. Ben şükür annesiyle birlikte yaşamış, annemizi yanımızda bulundurmaktan bereket görmüş bir insanım. Bizde anneler ve babalar evlerin bereketi olarak görülür. Evin huzuruna ve geçimine katkı sağlar. Şimdi birileri ücreti karşılığında bunu yapacak görev gibi görmeye başlamışsa bir toplum, orada bir sıkıntı var demektir.”
Bir yıl önce yapılan referandum ile yaşlılarımıza pozitif ayrımcılığın yolunu açtıklarını anlatan Arınç, “Aile ve sosyal politikalar ismiyle cumhuriyet tarihinde ilk kez bakanlık kurduk. 65 yaş maaşı alan yaşlılarımızın maaşlarını evlerinde ödüyoruz. Yaşlı hizmetleri Genel Müdürlüğümüz 35 bine çıkarmayı hedefliyor yatak kapasitesini. Çok şükür belediyelerimiz ve diğer kurumlar evde bakım hizmetlerine katkı
Böyle bir kongrenin Bursa’da yapılması bizim için bir onurdur.” diye konuştu.