Tuncay Özkan'ın hücresinden ilk fotoğraflar yayınlandı
İstanbul 1.Bölge bağımsız milletvekili adayı gazeteci Tuncay Özkan, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nde çekilen fotoğraflarını yorumladı.
İstanbul 1.Bölge bağımsız milletvekili adayı, gazeteci Tuncay Özkan'ın fotoğrafları ortaya çıktı. Silivri Cezaevi'nde çekilen fotoğrafların öyküsünü Tuncay Özkan anlattı.
Tuncay Özkan'ın kaleminden fotoğrafların öyküsü
Seçim çalışmalarım için dilekçemi yazdıktan 60 gün sonra ve seçime 22 gün kala; mazgalı olmayan demir kapım açıldı. Bu olağan bir şey değil. Fotoğrafı çekecek infaz koruma memuru arkadaş, boynunda makine ile girdi; Fotoğraflarda gördüğünüz o koridorun önündeki kapıdan.
"FOTOĞRAF İÇİN KURU HÜCREYE ALINDI"
Aslında bir şey olacağını duvarları rutubetten dökülen B/3/3 numaralı tecrit hücremden üstüme su akarken, "asla" yan hücreye geçirmeyenlerin,birden B/3/2 kuru hücreye geçmeme izin vermesinden anlamıştım.Fotoğraf çektireceklermiş!
"FOTOĞRAFÇI İNFAZ KORUMA MEMURU"
Fotoğrafları o gün nöbetçi olan infaz koruma memuru çekecek. Boynunda dijital bir makine var. O çekiyor, ben "bu oldu, bu olmadı, ayarı şöyle yapalım, böyle yapalım" diyorum.
"Kitaplarla çekelim" diyorum. Hücreye giriyor "o bölüm olmaz" diyor, "duvarların badanası yapılsın ondan sonra!" kitaplar beni çıkarttıkları 3 nolu hücrede hâlâ.
FOTOĞRAFTAKİ YASAKLAR
Sonra başlıyoruz çekime. Benim meramım, yaşadığım yerin görüntülerini sunabilmek. Ama yasaklar var. Hücre net olarak gözükmeyecek! Cezaeviyle ilgili net görüntü yer almayacak. Kötü, çirkin, cezaevinde bulunduğunu, hücrede olunduğunu gösteren fotoğraf yasak. Örneğin parmaklıklı camdan dışarı bakan görüntü yasak. Hücrede tek başına olunduğu yani tecrit hissi verecek fotoğraf yasak. Kameraların, nemli alanların, ya da küflü bölümlerin fotoğrafı yasak.
ÖNCE İNFAZ KORUMA MEMURU SONRA YÖNETİM SANSÜRÜ
Fotoğraflar çekildikten sonra, yani ilk sansürü infaz koruma memuru çekerken uyguladıktan sonra, idari komisyon çekilen fotoğrafları tek tek ele alıp uygun olup olmadığına karar veriyorlar. Uygun bulunmayan fotoğraflar siliniyor. Sonra gözetim altında bu fotoğraflar bastırılıyor. Bastırılan fotoğraflar en son cezaevi müdürünce ele alınıyor. O son denetimi yapıyor ve uygun görülen fotoğraflar teslim ediliyor.
9 ADIM VOLTA KORİDORU
Volta attığım koridora; isim koy dediler. Kıyamadım o güzel sokaklarımızın adını mahpusa taşımaya. Uzunluğu 9 adım; adına "9 adım volta koridoru" dedim. Hücre 5 adım boyunda. Masa ve sandalye sonrası iki adım kalıyor. Ellerimi açtım iki yanıma; siz de görün istedim tecrit hücremi. Hem de bu en iyisi, en yenisi.
Tecritte 96. gün de; tek başımayım. Koridorun ucundaki kapı günce üç kez açılıyor. Sabah sayımı ve öğlen yemeği. Akşam sayımı ve akşam yemeği. Cezaevindeki bütün kapılarda mazgal var; benim hücremin kapısında yok. Çünkü tecritteyim.
Havalandırma 9 adım. 5 adım eni var. Dönüyorum günde iki saat havalandırmada: Gene yalnızız diyorum gölgeme, sakın peşimden ayrılma. Kalırsın bir başına!
"MASA DA MASA HA"
Hücrede en inanılmaz alet, masa. Hani şiirdeki gibi; masa da masa ha! Efkarı koyuyorum, acıları, yalnızlığı, tecridi, umutları, hayalleri, kırıklıklarımı, kırgınlıklarımı, kitapları, kağıtları, kalemleri ve hayatımın bütün nedenlerini, bana mısın demiyor. O masa yaşamımın hepsini alıyor da üzerine, bir "Ah!" demiyor.
Tam 32 aydır suçumu söylemeden, 96 gündür de kimseyle görüştürmeden tecritte tutuyorlar. Silivri zindanında; zamanımızın dolmasını bekliyoruz. Aşk ile bağlı olduğum yurttaşlarımla özgürce kucaklaşmak, 13 Haziran'dan sonra mecliste yepyeni kavgalara tutuşmak için.
Tuncay Özkan'ın kaleminden fotoğrafların öyküsü
Seçim çalışmalarım için dilekçemi yazdıktan 60 gün sonra ve seçime 22 gün kala; mazgalı olmayan demir kapım açıldı. Bu olağan bir şey değil. Fotoğrafı çekecek infaz koruma memuru arkadaş, boynunda makine ile girdi; Fotoğraflarda gördüğünüz o koridorun önündeki kapıdan.
"FOTOĞRAF İÇİN KURU HÜCREYE ALINDI"
Aslında bir şey olacağını duvarları rutubetten dökülen B/3/3 numaralı tecrit hücremden üstüme su akarken, "asla" yan hücreye geçirmeyenlerin,birden B/3/2 kuru hücreye geçmeme izin vermesinden anlamıştım.Fotoğraf çektireceklermiş!
"FOTOĞRAFÇI İNFAZ KORUMA MEMURU"
Fotoğrafları o gün nöbetçi olan infaz koruma memuru çekecek. Boynunda dijital bir makine var. O çekiyor, ben "bu oldu, bu olmadı, ayarı şöyle yapalım, böyle yapalım" diyorum.
"Kitaplarla çekelim" diyorum. Hücreye giriyor "o bölüm olmaz" diyor, "duvarların badanası yapılsın ondan sonra!" kitaplar beni çıkarttıkları 3 nolu hücrede hâlâ.
FOTOĞRAFTAKİ YASAKLAR
Sonra başlıyoruz çekime. Benim meramım, yaşadığım yerin görüntülerini sunabilmek. Ama yasaklar var. Hücre net olarak gözükmeyecek! Cezaeviyle ilgili net görüntü yer almayacak. Kötü, çirkin, cezaevinde bulunduğunu, hücrede olunduğunu gösteren fotoğraf yasak. Örneğin parmaklıklı camdan dışarı bakan görüntü yasak. Hücrede tek başına olunduğu yani tecrit hissi verecek fotoğraf yasak. Kameraların, nemli alanların, ya da küflü bölümlerin fotoğrafı yasak.
ÖNCE İNFAZ KORUMA MEMURU SONRA YÖNETİM SANSÜRÜ
Fotoğraflar çekildikten sonra, yani ilk sansürü infaz koruma memuru çekerken uyguladıktan sonra, idari komisyon çekilen fotoğrafları tek tek ele alıp uygun olup olmadığına karar veriyorlar. Uygun bulunmayan fotoğraflar siliniyor. Sonra gözetim altında bu fotoğraflar bastırılıyor. Bastırılan fotoğraflar en son cezaevi müdürünce ele alınıyor. O son denetimi yapıyor ve uygun görülen fotoğraflar teslim ediliyor.
9 ADIM VOLTA KORİDORU
Volta attığım koridora; isim koy dediler. Kıyamadım o güzel sokaklarımızın adını mahpusa taşımaya. Uzunluğu 9 adım; adına "9 adım volta koridoru" dedim. Hücre 5 adım boyunda. Masa ve sandalye sonrası iki adım kalıyor. Ellerimi açtım iki yanıma; siz de görün istedim tecrit hücremi. Hem de bu en iyisi, en yenisi.
Tecritte 96. gün de; tek başımayım. Koridorun ucundaki kapı günce üç kez açılıyor. Sabah sayımı ve öğlen yemeği. Akşam sayımı ve akşam yemeği. Cezaevindeki bütün kapılarda mazgal var; benim hücremin kapısında yok. Çünkü tecritteyim.
Havalandırma 9 adım. 5 adım eni var. Dönüyorum günde iki saat havalandırmada: Gene yalnızız diyorum gölgeme, sakın peşimden ayrılma. Kalırsın bir başına!
"MASA DA MASA HA"
Hücrede en inanılmaz alet, masa. Hani şiirdeki gibi; masa da masa ha! Efkarı koyuyorum, acıları, yalnızlığı, tecridi, umutları, hayalleri, kırıklıklarımı, kırgınlıklarımı, kitapları, kağıtları, kalemleri ve hayatımın bütün nedenlerini, bana mısın demiyor. O masa yaşamımın hepsini alıyor da üzerine, bir "Ah!" demiyor.
Tam 32 aydır suçumu söylemeden, 96 gündür de kimseyle görüştürmeden tecritte tutuyorlar. Silivri zindanında; zamanımızın dolmasını bekliyoruz. Aşk ile bağlı olduğum yurttaşlarımla özgürce kucaklaşmak, 13 Haziran'dan sonra mecliste yepyeni kavgalara tutuşmak için.