Babalar Günü kutlanıyor (babalar günü hediyesi)
Bugün 19 Haziran Babalar günü... Dünyanın her yerinde Haziran ayının üçüncü haftası babalar günü olarak kutlanıyor. Babalar günü için babasına hediye almak isteyenler alışveriş merkezlerini doldurdu. Babalar günü alabileceğiniz hediyeleri sizler için derledik. İşte Babalar günü detayları...
Bugün 19 Haziran Babalar günü... Dünyanın her yerinde Haziran ayının üçüncü haftası babalar günü olarak kutlanıyor. Babalar günü için babasına hediye almak isteyenler alışveriş merkezlerini doldurdu. Babalar günü alabileceğiniz hediyeleri sizler için derledik. İşte Babalar günü detayları...
Babalar günü mesajları burada. Babalar günü hediyesi alternatifleri. Babalar günü şiirleri, Babalar günü hediyeleri, Babalar günü tarihi, Babalar günü sözleri, Babalar günü ilk ne zaman kutlandı?
BABALAR GÜNÜ İÇİ NE KADAR HARCANDI?
Tüketiciler Birliği Engelli Tüketici Hakları Komitesi Başkanı Ferdinaz Koyuncu, 'Babalar Günü' için son beş yılda yaklaşık 2,6 milyar lira harcandığını belirtti.
Koyuncu, yaptığı yazılı açıklamada, ''Babalar Günü''nde yapılan harcamaları değerlendirdi. Kapitalizmin ömrünü uzatabilmek için alışverişi teşvik eden günler ilan ederek daha fazla tüketim yapılmasını sağladığını kaydeden Koyuncu, ''Nakit harcamaların yetersiz kalması nedeni ile kredi kartı kullanımı yaygınlaştırılmış, alışverişler her geçen yıl artarak devam etmiştir. Sevgimizin büyüklüğünü kredi kartı limitimize endekslediğimiz günden beri kredimiz ile birlikte gönül zenginliğimiz de yıpranmaktadır'' ifadesini kullandı.
Koyuncu, Babalar Günü için kredi kartıyla 2006 yılında 358 milyon lira, 2007'de 445 milyon lira, 2008'de 524 milyon lira, 2009 yılında 596 milyon lira, 2010 yılında da 715 milyon lira olmak üzere beş yılda 2 milyar 638 milyon lira harcama yapıldığını vurguladı.
Alışveriş tutarının beş yılda ikiye katlandığını belirten Koyuncu, şunları kaydetti:
''Tüketicinin gelirleri aynı şekilde artmazken, alışverişlerin karşılandığı kredi kartlarına olan borçlar ise aynı dönemde 18,5 milyar liradan 47 milyar liraya yükselmiştir. Bunun yanında nakit olarak yapılan alışverişler ise bugün için yapılan savurganlık miktarını daha da arttırmaktadır. Babalar çocuklarından bir güne sıkıştırılmış hediye ve kısa sürekli sevgi yerine, bir ömür boyu sevgi ve çocuklarının mutlu olmasını beklemektedir. Bugünkü uygulamalar ise bir günlük mutluluk karşılığında bir ömrü heba ettirmekte, ailelerin ve toplumun hüzün ve kaybına neden olmaktadır.
Sevgi ve saygıyı çok iyi bilen ülkemiz tüketicisi, batı kültürünün etkisinde kalmaksızın, sevgisini özgürce ve içten duyguları ile ifade etmeli, sevgi ve sevinçler kesintiye uğramamalıdır.''
Bugün Babalar Günü... Reha Muhtar Babalar günü dolayısıyle bir yazı yazdı. İşte Babalar günü ile ilgili yazısı:
Babamla ve üç çocuğumla kutladığım üçüncü Babalar Günü’nde, size benden bir Babalar Günü hediyesi hazırladım...
Yogesh Sharda 30 yılı aşkın bir süredir Raja Yoga meditasyonu ve Öz Farkındalık anlayışını Avrupa ve Ortadoğu’da seminerler ve atölye çalışmalarıyla sürdürüyor...
Dün özellikle sakladığım 3. Göz Dergisi’nin Ocak 2011 sayısındaki yazısını bir kez daha okudum...
Bu özel günde, mutluluğu arzulayan, kendini arayan, yaşamın bize sunulan “saçmalıklarını değil”, gerçek özünü, orijinini ve ruhunu arayanlara hediyem olarak bu yazıyı yayınlayayım istedim...
Yogesh Sharda’nın yazısını Serpil Ata’nın çevirisiyle aktarıyorum...
İyi okur ve ne dediği üzerine kafa yorarsanız, kişiliğinizde tahmin edemeyeceğiniz bir değişimle karşılaşmaya başlayacaksınız...
MUTLULUĞUMUZUN HIRSIZLARI...
Mutluluğumuzu neler çalar?..
Ne yapıyorum da o mutluluğumu kaybetmeme neden oluyor?..
Geçici arzular...
Şunları düşünün:
İSTEDİĞİMİ ALMIYORUM: Hayal kırıklığı
İSTEMEDİĞİMİ ALIYORUM: Stres
Modern hayat, mutlu ve kendimizi hoşnut hissetmemiz için bize “elde etmeye” odaklanmamızı teşvik eder...
(Daha fazla, daha güzel şeylere sahip olmak mutlu eder bizi şırıngası R.M.)
Buna karşın, “ruhsal bir hayat” bizi denklemin “isteme” bölümünü incelemeye yönlendirir...
Ben ne istiyorum?..
İstediğimi neden istiyorum?..
Ne kadar istiyorum?..
Geçici arzularımızı yerine getirmeye çalışmanın ardından, sonu gelmeyen kovalamaca zihnin yorulmasına neden olur...
Yorgun zihin mutlu olamaz...
Geçici arzularınızın peşinde koşmak gölgenizi kovalamak gibidir...
Hiç yakalayamazsınız...
Geçici arzulardan nasıl kurtulmalı?..
Bu kısır döngüden kurtulup nasıl özgür olunabilir?..
Tüm bu geçici arzuların arkasında, ruhun ebedi arzuları bulunur...
Huzur, sevgi ve mutluluk...
Bunların zaten içinizde olduğunu ve sizin gerçekten doğanız olduğunu fark ettiğimizde, o zaman bu ebedi arzuları beslemeye ve ortaya çıkarmaya başlarız...
Bu da sonunda o kısır döngünün ve kovalamacının sona ermesi demektir...
Gerçek ihtiyaçlarımız karşılandığında, o zaman isteklerimiz azalır, hayal kırıklıklarımızı ve stresimiz azalır...
Geçici arzular yani boş düşünceler, zihnin enerjisini yetersizleştirir ve onu yorgun hale getirir...
Sabır, hoşgörü, kabul etme düzeyi düşer... İnsanların hal ve davranışlarından kolaylıkla etkilenmeye, öfkeye, gerginliğe ve strese yöneliriz...
Boş düşünceler geçmiş olumsuz anıları tekrar tekrar düşünmeyi ve gelecek hakkında kaygılanmayı içerir...
Bunun için, zihni boş ve gereksiz olandan uzaklaştırmak için kişisel sloganlara sahip olmak bize yardımcı olur...
Örneğin kendinize;
“Geçmişin geçmiş olmasına izin verin...”
“Bu durumdan ne öğrenebilirim?..”
“Elimden gelenin en iyisini yapayım, uygulama ile daha iyi olacağım...” demek gibi...
Bu sloganlar boş düşüncelere NOKTA koyma sonucunu verir...
Bu yöntemleri ne kadar uygularsak, onları kullanmak konusunda da o kadar iyi hale geliriz...
KATKI...
Kendinizin en iyi yanlarını dışarıyla paylaşmanız ve bu iyi yanlarınızı ifade etmeniz çok önemlidir...
İçinde vermek ve almak vardır çünkü...
İyi dilekler, olumlu bir tutumu paylaşmak, hizmet etmek ve yüceltmek demektir...
“Neden ve Sonuç” yasasına göre, verdiğim her şey sonunda bana geri gelecektir...
“İyi şeyler yapın ve Okyanus’a atın... Bir nehir olun gölet değil...”
Olabildiğince fazla mutluluk verin ki, bu bir boomerang gibi size geri gelsin... Hem de fazlasıyla...
HATALARLA BAŞ ETMEK...
Hatalara dalmak -hem kendinizin hem de başkalarının- ağır bir zihne ve olumsuz tutumlara yönlendirebilir...
Siz kendi hatalarınızı;
1) Alacağınız ders için tanımlayın ve öğrenin...
2) Durumu unutun...
3) Hayata devam edin...
Başkalarının hatalarını;
1) Alacağınız dersi kendiniz için tanımlayın ve öğrenin...
2) Diğer kişi için bağımsız gözlemci olun...
3) Diğer kişi için olumlu düşüncelere (iyi dileklere) sahip olun...
HAYATIN AMACI...
Hayatta bir amacın olması insanlar için zorunluluktur... Hayatta amaç sahibi olmak, anlam verir, günlük deneyimlerimize anlam ve değer katar...
Hayatta kişisel amaçlarımızla bağlantımız kesildiğinde, bu motivasyonumuzu kaybetmemize ve her şeyin anlamsız görünmesine neden olur... Fazlasıyla bilgi yüklenmiş karmaşık dünyada insanın kendisini kaybolmuş hissetmesi kolaydır...
Burada odağımızı bulmamıza yardımcı olacak üç önemli soru var...
1) Ben kimim? (Kimlik hissi)
2) Hayatımda nereye gidiyorum? (Yön hissi)
3) Yapmakta olduğum şeyi neden yapıyorum? (Amaç hissi)
Bu “Büyük sorular”ın yanıtları hemen içinizden gelmeyebilir... Ancak bu soruları samimi olarak soruyorsanız, öğrenip ve büyümeye açıksanız, bir süre sonra bütün gerçek cevaplarınızı öğreneceksiniz...
Bu yazıda yazılanların hepsine yakın bir bölümüne imzamı atıyorum...
2011 Haziran’ın Babalar Günü’ne denk düşen 3. Pazar’ı yeni hayatınızın başlangıcı olsun...
Sevgilerimle...
MUTLULUĞUM NEYE BAĞLI?..
Biz ruhsallığı keşfettiğimizde, mutluluğumuzun kalitesini de artırmak isteriz...
Kendimize sorarız?..
Mutluluğum neye bağlı?..
Mutluluğum nereden geliyor?..
Benim dışımdaki şeylere mi dayanıyor?..
Mutluluğum ne kadar güçlü ve derin?..
Mutluluğum “benim seçimim mi yoksa şans mı?..”
Eğer mutluluğum şartlara bağlı ise tabii ki benim mutluluğumu değiştirdiklerinde, mutluluğum sarsılacak ve yok olacak...
VİZYONUN GÜCÜ...
Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız, hayatınızı nasıl “gördüğünüzü” değiştirmelisiniz... Eğer gördüğümüz şeyi sevmezsek, ya gördüğümüz şeyi değiştirmeye çalışırız, ya da görme şeklimizi...
Sonuçta gördüğümüz şeyi değiştiremezsiniz, insanları ya da hayatı değiştiremezsiniz...
Ancak “Bağımsız bir gözlemci” olarak görmeyi öğrenebilirsiniz... Hayatımızda böyle bir bakış açısı olduğunda, hayat sahnelerinin keyfini çıkarırız...
Onlara takılı kalmayız... Ya Hayat Oyunu’nu gözlemleyeceğiz... Ya da “içine çekilip” kendi bakış açımızı, huzur ve mutluluğumuzu kaybederiz...
GERÇEK MUTLULUĞU KEŞFETMEK... İÇSEL GÜÇ...
Mutluluk ruhun içinde akan bir nehir gibidir...
Bu mutluluğu kuvvetlendirmek ve niteliğini artırmak için, zihni her gün “güç” ile beslemek önemlidir...
Günün belli bir bölümünde “sessizlik” içinde oturma uygulaması yapmak ve kendimize olumlu konuşmak etkilidir...
Sabah meditasyonları bunun için oldukça faydalıdır...
Gün içinde birçok zorlukla -trafik, gürültü, insanlar, işteki ve evdeki talepler- başa çıkabilmemiz için içimizdeki mutluluğun güçlü olması gerekir...
Yoksa bu olaylardan kolayca etkileniriz...
Bir binayı inşa etmek gibi...
İlk önce aşağı inip kuvvetli temeller yaratmalıyım ki yukarı doğru inşa edebileyim...
Bu durumda “üç nokta” planı yardımcı olur...
1) Kendinize bağlanmak,
2) Yüce olana bağlanmak,
3) Hayata bağlanmak (Aile, meslek, arkadaşlar, sorumluluklar).
Biz insanız...
Ancak modern hayatın hızı bizi “yapmak, gitmek ve sahip olmak” fiilleriyle sınırlı hale getirdi...
Bedenin oksijen ihtiyacı olduğu gibi, zihnin de sessizliğe ihtiyacı vardır...
Gün içinde 2 ya da 3’er dakikalık kısa sessizlik anları sizi toparlar...
BABALAR GÜNÜ TARİHİ
Babalar Günü, pek çok ülkede her yıl Haziran ayının üçüncü Pazar günü kutlanan özel bir gündür.Anneler Günü kadar eski olmasa da Babalar Günü'nün de bir geçmişi vardır. Bazı tarihçiler, Babalar Günü'nün Antik Roma'da bile kutlandığını belirtiyor. Bazı araştırmacılar tarih belirtmezken Babalar Günü'nün Batı Virginia'da ortaya çıktığını savunuyor. Batı Virginia'da yaşayan John Dowdy'nin annesi öldükten sonra onun yerini alan babası için böyle bir gün kutlanmasını istediği söyleniyor. Annesinin ardından hayatını çocuklarına adayan babası Beyaz Gazete William Smart'a özel bir gün armağan etmek amacıyla bu fikri ortaya attığını belirtiyor.
Dodd, anneler günü kutlanırken babalar gününün olmayışını büyük bir haksızlık olarak nitelendirmiştir. Hemen babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın babalar günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış ama bu çalışmalar bir sonraki yılın 19 Mayıs'ına kadar sürmüştür.
Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlanmış daha sonra diğer eyaletlere yayılmıştır. Ancak Babalar Günü resmi olarak 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge'in desteğiyle kutlanmıştır. 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımlamıştır.
Katoliklerin Babalar Günü'ne getirdikleri yorum ise diğerlerinden çok farklıdır. Onlar bu kutlamayı dini açıdan ele alıp peygamberleri Hazreti İsa'nın babası anısına, Mart ayının 19. gününü St. Joseph Günü adı altında babalarına armağan etmektedirler. Avrupa'da ise ilk defa 1954 yılında İngiltere'de kutlanmış ayrıca bu geleneğin kıtada yayılmasına öncü olmuştur.
Babalar günü mesajları burada. Babalar günü hediyesi alternatifleri. Babalar günü şiirleri, Babalar günü hediyeleri, Babalar günü tarihi, Babalar günü sözleri, Babalar günü ilk ne zaman kutlandı?
BABALAR GÜNÜ İÇİ NE KADAR HARCANDI?
Tüketiciler Birliği Engelli Tüketici Hakları Komitesi Başkanı Ferdinaz Koyuncu, 'Babalar Günü' için son beş yılda yaklaşık 2,6 milyar lira harcandığını belirtti.
Koyuncu, yaptığı yazılı açıklamada, ''Babalar Günü''nde yapılan harcamaları değerlendirdi. Kapitalizmin ömrünü uzatabilmek için alışverişi teşvik eden günler ilan ederek daha fazla tüketim yapılmasını sağladığını kaydeden Koyuncu, ''Nakit harcamaların yetersiz kalması nedeni ile kredi kartı kullanımı yaygınlaştırılmış, alışverişler her geçen yıl artarak devam etmiştir. Sevgimizin büyüklüğünü kredi kartı limitimize endekslediğimiz günden beri kredimiz ile birlikte gönül zenginliğimiz de yıpranmaktadır'' ifadesini kullandı.
Koyuncu, Babalar Günü için kredi kartıyla 2006 yılında 358 milyon lira, 2007'de 445 milyon lira, 2008'de 524 milyon lira, 2009 yılında 596 milyon lira, 2010 yılında da 715 milyon lira olmak üzere beş yılda 2 milyar 638 milyon lira harcama yapıldığını vurguladı.
Alışveriş tutarının beş yılda ikiye katlandığını belirten Koyuncu, şunları kaydetti:
''Tüketicinin gelirleri aynı şekilde artmazken, alışverişlerin karşılandığı kredi kartlarına olan borçlar ise aynı dönemde 18,5 milyar liradan 47 milyar liraya yükselmiştir. Bunun yanında nakit olarak yapılan alışverişler ise bugün için yapılan savurganlık miktarını daha da arttırmaktadır. Babalar çocuklarından bir güne sıkıştırılmış hediye ve kısa sürekli sevgi yerine, bir ömür boyu sevgi ve çocuklarının mutlu olmasını beklemektedir. Bugünkü uygulamalar ise bir günlük mutluluk karşılığında bir ömrü heba ettirmekte, ailelerin ve toplumun hüzün ve kaybına neden olmaktadır.
Sevgi ve saygıyı çok iyi bilen ülkemiz tüketicisi, batı kültürünün etkisinde kalmaksızın, sevgisini özgürce ve içten duyguları ile ifade etmeli, sevgi ve sevinçler kesintiye uğramamalıdır.''
Bugün Babalar Günü... Reha Muhtar Babalar günü dolayısıyle bir yazı yazdı. İşte Babalar günü ile ilgili yazısı:
Babamla ve üç çocuğumla kutladığım üçüncü Babalar Günü’nde, size benden bir Babalar Günü hediyesi hazırladım...
Yogesh Sharda 30 yılı aşkın bir süredir Raja Yoga meditasyonu ve Öz Farkındalık anlayışını Avrupa ve Ortadoğu’da seminerler ve atölye çalışmalarıyla sürdürüyor...
Dün özellikle sakladığım 3. Göz Dergisi’nin Ocak 2011 sayısındaki yazısını bir kez daha okudum...
Bu özel günde, mutluluğu arzulayan, kendini arayan, yaşamın bize sunulan “saçmalıklarını değil”, gerçek özünü, orijinini ve ruhunu arayanlara hediyem olarak bu yazıyı yayınlayayım istedim...
Yogesh Sharda’nın yazısını Serpil Ata’nın çevirisiyle aktarıyorum...
İyi okur ve ne dediği üzerine kafa yorarsanız, kişiliğinizde tahmin edemeyeceğiniz bir değişimle karşılaşmaya başlayacaksınız...
MUTLULUĞUMUZUN HIRSIZLARI...
Mutluluğumuzu neler çalar?..
Ne yapıyorum da o mutluluğumu kaybetmeme neden oluyor?..
Geçici arzular...
Şunları düşünün:
İSTEDİĞİMİ ALMIYORUM: Hayal kırıklığı
İSTEMEDİĞİMİ ALIYORUM: Stres
Modern hayat, mutlu ve kendimizi hoşnut hissetmemiz için bize “elde etmeye” odaklanmamızı teşvik eder...
(Daha fazla, daha güzel şeylere sahip olmak mutlu eder bizi şırıngası R.M.)
Buna karşın, “ruhsal bir hayat” bizi denklemin “isteme” bölümünü incelemeye yönlendirir...
Ben ne istiyorum?..
İstediğimi neden istiyorum?..
Ne kadar istiyorum?..
Geçici arzularımızı yerine getirmeye çalışmanın ardından, sonu gelmeyen kovalamaca zihnin yorulmasına neden olur...
Yorgun zihin mutlu olamaz...
Geçici arzularınızın peşinde koşmak gölgenizi kovalamak gibidir...
Hiç yakalayamazsınız...
Geçici arzulardan nasıl kurtulmalı?..
Bu kısır döngüden kurtulup nasıl özgür olunabilir?..
Tüm bu geçici arzuların arkasında, ruhun ebedi arzuları bulunur...
Huzur, sevgi ve mutluluk...
Bunların zaten içinizde olduğunu ve sizin gerçekten doğanız olduğunu fark ettiğimizde, o zaman bu ebedi arzuları beslemeye ve ortaya çıkarmaya başlarız...
Bu da sonunda o kısır döngünün ve kovalamacının sona ermesi demektir...
Gerçek ihtiyaçlarımız karşılandığında, o zaman isteklerimiz azalır, hayal kırıklıklarımızı ve stresimiz azalır...
Geçici arzular yani boş düşünceler, zihnin enerjisini yetersizleştirir ve onu yorgun hale getirir...
Sabır, hoşgörü, kabul etme düzeyi düşer... İnsanların hal ve davranışlarından kolaylıkla etkilenmeye, öfkeye, gerginliğe ve strese yöneliriz...
Boş düşünceler geçmiş olumsuz anıları tekrar tekrar düşünmeyi ve gelecek hakkında kaygılanmayı içerir...
Bunun için, zihni boş ve gereksiz olandan uzaklaştırmak için kişisel sloganlara sahip olmak bize yardımcı olur...
Örneğin kendinize;
“Geçmişin geçmiş olmasına izin verin...”
“Bu durumdan ne öğrenebilirim?..”
“Elimden gelenin en iyisini yapayım, uygulama ile daha iyi olacağım...” demek gibi...
Bu sloganlar boş düşüncelere NOKTA koyma sonucunu verir...
Bu yöntemleri ne kadar uygularsak, onları kullanmak konusunda da o kadar iyi hale geliriz...
KATKI...
Kendinizin en iyi yanlarını dışarıyla paylaşmanız ve bu iyi yanlarınızı ifade etmeniz çok önemlidir...
İçinde vermek ve almak vardır çünkü...
İyi dilekler, olumlu bir tutumu paylaşmak, hizmet etmek ve yüceltmek demektir...
“Neden ve Sonuç” yasasına göre, verdiğim her şey sonunda bana geri gelecektir...
“İyi şeyler yapın ve Okyanus’a atın... Bir nehir olun gölet değil...”
Olabildiğince fazla mutluluk verin ki, bu bir boomerang gibi size geri gelsin... Hem de fazlasıyla...
HATALARLA BAŞ ETMEK...
Hatalara dalmak -hem kendinizin hem de başkalarının- ağır bir zihne ve olumsuz tutumlara yönlendirebilir...
Siz kendi hatalarınızı;
1) Alacağınız ders için tanımlayın ve öğrenin...
2) Durumu unutun...
3) Hayata devam edin...
Başkalarının hatalarını;
1) Alacağınız dersi kendiniz için tanımlayın ve öğrenin...
2) Diğer kişi için bağımsız gözlemci olun...
3) Diğer kişi için olumlu düşüncelere (iyi dileklere) sahip olun...
HAYATIN AMACI...
Hayatta bir amacın olması insanlar için zorunluluktur... Hayatta amaç sahibi olmak, anlam verir, günlük deneyimlerimize anlam ve değer katar...
Hayatta kişisel amaçlarımızla bağlantımız kesildiğinde, bu motivasyonumuzu kaybetmemize ve her şeyin anlamsız görünmesine neden olur... Fazlasıyla bilgi yüklenmiş karmaşık dünyada insanın kendisini kaybolmuş hissetmesi kolaydır...
Burada odağımızı bulmamıza yardımcı olacak üç önemli soru var...
1) Ben kimim? (Kimlik hissi)
2) Hayatımda nereye gidiyorum? (Yön hissi)
3) Yapmakta olduğum şeyi neden yapıyorum? (Amaç hissi)
Bu “Büyük sorular”ın yanıtları hemen içinizden gelmeyebilir... Ancak bu soruları samimi olarak soruyorsanız, öğrenip ve büyümeye açıksanız, bir süre sonra bütün gerçek cevaplarınızı öğreneceksiniz...
Bu yazıda yazılanların hepsine yakın bir bölümüne imzamı atıyorum...
2011 Haziran’ın Babalar Günü’ne denk düşen 3. Pazar’ı yeni hayatınızın başlangıcı olsun...
Sevgilerimle...
MUTLULUĞUM NEYE BAĞLI?..
Biz ruhsallığı keşfettiğimizde, mutluluğumuzun kalitesini de artırmak isteriz...
Kendimize sorarız?..
Mutluluğum neye bağlı?..
Mutluluğum nereden geliyor?..
Benim dışımdaki şeylere mi dayanıyor?..
Mutluluğum ne kadar güçlü ve derin?..
Mutluluğum “benim seçimim mi yoksa şans mı?..”
Eğer mutluluğum şartlara bağlı ise tabii ki benim mutluluğumu değiştirdiklerinde, mutluluğum sarsılacak ve yok olacak...
VİZYONUN GÜCÜ...
Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız, hayatınızı nasıl “gördüğünüzü” değiştirmelisiniz... Eğer gördüğümüz şeyi sevmezsek, ya gördüğümüz şeyi değiştirmeye çalışırız, ya da görme şeklimizi...
Sonuçta gördüğümüz şeyi değiştiremezsiniz, insanları ya da hayatı değiştiremezsiniz...
Ancak “Bağımsız bir gözlemci” olarak görmeyi öğrenebilirsiniz... Hayatımızda böyle bir bakış açısı olduğunda, hayat sahnelerinin keyfini çıkarırız...
Onlara takılı kalmayız... Ya Hayat Oyunu’nu gözlemleyeceğiz... Ya da “içine çekilip” kendi bakış açımızı, huzur ve mutluluğumuzu kaybederiz...
GERÇEK MUTLULUĞU KEŞFETMEK... İÇSEL GÜÇ...
Mutluluk ruhun içinde akan bir nehir gibidir...
Bu mutluluğu kuvvetlendirmek ve niteliğini artırmak için, zihni her gün “güç” ile beslemek önemlidir...
Günün belli bir bölümünde “sessizlik” içinde oturma uygulaması yapmak ve kendimize olumlu konuşmak etkilidir...
Sabah meditasyonları bunun için oldukça faydalıdır...
Gün içinde birçok zorlukla -trafik, gürültü, insanlar, işteki ve evdeki talepler- başa çıkabilmemiz için içimizdeki mutluluğun güçlü olması gerekir...
Yoksa bu olaylardan kolayca etkileniriz...
Bir binayı inşa etmek gibi...
İlk önce aşağı inip kuvvetli temeller yaratmalıyım ki yukarı doğru inşa edebileyim...
Bu durumda “üç nokta” planı yardımcı olur...
1) Kendinize bağlanmak,
2) Yüce olana bağlanmak,
3) Hayata bağlanmak (Aile, meslek, arkadaşlar, sorumluluklar).
Biz insanız...
Ancak modern hayatın hızı bizi “yapmak, gitmek ve sahip olmak” fiilleriyle sınırlı hale getirdi...
Bedenin oksijen ihtiyacı olduğu gibi, zihnin de sessizliğe ihtiyacı vardır...
Gün içinde 2 ya da 3’er dakikalık kısa sessizlik anları sizi toparlar...
BABALAR GÜNÜ TARİHİ
Babalar Günü, pek çok ülkede her yıl Haziran ayının üçüncü Pazar günü kutlanan özel bir gündür.Anneler Günü kadar eski olmasa da Babalar Günü'nün de bir geçmişi vardır. Bazı tarihçiler, Babalar Günü'nün Antik Roma'da bile kutlandığını belirtiyor. Bazı araştırmacılar tarih belirtmezken Babalar Günü'nün Batı Virginia'da ortaya çıktığını savunuyor. Batı Virginia'da yaşayan John Dowdy'nin annesi öldükten sonra onun yerini alan babası için böyle bir gün kutlanmasını istediği söyleniyor. Annesinin ardından hayatını çocuklarına adayan babası Beyaz Gazete William Smart'a özel bir gün armağan etmek amacıyla bu fikri ortaya attığını belirtiyor.
Dodd, anneler günü kutlanırken babalar gününün olmayışını büyük bir haksızlık olarak nitelendirmiştir. Hemen babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın babalar günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış ama bu çalışmalar bir sonraki yılın 19 Mayıs'ına kadar sürmüştür.
Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlanmış daha sonra diğer eyaletlere yayılmıştır. Ancak Babalar Günü resmi olarak 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge'in desteğiyle kutlanmıştır. 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımlamıştır.
Katoliklerin Babalar Günü'ne getirdikleri yorum ise diğerlerinden çok farklıdır. Onlar bu kutlamayı dini açıdan ele alıp peygamberleri Hazreti İsa'nın babası anısına, Mart ayının 19. gününü St. Joseph Günü adı altında babalarına armağan etmektedirler. Avrupa'da ise ilk defa 1954 yılında İngiltere'de kutlanmış ayrıca bu geleneğin kıtada yayılmasına öncü olmuştur.