'Cumhurbaşkanı'nın iki gazeteyi seçmesi isabetli'
Gazeteci Ruşen Çakır, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan bazı gazetecilere ilişkin, "Gelişmelerden kaygı duyuyorum savcılar daha titiz davranmalı" açıklamasını iki gazeteye yapmış olmasının çok isabetli bir seçim olduğunu söyledi.
Gazeteci Ruşen Çakır, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan bazı gazetecilere ilişkin, "Gelişmelerden kaygı duyuyorum savcılar daha titiz davranmalı" açıklamasını, bu açıklamayı Milliyet ve Zaman gazetesine yapmış olmasının çok isabetli bir seçim olduğunu söyledi.
NTV ekranlarında yayınlanan Oğuz Haksever'in sunduğu Günün İçinden programına konuk olan Avukat Muammer Aydın, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Kürşat Bumin ve Vatan Gazetesi Yazarı Ruşen Çakır Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan bazı gazetecilere ilişkin yaptığı açıklamaları değerlendirdi.
GECİKMİŞ BİR UYARI
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan bazı gazetecilere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de, "Gelişmelerden kaygı duyuyorum savcılar daha titiz davranmalı" diyerek tepki göstermesine, Muammer Aydın, "Kesinlikle katılıyorum bende aynı nitelemede bulunuyorum. Gecikmiş bir uyarı çünkü aslında kimsenin bu anlamda uyarıya da ihityacı yok yasa zaten böyle diyor. Yani savcılar yargı organının bir parçası dolayısıyla iddia makamı olarak delilleri toplayıp, suç işlediği şüpehesi olan kişileri soruşturarak yargı önüne çıkarmak durumundadırlar" dedi.
"Ama bunu yaparken bir evrensel hukuk kurallarına göre, iki Türkiye'de şu anda meri olan anayasa, diğer ceza ve yasalara göre soruştumanın gerektirdiği gizlilik içerisinde, tarafsızlık içerisinde, en hızlı biçimde yürütüp ortaya getirmek zorundalar" diyen Aydın, "Bütün bunlar yapılırken de en önemli şey hep söylendiği gibi sadece suçun adını koyarak değil, eylemi ortaya koyarak o eyleme yönelik olarak delilleri toplayarak yapmak zorundalar. Bakıyorsunuz 2007'den bu yana yürütülen soruturmalarda bugüne kadar çok hukusuzluk yapıldı ve çok hukusuzluktan bahsedildi. Gerek soruşturma aşmasında gerekse hala yürüyen koğuşturmalarda şikayetler ayyuka çıkmış durumda, soruşturmalar hala devam ediyor" diye konuştu.
YARGILAMA MAKAMLARI GÖREVLERİNİ TARAFSIZ YAPMALI
Amerikalı rahip'in sözlerini anımsatan Aydın şöyle devam etti:
"Hepimizce bilinen dün komünistleri aldılar ben komünist değildim aldırmadım, arkasından sosyalistleri aldılar, arkasında şunu aldılar bugun beni aldılar. Dolayısıyla tepki gösterecek kimse kalmamıştı. Zamanında tepkinin gösterilmemiş olmasından dolayı ben yaptım oldu. Keyfilik hukuku gerçekten öne çıkmıştır. Yani savcı soruşturmayı bizzat kendi yapmak zorundadır yasa böyle der. Yaparkende kolluktan ulaşamadığı yerlerle ilgili görev ister. Ama eğer kolluğun başında olmazsanız kolluk bildiği gibi keyfi uygulamalar yaparsa bu savcıya dolayısıyla soruşturma makamına maal olur. O zaman ortaya gelen kişinin insan haklarından en önemlisi olan temel hak ve özgürlüklerinin ortadan kalkması demektir. Bunlar hukuk devletinin sosyal hukuk devletinin teminatı altındaydı benim lehime ve aleyhime olan delileri savcı toplayacaktı. Ben Türkiye'de lehe delil toplayan savcı bugüne kadar işitmedim. Kimsede bununla ilgili birşey söylemiyor. Dolayısıyla gerçekten geç kalınmış bir uyarı ve yargılama makamları mutlaka görevlerini tarafsızlık içinde yerine getirmek zorundadırlar."
Oğuz Haksever'in "3 boyutu var açıklamanın bir kamuoyu vicdanından söz ediyor Cumhurbaşkanı, iki Türkiye'nin takdir gören itibarını gölgelemesi açısından kaygılı olduğunu söylüyor ve de gazeteciler mesleklerini başka amaçlar için kullanmaması gerektiğini söylüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz sorusu üzerine Kürşat Bumin, "Kamuoyu vicdanını yaraladı konusu, tabi Türkiye'de böyle bir ikili yapı var. Bu işi çok elini ovuşturanlarda var çoğunluk diyebiliriz veya bir grupta da ne oluyor diyenler var. Bundan Türkiye'nin çıkması lazım bu itici bir yapı, dualist bir yapı. Türkiye bundan çıkacağına giderek sertleşir gibi oluyor. Bu Ak Parti iktidarına taraf ve karşıt olmak şeklinde gidiyor" diye yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı'nın daha fazla birşey söyleyemeyeceğini söyleyen Bumin, "O da yürütmenin başı ama mesela hükümet cephesinden açıklamalar tekrar gibi olmazsa daha bilgi verici olur" dedi.
Ruşen Çakır'da konuşmasında, "Cumhurbaşkanı iki gazeteye konuştu bence bu çok anlamlı. Biri Milliyet Nedim Şener'in çalıştığı gazete, diğeri Zaman Gazetesi. Yani Zaman'ın ne kadar isabetli bir seçim olduğu ortada. Tam da bu konuda Zaman Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeniyle bu konuyu konuşmuş olması" diye konuştu.
"Tabi ekran dumanlarının konuşmayı sunuşundan şöyle birşey anlıyorsunuz" diyen Çakır, "Cumhurbaşkanı sanki gazetecilerin meslek dışı işler yapmasından kaygılıymış gibi bir havada sunulmuş. Orada bu iki gazetenin seçilmesi çok isabetli. Burada bir tarafta önde gelen muhabirleri söz konusu Milliye^'in, öteki tarafta da bu olayın en çok seslendirildiği bir gazete olmasI başlı başına doğru bir seçim" şeklinde konuştu.
BEYAZ GAZETE
NTV ekranlarında yayınlanan Oğuz Haksever'in sunduğu Günün İçinden programına konuk olan Avukat Muammer Aydın, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Kürşat Bumin ve Vatan Gazetesi Yazarı Ruşen Çakır Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan bazı gazetecilere ilişkin yaptığı açıklamaları değerlendirdi.
GECİKMİŞ BİR UYARI
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan bazı gazetecilere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de, "Gelişmelerden kaygı duyuyorum savcılar daha titiz davranmalı" diyerek tepki göstermesine, Muammer Aydın, "Kesinlikle katılıyorum bende aynı nitelemede bulunuyorum. Gecikmiş bir uyarı çünkü aslında kimsenin bu anlamda uyarıya da ihityacı yok yasa zaten böyle diyor. Yani savcılar yargı organının bir parçası dolayısıyla iddia makamı olarak delilleri toplayıp, suç işlediği şüpehesi olan kişileri soruşturarak yargı önüne çıkarmak durumundadırlar" dedi.
"Ama bunu yaparken bir evrensel hukuk kurallarına göre, iki Türkiye'de şu anda meri olan anayasa, diğer ceza ve yasalara göre soruştumanın gerektirdiği gizlilik içerisinde, tarafsızlık içerisinde, en hızlı biçimde yürütüp ortaya getirmek zorundalar" diyen Aydın, "Bütün bunlar yapılırken de en önemli şey hep söylendiği gibi sadece suçun adını koyarak değil, eylemi ortaya koyarak o eyleme yönelik olarak delilleri toplayarak yapmak zorundalar. Bakıyorsunuz 2007'den bu yana yürütülen soruturmalarda bugüne kadar çok hukusuzluk yapıldı ve çok hukusuzluktan bahsedildi. Gerek soruşturma aşmasında gerekse hala yürüyen koğuşturmalarda şikayetler ayyuka çıkmış durumda, soruşturmalar hala devam ediyor" diye konuştu.
YARGILAMA MAKAMLARI GÖREVLERİNİ TARAFSIZ YAPMALI
Amerikalı rahip'in sözlerini anımsatan Aydın şöyle devam etti:
"Hepimizce bilinen dün komünistleri aldılar ben komünist değildim aldırmadım, arkasından sosyalistleri aldılar, arkasında şunu aldılar bugun beni aldılar. Dolayısıyla tepki gösterecek kimse kalmamıştı. Zamanında tepkinin gösterilmemiş olmasından dolayı ben yaptım oldu. Keyfilik hukuku gerçekten öne çıkmıştır. Yani savcı soruşturmayı bizzat kendi yapmak zorundadır yasa böyle der. Yaparkende kolluktan ulaşamadığı yerlerle ilgili görev ister. Ama eğer kolluğun başında olmazsanız kolluk bildiği gibi keyfi uygulamalar yaparsa bu savcıya dolayısıyla soruşturma makamına maal olur. O zaman ortaya gelen kişinin insan haklarından en önemlisi olan temel hak ve özgürlüklerinin ortadan kalkması demektir. Bunlar hukuk devletinin sosyal hukuk devletinin teminatı altındaydı benim lehime ve aleyhime olan delileri savcı toplayacaktı. Ben Türkiye'de lehe delil toplayan savcı bugüne kadar işitmedim. Kimsede bununla ilgili birşey söylemiyor. Dolayısıyla gerçekten geç kalınmış bir uyarı ve yargılama makamları mutlaka görevlerini tarafsızlık içinde yerine getirmek zorundadırlar."
Oğuz Haksever'in "3 boyutu var açıklamanın bir kamuoyu vicdanından söz ediyor Cumhurbaşkanı, iki Türkiye'nin takdir gören itibarını gölgelemesi açısından kaygılı olduğunu söylüyor ve de gazeteciler mesleklerini başka amaçlar için kullanmaması gerektiğini söylüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz sorusu üzerine Kürşat Bumin, "Kamuoyu vicdanını yaraladı konusu, tabi Türkiye'de böyle bir ikili yapı var. Bu işi çok elini ovuşturanlarda var çoğunluk diyebiliriz veya bir grupta da ne oluyor diyenler var. Bundan Türkiye'nin çıkması lazım bu itici bir yapı, dualist bir yapı. Türkiye bundan çıkacağına giderek sertleşir gibi oluyor. Bu Ak Parti iktidarına taraf ve karşıt olmak şeklinde gidiyor" diye yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı'nın daha fazla birşey söyleyemeyeceğini söyleyen Bumin, "O da yürütmenin başı ama mesela hükümet cephesinden açıklamalar tekrar gibi olmazsa daha bilgi verici olur" dedi.
Ruşen Çakır'da konuşmasında, "Cumhurbaşkanı iki gazeteye konuştu bence bu çok anlamlı. Biri Milliyet Nedim Şener'in çalıştığı gazete, diğeri Zaman Gazetesi. Yani Zaman'ın ne kadar isabetli bir seçim olduğu ortada. Tam da bu konuda Zaman Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeniyle bu konuyu konuşmuş olması" diye konuştu.
"Tabi ekran dumanlarının konuşmayı sunuşundan şöyle birşey anlıyorsunuz" diyen Çakır, "Cumhurbaşkanı sanki gazetecilerin meslek dışı işler yapmasından kaygılıymış gibi bir havada sunulmuş. Orada bu iki gazetenin seçilmesi çok isabetli. Burada bir tarafta önde gelen muhabirleri söz konusu Milliye^'in, öteki tarafta da bu olayın en çok seslendirildiği bir gazete olmasI başlı başına doğru bir seçim" şeklinde konuştu.
BEYAZ GAZETE