Mhp Grupbaşkanvekili Vural‘ın Basın Toplantısı
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel‘in polise tokat atmasıyla ilgili olarak, ‘‘Bu tokat, milletimizin birliğine, bütünlüğüne ve kardeşliğine yönelik bir intikam yansımasıdır‘‘ dedi.
Vural, TBMM‘de düzenlendiği basın toplantısında, ‘‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın eş başkanlığını yaptığı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında değerlendirilen ülkelerde kan, gözyaşı, bölünme ve çatışma olduğunu‘‘ öne sürdü. Erdoğan‘ın, ‘‘eş başkan‘‘ sıfatıyla bu durumun hesabını vermesi gerektiğini savunan Vural, Libya‘nın Irak‘taki oyunların yeniden sergilendiği alan haline dönüşmesini endişeyle karşıladıklarını ifade etti. Hükümetin dış politika anlayışının iflas ettiğini ve gelişmeler karşısında
edilgen kaldığını savunan Vural, ‘‘Libya‘daki gelişmeleri teşhis etmekte zorlanan bir hükümet var. Şaşkın bir hükümet‘‘ dedi.
"Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Türkiye‘ye neden geldi?‘‘ sorusunu yönelten Vural, şunları kaydetti:
‘‘Yapılan görüşmelerde, Fransa‘nın Libya‘da aldığı tavrın temelleri iletildi mi? Sarkozy, ‘mutabakat noktalarımız çok fazla‘ diyor. Sormak lazım; Sarkozy ile Recep Tayyip Erdoğan‘ın mutabakat noktaları nelerdir? Sonra da Milli Savunma Bakanı çıkıyor, ‘anlayamadık‘ diyor. Bunlar konuya Fransız... Sarkozy geliyor, Fransa Libya‘yı bombalıyor, Olmert geliyor, İsrail Gazze‘yi işgal ediyor. Başbakan 1 Mart‘ta Libya için, ‘NATO‘nun ne işi var orada, saçmalık bu‘ diyor. 21 Mart‘ta NATO‘nun Libya‘ya neden girmesi
gerektiğini söylüyor. Saçmalayan kim? Böyle saçma dış politika olur mu? 20 gün içinde fikir nasıl değişiyor? Bu, Rasmussen için de ‘NATO Genel Sekreteri olamaz‘ demişti. Adam görevini yapıyor. Klasik bir Recep Tayyip Erdoğan... Hükümet, Libya ile ilgili konuyu sağlıklı değerlendiremiyor. Ne sözler verdin? Şimdi kalkıp orada şartlar ileri sürüyor. Rasmussen için Mavi Marmara‘da İsrail için bir sürü şart öne sürdü, hiçbiri kabul edilmedi. Kılıf arıyor.‘‘
Libya operasyonuna ‘‘Odyssey Dawn‘‘ adı verildiğini anımsatan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘‘Odyssey kimdir? Truva Savaşının ve Truva atının kumandanıdır. Truva atı kimdir? Rol paylaşımı derken, bir Truva atı gibi İslam dünyasını ve Türkiye‘de muhafazakar düşüncenin için boşaltan, duruşunu ortadan kaldıran aktör kim? Bugün gelinen bu noktada, ‘Odyssey Dawn‘ adıyla başlangıç yapan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Gerçekten bugün AK Parti, ‘BOP eş başkanlığı‘ sıfatıyla Ortadoğu coğrafyasında emperyalist ülkelerin stratejik amaçlarına göre bir yapılanmanın mihmandarlığına soyunmuştur. Bugün aynı
zihniyet Türkiye‘de milli duruşu, milli kimliği, milli birliği içeriden bozmak isteyen bir Truva atının da mihmandarlığına soyunmuştur. Bunlar tesadüfi değildir. Saldırının ilk aşama olduğu, saldırıdan sonra bir takım adımlar atılacağı görülmektedir. Bunu bir şafak gibi gösteriyorlar."
‘‘SÖZDE MİLLETVEKİLİ"
‘‘Demokratik açılım politikalarının bölücülüğü meşrulaştırmak, hazmettirmek amacıyla ortaya konulduğunu‘‘ öne süren Vural, ‘‘İhanet odaklarını şımartan ve gemleri azıya aldıran bu politikalardır. Türkiye‘de bugün terör örgütü paçavraları ülkemizin sokaklarında sergilenebilmektedir rahatlıkla‘‘ diye konuştu.
‘‘Sözde milletvekili sıfatıyla polisimize el kaldırmaya cesaret edebilmiş, alenen bunu yapabilmiştir‘‘ diyen Vural, şöyle konuştu:
‘‘Bu cesareti veren AK Parti‘nin açılım politikasıdır. Polisimizin linç edilmesi sırasında sessiz kalanlar bugün polisin üzerine saldırarak, tokat atmaya vardıranları cesaretlendirmişlerdir. Polisimize, askerimize pusu kuranlar bugün herkesin gözü önünde polisimize tokat atabilmektedir. Bu tokat, milletimizin birliğine, bütünlüğüne ve kardeşliğine yönelik bir intikam yansımasıdır. Bu doğrudan doğruya Recep Tayyip Erdoğan‘ın oluşturduğu bir tablodur. Bu milletin, birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini
yıkmaya yönelik bu eller mutlaka kırılacaktır. Bunlar, bugün ellerinde taşla sokaklarda milletvekilleri görülüyorsa bu manzaraların bir numaralı sorumlusu haline dönüşmüşlerdir. Sayın Başbakan, tahrik ettiğin bölücülük için, birkaç sandalye için böyle bir tabloya boyun eğmek değer mi? İmralı canisi üzerinden siyaset oluşturmak için değer mi? Polise uzanan o el, bu milletin birliğini, bütünlüğünü, cumhuriyetini hazmedemeyenlerin elidir. Bu çerçevede milletimiz 12 Haziran‘da adına ‘açılım‘ denilen paçavrayı
yırtıp atacaktır. Bu millet bunları hazmetmeyecektir. Türk polisi ve askeri sahipsiz ve yalnız değildir.‘‘
Soruları da yanıtlayan Vural, bir gazetecinin, ‘‘TÜSİAD‘ın bir anayasa taslağı projesi var. Değiştirilemez bazı maddelerin de değiştirilebileceğine yönelik‘‘ sözleri üzerine, ‘‘Bu milletin birliği, bütünlüğü, başkentin Ankara oluşu, İstiklal Marşı‘nın milli marş olduğu, üniter yapısının, ‘ulus-devlet‘ olduğu değiştirilemez. Bunu millet yazdı, milletin yazdığını da herkes böyle okusun. Bunları pazarlık konusu yapmak doğru değildir. Hepimizin birlikte yaşadığı zeminin altına fay hattı döşemeye kimse
kalkışmamalıdır‘‘ dedi.
Kaynak: İHA
edilgen kaldığını savunan Vural, ‘‘Libya‘daki gelişmeleri teşhis etmekte zorlanan bir hükümet var. Şaşkın bir hükümet‘‘ dedi.
"Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Türkiye‘ye neden geldi?‘‘ sorusunu yönelten Vural, şunları kaydetti:
‘‘Yapılan görüşmelerde, Fransa‘nın Libya‘da aldığı tavrın temelleri iletildi mi? Sarkozy, ‘mutabakat noktalarımız çok fazla‘ diyor. Sormak lazım; Sarkozy ile Recep Tayyip Erdoğan‘ın mutabakat noktaları nelerdir? Sonra da Milli Savunma Bakanı çıkıyor, ‘anlayamadık‘ diyor. Bunlar konuya Fransız... Sarkozy geliyor, Fransa Libya‘yı bombalıyor, Olmert geliyor, İsrail Gazze‘yi işgal ediyor. Başbakan 1 Mart‘ta Libya için, ‘NATO‘nun ne işi var orada, saçmalık bu‘ diyor. 21 Mart‘ta NATO‘nun Libya‘ya neden girmesi
gerektiğini söylüyor. Saçmalayan kim? Böyle saçma dış politika olur mu? 20 gün içinde fikir nasıl değişiyor? Bu, Rasmussen için de ‘NATO Genel Sekreteri olamaz‘ demişti. Adam görevini yapıyor. Klasik bir Recep Tayyip Erdoğan... Hükümet, Libya ile ilgili konuyu sağlıklı değerlendiremiyor. Ne sözler verdin? Şimdi kalkıp orada şartlar ileri sürüyor. Rasmussen için Mavi Marmara‘da İsrail için bir sürü şart öne sürdü, hiçbiri kabul edilmedi. Kılıf arıyor.‘‘
Libya operasyonuna ‘‘Odyssey Dawn‘‘ adı verildiğini anımsatan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘‘Odyssey kimdir? Truva Savaşının ve Truva atının kumandanıdır. Truva atı kimdir? Rol paylaşımı derken, bir Truva atı gibi İslam dünyasını ve Türkiye‘de muhafazakar düşüncenin için boşaltan, duruşunu ortadan kaldıran aktör kim? Bugün gelinen bu noktada, ‘Odyssey Dawn‘ adıyla başlangıç yapan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Gerçekten bugün AK Parti, ‘BOP eş başkanlığı‘ sıfatıyla Ortadoğu coğrafyasında emperyalist ülkelerin stratejik amaçlarına göre bir yapılanmanın mihmandarlığına soyunmuştur. Bugün aynı
zihniyet Türkiye‘de milli duruşu, milli kimliği, milli birliği içeriden bozmak isteyen bir Truva atının da mihmandarlığına soyunmuştur. Bunlar tesadüfi değildir. Saldırının ilk aşama olduğu, saldırıdan sonra bir takım adımlar atılacağı görülmektedir. Bunu bir şafak gibi gösteriyorlar."
‘‘SÖZDE MİLLETVEKİLİ"
‘‘Demokratik açılım politikalarının bölücülüğü meşrulaştırmak, hazmettirmek amacıyla ortaya konulduğunu‘‘ öne süren Vural, ‘‘İhanet odaklarını şımartan ve gemleri azıya aldıran bu politikalardır. Türkiye‘de bugün terör örgütü paçavraları ülkemizin sokaklarında sergilenebilmektedir rahatlıkla‘‘ diye konuştu.
‘‘Sözde milletvekili sıfatıyla polisimize el kaldırmaya cesaret edebilmiş, alenen bunu yapabilmiştir‘‘ diyen Vural, şöyle konuştu:
‘‘Bu cesareti veren AK Parti‘nin açılım politikasıdır. Polisimizin linç edilmesi sırasında sessiz kalanlar bugün polisin üzerine saldırarak, tokat atmaya vardıranları cesaretlendirmişlerdir. Polisimize, askerimize pusu kuranlar bugün herkesin gözü önünde polisimize tokat atabilmektedir. Bu tokat, milletimizin birliğine, bütünlüğüne ve kardeşliğine yönelik bir intikam yansımasıdır. Bu doğrudan doğruya Recep Tayyip Erdoğan‘ın oluşturduğu bir tablodur. Bu milletin, birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini
yıkmaya yönelik bu eller mutlaka kırılacaktır. Bunlar, bugün ellerinde taşla sokaklarda milletvekilleri görülüyorsa bu manzaraların bir numaralı sorumlusu haline dönüşmüşlerdir. Sayın Başbakan, tahrik ettiğin bölücülük için, birkaç sandalye için böyle bir tabloya boyun eğmek değer mi? İmralı canisi üzerinden siyaset oluşturmak için değer mi? Polise uzanan o el, bu milletin birliğini, bütünlüğünü, cumhuriyetini hazmedemeyenlerin elidir. Bu çerçevede milletimiz 12 Haziran‘da adına ‘açılım‘ denilen paçavrayı
yırtıp atacaktır. Bu millet bunları hazmetmeyecektir. Türk polisi ve askeri sahipsiz ve yalnız değildir.‘‘
Soruları da yanıtlayan Vural, bir gazetecinin, ‘‘TÜSİAD‘ın bir anayasa taslağı projesi var. Değiştirilemez bazı maddelerin de değiştirilebileceğine yönelik‘‘ sözleri üzerine, ‘‘Bu milletin birliği, bütünlüğü, başkentin Ankara oluşu, İstiklal Marşı‘nın milli marş olduğu, üniter yapısının, ‘ulus-devlet‘ olduğu değiştirilemez. Bunu millet yazdı, milletin yazdığını da herkes böyle okusun. Bunları pazarlık konusu yapmak doğru değildir. Hepimizin birlikte yaşadığı zeminin altına fay hattı döşemeye kimse
kalkışmamalıdır‘‘ dedi.