'Çözümsüzlüğü derinleştirir'

Star Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, PKK'nın eylemsizliği sona erdirme kararına ilişkin, "Silahın masada bir tehdit unsuru olarak tutulması çözümsüzlüğü derinleştirir" dedi.

'Çözümsüzlüğü derinleştirir'
NTV ekranlarında yayınlanan Mirgün Cabas ile Her Şey programına konuk olan, Star Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, Günlük Gazetesi Yazarı Cengiz Kapmaz ve Radikal Gazetesi Yazarı Ertuğrul Mavioğlu,  PKK'nın eylemsizliği sona erdirme kararının nedenlerini ve sonuçlarını tartıştı.

Cengiz Kapmaz, PKK'nın eylemsizlik halinin bittiğini açıklamasının özü itibariyle çatışmalarda başlayabilir şeklinde bir yargı yaratabileceğini belirterek, "Ben geldiğimiz aşama itibariyle çatışmalar kesinlikle başlar şeklinde bir yargıya gitmenin doğru olmayacağını düşünüyorum. Neden? İki gün önce KCK'nın açıklamasındaki satır aralarına bakarsak oradaki gizli mesajların altını iyice çizersek bence bu süreci berhava etmeyebiliriz. Şöyle KCK'nin kendi açıklamasından direk söyleyeyim, 'Güçlerimiz saldırılar karşısında kendisini daha etkili savunacak fakat saldırmayan operasyona çıkmayan ve halka yönelmeyen güçlere karşı askeri eylemde bulunmayacaktır.' Önümüzdeki sürecin nasıl bir karakter kazanacağı konusunda Ak Parti hükümeti ve devlet güçlerinin yürüteceği politikaların etkili olacağı açıktır" diye konuştu.

Burada iki şey olduğunu ifade eden Kapmaz, "Askeri operasyonlar olmazsa imha amaçlı üzerlerine gidilmezse karşılık verilmeyecek veya eylem yapılmayacaktır sonucu çıkıyor. İkinci olarak top hükümetin ayağında önümüzdeki günlerin nasıl şekilleneceği Ak Parti hükümetinin uygulamalarına bağlı olacaktır deniyor. Burada şu sonuç çıkıyor. Demek ki hala eylemsizlik halinin devam etmesi için hükümetin veya değişik devletin yapabilecekleri var KCK'nın da o yapabileceklere ilişkin beklentileri ve talepleri var" dedi.

"PKK'NIN TALEPLERİ BASİT SADE TALEPLERDİ"

"Bugün bence daha iyi anlaşılması itibariyle 13 Ağustos 2010 tarihinden bugüne gelen sürecinin çok kısa özetini yapmak gerekir" diyen Kapmaz şöyle devam etti:

"23 Ağustos 2010 tarihinde KCK bir açıklama yaparak eylemsizlik kararını aldığını açıkladı. Ama kararı alırken bazı talepleri vardı. Çünkü eylemsizlik hali devletin istediği bir durumda devletin istediği bir durumda doğal olarak karşı tarafında bazı taleplerinin olması anlaşılır. Neydi o talepler bence kabul edilebilir ve yerine getirilebilir çok basit sade taleplerdi. KCK operasyonları dursun denildi. KCK kapsamında tutuklanan insanlar kürt siyasetçileri serbest bırakılsın denildi, Öcalan ile dialog seviyesinde yürütülen görüşmeler müzakere seviyesine çıkarılsın denildi. Yeni demokratik bir anayasa inşaa edilebilir denildi ve yüzde 10'luk seçim barajı düşürülsün denildi. Bu taleplerin tamamına baktığımızda bir de bunlara ilaveten askeri operasyonlar olmasın şeklinde bir madde vardı. Bu talepler son derece insani taleplerdi. Aradan 6 buçuk ay süre geçti. Bu taleplerin hiç birinde pozitif bir durum ortaya çıkmadı. Tam tersine infaale ve hassasiyete yol açacak KCK operasyonlarının dozu daha da arttırıldı."

"OLUMLU YÖNDE YAPILACAK ADIMLAR, OLUMLU YÖNDE KARŞILIK BULACAK"

Ertuğrul Mavioğlu ise, "Eylemsizlik sürecinin sona ermesi denilen şey de sonuç olarak kendi bünyesinde askeri bir yapıyı da barındıran bir örgütten bahsediyoruz. Eylemsizliğin sona ermesi saldırı durumunda karşılık verilmesi aktif savunma gibi ifadeler elbette ki, bu çatışmaların bir zaman zaman misilleme zaman zaman dağlarda karşılaşmalar sonucundan ortaya çıkacak olan birtakım sıcak temaslarda ne tür sonuçlar doğacağını açıkçası pek bilmek mümkün değil. Ama benim algılayabildiğim kadarıyla bir açık kapı bırakılmış durumda yani eylemsizlik döneminin bitmesi eylemlilik döneminin başlaması şeklinde de tarif edilmiyor. Örneğin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne 21 Mart Nevruz Günü'ne özel önem atfediliyor. Benim yine algılayabildiğim olumlu yönde yapılacak olan adımların olumlu yönde karşılık bulacağı özel olarak vurgulanıyor" değerlendirmelerinde bulundu.

"SİLAHIN MASADA TEHDİT UNSURU OLMASI ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ DERİNLEŞTİRİR"

Mehmet Metiner de şu açıklamalarda bulundu:

"Ben inandırıcı bulmuyorum. Şu nedenle, hiçbir insani siyasi talep için silah konuşturulmaz. Silahın masada bir tehdit unsuru olarak tutulması çözümsüzlüğü derinleştirir. Koşulsuz ateşkes için ileri sürülen maddeler siyaset yoluyla elde edilebilecek maddelerdir. Yani bunun için 'siz bu adımları atmazsanız silah konuştururuz ateşkesi sona erdiririz' dediğiniz andan itibaren başka bir çözümsüzlüğe kapı aralamış olursunuz. Ve benim için en önemlisi buradaki saptamaların önemli bir kısmının doğru bir kalkış noktasından yoksun olduğudur. Türkiye'de hala bir inkar ve imhaa politikasının varolduğunu söylemek hakikatı tahriftir. Yani bugün kürt halkının varlığını inkar eden bir devlet aklıyla karşı karşıya bulunmuyoruz. Kürtlerin demokratik ve kültürel haklarının kimlik taleplerinin artık iç tehdit kapsamında değerlendirildiği bir ülkede de yaşamıyoruz. Atılan adımlar var, atılması gereken atılacak olan adımlar var ve Türkkiye buraya doğru hızla akıyor. Bu sürece çok anlamlı demokratik barışçıl bir siyasa ekseninde katkıda bulunmak gerekirken, siz şu adımları da atmazsanız üstelik bu atılması istenen adımların hiçbirisinin doğrudan kürt sorununun çözümüyle hiçbir alakası yok, atmazsanız tekrar silahları konuşuruz şeklindeki bir dayatmada bulunulmasını ben seçim öncesi konjütüre bağlıyorum. Eğer normal steril bir ortmada demokratik rekabete açık bir ortamda seçimlere gidilecek olursa BDP'nin Ak Parti'nin karşısında siyaseten tutunamayağı korkusunun yaratmış olduğu bir mazeret olarak görüyorum. Yani bu bir bahanedir, bu bir haklı olmayan gerekçedir. Ben buradan çözümsüzlüğü derinleştiren bir olgudan başka birşey çıkacağı kanaatinde değilim."


BEYAZ GAZETE