Arınç: Mirasımız Darbesiz Türkiye
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘‘Bizim çocuklarımıza, torunlarımıza, milletimize bırakacağımız en büyük miras, en büyük kazanç, Türkiye‘yi darbelerden, muhtıralardan, cuntaların tasarrufundan kurtarmaktır‘‘ dedi.
Samsun‘da, TRT Haber‘in canlı yayınına katılarak soruları yanıtlayan Arınç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘nin, AK Parti‘ye Anayasa değişikliği konusunda yönelttiği eleştirilerini değerlendirdi.
‘‘Sayın Bahçeli, korku politikasına devam ediyor. Bugüne kadar hiçbir işe yaramadı, seçim için ne kadar işlerine yarayacak bilmiyorum‘‘ diyen Arınç, şöyle devam etti:
‘‘Ama bu sözlerle topluma korku vermek, veyahut da Hükümet‘i, AK Parti‘yi yıpratmaya çalışmak bence çok elverişli bir imkan değil. Anayasa‘da öngördüğümüz değişikliklerin büyük bir kısmını yaptık zaten. 12 Eylül‘de 26 madde değişti. Sayın Bahçeli‘nin o zamanki konuşmalarına da bakın. Yine, ‘Türkiye bölünüyor, ülke parçalanıyor‘... Bu korkularla yola çıkmıştı ama halkımız buna yüzde 60‘a yakın destek verdi. Yani Sayın Bahçeli‘nin bu korkutan sözlerine, ülkeyle ilgili, milli bütünlüğümüzle ilgili evhamlarına hiçbir zaman karşılık vermedi. Dolayısıyla, 12 Eylül referandumundan sonra zaten 70‘e yakın maddesi değişmiş olan bu Anayasa‘yı kökten ele alabilecek bir çalışmayı arzu ettiğimizi ifade etmiştik. Bütün siyasi partilere dedik ki, seçime kadar herkes kendi çalışmasını yapsın. Biz bize düşeni yapacağız. Diğer siyasi partilerin de kendi siyasal düşüncelerine göre nasıl bir anayasa, nasıl bir özgürlükçü anayasa istediklerini ellerinde bir doküman olarak ortaya koymalarını bekliyoruz.‘‘
12 Eylül referandumundan sonraki bu olumlu havayı 12 Haziranda yapılacak genel seçimden Parlamentoda ele almak üzere bir hazırlığın içinde olduklarını ifade eden Arınç, ‘‘Şimdi seçime gidiyoruz ve seçime giderken büyük bir beyanname ile ortaya çıkacağız. Bu bizim vaatlerimizdir, programımızdır ve 2023 hedefimizdir. Biz 12 Haziran seçimlerini değil, Cumhuriyet‘in 100. yılında Türkiye‘nin alacağı vizyonu, bu beyannamenin içine koyacağız. Eğitimde, sağlıkta, özgürlükte, insan haklarında yeni anayasada hangi konularımız önceliklidir, 2023 vizyonumuzda? Bunu nisan ayının başlarında kamuoyuyla paylaşacağız‘‘ diye konuştu.
-‘‘SEÇİM SÜRECİNDE YAPICI BİR DİL KULLANILMALI‘‘-
Seçim sürecinde siyasilerin nasıl bir dil kullanmaları gerektiğine ilişkin soru üzerine Arınç, üslubun yapıcı olması gerektiğini vurgulayarak, ‘‘Herkes geleceğe dair düşüncelerini ortaya koymalı, nezaketi elden bırakmamalı. Böyle korkularla, evhamlarla, suçlamalarla, hakaretlerle bir yere varılmayacaktır. Bunun siyasetçilere, ülkeye bir faydası yoktur. Vatandaşların gündemi ile doğrudan da ilgili değildir‘‘ dedi.
Hükümet olarak bundan sonra ne yapacaklarını en güzel şekilde ortaya koyacaklarını dile getiren Arınç, ‘‘Anamuhalefet, iktidarın namzedidir, o kendi vizyonunu ortaya koymalıdır, diğer muhalefet partileri de. Vatandaşımız bunu istiyor, çatışmacı, çıkara dayalı bir siyasi anlayışı terk etti. Şimdi artık hizmete dayalı, sorunlarımızı temelden çözüp toplumu rahatlatabilecek bir gelişmeyi arzu ediyor. Bu yeni Türkiye‘nin yeni imajıdır. Her siyasi parti buna hazırlıklı olmalıdır‘‘ ifadelerini kullandı.
-‘‘YARGILANANLARIN MİLLETVEKİLLİĞİ ADAYLIĞI‘‘-
Önemli davalarda yargılanan kişilerin milletvekilliği adaylığı ile ilgili soru üzerine Bülent Arınç, hukuki olarak bunun normal olduğunu ancak etik olmadığı görüşünü belirterek, şunları söyledi:
‘‘Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olan herkes nerede olursa olsun adaylığını koyabilir. Bu bir yasal haktır. Eğer bir terör örgütü ile bağlantılı olarak millete karşı, hükümete karşı, parlamentoya karşı bir yıkıcı faaliyet içinde oldukları konusunda yeterli delil, belge, bilgi varsa ve iddianame tanzim edilmişse ve demokrasiyi ortadan kaldıracak, yasal hükümetleri, parlamentoları hedef alacak bir organize suç örgütü söz konusu ise bundan birisini, şu veya bu şekilde alıp parlamentoya taşımak hiçbir şekilde ahlaki değildir, hiçbir şekilde etik değildir, hiçbir şekilde siyasi açıdan da doğru değildir.‘‘
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘‘O terör örgütü olarak adlandırılan örgütle alakalı bir siyasi partinin genel başkanı, önce avukatlığına soyunmuştur, daha sonra her grup toplantısında onları savunan konuşmalar yapmıştır. Şimdi tabii yeni belge ve bilgilerle o kişiler dün avukatken bugün sanık durumuna düşebilecek noktaya geliyor. Demek ki fikren de, fiilen de, düşünce olarak da, siyasi gelecek bakımından da böylesine örgütlerle veya onların mensupları ile bir bağ, bir sevgi içinde olduklarını düşünebiliriz. Ancak kesinlikle bunları reddeden siyasi partilerin bu kişileri cezaevinden kurtarma, bu kişileri tahliye etme konusunda düşünceleri varsa onun da kapsam içinde değerlendirilmesi gerekir. Ben milletimizin bu kişiler ve onların bağlantılı oldukları örgütler hakkındaki kanaatini çok iyi biliyorum. Onları aday gösterecek partiler ile o partilerden aday olacak kişilere karşı seçimlerde çok iyi cevap vereceğine inanıyorum.‘‘
‘‘Ergenekon‘‘ ile ilgili soru üzerine ise Arınç, ‘‘Bugün iddianamelerde ismi geçen bir örgütten bahsedilir. Bu örgütün iddianameyle mahkeme önüne sunulan şekli de terör amaçlı bir örgüt olduğu şeklindedir. Biz hukuki nitelendirmeleri kabul etmek zorundayız. Ancak bu bir iddiadır, şu anda yargı safhasındadır. Mahkemenin kararı elbette beraat olabilir, elbette suç vasfı değişebilir, elbette iddianameye uygun olarak cezalar da verilebilir. Bunun için süreci beklemek gerekir. Yargıya güvenmek lazım, en azından bu süreç içinde yargıya müdahil olmamak lazım‘‘ dedi.
‘‘Türkiye‘de artık darbe dönemleri ve ara dönemler sona ermiştir‘‘ görüşüne de aynen katıldığını ifade eden Arınç, ‘‘Türkiye bu noktaya geldi ve bu AK Parti Hükümetimizin başarıları ile ortaya çıktı. Çünkü bizim çocuklarımıza, torunlarımıza, milletimize bırakacağımız en büyük miras, en büyük kazanç, Türkiye‘yi darbelerden, muhtıralardan, cuntaların tasarrufundan kurtarmaktır‘‘ diye konuştu.
-‘‘ODA TV‘YE YAPILAN BASKINDA ELE GEÇİRİLEN CD‘‘-
‘‘Ergenekon soruşturması kapsamında Oda Tv‘ye yapılan baskında ele geçirilen, 3 bakanın gizli ses kayıtlarının bulunduğu CD ile ilgili görüşlerinin‘‘ sorulması üzerine Arınç, ‘‘Türkiye‘de buna benzer pek çok dinleme kayıtları ortaya çıktı. Bunlar yasal dinleme değil. Kiminle ilgili olarak yapılırsa yapılsın bunu reddediyoruz‘‘ dedi.
‘‘Oda Tv, Soner Yalçın ve onun birlikte çalıştığı kişilerle ilgili bir operasyon yapıldı. Buna karşılık Sayın Kılıçdaroğlu, grup toplantısında Soner Yalçın‘ın soyadını da çok beğendiği için ‘Yalçın kayalar gibi çok güçlü bir insandır. Böyle bir şey basın özgürlüğüne darbedir. Türkiye‘de artık basın özgürlüğü kalmamıştır. Herkes cezaevini boyluyor, herkes rahat yazısını yazamıyor, eleştiri yapamıyor. Türkiye‘de sivil dikta var, faşizme doğru gidiyoruz‘ diye bağırdılar‘‘ diyen Arınç, şöyle devam etti:
‘‘Geldiğimiz noktada, Sayın Kılıçdaroğlu ve aynı konuşmayı yapan, paylaşan insanların bir özür dileme borcu içinde olduklarını düşünüyorum. Çünkü, biz de o zaman diyorduk ki, ‘Basın özgürlüğüne çok önem veriyoruz. Anayasamızın hükmü de böyledir. Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı hiç kimse suçlanmamalıdır, cezaevine girmemeli, bunun yasal şartlarını da hazırlıyoruz‘ demiştik. Ama sadece meslek hanesinde gazeteci yazmak bir insana suç işleme imtiyazı vermez. Bugün görüyoruz ki, Oda Tv ile ilgili yapılan operasyon, savcıların, hakimlerin gözaltına alma, tutuklama ve salıverme kararları, bu kişilerin gazetecilik faaliyetlerinden veya basın mensubu olarak yazdıklarından, çizdiklerinden değil, bir örgütle bağlantılı olarak Türkiye‘de yasal olmayan bazı faaliyetler yapması sebebiyle... Bunun bir tanesinde eğer sizin söylediğiniz konu varsa, bir tarafında CHP‘nin eski, yeni genel başkanı, grup başkanvekili ile ilgili Oda Tv‘nin bir bayan muhabiri ile ilgili söylenti ve iddialar var. Tüm bunları bir araya getirdiğiniz zaman bu kişinin ve bununla birlikte çalışanların masumane gazetecilik yapmadığını, bugünkü iddia edilenler karşısında bir örgütle, organize bir suç örgütü ile adeta birlikte çalıştıkları konusunda bir izlenim ediniyoruz. Dolayısıyla, Türkiye‘yi ‘basın özgürlüğü kalmadı‘ şeklinde bütün dünyaya şikayet edecek noktaya gelenlerin başlarını ellerinin arasına alıp bir kez daha düşünmesi lazım. Türkiye, bir hukuk devleti, herkes suç işleyebilir, herkes hakkında yasal takibat yapılabilir. En azından hakimin, savcının verdiği kararlara saygı göstermek, bu işin sonucu beklemek belki de en doğru iş.‘‘
-‘‘28 ŞUBAT BİN YIL SÜRECEKTİ 10 YIL BİLE SÜRMEDİ‘‘-
Arınç, 28 Şubat‘ın yargıya taşınmasıyla ilgili soru üzerine ise şunları kaydetti:
‘‘28 Şubat, sonuçları itibarıyla siyasi bir olaydır. Siyasi olaylar konusunda halk eline geçen ilk fırsatı değerlendirir ve en doğru kararı verir. Bin yıl sürecekti 10 yıl bile sürmedi. AK Parti‘nin kuruluşu ile 28 Şubat süreci tamamen bitti. Şimdi onu savunanlar ağızlarını açamıyor, onun birinci derecedeki failleri sokağa bile çıkamıyor utançlarından, mahcubiyetlerinden, halka karşı kendilerini suçlu kabul ettiklerinden dolayı. Dolayısıyla bugün artık Türkiye‘de geldiğimiz nokta, özellikle son Anayasa değişiklikleri ile birlikte bu tür müdahalelerin ve postmodern darbelerin bir daha yapılmayacağı konusunda toplumda büyük bir güven var. Anayasamızda öyle önemli değişiklikler yaptık; işte geçtiğimiz günlerde gördünüz, bir yasa kabul ettik. Yüksek Askeri Şura kararları ile ordu ile ilişiği kesilen 2 bine yakın personel tekrar iadeiitibar kazandı. 12 Eylül ve 12 Mart muhtıralarında ordudan atılan, düşüncesi ne olursa olsun, o kişi de iadeiitibar kazandı. İşte hukuk böyle bir şey, demokrasi böyle bir şey, zamanı geldiğinde parlamentomuz da halkımız da böyle bir şey yapabilir. HSYK, meslekten attı savcıları, şimdi o savcılar görevlerine dönecek. Yüzde 58, 18 milyon insan Türkiye‘de anayasayı değiştirecek bir güç ortaya koydu, bundan sonra da yeni bir anayasa ortaya çıktığında artık biz bu konuları geçmişte kalmış bir acı hatıra olarak sadece konuşacağız.‘‘
-SARKOZY‘NİN TÜRKİYE ZİYARETİ-
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy‘nin Türkiye ziyaretindeki tutumuyla ilgili soruyla ilgili Arınç, ‘‘Sarkozy, kendi ülkesinde de başı çok sıkışan bir politikacı konumunda. Seçildikten sonra bugünkü haline bakarsanız toplumdaki anketlerde kendisine duyulan güven neredeyse sıfırlara yaklaşmış durumda. Fransa halkını ne kadar güçlü bir şekilde temsil ettiğini şu aralar kimse savunamaz‘‘ dedi.
-‘‘BEŞİKTAŞ, BU SEZON İYİ DEĞİL‘‘-
Kaynak: AA
‘‘Sayın Bahçeli, korku politikasına devam ediyor. Bugüne kadar hiçbir işe yaramadı, seçim için ne kadar işlerine yarayacak bilmiyorum‘‘ diyen Arınç, şöyle devam etti:
‘‘Ama bu sözlerle topluma korku vermek, veyahut da Hükümet‘i, AK Parti‘yi yıpratmaya çalışmak bence çok elverişli bir imkan değil. Anayasa‘da öngördüğümüz değişikliklerin büyük bir kısmını yaptık zaten. 12 Eylül‘de 26 madde değişti. Sayın Bahçeli‘nin o zamanki konuşmalarına da bakın. Yine, ‘Türkiye bölünüyor, ülke parçalanıyor‘... Bu korkularla yola çıkmıştı ama halkımız buna yüzde 60‘a yakın destek verdi. Yani Sayın Bahçeli‘nin bu korkutan sözlerine, ülkeyle ilgili, milli bütünlüğümüzle ilgili evhamlarına hiçbir zaman karşılık vermedi. Dolayısıyla, 12 Eylül referandumundan sonra zaten 70‘e yakın maddesi değişmiş olan bu Anayasa‘yı kökten ele alabilecek bir çalışmayı arzu ettiğimizi ifade etmiştik. Bütün siyasi partilere dedik ki, seçime kadar herkes kendi çalışmasını yapsın. Biz bize düşeni yapacağız. Diğer siyasi partilerin de kendi siyasal düşüncelerine göre nasıl bir anayasa, nasıl bir özgürlükçü anayasa istediklerini ellerinde bir doküman olarak ortaya koymalarını bekliyoruz.‘‘
12 Eylül referandumundan sonraki bu olumlu havayı 12 Haziranda yapılacak genel seçimden Parlamentoda ele almak üzere bir hazırlığın içinde olduklarını ifade eden Arınç, ‘‘Şimdi seçime gidiyoruz ve seçime giderken büyük bir beyanname ile ortaya çıkacağız. Bu bizim vaatlerimizdir, programımızdır ve 2023 hedefimizdir. Biz 12 Haziran seçimlerini değil, Cumhuriyet‘in 100. yılında Türkiye‘nin alacağı vizyonu, bu beyannamenin içine koyacağız. Eğitimde, sağlıkta, özgürlükte, insan haklarında yeni anayasada hangi konularımız önceliklidir, 2023 vizyonumuzda? Bunu nisan ayının başlarında kamuoyuyla paylaşacağız‘‘ diye konuştu.
-‘‘SEÇİM SÜRECİNDE YAPICI BİR DİL KULLANILMALI‘‘-
Seçim sürecinde siyasilerin nasıl bir dil kullanmaları gerektiğine ilişkin soru üzerine Arınç, üslubun yapıcı olması gerektiğini vurgulayarak, ‘‘Herkes geleceğe dair düşüncelerini ortaya koymalı, nezaketi elden bırakmamalı. Böyle korkularla, evhamlarla, suçlamalarla, hakaretlerle bir yere varılmayacaktır. Bunun siyasetçilere, ülkeye bir faydası yoktur. Vatandaşların gündemi ile doğrudan da ilgili değildir‘‘ dedi.
Hükümet olarak bundan sonra ne yapacaklarını en güzel şekilde ortaya koyacaklarını dile getiren Arınç, ‘‘Anamuhalefet, iktidarın namzedidir, o kendi vizyonunu ortaya koymalıdır, diğer muhalefet partileri de. Vatandaşımız bunu istiyor, çatışmacı, çıkara dayalı bir siyasi anlayışı terk etti. Şimdi artık hizmete dayalı, sorunlarımızı temelden çözüp toplumu rahatlatabilecek bir gelişmeyi arzu ediyor. Bu yeni Türkiye‘nin yeni imajıdır. Her siyasi parti buna hazırlıklı olmalıdır‘‘ ifadelerini kullandı.
-‘‘YARGILANANLARIN MİLLETVEKİLLİĞİ ADAYLIĞI‘‘-
Önemli davalarda yargılanan kişilerin milletvekilliği adaylığı ile ilgili soru üzerine Bülent Arınç, hukuki olarak bunun normal olduğunu ancak etik olmadığı görüşünü belirterek, şunları söyledi:
‘‘Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olan herkes nerede olursa olsun adaylığını koyabilir. Bu bir yasal haktır. Eğer bir terör örgütü ile bağlantılı olarak millete karşı, hükümete karşı, parlamentoya karşı bir yıkıcı faaliyet içinde oldukları konusunda yeterli delil, belge, bilgi varsa ve iddianame tanzim edilmişse ve demokrasiyi ortadan kaldıracak, yasal hükümetleri, parlamentoları hedef alacak bir organize suç örgütü söz konusu ise bundan birisini, şu veya bu şekilde alıp parlamentoya taşımak hiçbir şekilde ahlaki değildir, hiçbir şekilde etik değildir, hiçbir şekilde siyasi açıdan da doğru değildir.‘‘
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘‘O terör örgütü olarak adlandırılan örgütle alakalı bir siyasi partinin genel başkanı, önce avukatlığına soyunmuştur, daha sonra her grup toplantısında onları savunan konuşmalar yapmıştır. Şimdi tabii yeni belge ve bilgilerle o kişiler dün avukatken bugün sanık durumuna düşebilecek noktaya geliyor. Demek ki fikren de, fiilen de, düşünce olarak da, siyasi gelecek bakımından da böylesine örgütlerle veya onların mensupları ile bir bağ, bir sevgi içinde olduklarını düşünebiliriz. Ancak kesinlikle bunları reddeden siyasi partilerin bu kişileri cezaevinden kurtarma, bu kişileri tahliye etme konusunda düşünceleri varsa onun da kapsam içinde değerlendirilmesi gerekir. Ben milletimizin bu kişiler ve onların bağlantılı oldukları örgütler hakkındaki kanaatini çok iyi biliyorum. Onları aday gösterecek partiler ile o partilerden aday olacak kişilere karşı seçimlerde çok iyi cevap vereceğine inanıyorum.‘‘
‘‘Ergenekon‘‘ ile ilgili soru üzerine ise Arınç, ‘‘Bugün iddianamelerde ismi geçen bir örgütten bahsedilir. Bu örgütün iddianameyle mahkeme önüne sunulan şekli de terör amaçlı bir örgüt olduğu şeklindedir. Biz hukuki nitelendirmeleri kabul etmek zorundayız. Ancak bu bir iddiadır, şu anda yargı safhasındadır. Mahkemenin kararı elbette beraat olabilir, elbette suç vasfı değişebilir, elbette iddianameye uygun olarak cezalar da verilebilir. Bunun için süreci beklemek gerekir. Yargıya güvenmek lazım, en azından bu süreç içinde yargıya müdahil olmamak lazım‘‘ dedi.
‘‘Türkiye‘de artık darbe dönemleri ve ara dönemler sona ermiştir‘‘ görüşüne de aynen katıldığını ifade eden Arınç, ‘‘Türkiye bu noktaya geldi ve bu AK Parti Hükümetimizin başarıları ile ortaya çıktı. Çünkü bizim çocuklarımıza, torunlarımıza, milletimize bırakacağımız en büyük miras, en büyük kazanç, Türkiye‘yi darbelerden, muhtıralardan, cuntaların tasarrufundan kurtarmaktır‘‘ diye konuştu.
-‘‘ODA TV‘YE YAPILAN BASKINDA ELE GEÇİRİLEN CD‘‘-
‘‘Ergenekon soruşturması kapsamında Oda Tv‘ye yapılan baskında ele geçirilen, 3 bakanın gizli ses kayıtlarının bulunduğu CD ile ilgili görüşlerinin‘‘ sorulması üzerine Arınç, ‘‘Türkiye‘de buna benzer pek çok dinleme kayıtları ortaya çıktı. Bunlar yasal dinleme değil. Kiminle ilgili olarak yapılırsa yapılsın bunu reddediyoruz‘‘ dedi.
‘‘Oda Tv, Soner Yalçın ve onun birlikte çalıştığı kişilerle ilgili bir operasyon yapıldı. Buna karşılık Sayın Kılıçdaroğlu, grup toplantısında Soner Yalçın‘ın soyadını da çok beğendiği için ‘Yalçın kayalar gibi çok güçlü bir insandır. Böyle bir şey basın özgürlüğüne darbedir. Türkiye‘de artık basın özgürlüğü kalmamıştır. Herkes cezaevini boyluyor, herkes rahat yazısını yazamıyor, eleştiri yapamıyor. Türkiye‘de sivil dikta var, faşizme doğru gidiyoruz‘ diye bağırdılar‘‘ diyen Arınç, şöyle devam etti:
‘‘Geldiğimiz noktada, Sayın Kılıçdaroğlu ve aynı konuşmayı yapan, paylaşan insanların bir özür dileme borcu içinde olduklarını düşünüyorum. Çünkü, biz de o zaman diyorduk ki, ‘Basın özgürlüğüne çok önem veriyoruz. Anayasamızın hükmü de böyledir. Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı hiç kimse suçlanmamalıdır, cezaevine girmemeli, bunun yasal şartlarını da hazırlıyoruz‘ demiştik. Ama sadece meslek hanesinde gazeteci yazmak bir insana suç işleme imtiyazı vermez. Bugün görüyoruz ki, Oda Tv ile ilgili yapılan operasyon, savcıların, hakimlerin gözaltına alma, tutuklama ve salıverme kararları, bu kişilerin gazetecilik faaliyetlerinden veya basın mensubu olarak yazdıklarından, çizdiklerinden değil, bir örgütle bağlantılı olarak Türkiye‘de yasal olmayan bazı faaliyetler yapması sebebiyle... Bunun bir tanesinde eğer sizin söylediğiniz konu varsa, bir tarafında CHP‘nin eski, yeni genel başkanı, grup başkanvekili ile ilgili Oda Tv‘nin bir bayan muhabiri ile ilgili söylenti ve iddialar var. Tüm bunları bir araya getirdiğiniz zaman bu kişinin ve bununla birlikte çalışanların masumane gazetecilik yapmadığını, bugünkü iddia edilenler karşısında bir örgütle, organize bir suç örgütü ile adeta birlikte çalıştıkları konusunda bir izlenim ediniyoruz. Dolayısıyla, Türkiye‘yi ‘basın özgürlüğü kalmadı‘ şeklinde bütün dünyaya şikayet edecek noktaya gelenlerin başlarını ellerinin arasına alıp bir kez daha düşünmesi lazım. Türkiye, bir hukuk devleti, herkes suç işleyebilir, herkes hakkında yasal takibat yapılabilir. En azından hakimin, savcının verdiği kararlara saygı göstermek, bu işin sonucu beklemek belki de en doğru iş.‘‘
-‘‘28 ŞUBAT BİN YIL SÜRECEKTİ 10 YIL BİLE SÜRMEDİ‘‘-
Arınç, 28 Şubat‘ın yargıya taşınmasıyla ilgili soru üzerine ise şunları kaydetti:
‘‘28 Şubat, sonuçları itibarıyla siyasi bir olaydır. Siyasi olaylar konusunda halk eline geçen ilk fırsatı değerlendirir ve en doğru kararı verir. Bin yıl sürecekti 10 yıl bile sürmedi. AK Parti‘nin kuruluşu ile 28 Şubat süreci tamamen bitti. Şimdi onu savunanlar ağızlarını açamıyor, onun birinci derecedeki failleri sokağa bile çıkamıyor utançlarından, mahcubiyetlerinden, halka karşı kendilerini suçlu kabul ettiklerinden dolayı. Dolayısıyla bugün artık Türkiye‘de geldiğimiz nokta, özellikle son Anayasa değişiklikleri ile birlikte bu tür müdahalelerin ve postmodern darbelerin bir daha yapılmayacağı konusunda toplumda büyük bir güven var. Anayasamızda öyle önemli değişiklikler yaptık; işte geçtiğimiz günlerde gördünüz, bir yasa kabul ettik. Yüksek Askeri Şura kararları ile ordu ile ilişiği kesilen 2 bine yakın personel tekrar iadeiitibar kazandı. 12 Eylül ve 12 Mart muhtıralarında ordudan atılan, düşüncesi ne olursa olsun, o kişi de iadeiitibar kazandı. İşte hukuk böyle bir şey, demokrasi böyle bir şey, zamanı geldiğinde parlamentomuz da halkımız da böyle bir şey yapabilir. HSYK, meslekten attı savcıları, şimdi o savcılar görevlerine dönecek. Yüzde 58, 18 milyon insan Türkiye‘de anayasayı değiştirecek bir güç ortaya koydu, bundan sonra da yeni bir anayasa ortaya çıktığında artık biz bu konuları geçmişte kalmış bir acı hatıra olarak sadece konuşacağız.‘‘
-SARKOZY‘NİN TÜRKİYE ZİYARETİ-
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy‘nin Türkiye ziyaretindeki tutumuyla ilgili soruyla ilgili Arınç, ‘‘Sarkozy, kendi ülkesinde de başı çok sıkışan bir politikacı konumunda. Seçildikten sonra bugünkü haline bakarsanız toplumdaki anketlerde kendisine duyulan güven neredeyse sıfırlara yaklaşmış durumda. Fransa halkını ne kadar güçlü bir şekilde temsil ettiğini şu aralar kimse savunamaz‘‘ dedi.
-‘‘BEŞİKTAŞ, BU SEZON İYİ DEĞİL‘‘-