Prof. Dr. Ünal: 'cumhuriyet Denilen Bilgisiz, Şuursuz Çocuk'

Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof.

Prof. Dr. Ünal: 'cumhuriyet Denilen Bilgisiz, Şuursuz Çocuk'
Dr. Mehmet Ali Ünal, "Cumhuriyet neye benziyor biliyor musunuz? Şuursuz bir çocuğa benziyor. Hani böyle babasına, ailesine küser, reddi miras eder, çeker gider, sonra o evlat yuvaya dönecektir. Babasının büyüklüğünü kavrayacaktır ve işlerinin başına geçecektir" dedi.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tarih Kulübü tarafından düzenlenen "Muhteşem Süleyman" konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal, "Cumhuriyet", "Kanuni Sultan Süleyman", "Osmanlı" hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Osmanlı`dan örnekler veren Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal, Müslümanlık`ta hoşgörü kültürü olduğunu hatırlatarak, "Unutmayın, Osmanlı demokratik, laik, sosyal bir devlet değildi. Bunların hiç biri yoktu. Ama bunlarıaşan müsemma kültürü vardı. 72 buçuk millet yaşıyordu ve bir sürü inançlar vardı. Farklı etnik köklerden insanlar yaşıyordu. Biz bugün kimlik problemi yaşayan bir toplumuz. Daha kimliğimiz netleşmedi. Kimlik arayışındayız. Devlet, millet olarak böyle bir arayıştayız" diye konuştu.

"Olumlu olumsuz hatasıyla, sevabıyla ne ise bütün o yaşanmış tarih bizimdir" diyen Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü: "O miras bizimdir iyi kötü tarafıyla reddi miras etme şansımız yoktur. Cumhuriyet neye benziyor biliyor musunuz? Şuursuz bir çocuğa benziyor. Hani böyle babasına, ailesine küser, reddi miras eder çeker gider, sonra o evlat yuvaya dönecektir. Babasının büyüklüğünü kavrayacaktır ve işlerinin başına geçecektir. Cumhuriyet şimdi böyle hayırsız bir evlat konumundadır. Zamanında gelecek ve o kültürel mirasa sahip çıkmak zorunda kalacaktır. Yavaş yavaş bunun emareleri başladı. Zaten bundan kaçış şansımız yokarkadaşlar. Balkanlardaki eserlerin yüzde 98`i tahrip edilmiştir ama yüzde ikilik kesim var ya binlerce eserdir ve halen onlar harabe vaziyette restore edilmeyi bekliyor. Bugün Orta Doğu denilen ülkelerde tarihi eser namına ne varsa yüzde 98`i Türklere ait eserlerdir. Onlarca eser canlandırılmayı, ilgili bekliyor. Kendi ülkemizde eserler yani Cumhuriyet denilen bilgisiz şuursuz çocuk, evine dönecek ve babasının dedesinin ocağına sahip çıkacak. Başka şansı yok. Ben öyle düşünüyorum." KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN Kanuni Sultan Süleyman`ı konu alan televizyon dizisini eleştiren Ünal, "Kanunu Sultan Süleyman birçok meziyetinin yanından askeri ve siyasi dehadır. Bir diploması dehasıdır. 13 büyük sefere çıktı, 13`ünü de zaferle bitirdi. Vezirlerinin kazandığı zaferleri saymıyorum" ifadelerini kaydetti.

Saray yaşantısına değinen Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal, "O günkü eğitimin temeli din eğitimidir. Hem haremde hem de Enderun`da din eğitimi veriliyor insanlara. Bu sadece Osmanlı`da değil, Avrupa saraylarında da aynıdır. Oradaki insanlara da iyi bir Hıristiyan olmak öğretiliyor. Bu başka krallıklarda da aynıdır. Kafalarda canlanan o haremde yüzen cariyeler, öyle dansöz gibi oynayan kadınlar, böyle bir şey yok. Haremde kadınlar kendi aralarında oynarlar, bunlar vardır ama orada büyük bir dini hüküm sürer.Öyle açık saçık kıyafetler filan kesinlikle yok. Padişahın huzurunda sadece kadınlar yüzünü açmak zorundadır. Başını açmak zorunda değildir. Örtülüdürler, böyle saçları filan açık değildir. Yok böyle bir şey. Dini bir eğitim alıyorlardı ve hayır yapmanın peşinde idiler. Şimdi dizide yansıtılan Hürrem Sultan hayırsever bir kadındı, Kudüs`te bile bir sürü hayır eserleri yaptırdı. Öyle bir kadındı. Kendi çocuklarının tahta gelmesi için Şehzade Mustafa`nın öldürülmesinde rol oynadı, doğru bu. O da bir anne,kendi oğulları var. O da kendi oğullarının tahta geçmesini arzu eder. Orada gördüğümüz Hürrem profili, gerçeği yansıtmıyor. Yok, orada gerçekten padişaha `Süleyman` diyecek filan, bunlar çok mizahi şeyler. Bu, tarihi kategorize etmektir. İmparatorluklar kuralcıdır" diye konuştu.

"VALİDE SULTAN NE DERSE O" Her hanedanın bir üreme politikası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ünal, "İslamiyet soyluluğu ortadan kaldırmış. Tam tersi padişah köle kadınlarla evleniyor. Haremin gerçek sahibi Valide Sultandır. Padişahın koynuna girecek cariyeyi de Valide Sultan seçer. Öyle filmde anlatıldığı gibi cariyeleri sıraya dizip seçme, böyle bir şey yok. Osmanlı sarayı çok gelenekçidir. Valide Sultanın dediği olur. Bunun dünya kadar örneği vardır. Batıdaki gibi kraliçe konumu yok bizde. Padişahın eşi kraliçe filan değil. Kraliçekonumunda oturtmak gerekiyorsa Valide Sultanı oturtmak gerekiyor. Oğlu üzerinde ona `aslanım` diye hitap ediyor, gerçek söz sahibi olandır" dedi.

Harem hayatı hakkında açıklamalarına devam eden Ünal, "Yapılan elemelerin ve eğitimlerin ardından kazananlar, padişahın şahsi hizmetlerinin görüldüğü odalara terfi ediyorlar. Has oda, hazine odası, kiler odası, seferli odası gibi dört oda var sarayda. Padişah bunların her birini tanıyor. İlerde onlar saraydan çıkma oluyor, uç sancaklarda görevler alıyorlar. Oralarda tecrübe kazanıyorlar; sonra beylerbeyi, vezir, veziri azam oluyorlar. Enderun`un fonksiyonu bu; devlet adamı yetiştirmek. Padişah bu devletadamlarını haremde yetişmiş kızlarla evlendiriyor. Önemli görevler verdiği devlet ve asker adamlarının uygunsuz ailelerden ken Orta Doğu denilen ülkelerde ız almasını istemiyor. Ona yakışan, haremde eğitim görmüş kadınlarla evlendiriyor. Haremin fonksiyonu işte bu. Harem bir okul, harem sadece padişahın aşk meşk olaylarının geçtiği bir yer değil. 400-500 tane kadın oluyor orada. Padişah bunların çoğunu görmez, bilmez. Cariyeler eğitimi tamamladıktan sonra o devlet adamlarıyla evlendiriliyor. Padişah kendikızlarını da vezir rütbesine gelmiş şahsiyetlerle evlendiriyor" diye konuştu.

Daha sonra OMÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan ve Tarih Kulübü Danışman Hocası Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal`a plaket ve çiçek takdim etti.
Kaynak: İHA