Belçika yargısından acılı Türk ailesine 'ceset' işkencesi

Belçika'nın Flaman bölgesindeki Meulebeke kasabasında yaşayan bir Türk ailesi, geçen yıl cinayete kurban verdikleri iki oğullarının cesetlerini almak için tam 468 gündür bekliyor.

Belçika yargısından acılı Türk ailesine 'ceset' işkencesi
2 oğlundan kalan 6 yetim torununu yanlarına alan Afyon Emirdağlı Vahit (63) ve Naciye Aygün (62) çifti, Kortrijk bölge savcısı Marc Allegaert'ın ''dosyayı tamamlamadığı'' gerekçesiyle morgda beklettiği cesetler için her gün 140 avro ücret ödüyor.

Avukatlık masraflarıyla birlikte 100 bin avroluk bir borcun altına giren ve yaşadığı ağır buhran sonucunda sağlığını kaybeden Aygün çifti, cesetleri teslim alır almaz tek varlıkları olan evlerini satarak borçlarını ödemeyi ve ''1 dakika daha beklemeden'' 40 yıldır yaşadıkları Belçika'yı terketmeyi düşünüyor.

AA muhabirine konuşan acılı baba, cebinden çıkardığı kalın bir deste kartviziti göstererek bugüne dek çalmadık kapı bırakmadıklarını ama çare bulamadıklarını söyledi.

Belçika Kralı'na mektupla ulaştığını ve onun referansıyla Belçika Adalet Bakanı'yla görüştüğünü, Belçika'yı ziyaret eden birçok Türk yetkiliye derdini anlattığını, iki kez Türkiye'ye gidip TBMM'de çalmadık kapı bırakmadığını ve konuştuğu herkesin anlattıklarına inanmakta zorlandığını ve elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştığını belirten Aygün, her yolu denemesine rağmen sadece savcı Allegaert'a ulaşamadığını dile getirdi.

Kortrijk savcısının cesedi teslim etmek için istediği her türlü güvencenin Türk hükümeti ve özelde Emirdağ Savcılığı tarafından verildiğini ama herhangi bir sonuç çıkmaması üzerine cesetlerin teslimi için açtıkları 5 davanın farklı mahkemelerce savcının ''dosyayı tamamlamadım'' gerekçesi dikkate alınarak reddedildiğini anlatan Aygün, ''Otopsiler yapılmış. Olay faili meçhul değil. Savcı cesetleri mi konuşturacak? İnsan hakları nerede? Saddam Hüseyin'in bile cesedi yakınlarına teslim ediliyor. Dünyada yaşadığımızın bir örneği daha varsa ben susacağım'' diye konuştu.

En büyüğü 9 yaşında olan torunlarının gittiği okulda arkadaşları bu konuyu açınca ağlayarak eve geldiklerini, onlara birşey hissettirmemeye çalıştıklarını ama zaman zaman çaresiz kaldıklarını anlatan Aygün, bugüne dek oğullarının cesetlerini hiç görememekten yakındı.

Vahit Aygün, ''Cenaze merasiminde savcılık yetkilileri birkaç yakınının cesetleri görebileceğini söyledi. Orada yüzlerce insan vardı. Ben misafirlerime 'şu görebilir, şu göremez' mi deseydim? Teslim alınca hepimiz görebiliriz diye ben de bakamadım'' şeklinde konuştu.

''Oğullarım cinayete kurban gidene kadar sağlığım yerindeydi. Bu şehirde herkesin sevdiği saydığı biriydim'' şeklinde konuşan Vahit Aygün, aradan geçen 15 ayda uyumayı unuttuğunu, ruh sağlığının bozulduğunu, nefes darlığı çekmeye başladığını, ülser ve kronik hipertansiyonla tanıştığını anlattı.

Eşinin de benzer hastalıklarla mücadele ettiğini belirten Vahit Aygün, tüm sağlık raporlarını savcıya ulaştırmalarına rağmen hiçbir cevap alamadıklarını ifade etti.

Eşi konuşurken gözyaşlarını tutamayan anne Naciye Aygün ise ellerinden birşey gelmediğini ve sürekli Allah'a yalvardıklarını anlattı.

''Savcı bir Belçikalı'ya bunları yapamazdı'' diyen Naciye Aygün, yaşadığı sürece mücadelesini sürdüreceğini, gerekirse evini satıp borçlarını ödeyince savcılığın önüne çadır kurup cenazeleri alana kadar bekleyeceğini söyledi.