'ab, Türkiye'den Şeker Pancarı Silahı İle Kendi Kafasına Sıkmasını İstemektedir'
Şeker sektöründe özelleştirmenin başladığı 2000 yılından bu yana sürdürdüğü hukuk mücadelesi ile özelleştirmelere ilişkin kaygılarını her ortamda dile getiren Şeker İş Sendikası
Genel Başkanı İsa Gök, "AB, Türkiye`den şeker pancarı silahı ile kendi kafasına sıkmasını istemektedir" dedi.
Şeker İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök yaptığı açıklamada, olası bir özelleştirme durumunda meydana gelebilecek risk ve tehditleri, ülke ekonomisinin alacağı yaraları, sektörün geleceğine yönelik endişeleri bütün gerçekliği ile ortaya koyacaklarını belirterek, "Sendikamız, son günlerde şeker fabrikalarının özelleştirilmesi çalışmalarına karşı ciddi bir hukuk ve kamuoyunu bilinçlendirme çalışmalarına başlatmıştır" dedi. Başta AB ülkeleri ve ABD olmak üzere gelişmiş sanayi ülkelerinin pancar üretimlerinive pancardan şeker üretimlerini ısrarla sürdürmesinin ardında yatan nedenleri bu sektörün ortaya çıkardığı katma değer, iş ve işçi istihdamı, taşımacılık, ilaç sanayi, ticaret kesimine sağladığı imkanlar, besi ve süt hayvancılığına yaptığı katkıların büyüklüğü olarak gösteren Gök, "Ülkemize 3 milyar dolara yakın katma değer sağlayan şeker sektörünün özelleştirilme çabaları ile bu yöndeki söylemler mantıkla bağdaşmayacak nitelik taşımaktadır" diye konuştu
Ülkelerin kalkınma hızı arttıkça kişi başına düşen şeker tüketiminin de artmakta olduğunu kaydeden Gök, Londra Şeker Haftası`nda açıklanan bir rapora göre global şeker tüketiminin 20 yıl sonra şu anki 168 milyon tondan 257 milyon tona çıkacağını iddia etti. Uluslararası anlaşmalarda başta AB`nin Türkiye`nin şeker pancarı üretiminin azaltılmasını dayattığını bildiren Gök, şöyle dedi: "Şeker pancarı üretiminde Fransa ve Almanya`dan sonra üçüncü sırada yer alan Türkiye`nin AB`nin bu manada birçok politikasını etkilediği, rakip olmak yerine pazar olmasının istendiği bir tercih sistemi ile karşı karşıya kaldığı da bilinen bir gerçektir. Kısaca, AB`nin ülkemiz şeker fabrikalarında olduğu gibi diğer varlıklarımız üzerindeki baskıcı tutumu tesadüf değildir. Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77`sinin ülkemizde ve bu madenlerin toplam değerinin 2.5 trilyon doların üzerinde olduğunu75 milyonluk Türkiye`de kaç kişi bilmektedir? Cam ve seramik endüstrisinin vazgeçilmezleri arasında yer alan ve Türkiye`nin yer altında bulunan 15.8 milyar tonla en büyük rezerve sahip olduğu dolomit, yani kireç taşının varlığından kaçımızın haberi var? Hangi birimiz 5.7 milyar tonluk kaya tuzu rezervine sahip olduğumuzu biliyoruz? 3 milyar ton ile dünyanın bir numaralı bor rezervine sahip olan ülkemiz üzerinde sessiz sedasız oynanan oyunlara karşı kaç kişi sesini çıkartabiliyor? İşte AB`nin stratejisiTürkiye`nin stratejik değerleri üzerinedir." Bor, dolomit, uranyum, kaya tuzu, toryum nasıl ki stratejik madenler sınıfında kabul ediliyorsa, şeker pancarının da en az onlar kadar stratejik öneme ve katma değere sahip bir cevher olduğunu belirten Gök, "Bu gerçekleri bizler ifade ettiğimizde abartmış oluyorsak eğer, o zaman AB`nin Türkiye`nin şeker pancarı üretiminin azaltılmasına yönelik baskıcı dayatmalarına kim, nasıl cevap verecektir? Bizlerin ülkemizin menfaatine söz söyleme hakkı yok mudur? Türkiye`de şeker sektöründen başka 3 milyar dolarayakın katma değer yaratan kaç sektör vardır?" dedi
"AB, TÜRKİYE`DEN ŞEKER PANCARI İLE KENDİ KAFASINA SIKMASI İSTENMEKTEDİR" AB reform sürecinde 21 olan şeker pancarı üreticisi ülke sayının 6`ya düşürülmesinin hedefler arasında yer aldığını bildiren Gök, "Yani Almanya, Fransa, Hollanda, Danimarka ve Polonya gibi büyük üreticiler şeker pancarı üretecekler, bunun dışındaki AB ülkeleri ise zorunlu olarak üretimden çekileceklerdir. İşte AB`ye girme mücadelesi veren ülkelerden özellikle de elinde şeker pancarı gibi önemli bir silahı bulunan Türkiye`den önce kendi kafasına sıkması istenmektedir. Türkiye, bu tür dayatmalarla öncefabrikalarını satacak, şeker üretimi kademeli olarak düşürülecek ve bu fabrikalar nihayetinde kapatılacak. Sonunda Türkiye diğer örneklerindeki gibi şekerde de dışa bağımlı hale getirilecek. İşte AB`nin Türkiye`den istediği özetle budur" diye konuştu
Gök açıklamasına şöyle devam etti: "Şeker İş Sendikası olarak 2003 yılında uluslararası bir şeker kartelinin danışmanlığında hazırlanan özelleştirme stratejilerinin, başlangıçtan bu yana ülke gerçekleri ve kamu yararına uygun olmadığı gibi bugün itibariyle yeterliliğini/güncelliğini de kaybettiğini sürekli olarak kamuoyuna anlatarak insanları bilinçlendirmeye çalıştık. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin altında yatan nedenlerden biri olarak gösterilen şeker fiyatlarının yüksek olduğu yönündeki iddia ve söylemlerde bulunanlar, 2003yılında dünya şeker fiyatlarının 200 dolar seviyesinde iken bugün 720 dolar seviyesine ulaşmasına karşı acaba nasıl bir cevap vereceklerdir? Ülke gerçekleri, kamu yararı ve Danıştay`ın özelleştirmeye dair verdiği kararlar gözetilerek, şeker kartellerinin değil sektör temsilci/uzmanlarının danışmanlığında yeni bir `sektör yönetim modeli`nin hazırlanması ve acilen uygulanmaya konması gerekirken ve bütün bu gerçekler ortada iken Türkiye`de şeker fabrikalarının özelleştirilme süreci durdurulmadığı taktirdekorkumuz odur ki sektör, tamamen yok olmayla karşı karşıya kalacak, milyonlarca insanın onuru zedelenecek, yarınları tehlikeye girecektir. En önemlisi ise Türkiye, damarlarına eroin şırınga edilen insan misali AB`nin kapısında şeker dilenmek zorunda kalacaktır." "BAKANLAR KURULU TOPLANTISI ŞEKER FABRİKALARININ BİRİNDE YAPILSIN" "Yüce Türk milleti, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin şeker kartellerinin bir oyunu olduğunu artık bilmelidir" diyen Gök, "Sayın Başbakanımıza ve Bakanlar Kurulu`na bir kez daha seslenerek çağrıda bulunmak istiyoruz. Geliniz, Bakanlar Kurulu toplantınızı bu fabrikaların birinde yapınız. Ilgın Şeker Fabrikası`nı, Erciş Şeker Fabrikası`nı, Ağrı Şeker Fabrikası`nı birlikte gezelim. Bu fabrikaların ne zahmetlerle kurulduğunu, oradaki alın terini, bacalardan tüten dumanı gördüğünüzde inanıyoruz kigözyaşlarınızı tutamayacaksınız ve bizler inanıyoruz ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu`nun lokomotif kuruluşları, kilit işletmeleri, cumhuriyetle yaşıt bu fabrikaların satışını bir kez daha gözden geçireceksiniz. Bizler ülkemizi seviyoruz. Eğer sizler de ülkenizi seviyorsanız ki bundan en küçük bir şüphemiz yoktur. Bu fabrikaların sahiplerinin her ne kadar işçiler, çiftçiler olduğunu biliyorsak, cumhuriyetimizin 100. yılında güçlü sanayisi ve ekonomisi ile temelleri sağlam bir Türkiye`nin dünyanın yıldızülkesi olmaması için önünde bir engel de yoktur. Engel, zihinlerini kontrol edemeyen ve ne yaptığını bilmeyen bürokrasidir" dedi
Kaynak: İHA
Ülkelerin kalkınma hızı arttıkça kişi başına düşen şeker tüketiminin de artmakta olduğunu kaydeden Gök, Londra Şeker Haftası`nda açıklanan bir rapora göre global şeker tüketiminin 20 yıl sonra şu anki 168 milyon tondan 257 milyon tona çıkacağını iddia etti. Uluslararası anlaşmalarda başta AB`nin Türkiye`nin şeker pancarı üretiminin azaltılmasını dayattığını bildiren Gök, şöyle dedi: "Şeker pancarı üretiminde Fransa ve Almanya`dan sonra üçüncü sırada yer alan Türkiye`nin AB`nin bu manada birçok politikasını etkilediği, rakip olmak yerine pazar olmasının istendiği bir tercih sistemi ile karşı karşıya kaldığı da bilinen bir gerçektir. Kısaca, AB`nin ülkemiz şeker fabrikalarında olduğu gibi diğer varlıklarımız üzerindeki baskıcı tutumu tesadüf değildir. Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77`sinin ülkemizde ve bu madenlerin toplam değerinin 2.5 trilyon doların üzerinde olduğunu75 milyonluk Türkiye`de kaç kişi bilmektedir? Cam ve seramik endüstrisinin vazgeçilmezleri arasında yer alan ve Türkiye`nin yer altında bulunan 15.8 milyar tonla en büyük rezerve sahip olduğu dolomit, yani kireç taşının varlığından kaçımızın haberi var? Hangi birimiz 5.7 milyar tonluk kaya tuzu rezervine sahip olduğumuzu biliyoruz? 3 milyar ton ile dünyanın bir numaralı bor rezervine sahip olan ülkemiz üzerinde sessiz sedasız oynanan oyunlara karşı kaç kişi sesini çıkartabiliyor? İşte AB`nin stratejisiTürkiye`nin stratejik değerleri üzerinedir." Bor, dolomit, uranyum, kaya tuzu, toryum nasıl ki stratejik madenler sınıfında kabul ediliyorsa, şeker pancarının da en az onlar kadar stratejik öneme ve katma değere sahip bir cevher olduğunu belirten Gök, "Bu gerçekleri bizler ifade ettiğimizde abartmış oluyorsak eğer, o zaman AB`nin Türkiye`nin şeker pancarı üretiminin azaltılmasına yönelik baskıcı dayatmalarına kim, nasıl cevap verecektir? Bizlerin ülkemizin menfaatine söz söyleme hakkı yok mudur? Türkiye`de şeker sektöründen başka 3 milyar dolarayakın katma değer yaratan kaç sektör vardır?" dedi
"AB, TÜRKİYE`DEN ŞEKER PANCARI İLE KENDİ KAFASINA SIKMASI İSTENMEKTEDİR" AB reform sürecinde 21 olan şeker pancarı üreticisi ülke sayının 6`ya düşürülmesinin hedefler arasında yer aldığını bildiren Gök, "Yani Almanya, Fransa, Hollanda, Danimarka ve Polonya gibi büyük üreticiler şeker pancarı üretecekler, bunun dışındaki AB ülkeleri ise zorunlu olarak üretimden çekileceklerdir. İşte AB`ye girme mücadelesi veren ülkelerden özellikle de elinde şeker pancarı gibi önemli bir silahı bulunan Türkiye`den önce kendi kafasına sıkması istenmektedir. Türkiye, bu tür dayatmalarla öncefabrikalarını satacak, şeker üretimi kademeli olarak düşürülecek ve bu fabrikalar nihayetinde kapatılacak. Sonunda Türkiye diğer örneklerindeki gibi şekerde de dışa bağımlı hale getirilecek. İşte AB`nin Türkiye`den istediği özetle budur" diye konuştu
Gök açıklamasına şöyle devam etti: "Şeker İş Sendikası olarak 2003 yılında uluslararası bir şeker kartelinin danışmanlığında hazırlanan özelleştirme stratejilerinin, başlangıçtan bu yana ülke gerçekleri ve kamu yararına uygun olmadığı gibi bugün itibariyle yeterliliğini/güncelliğini de kaybettiğini sürekli olarak kamuoyuna anlatarak insanları bilinçlendirmeye çalıştık. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin altında yatan nedenlerden biri olarak gösterilen şeker fiyatlarının yüksek olduğu yönündeki iddia ve söylemlerde bulunanlar, 2003yılında dünya şeker fiyatlarının 200 dolar seviyesinde iken bugün 720 dolar seviyesine ulaşmasına karşı acaba nasıl bir cevap vereceklerdir? Ülke gerçekleri, kamu yararı ve Danıştay`ın özelleştirmeye dair verdiği kararlar gözetilerek, şeker kartellerinin değil sektör temsilci/uzmanlarının danışmanlığında yeni bir `sektör yönetim modeli`nin hazırlanması ve acilen uygulanmaya konması gerekirken ve bütün bu gerçekler ortada iken Türkiye`de şeker fabrikalarının özelleştirilme süreci durdurulmadığı taktirdekorkumuz odur ki sektör, tamamen yok olmayla karşı karşıya kalacak, milyonlarca insanın onuru zedelenecek, yarınları tehlikeye girecektir. En önemlisi ise Türkiye, damarlarına eroin şırınga edilen insan misali AB`nin kapısında şeker dilenmek zorunda kalacaktır." "BAKANLAR KURULU TOPLANTISI ŞEKER FABRİKALARININ BİRİNDE YAPILSIN" "Yüce Türk milleti, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin şeker kartellerinin bir oyunu olduğunu artık bilmelidir" diyen Gök, "Sayın Başbakanımıza ve Bakanlar Kurulu`na bir kez daha seslenerek çağrıda bulunmak istiyoruz. Geliniz, Bakanlar Kurulu toplantınızı bu fabrikaların birinde yapınız. Ilgın Şeker Fabrikası`nı, Erciş Şeker Fabrikası`nı, Ağrı Şeker Fabrikası`nı birlikte gezelim. Bu fabrikaların ne zahmetlerle kurulduğunu, oradaki alın terini, bacalardan tüten dumanı gördüğünüzde inanıyoruz kigözyaşlarınızı tutamayacaksınız ve bizler inanıyoruz ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu`nun lokomotif kuruluşları, kilit işletmeleri, cumhuriyetle yaşıt bu fabrikaların satışını bir kez daha gözden geçireceksiniz. Bizler ülkemizi seviyoruz. Eğer sizler de ülkenizi seviyorsanız ki bundan en küçük bir şüphemiz yoktur. Bu fabrikaların sahiplerinin her ne kadar işçiler, çiftçiler olduğunu biliyorsak, cumhuriyetimizin 100. yılında güçlü sanayisi ve ekonomisi ile temelleri sağlam bir Türkiye`nin dünyanın yıldızülkesi olmaması için önünde bir engel de yoktur. Engel, zihinlerini kontrol edemeyen ve ne yaptığını bilmeyen bürokrasidir" dedi