Bozyazı'da 'erezyon, Çölleşme, Ağaçlandırma' Semineri

Mersin`in Bozyazı ilçesinde `Erozyon, Çölleşme ve Ağaçlandırma` konulu konferans düzenlendi.

Bozyazı'da 'erezyon, Çölleşme, Ağaçlandırma' Semineri
Bozyazı Belediyesi ve Anemurıon Otel iş birliğinde düzenlenen konferansta, Mersin İl Çevre ve Orman Müdürlüğü`nden Orman Yüksek Mühendisi Dr. Ali Özkurt ve Ziraat Yüksek Mühendisi Bekir Yeşilkaynak tarafından konuyla ilgili bilgiler verildi. Özkurt, slayt gösteri eşliğinde yaptığı konuşmasında `havza, heyelan, erozyon, su erozyonu, rüzgar erozyonu ve Mersin`de yapılan ağaçlandırma çalışmaları hakkında açıklamalarda bulundu. Özkurt, topoğrafik yapının sonucu olarak yağış sularının depolandığı, yüzeysel akışa geçen suların bir mecrada toplandığı ve bu olayların etki alanı içerisinde kalan sahaların tamamına `havza` dendiğini kaydetti. Havzanın iki kısımdan oluştuğunu belirten Özkurt, bir akarsu havzasının üst bölümü veya su toplama alanının üst kısmına `yukarı havza` dendiğini, akarsu havzasında ana nehrin deniz veya göle döküldüğü alt bölüme ise `aşağı havza` dendiğini söyledi. Türkiye`nin 26 adet hidrolojik havzaya ayrıldığını ifade eden Özkurt, "Havza verimleri birbirlerinden farklı olup Fırat ve Dicle açık havzalarının yağış alanı toplam ülke potansiyelinin yaklaşık yüzde 28.5`ine sahip olduğu görülmektedir" dedi.Yukarı havzaların genel sorunlarından da bahseden Özkurt, erozyon, meralarda aşırı ve düzensiz otlatma, zayıf bitki örtüsü, orman alanlarında tahribat ve aşırı faydalanma, sürü hayvancılığı, dağınık yerleşim, hayvansal üretimde verim düşüklüğü, yetersiz, sığ ve verimsiz tarım toprakları, yanlış arazi kullanımı ve yanlış tarım tekniklerinin, bunlardan bazıları olduğunu belirtti. Kayalardan, döküntü örtüsünden veya topraktan oluşmuş kütlelerin, çekimin etkisi altında yerlerinden koparak yer değiştirmesine ise `heyelan` dendiğini dile getiren Özkurt, heyelana karşı alınacak önlemlerin de şöyle sıraladı; "Yamaç altı kenarına yük koymak, iyi projelendirilmiş drenaj sisteminin oluşturulması ve yamaçların korunması." Özkurt, toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayına da `erozyon` denildiğini ifade ederek, Mersin`de erozyonla ilgili yapılan çalışmalarda Türkiye`de 3. sırada yer aldığını sözlerine ekledi.Ziraat Yüksek Mühendisi Bekir Yeşilkaynak da `Özel Ağaçlandırma Projeleri` hakkında katılımcılara bilgi verdi. Yeşilkaynak, bugüne kadar 200 projeyi gerçekleştirdiklerini, projelendirilen sahalara projede belirtilen ağaçların dikilmesinin zorunlu olduğunu, yapılan kontrollerde proje dışında belirtilen ağacın dışında bir ağaç dikiminin tespiti halinde proje sahibine ceza verildiğini söyledi. Proje çalışmalarını müdürlük olarak kendilerinin yaptığını ifade eden Yeşilkaynak, "Yeni çıkan yasa ile projelendirme işlemleri Orman Mühendisliği Müşavirlik bürolarına devredildi. Tabi bu da `Özel Ağaçlandırma Projesi` yapmak isteyen vatandaşlarımıza belli maliyete mal olmakta. Vatandaş da yapmak istememektedir. Her vatandaşımız `Özel Ağaçlandırma Projesi` yapma hakkına sahiptir. Bu konu ile ilgili müdürlüklere başvuru halinde gerekli bilgiler kendilerine verilecektir. Proje yapmak isteyen vatandaşlarımıza sahalarına badem ve ceviz ekmelerini öneriyoruz. Susuz alanlarda badem dikimi uygundur. İnce kabuklu badem dikimini önermemekteyiz. Özellikle Gülnar bölgemizde `Nonpare` dediğimiz diğer adıyla `Teksas bademi` yani ince kabuklu badem cinsi uyarılarımıza rağmen dikimi devam etmekte. Sertifikalı fide diye satılan fideler vatandaşlarımızı yanıltmaktadır. Sertifikanın hiçbir önemi yoktur. Önemli olan fidelerin garantili olduğuna dair belge verilmesidir. Ceviz ve badem kendi meyvesinden tohumlama ile olmaz. Mutlaka fide olduktan sonra meyve veren bir ağaç ile aşılanması gerekir. Yoksa meyvesi verimli olmaz” diye konuştu.Konferansın kapanış konuşmasını ise Bozyazı Belediye Başkanı Mehmet Ballı yaptı. Ballı, katılımcıların azlığından şikayetçi olarak, “Üç dört gündür anons yaptırıyoruz ancak katılım çok düşük. Kahvelere gidip baksak hepsi doludur. Yağmur yağdığında Dragon çayı ile Sini çayının denize karışımı sonucunda deniz bulanır. `Kaç kamyon toprak denize aktı ki bu bulantı oluyor` diye düşünür içim sızlar. Şimdi öğreniyoruz ki bir Kıbrıs adası kadar toprağımız denize akıyor. Köylerimizde meyvecilik için zamanında elma fideleri dağıtılmış, keşke ceviz fideleri dağıtılsaydı" şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA