Van`daki Depremden Ders Çıkarıldı
``Başbakanımızın ifade ettiği yapı denetim sistemi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının olaya müdahalesi, Türkiye için bir milat olacak`` -``Müteahhit kendi yapı denetim şirketini belirliyor.
İnşaata gitmeden imza atıyor. Bu olur mu? Sen bizi bir mezara sokuyorsun, o mezarı tasdik ediyorsun`` -``10 yıl sonra Türkiye çok başka olur. Artık ağlamayız. En üstteki karar merci bu işte kararlı`` -``Kamu binalarının hepsi güçlendirildi, depreme hazır. Ne hazır değil? Bizlerin yaşadıkları ve deprem öncesinde yapılan binalar`` (Fotoğraflı) ADANA - 02.11.2011 - Aykut Ünlüpınar - Türk Kızılayı Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, Van depreminden dersler çıkarıldığını, 10 yıl sonra Türkiye`de her şeyin daha farklı olacağını belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın yapı denetim sistemiyle ilgili yaklaşımının çok önemli olduğunu vurguladı
Işıkara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 17 Ağustos depreminden sonra Marmara Belediyeler Birliği Başkanları toplantısında, Ankara`da da İç Anadolu Belediyeler Birliği Başkanlığındaki toplantıda, ``siz siz olun, oy kaybedin ama can kaybetmeyin`` ifadelerini kullandığını anımsattı
Aklın yolunun bir olduğunu vurgulayan Işıkara, ``Sayın Başbakan`ın Van depreminin ardından söylediğine canı gönülden katılıyorum. Artık yeter. Şu anda Van`da gördüklerimiz için artık yeter`` dedi
Işıkara, yapı denetim sisteminin yeni yeni tüm Türkiye`ye teşmil edildiğini, kendisi Kandilli Rasathanesi`nde görevliyken bu konuda uyarılarda bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: ``1 Şubat 2002`de Afyon Sultandağı depreminden sonra yapı denetim şirketlerinin tüm Türkiye`ye teşmil edilmesi gereğini, müteahhidin veya yapıyı yapanın yapı denetim şirketini kendisinin belirlememesi, başka bir karar verici mercinin belirlenmesi gerektiğini ifade ettim. Çünkü daha sonra da takip ettiğim kadarıyla maalesef birçok yapı denetim şirketi gidip görmeden, imza attılar. Müteahhit kendi yapı denetim şirketini belirliyor. İnşaata gitmeden imza atıyor. Bu olur mu? Sen bizi bir mezara sokuyorsun, o mezarı tasdik ediyorsun. İnsanın insana saygı göstermesi lazım değil mi? Faruk beyin bakanlığı sırasında da birçok yapı denetim şirketinin ruhsatı iptal edildi. Çok doğru karardı. 81 ile teşmil edilirken, belediyelerdeki ruhsat verme sorumluluğunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aktarılması da bence çok olumlu bir yaklaşım. Dolayısıyla Başbakanımızın ifade ettiği yapı denetim sistemi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının olaya müdahalesi, Türkiye için bir milat olacak. Kat mülkiyet yasasını da değiştirecekler. Ona mecburlar, çünkü, 10 daireli bir apartmanda biri mızıkçılık ediyorsa bir şey yapamıyorsunuz.`` -Sıradaki iller- Işıkara, depremlerde pahası olmayan can kaybının yanı sıra ağır ekonomik kayıplara da uğranıldığını, Türkiye`nin bunları hak etmediğini belirtti
Bir kaç sorumsuzun yüzünden Türkiye`nin bu acıları yaşamayı hak etmediğini belirten Işıkara, ``Doğaya saygı gösterirseniz, doğa da size saygı gösterir. Deprem boyutunda baktığınızda doğaya sayı güvenli yapıdır`` dedi
Işıkara, Van`da kısa dönemde 7 ve üzeri depremin tekrar yaşanmayacağını savunarak, ``Van`da o mesele bitti. Artçı şoklar devam eder. Arada bir 5-5,5 büyüklüğünde de olabilir. Sırada birçok yer var. Marmara, Gemlik var. Adana, Hatay var. Türkiye deprem bölgesi. Başımı sokacağım bir ev değil, güvenli bir evim olsun anlayışına gelmemiz lazım`` diye konuştu
-Karpuzcu müteahhit- Güvenli ev anlayışının da kentsel dönüşüm projeleriyle gerçekleşebileceğini ifade eden Işıkara, şunları kaydetti: ``Okulların yüzde 70`i depreme hazır, güçlendirildi veya yıkıldı yenisi yapıldı. Viyadükler, köprü ayakları hepsi güçlendirildi. Kamu binalarının hepsi güçlendirildi, depreme hazır. Ne hazır değil? Bizlerin yaşadıkları ve deprem öncesinde yapılan binalar. İnanılmaz kötü, hiçbir şekilde mühendislik görmemiş binalar, çok ürkütücü. Dolayısıyla kent dönüşüm projeleri uygulanması gerekiyor. Adana için de bu geçerli. Adana`ya 1998 depremine baktığınızda çok büyük yapısal çöküntü yoktu. Ceyhan`da da bir bina yıkıldı. `Müteahhidi kim` diye sorduğumda, `şuradaki karpuzcu` demişlerdi. Karpuzcudan müteahhit olursa, sonucu bu olur. Orada 105 vatandaşımızı kaybettik.`` Işıkara, kentsel dönüşümde devletin vatandaşın evini boşaltıp, yeni bina yapılana kadar kirasını karşıladığını, daha sonra da evi verdiğini, ancak, vatandaşların bir daire yerine iki daire istediğini anlattı
Vatandaşın bu konuda yanlış yaklaşım sergilediğini belirten Işıkara, ``Ne diyorlar biliyor musunuz? Yok bir daire istemem, 2 daire olsun diyorlar. Senin 1 dairen var kardeşim. Senin evin olana kadar kiranı veriyor, sonra evini veriyor. Kadir Topbaş`ı deli ettiler. En önemlisi güvenli yaşam veriyor. Bundan büyük ödül olur mu?`` dedi
Işıkara, Van depreminin milat kabul edilmesi ve bundan sonra daha duyarlı yaklaşımlar sergilenmesiyle deprem konusunda Japonya`nın konumuna gelinebileceğini belirterek, ``Evet Japonya olabiliriz, ama bu bir maraton, uzun soluk ister. Ekonomik kaynak ister. İstanbul`un çehresi 10 yılda çok değişti. Gidin bakın. Çok düzgün yapılar da var artık. Adana`da da bu böyle. 10 yıl sonra Türkiye çok başka olur. Artık ağlamayız. Bu sefer ders çıkarırız. En üstteki karar merci bu işte kararlı. Mesele o zaten. O kararlıysa mesele bitti zaten`` diye konuştu
-``Kızılay, Van`da başarılıydı``- Işıkara, Kızılay`ın Van`daki çalışmaları hakkındaki eleştirilere katılmadığını, başarıyla bu işin altından kalkıldığını söyledi
Kızılay`ın depremin ardından 2,5 saat sonra bölgede olduğunu, hemen Erzurum, Elazığ ve Muş`tan geçici barınma ihtiyacı için çadırların sevk edildiğini anlatan Işıkara, şunları söyledi: ``Kızılay`ın oradaki görevi vatandaşa `gel çadırını al` demek değil. Oradaki görevi çadırkenti kurar, hazır hale getirir karar verici merciye gider. Aynı Simav`da olduğu gibi..
Böyle durumlarda toplumsal bir reaksiyon var. O da; `Soğukta kaldım, açıkta kaldım, aç kaldım` Bu bir panik atak oluşturuyor ve bu panikle yardımlara hücum ediliyor. Halbuki orada iyi bir afet yönetimi, karar verici mercilerle oluşturulmuş olsaydı, kimse alınmasın bunu vali oluşturacaktı, bu çadırlar dağıtılırdı, oradaki insanlar hiç rahatsız olmazdı
Orada 3-4 kapalı spor sahası var. Niye oralara vatandaşlarımızı taşımadık. Japonya`yı hatırlayın. Spor salonlarına yan yana yataklar sererek vatandaşlar orada konakladılar. Mesele afet yönetimi konusunda, oraya deprem görmüş vali gönderme değil. AFAD diye bir kurum var. Orada 30-40 uzman yetiştirilir, bu insanlar böyle günlerde valiliklerde görevlendirilip, valinin yanında olursa bu yaşadıklarımız olmaz.`` (KUT-ERS)
Kaynak: AA
Işıkara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 17 Ağustos depreminden sonra Marmara Belediyeler Birliği Başkanları toplantısında, Ankara`da da İç Anadolu Belediyeler Birliği Başkanlığındaki toplantıda, ``siz siz olun, oy kaybedin ama can kaybetmeyin`` ifadelerini kullandığını anımsattı
Aklın yolunun bir olduğunu vurgulayan Işıkara, ``Sayın Başbakan`ın Van depreminin ardından söylediğine canı gönülden katılıyorum. Artık yeter. Şu anda Van`da gördüklerimiz için artık yeter`` dedi
Işıkara, yapı denetim sisteminin yeni yeni tüm Türkiye`ye teşmil edildiğini, kendisi Kandilli Rasathanesi`nde görevliyken bu konuda uyarılarda bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: ``1 Şubat 2002`de Afyon Sultandağı depreminden sonra yapı denetim şirketlerinin tüm Türkiye`ye teşmil edilmesi gereğini, müteahhidin veya yapıyı yapanın yapı denetim şirketini kendisinin belirlememesi, başka bir karar verici mercinin belirlenmesi gerektiğini ifade ettim. Çünkü daha sonra da takip ettiğim kadarıyla maalesef birçok yapı denetim şirketi gidip görmeden, imza attılar. Müteahhit kendi yapı denetim şirketini belirliyor. İnşaata gitmeden imza atıyor. Bu olur mu? Sen bizi bir mezara sokuyorsun, o mezarı tasdik ediyorsun. İnsanın insana saygı göstermesi lazım değil mi? Faruk beyin bakanlığı sırasında da birçok yapı denetim şirketinin ruhsatı iptal edildi. Çok doğru karardı. 81 ile teşmil edilirken, belediyelerdeki ruhsat verme sorumluluğunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aktarılması da bence çok olumlu bir yaklaşım. Dolayısıyla Başbakanımızın ifade ettiği yapı denetim sistemi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının olaya müdahalesi, Türkiye için bir milat olacak. Kat mülkiyet yasasını da değiştirecekler. Ona mecburlar, çünkü, 10 daireli bir apartmanda biri mızıkçılık ediyorsa bir şey yapamıyorsunuz.`` -Sıradaki iller- Işıkara, depremlerde pahası olmayan can kaybının yanı sıra ağır ekonomik kayıplara da uğranıldığını, Türkiye`nin bunları hak etmediğini belirtti
Bir kaç sorumsuzun yüzünden Türkiye`nin bu acıları yaşamayı hak etmediğini belirten Işıkara, ``Doğaya saygı gösterirseniz, doğa da size saygı gösterir. Deprem boyutunda baktığınızda doğaya sayı güvenli yapıdır`` dedi
Işıkara, Van`da kısa dönemde 7 ve üzeri depremin tekrar yaşanmayacağını savunarak, ``Van`da o mesele bitti. Artçı şoklar devam eder. Arada bir 5-5,5 büyüklüğünde de olabilir. Sırada birçok yer var. Marmara, Gemlik var. Adana, Hatay var. Türkiye deprem bölgesi. Başımı sokacağım bir ev değil, güvenli bir evim olsun anlayışına gelmemiz lazım`` diye konuştu
-Karpuzcu müteahhit- Güvenli ev anlayışının da kentsel dönüşüm projeleriyle gerçekleşebileceğini ifade eden Işıkara, şunları kaydetti: ``Okulların yüzde 70`i depreme hazır, güçlendirildi veya yıkıldı yenisi yapıldı. Viyadükler, köprü ayakları hepsi güçlendirildi. Kamu binalarının hepsi güçlendirildi, depreme hazır. Ne hazır değil? Bizlerin yaşadıkları ve deprem öncesinde yapılan binalar. İnanılmaz kötü, hiçbir şekilde mühendislik görmemiş binalar, çok ürkütücü. Dolayısıyla kent dönüşüm projeleri uygulanması gerekiyor. Adana için de bu geçerli. Adana`ya 1998 depremine baktığınızda çok büyük yapısal çöküntü yoktu. Ceyhan`da da bir bina yıkıldı. `Müteahhidi kim` diye sorduğumda, `şuradaki karpuzcu` demişlerdi. Karpuzcudan müteahhit olursa, sonucu bu olur. Orada 105 vatandaşımızı kaybettik.`` Işıkara, kentsel dönüşümde devletin vatandaşın evini boşaltıp, yeni bina yapılana kadar kirasını karşıladığını, daha sonra da evi verdiğini, ancak, vatandaşların bir daire yerine iki daire istediğini anlattı
Vatandaşın bu konuda yanlış yaklaşım sergilediğini belirten Işıkara, ``Ne diyorlar biliyor musunuz? Yok bir daire istemem, 2 daire olsun diyorlar. Senin 1 dairen var kardeşim. Senin evin olana kadar kiranı veriyor, sonra evini veriyor. Kadir Topbaş`ı deli ettiler. En önemlisi güvenli yaşam veriyor. Bundan büyük ödül olur mu?`` dedi
Işıkara, Van depreminin milat kabul edilmesi ve bundan sonra daha duyarlı yaklaşımlar sergilenmesiyle deprem konusunda Japonya`nın konumuna gelinebileceğini belirterek, ``Evet Japonya olabiliriz, ama bu bir maraton, uzun soluk ister. Ekonomik kaynak ister. İstanbul`un çehresi 10 yılda çok değişti. Gidin bakın. Çok düzgün yapılar da var artık. Adana`da da bu böyle. 10 yıl sonra Türkiye çok başka olur. Artık ağlamayız. Bu sefer ders çıkarırız. En üstteki karar merci bu işte kararlı. Mesele o zaten. O kararlıysa mesele bitti zaten`` diye konuştu
-``Kızılay, Van`da başarılıydı``- Işıkara, Kızılay`ın Van`daki çalışmaları hakkındaki eleştirilere katılmadığını, başarıyla bu işin altından kalkıldığını söyledi
Kızılay`ın depremin ardından 2,5 saat sonra bölgede olduğunu, hemen Erzurum, Elazığ ve Muş`tan geçici barınma ihtiyacı için çadırların sevk edildiğini anlatan Işıkara, şunları söyledi: ``Kızılay`ın oradaki görevi vatandaşa `gel çadırını al` demek değil. Oradaki görevi çadırkenti kurar, hazır hale getirir karar verici merciye gider. Aynı Simav`da olduğu gibi..
Böyle durumlarda toplumsal bir reaksiyon var. O da; `Soğukta kaldım, açıkta kaldım, aç kaldım` Bu bir panik atak oluşturuyor ve bu panikle yardımlara hücum ediliyor. Halbuki orada iyi bir afet yönetimi, karar verici mercilerle oluşturulmuş olsaydı, kimse alınmasın bunu vali oluşturacaktı, bu çadırlar dağıtılırdı, oradaki insanlar hiç rahatsız olmazdı
Orada 3-4 kapalı spor sahası var. Niye oralara vatandaşlarımızı taşımadık. Japonya`yı hatırlayın. Spor salonlarına yan yana yataklar sererek vatandaşlar orada konakladılar. Mesele afet yönetimi konusunda, oraya deprem görmüş vali gönderme değil. AFAD diye bir kurum var. Orada 30-40 uzman yetiştirilir, bu insanlar böyle günlerde valiliklerde görevlendirilip, valinin yanında olursa bu yaşadıklarımız olmaz.`` (KUT-ERS)