Yrd. Doç. Dr. Alper Dede: Libya’da Geçiş Yönetiminin İşi Çok Zor
Zirve Üniversitesi Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSAM) akademisyenlerinden Yrd.
Doç. Dr. Alper Dede, Libya’nın devrik lideri Kaddafi’nin ölümünün, Saddam’ın ölümüne benzese de olayları geliştiren faktörler ve olaylar üzerinde etkili olan aktörlere bakıldığında iki ayrı vaka ile karşı karşıya olunduğunu söyledi. Sadece sonuna kadar direnmeyi seçmeleri noktasında iki devrik liderin de benzerlik gösterdiğini ifade eden Dede, “Saddam Hüseyin başlarda Amerika ile iyi ilişkiler kurmayı gözetmişken Kaddafi başlangıcından beri Amerika ve Avrupa ile hasmâne ilişkiler kurma yoluna gitmiştir.” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Alper Dede, Libya’nın devrik lideri Kaddafi’nin öldürülmesi sonrasında bölgede değişmesi beklenen dengelerle ilgili açıklamalarda bulundu.
“Kaddafi’nin ölümü aslında bize komünist rejimin yıkılmasıyla eş zamanlı olarak sokakta kurulan bir halk mahkemesi tarafından apar topar yargılanıp sonrasında infaz edilen devrik Romen lider Çavuşesku’nun ölümünü de hatırlattı.” diyen Dede, Libya için yeni bir dönemin açıldığını kaydetti.
Olayların bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceğinin, geçiş hükümetinin nasıl bir tutum takınacağı ile yakından ilişkili olduğuna vurgu yapan Dede, devrik liderler Kaddafi ve Saddam’ın arasındaki farka da değindi.
Dede, Kaddafi’nin ölümü şekil olarak Saddam’ın ölümüne benzese de olayları geliştiren faktörler ve olaylar üzerinde etkili olan aktörlere bakıldığında, aslında birbirine pek benzemeyen iki ayrı vaka ile karşı karşıla olduklarını belirtti.
Dede, şöyle devam etti: “Bir açıdan sonuna kadar direnmeyi seçmeleri noktasında benzerlik gösterseler de Saddam Hüseyin ile Muammer Kaddafi birbirlerinden farklı yollar izlemiştir. Saddam Hüseyin başlarda Amerika ile iyi ilişkiler kurmayı gözetmişken Kaddafi başlangıcından beri Amerika ve Avrupa ile hasmane ilişkiler kurma yoluna gitmiştir. Gerçi sonraları Kuveyt’i işgal etmesi ile Saddam’ın Amerika ile arası bozulsa da uzun müddet Saddam Amerikalılar için iyi çocuklardan biri rolünü oynamıştır. Ayrıca Saddam’ın Kaddafi gibi ideoloji kurma yönü yoktur. Her ne kadar iki lider otoriter bir biçimde ülkelerini yönetmişse de Kaddafi Saddam’a göre çok yönlü bir liderdir. Bu çok yönlülüğü pozitif manada anlamak tabii ki mümkün değil, fakat Kaddafi’nin Saddam’da olmayan kendi çapında ideoloji kurma, ve batı düşmanı olan grupları himaye etme gibi özellikleri vardır.”
"KADDAFİ`NİN ÖLÜMÜYLE YENİ BİR DEVİR AÇILDI"
Kaddafi’nin ölümüyle Libya’da bir devrin kapanıp, yeni bir devrin açıldığını dile getiren Dede, Tunus ve Mısır’da da olduğu gibi Libya’daki geçiş yönetiminin işinin çok zor olduğuna değindi.
Dede, “Hem Libya’da, hem de Arap Baharı neticesinde rejim değişikliğinin olduğu Tunus ve Mısır’da geçiş yönetimlerinin yeni anayasa yapılması, yeni anayasayı kimlerin yapacağı seçimlerin ne zaman ve ne şartlar altında hangi usullerle gerçekleşeceği, seçim sürecinin sağlıklı olup olmayacağı gibi çetrefilli meseleleri halletmeleri gerekiyor. Ayrıca bu süreçte askeriyenin rolünün ne olacağı da büyük bir önem arz ediyor. Tunus ve Mısır’da askeriyenin yönetimden desteklerini çekmesiyle Bin Ali ve Mübarek koltuklarını koruyamamış ve rejim değişikliğine gidilmişti. Buradan hareketle Mısır ve Tunus’ta yeni yönetimde askerlerin daha büyük söz sahibi olacağını kestirmek zor değil. Çünkü diktatörlerin yıkılmasında onlara destek vermeyerek değişime katkıda bulunmuşlardır. Fakat aynı şeyi Libya için, veya muhtemel bir rejim değişikliği olduğu zaman Suriye için söylemek mümkün değildir, çünkü Libya ve Suriye orduları diktatörlerinin yanında yer almışlardır. Bu yüzden, Libya’da askeriyenin yeni yönetimde büyük oranda söz sahibi olacağını söylemek zordur.” şeklinde konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Alper Dede, Libya’nın devrik lideri Kaddafi’nin öldürülmesi sonrasında bölgede değişmesi beklenen dengelerle ilgili açıklamalarda bulundu.
“Kaddafi’nin ölümü aslında bize komünist rejimin yıkılmasıyla eş zamanlı olarak sokakta kurulan bir halk mahkemesi tarafından apar topar yargılanıp sonrasında infaz edilen devrik Romen lider Çavuşesku’nun ölümünü de hatırlattı.” diyen Dede, Libya için yeni bir dönemin açıldığını kaydetti.
Olayların bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceğinin, geçiş hükümetinin nasıl bir tutum takınacağı ile yakından ilişkili olduğuna vurgu yapan Dede, devrik liderler Kaddafi ve Saddam’ın arasındaki farka da değindi.
Dede, Kaddafi’nin ölümü şekil olarak Saddam’ın ölümüne benzese de olayları geliştiren faktörler ve olaylar üzerinde etkili olan aktörlere bakıldığında, aslında birbirine pek benzemeyen iki ayrı vaka ile karşı karşıla olduklarını belirtti.
Dede, şöyle devam etti: “Bir açıdan sonuna kadar direnmeyi seçmeleri noktasında benzerlik gösterseler de Saddam Hüseyin ile Muammer Kaddafi birbirlerinden farklı yollar izlemiştir. Saddam Hüseyin başlarda Amerika ile iyi ilişkiler kurmayı gözetmişken Kaddafi başlangıcından beri Amerika ve Avrupa ile hasmane ilişkiler kurma yoluna gitmiştir. Gerçi sonraları Kuveyt’i işgal etmesi ile Saddam’ın Amerika ile arası bozulsa da uzun müddet Saddam Amerikalılar için iyi çocuklardan biri rolünü oynamıştır. Ayrıca Saddam’ın Kaddafi gibi ideoloji kurma yönü yoktur. Her ne kadar iki lider otoriter bir biçimde ülkelerini yönetmişse de Kaddafi Saddam’a göre çok yönlü bir liderdir. Bu çok yönlülüğü pozitif manada anlamak tabii ki mümkün değil, fakat Kaddafi’nin Saddam’da olmayan kendi çapında ideoloji kurma, ve batı düşmanı olan grupları himaye etme gibi özellikleri vardır.”
"KADDAFİ`NİN ÖLÜMÜYLE YENİ BİR DEVİR AÇILDI"
Kaddafi’nin ölümüyle Libya’da bir devrin kapanıp, yeni bir devrin açıldığını dile getiren Dede, Tunus ve Mısır’da da olduğu gibi Libya’daki geçiş yönetiminin işinin çok zor olduğuna değindi.
Dede, “Hem Libya’da, hem de Arap Baharı neticesinde rejim değişikliğinin olduğu Tunus ve Mısır’da geçiş yönetimlerinin yeni anayasa yapılması, yeni anayasayı kimlerin yapacağı seçimlerin ne zaman ve ne şartlar altında hangi usullerle gerçekleşeceği, seçim sürecinin sağlıklı olup olmayacağı gibi çetrefilli meseleleri halletmeleri gerekiyor. Ayrıca bu süreçte askeriyenin rolünün ne olacağı da büyük bir önem arz ediyor. Tunus ve Mısır’da askeriyenin yönetimden desteklerini çekmesiyle Bin Ali ve Mübarek koltuklarını koruyamamış ve rejim değişikliğine gidilmişti. Buradan hareketle Mısır ve Tunus’ta yeni yönetimde askerlerin daha büyük söz sahibi olacağını kestirmek zor değil. Çünkü diktatörlerin yıkılmasında onlara destek vermeyerek değişime katkıda bulunmuşlardır. Fakat aynı şeyi Libya için, veya muhtemel bir rejim değişikliği olduğu zaman Suriye için söylemek mümkün değildir, çünkü Libya ve Suriye orduları diktatörlerinin yanında yer almışlardır. Bu yüzden, Libya’da askeriyenin yeni yönetimde büyük oranda söz sahibi olacağını söylemek zordur.” şeklinde konuştu.