'Keşke bugün böylesine utanmasaydık'
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, "Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşananlar insan olarak bizim utancımızdır. Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin utancıdır. Keşke bu topraklarda tarih başka bir türlü yazılsaydı da biz bugün böylesine utanmasaydık" dedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, "Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşananlar insan olarak bizim utancımızdır. Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin utancıdır. Keşke bu topraklarda tarih başka bir türlü yazılsaydı da biz bugün böylesine utanmasaydık" dedi. Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu'nca "Türkiye, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşiyor" sempozyumu düzenlendi.
Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen sempozyum öncesinde cezaevinde yaşamını yitirenlerin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu üyesi ve 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, açılışta yaptığı konuşmada, 3 yıl önce "Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu"nun kuruluş sürecini başlattıklarını hatırlatarak, şimdiye kadar Şanlıurfa, Gaziantep, Siirt, Hakkari, Mersin, Ankara, İstanbul ve İzmir'in de aralarında bulunduğu çok sayıda il ve ilçede yaşayan Diyarbakır cezaevi çıkışlı 451 kişi ve aileleriyle görüşmeler yaptıklarını söyledi.
Amaçlarının cezaevlerinde yaşanan kötü muamele ve işkenceyi ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşmak olduğunu ifade eden Can, hazırladıkları çalışmanın Kürt halkı ve Türkiye toplumunun kaderi açısından son derece önemli bir tarihsel dönemi anlattığını savundu.
"Cezaevinde yaşananlar utancımızdır"
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, insanların olduğu gibi devletlerin ülkelerin ve toplumların da zor zamanları olduğunu ifade ederek, 12 Eylül askeri rejimi sonrasındaki zamanların ülkenin yaşadığı zor zamanlar olduğunu belirtti.
Türkiye'nin 1980'li yıllarda olduğu gibi günümüzde de zor zamanlar yaşadığını ifade eden Coşar, şiddetin durdurulması gerektiğini kaydederek, şöyle dedi:
"Kimi zor zamanlarda yaşananlar insanı, insanlığı, devleti, devletin kurumlarını utandırır. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşananlar insan olarak bizim utancımızdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin utancıdır. Keşke bu topraklarda tarih başka bir türlü yazılsaydı da biz bugün böylesine utanmasaydık.
Ama yaşananlar yaşanmış ve tarihteki yerini almış. Yaşananları yaşanmamış saymak, yaşananları yadsımak, yaşananların üzerini örtmek ise hiç ama hiç mümkün değildir. O halde bu utançtan kurtulmak biraz da olsa temizlenmek ve arınmak için önce bu utançla özür dilemek gerekir.
Herhalde özür dilemenin bir yolu da Diyarbakır Askeri Cezaevi'ni müze yapmaktır. Orayı müze yapmak suretiyle yaşatmak nefreti, kini, intikamı yaşatmaya ve gelecek kuşaklara bu negatif durumu aktarmaya değil, Marks'ın en büyük duygusal ödül olarak tanımladığı 'utanma' duygusunu yaşatmaya, vicdanları dimdik ayakta tutmaya hizmet edecektir.
Bunun içinde hep beraber Gandi'nin söylediği gibi 'şiddeti reddetmek inancımın ilk maddesi ve son maddesidir' dememiz gerekir. Öğretimiz bu olmalıdır. Yöntemimiz zor değil, ikna olmalıdır, demokrasi olmalıdır, insan hakları olmalıdır. Onun için hep birlikte bunları yapalım ki tüm dünya bizim için 'bir zamanlar büyük bir halk vardı Kürt ve Türk halkı. Onlar uygarlığın damarlarına yeni bir anlam ve haysiyet aşıladılar' desinler."
Baydemir: "İnsanın insana silah sıkması haramdır"
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, kardeşçe bir gelecek kurgulayabilmek için geçmişin bütün olumsuz yaşanmışlıkları ile yüzleşmek ve hesaplaşmak gerektiğini söyledi.
Hesaplaşmaktan kastının kin ve intikam duygusu olmadığını belirten Baydemir, çocukluğunda yaşadığı olayı aktararak, "İnancım o ki; 21. yüzyılda Kürdün Türk'e Türk'ün de Kürt'e veya insanın insana silah sıkması haramdır" dedi.
Baydemir, Diyarbakır Cezaevi'nin gerçekle yüzleşmek ve bir daha bu acıların yaşanmaması için mutlak surette müze olması gerektiğini kaydederek, belediye olarak, insan hakları, demokrasi ve birlikte yaşam müzesinin inşası, kurgulanması konusunda komisyona destek olmaya hazır olduklarını anlattı.
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu üyeleri sempozyumun ardından Bağlar ilçesinde bulunan Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde biraraya geldi. Grup üyeleri yapılan açıklamaların ardından cezaevi önüne karanfil bıraktı.
Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen sempozyum öncesinde cezaevinde yaşamını yitirenlerin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu üyesi ve 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, açılışta yaptığı konuşmada, 3 yıl önce "Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu"nun kuruluş sürecini başlattıklarını hatırlatarak, şimdiye kadar Şanlıurfa, Gaziantep, Siirt, Hakkari, Mersin, Ankara, İstanbul ve İzmir'in de aralarında bulunduğu çok sayıda il ve ilçede yaşayan Diyarbakır cezaevi çıkışlı 451 kişi ve aileleriyle görüşmeler yaptıklarını söyledi.
Amaçlarının cezaevlerinde yaşanan kötü muamele ve işkenceyi ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşmak olduğunu ifade eden Can, hazırladıkları çalışmanın Kürt halkı ve Türkiye toplumunun kaderi açısından son derece önemli bir tarihsel dönemi anlattığını savundu.
"Cezaevinde yaşananlar utancımızdır"
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, insanların olduğu gibi devletlerin ülkelerin ve toplumların da zor zamanları olduğunu ifade ederek, 12 Eylül askeri rejimi sonrasındaki zamanların ülkenin yaşadığı zor zamanlar olduğunu belirtti.
Türkiye'nin 1980'li yıllarda olduğu gibi günümüzde de zor zamanlar yaşadığını ifade eden Coşar, şiddetin durdurulması gerektiğini kaydederek, şöyle dedi:
"Kimi zor zamanlarda yaşananlar insanı, insanlığı, devleti, devletin kurumlarını utandırır. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşananlar insan olarak bizim utancımızdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin utancıdır. Keşke bu topraklarda tarih başka bir türlü yazılsaydı da biz bugün böylesine utanmasaydık.
Ama yaşananlar yaşanmış ve tarihteki yerini almış. Yaşananları yaşanmamış saymak, yaşananları yadsımak, yaşananların üzerini örtmek ise hiç ama hiç mümkün değildir. O halde bu utançtan kurtulmak biraz da olsa temizlenmek ve arınmak için önce bu utançla özür dilemek gerekir.
Herhalde özür dilemenin bir yolu da Diyarbakır Askeri Cezaevi'ni müze yapmaktır. Orayı müze yapmak suretiyle yaşatmak nefreti, kini, intikamı yaşatmaya ve gelecek kuşaklara bu negatif durumu aktarmaya değil, Marks'ın en büyük duygusal ödül olarak tanımladığı 'utanma' duygusunu yaşatmaya, vicdanları dimdik ayakta tutmaya hizmet edecektir.
Bunun içinde hep beraber Gandi'nin söylediği gibi 'şiddeti reddetmek inancımın ilk maddesi ve son maddesidir' dememiz gerekir. Öğretimiz bu olmalıdır. Yöntemimiz zor değil, ikna olmalıdır, demokrasi olmalıdır, insan hakları olmalıdır. Onun için hep birlikte bunları yapalım ki tüm dünya bizim için 'bir zamanlar büyük bir halk vardı Kürt ve Türk halkı. Onlar uygarlığın damarlarına yeni bir anlam ve haysiyet aşıladılar' desinler."
Baydemir: "İnsanın insana silah sıkması haramdır"
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, kardeşçe bir gelecek kurgulayabilmek için geçmişin bütün olumsuz yaşanmışlıkları ile yüzleşmek ve hesaplaşmak gerektiğini söyledi.
Hesaplaşmaktan kastının kin ve intikam duygusu olmadığını belirten Baydemir, çocukluğunda yaşadığı olayı aktararak, "İnancım o ki; 21. yüzyılda Kürdün Türk'e Türk'ün de Kürt'e veya insanın insana silah sıkması haramdır" dedi.
Baydemir, Diyarbakır Cezaevi'nin gerçekle yüzleşmek ve bir daha bu acıların yaşanmaması için mutlak surette müze olması gerektiğini kaydederek, belediye olarak, insan hakları, demokrasi ve birlikte yaşam müzesinin inşası, kurgulanması konusunda komisyona destek olmaya hazır olduklarını anlattı.
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu üyeleri sempozyumun ardından Bağlar ilçesinde bulunan Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde biraraya geldi. Grup üyeleri yapılan açıklamaların ardından cezaevi önüne karanfil bıraktı.