Sabih Kanadoğlu'dan Referandum Değerlendirmesi
Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Ayvalık Şubesi ile Cumhuriyet Gazetesi Okuyucuları tarafından yapılan söyleşinin konuşmacısı Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu oldu
Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Ayvalık Şubesi ile Cumhuriyet Gazetesi Okuyucuları tarafından yapılan söyleşinin konuşmacısı Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu oldu. Kanadoğlu, Referandumu değerlendirdi.
Ayvalık Belediyesine ait İsmet İnönü Kültür Merkezi'nde yapılan söyleşiye konuşmacı olarak katılan Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonuçlarıyla, ülke gündemine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yapılan söyleşiye Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen rahatsızlığından dolayı katılamazken, söyleşide CHP Ayvalık İlçe Başkanı Hüsnü Erol ve Ayvalık'a bağlı Küçükköy Beldesinin CHP'li Belediye Başkanı Mesut Ergin hazır bulundu. Kültür merkezini hınca hınç dolduran yaklaşık bin kişinin izlediği söyleşide Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, referandumdan daha önemlisi olan temmuz ayındaki genel seçimler olduğunu vurgulayarak, Kemalist düşünceyi taşıyanların umutsuzluğa kapılmadan, genel seçimler için mücadele etmeleri gerektiğinin altını çizdi.
Kanadoğlu, 'kendi memleketim' olarak nitelediği Ayvalık'ın, geçtiğimiz Pazar günü yapılan referanduma yüzde 74.10 oranında 'Hayır' demesinden onur duyduğunu belirterek başladığı konuşmasında, üstü kapalı Ak Parti iktidarını eleştirdi.
Devletin görevinin halk oylaması ve seçimlerde tarafsız kalması olduğunu kaydeden Kanadoğlu, "Devletin bütün gücünün ve olanaklarının bir siyasi partinin verdiği siyasi karara, halk olurunu vermek için kullanılıyorsa, işte asıl sakatlık orada başlar. Dünyanın demokratik olan her ülkesinde halk oylamaları defalarca yapılmıştır. Ama bu demokratik ülkelerin hiç birinde devletin gücü ve olanakları kullanılmamıştır" diye konuştu. Devletin olanaklarının kullanılmasına rağmen referandumdan çıkan sonucun gayri meşru olamayacağını söyleyen Kanadoğlu, "Bu yapılan halk oylamasına gayri meşru demek çok hatalı ve zaten bir bölünme eşiğinde olan yurttaşlarımızı daha da tahrik ve teşvik etmekten başka bir sonuç doğurmaz. Ancak bunun ne şekilde sakatlandığını ve sakat sonuç ortaya çıkardığını söylemek ve bunun bir açıklamasını yapmakta hiç kuşku yok ki bizim hakkımızdır" dedi.
Başlangıcını anlattığı sürecin gerçekte dayatma tanımını, zaten gerçek bir dayatma şekline ilk gününden dönüşmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü eğer bu bir dayatma olmasaydı bir anayasa değişikliğini sorgular hale geldiğinde ve dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmayacak bir biçimde 'hayır diyenler darbeci' diye adlandırılırsa, 'orada bitaraf olan bertaraf olur' denilebiliyorsa ve yine bakanlar kanalıyla 'ben bu hayır oyunu dünya kamuoyuna nasıl anlatacağım' diye şikâyet edilebiliyorsa ve hatta 'evet diyenler benim yüzüme nasıl bakacaklar' diyebilen bir Sanayi Bakanı var ise, tüm bunların yanı sıra Avrupa Birliği ile müzakere etme görevini taşıyan bir Baş Müzakereci eğer tutar da bu ülkede 'hayır' oyu kullanacakların akıllarından kuşku duyarım' şeklinde bir demeci verebiliyorsa, unutulmasın ki biz her yerde yine aynı şekilde 'hayır' demeye hazırız" diye konuştu.
Türk Milletinin önümüzde ki Temmuz ayında yapılacak olan genel seçimlerde ki tek umudunun 'kazanmak' olduğunu ve son 10 ay içerisinde başka bir umudu yoktur. Çünkü her ne olursa olsun, Türkiye'de estirilen o rüzgar, gelecek için güven verecek davranışlar ve iyi bir uzman kadrosuyla planıyla, programıyla omuz vermesi gerekir Çünkü her şeyin bu 10 ay içerisinde yapılması gerekir" dedi.
"ANAYASA MAHKEMESİ REFERANDUM KONUSUNDA ÇOK CİDDİ HATA YAPMIŞTIR"
Anayasa Mahkemesinin, TBMM tarafından hazırlanan taslağı oylarken, vatandaşlara anayasa değişikliğine ilişkin hazırlanan taslakta bulunan maddeleri ayrı ayrı referanduma sokması gerekirken, bir bütün olarak taslağı halk oylamasını eleştirdi.
Türkiye'de Başkanlık sistemini isteyen sadece belli bir zümre olduğunu işaret eden Kanadoğlu, "Bunu sadece Recep Tayip bey ve onun gibi düşünenler sık sık gündeme getirilmesini sağlıyorlar. Neden başkanlık sistemi yerine Türkiye Cumhuriyetinin mevcut demokratik yasaları ile ülkeyi yönetmek istememeleri de ayrıca beraberinde soru işaretlerini getirmektedir. Recep Tayip Bey geçtiğimiz Pazar günü yapılan referandumda sandıktan istediği sonucu alarak, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'da da, yani kısaca yargıda da üstünlük sağlamayı başarmıştır. Şimdi tüm koşullar ondan yanayken neden başkanlık sistemine giden yolu göstermiş olduğunun altında yatan amacın ne olduğu da açıklanması gerekmektedir" dedi.
Anayasa değişikliğine ait taslak içerisindeki maddelerin bir kısmını kabul edip, diğer kısmını reddedenler, anayasa paketinin tamamına 'hayır' demek zorunda bırakılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu durumu görmezden gelerek, ciddi bir hata yapmıştır" diyen Kanadoğlu yapılan referandumda CHP'nin geleceğe dair umut verdiğini belirterek, MHP'nin ise son halk oylamasındaki alınan sonuç itibariyle iç sorunlarını çözmesi gerektiğini söyledi.
Referandum sürecinde anayasa değişikliğine 'hayır' diyen siyasi partilerin vatandaşa bunu çok iyi anlattığını ama 'evet' diyen AK Parti'nin din istismarı da dâhil bu yolda her şeyi mubah göstererek oyları toplamasının etik olmadığını savunan Kanadoğlu, Muhalefet partilerinin referandumda sandıktan çıkarmayı başardığı yüzde 42'lik oy oranını küçümsememeleri gerektiğini vurgulayarak, sağlanılacak birlik ve beraberliğin sonucunda, muhalefet partilerinin de en az iktidar kadar güçlenebileceğinin altını çizdi.
"İRAN'DAN YARDIM ALDIĞI KANITLANIRSA AK PARTİ KAPATILABİLİR"
Kanadoğlu, İngiliz Daily Telegraph gazetesinin, Başbakan Erdoğan'ın partisine 25 milyon dolar para yardımı yapması için İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile Tahran'da pazarlık yaptığına dair haberi ile ilgili olarak da, "Henüz ortada kanıtlanmış bir delil yok. Ancak böylesi bir durum delillerle kanıtlanırsa, Anayasa'nın ilgili maddeleri bu konuda son derece açıktır. Yani bu yardımın yapıldığı ispatlanırsa partinin kapanması söz konusu olabilecektir" diye konuştu.
Yargıtay Onursal Başsavcısı söyleşinin sonunda vatandaşların sorularını cevaplandırdı. Sabih Kanadoğlu daha sonra Kültür Merkezini dolduranların alkış yağmuruna tutularak sahneden indi.
Ayvalık Belediyesine ait İsmet İnönü Kültür Merkezi'nde yapılan söyleşiye konuşmacı olarak katılan Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonuçlarıyla, ülke gündemine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yapılan söyleşiye Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen rahatsızlığından dolayı katılamazken, söyleşide CHP Ayvalık İlçe Başkanı Hüsnü Erol ve Ayvalık'a bağlı Küçükköy Beldesinin CHP'li Belediye Başkanı Mesut Ergin hazır bulundu. Kültür merkezini hınca hınç dolduran yaklaşık bin kişinin izlediği söyleşide Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, referandumdan daha önemlisi olan temmuz ayındaki genel seçimler olduğunu vurgulayarak, Kemalist düşünceyi taşıyanların umutsuzluğa kapılmadan, genel seçimler için mücadele etmeleri gerektiğinin altını çizdi.
Kanadoğlu, 'kendi memleketim' olarak nitelediği Ayvalık'ın, geçtiğimiz Pazar günü yapılan referanduma yüzde 74.10 oranında 'Hayır' demesinden onur duyduğunu belirterek başladığı konuşmasında, üstü kapalı Ak Parti iktidarını eleştirdi.
Devletin görevinin halk oylaması ve seçimlerde tarafsız kalması olduğunu kaydeden Kanadoğlu, "Devletin bütün gücünün ve olanaklarının bir siyasi partinin verdiği siyasi karara, halk olurunu vermek için kullanılıyorsa, işte asıl sakatlık orada başlar. Dünyanın demokratik olan her ülkesinde halk oylamaları defalarca yapılmıştır. Ama bu demokratik ülkelerin hiç birinde devletin gücü ve olanakları kullanılmamıştır" diye konuştu. Devletin olanaklarının kullanılmasına rağmen referandumdan çıkan sonucun gayri meşru olamayacağını söyleyen Kanadoğlu, "Bu yapılan halk oylamasına gayri meşru demek çok hatalı ve zaten bir bölünme eşiğinde olan yurttaşlarımızı daha da tahrik ve teşvik etmekten başka bir sonuç doğurmaz. Ancak bunun ne şekilde sakatlandığını ve sakat sonuç ortaya çıkardığını söylemek ve bunun bir açıklamasını yapmakta hiç kuşku yok ki bizim hakkımızdır" dedi.
Başlangıcını anlattığı sürecin gerçekte dayatma tanımını, zaten gerçek bir dayatma şekline ilk gününden dönüşmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü eğer bu bir dayatma olmasaydı bir anayasa değişikliğini sorgular hale geldiğinde ve dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmayacak bir biçimde 'hayır diyenler darbeci' diye adlandırılırsa, 'orada bitaraf olan bertaraf olur' denilebiliyorsa ve yine bakanlar kanalıyla 'ben bu hayır oyunu dünya kamuoyuna nasıl anlatacağım' diye şikâyet edilebiliyorsa ve hatta 'evet diyenler benim yüzüme nasıl bakacaklar' diyebilen bir Sanayi Bakanı var ise, tüm bunların yanı sıra Avrupa Birliği ile müzakere etme görevini taşıyan bir Baş Müzakereci eğer tutar da bu ülkede 'hayır' oyu kullanacakların akıllarından kuşku duyarım' şeklinde bir demeci verebiliyorsa, unutulmasın ki biz her yerde yine aynı şekilde 'hayır' demeye hazırız" diye konuştu.
Türk Milletinin önümüzde ki Temmuz ayında yapılacak olan genel seçimlerde ki tek umudunun 'kazanmak' olduğunu ve son 10 ay içerisinde başka bir umudu yoktur. Çünkü her ne olursa olsun, Türkiye'de estirilen o rüzgar, gelecek için güven verecek davranışlar ve iyi bir uzman kadrosuyla planıyla, programıyla omuz vermesi gerekir Çünkü her şeyin bu 10 ay içerisinde yapılması gerekir" dedi.
"ANAYASA MAHKEMESİ REFERANDUM KONUSUNDA ÇOK CİDDİ HATA YAPMIŞTIR"
Anayasa Mahkemesinin, TBMM tarafından hazırlanan taslağı oylarken, vatandaşlara anayasa değişikliğine ilişkin hazırlanan taslakta bulunan maddeleri ayrı ayrı referanduma sokması gerekirken, bir bütün olarak taslağı halk oylamasını eleştirdi.
Türkiye'de Başkanlık sistemini isteyen sadece belli bir zümre olduğunu işaret eden Kanadoğlu, "Bunu sadece Recep Tayip bey ve onun gibi düşünenler sık sık gündeme getirilmesini sağlıyorlar. Neden başkanlık sistemi yerine Türkiye Cumhuriyetinin mevcut demokratik yasaları ile ülkeyi yönetmek istememeleri de ayrıca beraberinde soru işaretlerini getirmektedir. Recep Tayip Bey geçtiğimiz Pazar günü yapılan referandumda sandıktan istediği sonucu alarak, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'da da, yani kısaca yargıda da üstünlük sağlamayı başarmıştır. Şimdi tüm koşullar ondan yanayken neden başkanlık sistemine giden yolu göstermiş olduğunun altında yatan amacın ne olduğu da açıklanması gerekmektedir" dedi.
Anayasa değişikliğine ait taslak içerisindeki maddelerin bir kısmını kabul edip, diğer kısmını reddedenler, anayasa paketinin tamamına 'hayır' demek zorunda bırakılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu durumu görmezden gelerek, ciddi bir hata yapmıştır" diyen Kanadoğlu yapılan referandumda CHP'nin geleceğe dair umut verdiğini belirterek, MHP'nin ise son halk oylamasındaki alınan sonuç itibariyle iç sorunlarını çözmesi gerektiğini söyledi.
Referandum sürecinde anayasa değişikliğine 'hayır' diyen siyasi partilerin vatandaşa bunu çok iyi anlattığını ama 'evet' diyen AK Parti'nin din istismarı da dâhil bu yolda her şeyi mubah göstererek oyları toplamasının etik olmadığını savunan Kanadoğlu, Muhalefet partilerinin referandumda sandıktan çıkarmayı başardığı yüzde 42'lik oy oranını küçümsememeleri gerektiğini vurgulayarak, sağlanılacak birlik ve beraberliğin sonucunda, muhalefet partilerinin de en az iktidar kadar güçlenebileceğinin altını çizdi.
"İRAN'DAN YARDIM ALDIĞI KANITLANIRSA AK PARTİ KAPATILABİLİR"
Kanadoğlu, İngiliz Daily Telegraph gazetesinin, Başbakan Erdoğan'ın partisine 25 milyon dolar para yardımı yapması için İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile Tahran'da pazarlık yaptığına dair haberi ile ilgili olarak da, "Henüz ortada kanıtlanmış bir delil yok. Ancak böylesi bir durum delillerle kanıtlanırsa, Anayasa'nın ilgili maddeleri bu konuda son derece açıktır. Yani bu yardımın yapıldığı ispatlanırsa partinin kapanması söz konusu olabilecektir" diye konuştu.
Yargıtay Onursal Başsavcısı söyleşinin sonunda vatandaşların sorularını cevaplandırdı. Sabih Kanadoğlu daha sonra Kültür Merkezini dolduranların alkış yağmuruna tutularak sahneden indi.