6. Türk - Yunan Medya Konferansı Başladı
Bu yıl 6
Bu yıl 6.'sı gerçekleştirilen Türk - Yunan Medya Konferansı İzmir'de başladı. Swiss Otel Grand Efes Otel'de yapılan konferansların açılışına, Yunanistan Başbakan Yardımcısı H.E. Theodoros Pangalos, Devlet Dakanı Hayati Yazıcı, İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İhlas Haber Ajansı Genel Müdürü Fevzi Kahraman ile temas grubu üyesi Türk ve Yunan gazeteciler katıldı.
Konferansların açılış konuşmasını yapan Basın Konseyi Başkanı gazeteci Oktay Ekşi, bundan 11 yıl önce bir araya gelen Türk ve Yunan gazetecilerin bugün bir arada işbirliği yapar hale geldiklerini söyledi. Gazeteciliğin dürtüsünün önyargılardan oluştuğuna dikkat çeken Ekşi, "Biz ön yargıları kırma yoluna gidip temaslarımızı sürdürdük. Bugün medyada karşılıklı hakaret içeren başlıkları görmüyoruz. Birbiri hakkında önyargı olmadan yazıları görüyoruz. Bu somut olayla yaşamaktayız. Biz bunu başarabilirsek
ortak cemiyet meslek kuruluşu altında sürdürmeyiz istiyoruz. Bizden sonrada kuşaklara hizmet etmeye çalışıyoruz" dedi.
Bugüne kadar Türk gazeteciler ile birlikte birçok çalışma yaptıklarını ifade eden Atina Gazeteciler Cemiyeti Panos Sombolos, bundan böyle internette de müşterek çalışmalar yapmayı istediklerini söyledi. İki ülke gazetecileri arasında artık birinci dönemi bitirdiklerini kaydeden Sombolos, bundan sonra ikinci adıma geçtiklerini ve bir birlik yaratma çabasına girdiklerini söyledi. Türk ve Yunan gazetecilerin artık tanıdığını anlatan Sombolos, "Aynı zamanda özgür ifadeyle ilgili konularda da çalışmak
gerekir. Bizim gazeteciler cemiyeti başkanımız ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı burada tabii ki onların değerli nasihatlerini alacağız. Aramıza yeni arkadaşlar da katılacak ve ikinci döneme adım atmayı önereceğiz" dedi.
Devlet bakanı Hayati Yazıcı ise Türkler ve Yunanlıların uzun yıllar boyunca birbirine yakın coğrafyalarda ve iç içe yaşadıklarını söyledi. İki ülke halkı arasındaki ilişkilerin çok yakın geliştiğini belirten Yazıcı, derin ve sıcak dostluğun yansıra kimi zaman ihtilaflar meydana geldiğini söyledi. Ancak dönem dönem iki halkın birbiriyle işbirliği yapma gereği duyduğuna dikkat çeken Yazıcı, bunlardan ilkinin Atatürk ile Yunan lideri Venizelos arasında 1939'da imzalanan ve 1950'lere kadar süren barış
anlaşması olduğunu kaydetti. İki ülke arasında gerginliğin Türkiye'nin AET'ye üyelik başvurusuyla başladığını ifade eden Yazıcı, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanları İsmail Cem ile Papandreu areasında yaşanan dostluk görüntülerinin yeni bir kapı açtığını söyledi. Sivil toplum örgütlerinin bu barış havasına dahil olduğunu belirten Yazıcı, "İlişkiler devlet merkezli olmaktan çıkıp geniş bir alana yapıldı. İki ülke arasındaki dostluk ve işbirliği çabaları aşağıdan yukarı hareketle kalıcı olması
gerekmekte. Yunanistan ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkileri özellikle 2008 sonunda 3 milyar dolara çıktı. Türkiye'de yatırım yapan şirketlerin yüzde 10'luk kısmı Yunan menşeili oldu" dedi.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri çok önemli bir gelişme ettiği bugünlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan'a yaptığı ziyaretin çok önemli yer teşkil ettiğini ifade eden Yazıcı, bu ziyarette iş adamlarıyla giden Erdoğan'ın 21 anlaşma imzaladığını söyledi. İki ülke arasındaki vizelerin kalkması halinde sosyo ekenomik bağları güçlendireceğini ve var oğlan bağları güçlendireceğini kaydeden Yazıcı, "Bu konseyi tarihi bir fırsat olarak görmek yanlış olmaz. İki ülke arasındaki bazı
sorunların henüz çözüme kavuşturulmuş olmaması doğrudur. Ancak çözümün en önemli harcı iki ülke arasındaki sıcaklıktır. Günümüzde basının nasıl bir yere sahip olduğunu biliyoruz. Uygun bir toplumsal bir zemin oluşmasına neden olacaktır. İki toplumda ötekileştirici söylemlerden kaçınılmalıdır. İki ülke medyasına da çok önemli görevler düşüyor. İlk fırsatta gür ve bereketli bir zeytin ağacına dönüşeceğine inanıyoruz" dedi.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yaşanan İkinci Dünya Savaşı'nda Alman zulmüne uğrayan 60 bin Yunan halkına Türkiye'nin kucak açtığını ifade eden Yazıcı, "Türkiye halkları da aynı zor durumda kalsaydı Yunanlı dostlarımızda yardımda bulunurdu. Nitekim Yunan halkı Kuzey Ege'de yaşanan depreme felaketinde en derinden hissederek yaralarımızı sarmak adına yardımlarda bulundu. O günlerde 3'ü Türk, 3'ü Yunan gazetecinin başlattığı bu hareketi o günden bugüne kökleştiyoruz. Bu durumdan sevinç duyduğumuzu söylemeliyim.
Basın özgürlükçü demokrasinin oluşmasında en önemli taşlardan birisidir. Türkiye ve Yunanlılar olarak doğru biçimde tartışabiliriz. Her olayı yansıtacak olan basındır. Haber katıksız olmalıdır. Özgürce her okuyucu okuyabilmelidir. Bu vesileyle 1952 yılından bu yana cumhurbaşkanlığı düzeyinde ziyaret olmamış. Umarım bu konsey bunu gündem maddesi yaparak bunu gerçekleştirirler" diyerek sözlerini sonlandırdı.
İletişimin Türk ve Yunan ilişkilerinde çok önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Yunanistan Başbakan Yardımcısı H.E.Theodoros Pangalos, "Medya tarafsız görünebilmesi gerekir fakat nasıl" dedi. Türk ve Yunan halklarının değişik iki ulus ve tarihlerinin değişik olduğunun altını çizen Pangalos "Çoğu kez Türk ve Yunan tarihi konuşulduğu zaman maalesef kimi zaman değişik olaylar çıkıyor. Mesela Türkler diyor ki Osmanlı döneminde biz çok güzel yaşıyorduk. Ama bu bir hakikat. Ancak şunu da söylemeliyim ki Bizans
İmparatorluğunda da aynı şekilde halklar rahat yaşayabiliyordu. Ötekileştirme yoktu. Yunanlı olmayan Bizans olmayan imparatorları bile vardı. Osmanlı döneminde biliyoruz ki Yunanlılar aynı haklara sahip değillerdi. Atatürk ile Venizelos arasında anlaşma döneminde iki büyük sorun yoktu. O zamanlar kıta sahanlığı sorunu yoktu. O zaman ki teknoloji denizin dibinde petrol aramaya sahip değildi. Bence iki ülke arasındaki en büyük sorun kıta sahanlığı sorunudur. Mesela Kıbrıs, İngiliz sömürgesiydi. Yunanlılar
ve Türkler memnundu. Türk ve Yunan vatandaşlar o dönemden kalan haklara hala sahip. Yapılacak bu işbirliği iki ekonominin işbirliğinde bulunması. Bizler tarihi dikkatli okumamız lazım nasıl düşündüğümüzü anlamamamız lazım. Bunu anladıktan sonra yakınlaşmada muavfakiyet sağlamamamız gerek. Bu iki halk birbirini tanımadığı sürece hep kötü şeylerle anımsar. Tabii ki böyle değil. Sizde çok iyi biliyorsunuz ki böyle değil. İyi veya kötü halk yoktur. İyi sistem veya kötü sistem vardır. Birbirimizi yakından
tanırsak, ne kadar medeniyetlerimizin temelindeki davranışlarımızın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Büyük adımlar attık tahmin ediyorum ki Türkler ve yunanlılar birbirine ne kadar yakın olduklarını görüyorlar. Kara sınırları olan ülkelere Şengen'den önce kendi aralarında uygulamalar yapmıştı. Bizler de buna benzer bir uygulama yapmalıyız. Serbest olmasa da ilk dönemde sınırlı olarak çıkarmalıyız. Ekonominin yükselmesinde ihracat çok büyük bir yer tutuyor. Sizler bunu başardınız. Ancak maalesef
Yunanistan olarak bunu yapamıyoruz" dedi.
Konferansların açılış konuşmasını yapan Basın Konseyi Başkanı gazeteci Oktay Ekşi, bundan 11 yıl önce bir araya gelen Türk ve Yunan gazetecilerin bugün bir arada işbirliği yapar hale geldiklerini söyledi. Gazeteciliğin dürtüsünün önyargılardan oluştuğuna dikkat çeken Ekşi, "Biz ön yargıları kırma yoluna gidip temaslarımızı sürdürdük. Bugün medyada karşılıklı hakaret içeren başlıkları görmüyoruz. Birbiri hakkında önyargı olmadan yazıları görüyoruz. Bu somut olayla yaşamaktayız. Biz bunu başarabilirsek
ortak cemiyet meslek kuruluşu altında sürdürmeyiz istiyoruz. Bizden sonrada kuşaklara hizmet etmeye çalışıyoruz" dedi.
Bugüne kadar Türk gazeteciler ile birlikte birçok çalışma yaptıklarını ifade eden Atina Gazeteciler Cemiyeti Panos Sombolos, bundan böyle internette de müşterek çalışmalar yapmayı istediklerini söyledi. İki ülke gazetecileri arasında artık birinci dönemi bitirdiklerini kaydeden Sombolos, bundan sonra ikinci adıma geçtiklerini ve bir birlik yaratma çabasına girdiklerini söyledi. Türk ve Yunan gazetecilerin artık tanıdığını anlatan Sombolos, "Aynı zamanda özgür ifadeyle ilgili konularda da çalışmak
gerekir. Bizim gazeteciler cemiyeti başkanımız ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı burada tabii ki onların değerli nasihatlerini alacağız. Aramıza yeni arkadaşlar da katılacak ve ikinci döneme adım atmayı önereceğiz" dedi.
Devlet bakanı Hayati Yazıcı ise Türkler ve Yunanlıların uzun yıllar boyunca birbirine yakın coğrafyalarda ve iç içe yaşadıklarını söyledi. İki ülke halkı arasındaki ilişkilerin çok yakın geliştiğini belirten Yazıcı, derin ve sıcak dostluğun yansıra kimi zaman ihtilaflar meydana geldiğini söyledi. Ancak dönem dönem iki halkın birbiriyle işbirliği yapma gereği duyduğuna dikkat çeken Yazıcı, bunlardan ilkinin Atatürk ile Yunan lideri Venizelos arasında 1939'da imzalanan ve 1950'lere kadar süren barış
anlaşması olduğunu kaydetti. İki ülke arasında gerginliğin Türkiye'nin AET'ye üyelik başvurusuyla başladığını ifade eden Yazıcı, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanları İsmail Cem ile Papandreu areasında yaşanan dostluk görüntülerinin yeni bir kapı açtığını söyledi. Sivil toplum örgütlerinin bu barış havasına dahil olduğunu belirten Yazıcı, "İlişkiler devlet merkezli olmaktan çıkıp geniş bir alana yapıldı. İki ülke arasındaki dostluk ve işbirliği çabaları aşağıdan yukarı hareketle kalıcı olması
gerekmekte. Yunanistan ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkileri özellikle 2008 sonunda 3 milyar dolara çıktı. Türkiye'de yatırım yapan şirketlerin yüzde 10'luk kısmı Yunan menşeili oldu" dedi.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri çok önemli bir gelişme ettiği bugünlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan'a yaptığı ziyaretin çok önemli yer teşkil ettiğini ifade eden Yazıcı, bu ziyarette iş adamlarıyla giden Erdoğan'ın 21 anlaşma imzaladığını söyledi. İki ülke arasındaki vizelerin kalkması halinde sosyo ekenomik bağları güçlendireceğini ve var oğlan bağları güçlendireceğini kaydeden Yazıcı, "Bu konseyi tarihi bir fırsat olarak görmek yanlış olmaz. İki ülke arasındaki bazı
sorunların henüz çözüme kavuşturulmuş olmaması doğrudur. Ancak çözümün en önemli harcı iki ülke arasındaki sıcaklıktır. Günümüzde basının nasıl bir yere sahip olduğunu biliyoruz. Uygun bir toplumsal bir zemin oluşmasına neden olacaktır. İki toplumda ötekileştirici söylemlerden kaçınılmalıdır. İki ülke medyasına da çok önemli görevler düşüyor. İlk fırsatta gür ve bereketli bir zeytin ağacına dönüşeceğine inanıyoruz" dedi.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yaşanan İkinci Dünya Savaşı'nda Alman zulmüne uğrayan 60 bin Yunan halkına Türkiye'nin kucak açtığını ifade eden Yazıcı, "Türkiye halkları da aynı zor durumda kalsaydı Yunanlı dostlarımızda yardımda bulunurdu. Nitekim Yunan halkı Kuzey Ege'de yaşanan depreme felaketinde en derinden hissederek yaralarımızı sarmak adına yardımlarda bulundu. O günlerde 3'ü Türk, 3'ü Yunan gazetecinin başlattığı bu hareketi o günden bugüne kökleştiyoruz. Bu durumdan sevinç duyduğumuzu söylemeliyim.
Basın özgürlükçü demokrasinin oluşmasında en önemli taşlardan birisidir. Türkiye ve Yunanlılar olarak doğru biçimde tartışabiliriz. Her olayı yansıtacak olan basındır. Haber katıksız olmalıdır. Özgürce her okuyucu okuyabilmelidir. Bu vesileyle 1952 yılından bu yana cumhurbaşkanlığı düzeyinde ziyaret olmamış. Umarım bu konsey bunu gündem maddesi yaparak bunu gerçekleştirirler" diyerek sözlerini sonlandırdı.
İletişimin Türk ve Yunan ilişkilerinde çok önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Yunanistan Başbakan Yardımcısı H.E.Theodoros Pangalos, "Medya tarafsız görünebilmesi gerekir fakat nasıl" dedi. Türk ve Yunan halklarının değişik iki ulus ve tarihlerinin değişik olduğunun altını çizen Pangalos "Çoğu kez Türk ve Yunan tarihi konuşulduğu zaman maalesef kimi zaman değişik olaylar çıkıyor. Mesela Türkler diyor ki Osmanlı döneminde biz çok güzel yaşıyorduk. Ama bu bir hakikat. Ancak şunu da söylemeliyim ki Bizans
İmparatorluğunda da aynı şekilde halklar rahat yaşayabiliyordu. Ötekileştirme yoktu. Yunanlı olmayan Bizans olmayan imparatorları bile vardı. Osmanlı döneminde biliyoruz ki Yunanlılar aynı haklara sahip değillerdi. Atatürk ile Venizelos arasında anlaşma döneminde iki büyük sorun yoktu. O zamanlar kıta sahanlığı sorunu yoktu. O zaman ki teknoloji denizin dibinde petrol aramaya sahip değildi. Bence iki ülke arasındaki en büyük sorun kıta sahanlığı sorunudur. Mesela Kıbrıs, İngiliz sömürgesiydi. Yunanlılar
ve Türkler memnundu. Türk ve Yunan vatandaşlar o dönemden kalan haklara hala sahip. Yapılacak bu işbirliği iki ekonominin işbirliğinde bulunması. Bizler tarihi dikkatli okumamız lazım nasıl düşündüğümüzü anlamamamız lazım. Bunu anladıktan sonra yakınlaşmada muavfakiyet sağlamamamız gerek. Bu iki halk birbirini tanımadığı sürece hep kötü şeylerle anımsar. Tabii ki böyle değil. Sizde çok iyi biliyorsunuz ki böyle değil. İyi veya kötü halk yoktur. İyi sistem veya kötü sistem vardır. Birbirimizi yakından
tanırsak, ne kadar medeniyetlerimizin temelindeki davranışlarımızın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Büyük adımlar attık tahmin ediyorum ki Türkler ve yunanlılar birbirine ne kadar yakın olduklarını görüyorlar. Kara sınırları olan ülkelere Şengen'den önce kendi aralarında uygulamalar yapmıştı. Bizler de buna benzer bir uygulama yapmalıyız. Serbest olmasa da ilk dönemde sınırlı olarak çıkarmalıyız. Ekonominin yükselmesinde ihracat çok büyük bir yer tutuyor. Sizler bunu başardınız. Ancak maalesef
Yunanistan olarak bunu yapamıyoruz" dedi.