'Muhalefet Sınıfta Kaldı'
AK Parti Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan, muhalefetin iftira üzerinden siyaset yapmayı bırakarak halkın sesine kulak vermesi gerektiğini belirterek, "Meclis'te grubu bulunan üç muhalefet partisi bu süreçte sınıfta kaldı" dedi
AK Parti Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan, muhalefetin iftira üzerinden siyaset yapmayı bırakarak halkın sesine kulak vermesi gerektiğini belirterek, "Meclis'te grubu bulunan üç muhalefet partisi bu süreçte sınıfta kaldı" dedi.
12 Eylül'de yapılan referandumu değerlendiren Ayalan, geleceğe beyaz bir sayfa açıldığını kaydetti. Ayalan, yazılı açıklamasında, nasıl ki 12 Eylül 1980 darbesi millet iradesine yapılmış bir askeri müdahale ise, 12 Eylül 2010 referandumundan çıkan sonucun da statükoya ve vesayet taraftarlarına, halkın bizatihi kendisinin yapmış olduğu demokratik bir müdahale olduğunu savunarak, "Bu müdahale ile halkımız 'yeter artık, söz milletin' diyerek geleceğimize bembeyaz bir sayfa açmıştır. Demokrasi, özgürlükler,
sivilleşme ve şeffaflaşmayı artıracak bu süreç, hiç kuşkusuz hükümetimizin 8 yıldır devam eden hizmetlerine yeni bir ivme katacak ve ülkemizi daha gelişmiş bir ülke olarak bölgesinde ve uluslararası alanda daha güçlü bir konuma getirecektir" diye konuştu.
Meclis'te grubu bulunan üç muhalefet partisinin bu süreçte sınıfta kaldığını ifade eden Ayalan, şunları kaydetti:
"CHP, sözde değişim rüzgarı ile vesayet rejiminin sarsılmaz bekçisi olduğunu göstermiş, MHP ise tabanının aksine liderinin, köksüz, amaçsız, tutarsız ve iftira kaynaklı politikaları sonucu halka karşı bir duruş sergilemiştir. Açıkça görüldüğü gibi, bugün Sayın Bahçeli hem parti nezdinde hem de halk nezdinde inandırıcılığını kaybetmiştir. Sayın Bahçeli, 2002 genel seçim sonuçlarına bakarak hafıza tazelemeli ve milletin sesine kulak vermelidir. Diğer taraftan demokrasi ve özgürlük havarisi kesilen,
doğu-güneydoğu bölgelerimizde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın zoraki temsilciliğine soyunan BDP anlaşılamaz bir şekilde, bölge insanımızın özlemle beklediği ve takdirle karşıladığı Anayasa değişikliğini desteklememiş ve boykot etmiştir. Şiddet ve baskı ile vatandaşlarımızın özgür iradesine ipotek koyan BDP'nin bu boykot kararı bir-iki il haricinde tutmamış, sandığa giden her 10 kişiden 8'i Anayasa değişikliğine evet demiştir. 2007 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan
referandumda uygulanan boykot kararı ile kıyaslanınca dahi Anayasa değişikliği referandumunda dayatılan boykot kararının halk nezdinde pek itibar görmediği açıktır. Genel olarak söylemek gerekirse yaşadığımız bilgi ve iletişim çağı, siyaset yapıcılarının tutarlı ve dürüst olmalarını zorunlu kılarken, diğer taraftan hamaset ve iftira üzerinde yürütülen politikalara müsaade etmemektedir. Bunun için ülkeyi yönetmeye aday olan liderlerin gerek geçmişteki tecrübelerden, gerekse bugünkü sonuçtan ders alarak hafif
ve ucuz politikalarla halkı aldatmaya çalışmaktan vazgeçerek halka hizmet etmenin yollarını aramalıdırlar."
12 Eylül'de yapılan referandumu değerlendiren Ayalan, geleceğe beyaz bir sayfa açıldığını kaydetti. Ayalan, yazılı açıklamasında, nasıl ki 12 Eylül 1980 darbesi millet iradesine yapılmış bir askeri müdahale ise, 12 Eylül 2010 referandumundan çıkan sonucun da statükoya ve vesayet taraftarlarına, halkın bizatihi kendisinin yapmış olduğu demokratik bir müdahale olduğunu savunarak, "Bu müdahale ile halkımız 'yeter artık, söz milletin' diyerek geleceğimize bembeyaz bir sayfa açmıştır. Demokrasi, özgürlükler,
sivilleşme ve şeffaflaşmayı artıracak bu süreç, hiç kuşkusuz hükümetimizin 8 yıldır devam eden hizmetlerine yeni bir ivme katacak ve ülkemizi daha gelişmiş bir ülke olarak bölgesinde ve uluslararası alanda daha güçlü bir konuma getirecektir" diye konuştu.
Meclis'te grubu bulunan üç muhalefet partisinin bu süreçte sınıfta kaldığını ifade eden Ayalan, şunları kaydetti:
"CHP, sözde değişim rüzgarı ile vesayet rejiminin sarsılmaz bekçisi olduğunu göstermiş, MHP ise tabanının aksine liderinin, köksüz, amaçsız, tutarsız ve iftira kaynaklı politikaları sonucu halka karşı bir duruş sergilemiştir. Açıkça görüldüğü gibi, bugün Sayın Bahçeli hem parti nezdinde hem de halk nezdinde inandırıcılığını kaybetmiştir. Sayın Bahçeli, 2002 genel seçim sonuçlarına bakarak hafıza tazelemeli ve milletin sesine kulak vermelidir. Diğer taraftan demokrasi ve özgürlük havarisi kesilen,
doğu-güneydoğu bölgelerimizde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın zoraki temsilciliğine soyunan BDP anlaşılamaz bir şekilde, bölge insanımızın özlemle beklediği ve takdirle karşıladığı Anayasa değişikliğini desteklememiş ve boykot etmiştir. Şiddet ve baskı ile vatandaşlarımızın özgür iradesine ipotek koyan BDP'nin bu boykot kararı bir-iki il haricinde tutmamış, sandığa giden her 10 kişiden 8'i Anayasa değişikliğine evet demiştir. 2007 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan
referandumda uygulanan boykot kararı ile kıyaslanınca dahi Anayasa değişikliği referandumunda dayatılan boykot kararının halk nezdinde pek itibar görmediği açıktır. Genel olarak söylemek gerekirse yaşadığımız bilgi ve iletişim çağı, siyaset yapıcılarının tutarlı ve dürüst olmalarını zorunlu kılarken, diğer taraftan hamaset ve iftira üzerinde yürütülen politikalara müsaade etmemektedir. Bunun için ülkeyi yönetmeye aday olan liderlerin gerek geçmişteki tecrübelerden, gerekse bugünkü sonuçtan ders alarak hafif
ve ucuz politikalarla halkı aldatmaya çalışmaktan vazgeçerek halka hizmet etmenin yollarını aramalıdırlar."