Erdoğan, Türkiye'nin ilk başkanı mı olacak?

Başbakan Erdoğan'ın söz verdiği yeni anayasa ile başkanlık sistemi gelebilir. Erdoğan'ın referandumda aldığı destek Türkiye'de başkanlık sistemine giden yolu açtı


Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 12 Eylül akşamı halkoylaması sonuçları üzerine yaptığı teşekkür konuşmasında belki de en ilginç bölümlerden birisi, orada bulunan Meclis anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’ya yeni Anayasa için çalışmaya başlama talimatı vermesi oldu.
Kuzu, dün Radikal’den Yurdagül Şimşek’in sorusu üzerine şu anda devam eden bir çalışma bulunmadığını, 2011 seçim sürecinde yeni anayasa çalışması başlatılabileceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan 3 Eylül Diyarbakır konuşmasında yeni anayasayı 2011 seçimi ardına bırakmış, böylece 2011 seçiminin ana konusunu da daha şimdiden yeni anayasa olarak ilan etmişti. 10 Eylül’de CNN Türk’te Taha Akyol ile mülakatında ise anayasa değişikliği çerçevesinde yeni bir çerçeve açtı; soru üzerine, başkanlık sisteminin de düşünülebileceğini söyledi.
Erdoğan’a göre, Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin düşürülmesi ne kadar muhtemel ise, arttırılması, hatta başkanlık sistemine geçilmesi de o kadar muhtemel idi. Hatta bu konuda Burhan Kuzu’nun bir çalışma yürüttüğünü de söyledi.
Kuzu’nun bu konuda (HaberTürk’te Kutlu Esendemir’e verdiği mülakatta) “Tayyip Bey’e başkanlık sistemi yakışır” sözleri kayıtlarda. Kuzu’ya göre, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi, “Aktif politikadan gelenlere uyacak bir model bu. Çünkü başbakanlık yapmış bir insanın alışkanlıkları doğaldır. Bunları halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı kullanabilir. Şu andaki sisteme göre, bu kadar yetki veriyoruz cumhurbaşkanına. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı bunu kullanırsa bari hiç olmazsa bir dayanak olmuş olur.”
Dün, Erdoğan ile referandum sürecindeki belki de en önemli bu mülakatı yapmış olan Taha Akyol’a izlenimlerini sordum. “Başkanlık için kesin kararlı olduğunu söyleyemem” dedi; “Ancak bunu geniş anayasa mutabakatı için pazarlık maddesi yapabilir. O durumda Cumhurbaşkanı yetkilerini azaltması da mümkün. Ama kendisi azaltılmış ya da mevcut yetkilerle cumhurbaşkanı olmak istemez zannederim.”

Başkanlığa açılan kapılar
Yıllardır Erdoğan’ı yakından izleyen Akyol’un bu gözlemi önemli: Erdoğan, azaltılmış veya mevcut yetkilerle cumhurbaşkanı olmak istemeyecektir.
Diğer yandan, Erdoğan’ın 2011 seçimlerinde son kez aday olacağı açıklaması var. 12 Eylül 2010 halkoylamasında aldığı sonuç, Erdoğan’a 2011 genel seçimleri açısından rahat nefes aldırdı. Eğer AK Partili Hüseyin Çelik’in “Yüzde 58 evet içinde yüzde 45’i bizim” tahmini doğru çıkarsa, AK Parti’nin üçüncü dönem tek başına iktidar olma ihtimali, özellikle de yüzde 10 barajı orada durdukça yüksek demektir.
Peki Erdoğan kadar son yedi sandıktan birinci çıkmış bir politikacının sırf öyle söz verdi diye 2011 seçiminden de başbakan çıktıktan sonra kendisini siyasetten emekli etmesini beklemek gerçekçi mi? Bence değil. Erdoğan’ın 2007’de ilk planda cumhurbaşkanlığını kendisi için istediği, ancak o dönem asker ve yargıyla yaşadığı çetrefil zorluklar nedeniyle ve AK parti iç dengeleriyle ‘kardeşi’ Abdullah Gül’ü aday gösterdiği biliniyor.
Halkoylaması sürecinde, Türkiye’deki mevcut siyasi yapıyı en iyi okuyan siyasetçilerden olduğuna inandığım Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın durduk yerde ve iki defa cumhurbaşkanlığı görev süresi konusunu açması rastlantı olabilir mi? Daha önce Gül’ün görev süresinin, Meclis tarafından seçildiği sırada geçerli olan 7 yıl olacağı, yani 2014’te biteceği yolunda eğilim belirten Arınç’ın, şimdi 5 yıl süreceği, ya da 2012’de biteceği eğilimini öne çıkarmış olması da dikkat çekicidir.
Yalnızca bu bile halkoylaması sonrası genel seçim ve anayasa değişikliği sürecinde asli tartışma konularından birisinin bu olduğunu anlamaya yeterdi. Erdoğan’ın Akyol’a verdiği mülakat, teşekkür konuşmasında başkanlık sistemi konusunda istekli ve hazırlıklı hukuk profesörü Kuzu’ya Anayasa taslağına hazırlık talimatı vermesi, başkanlık siteminin tartışmalarının ankara gündemine gireceğini gösteriyor.
Yeni anayasa tartışmalarına bağlı olarak, Erdoğan’ın Meclis’te uzlaşma bulamasa da, gerekirse yeni bir referandumu göze alarak başkanlık, ya da yarı başkanlık sitemine geçişi deneyeceği ve Türkiye’nin ilk başkanı olacağı ihtimali, 12 Eylül halkoylamasında aldığı açık sonuç ardından ciddi bir ihtimaldir.

Nasıl bir süreç?
Yeni anayasa konusunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun halkoylaması sonuçları ardından yaptığı konuşmada katkı vermeye hazır olduğunu söylediği ortada. Dün MHP’li Mehmet Şandır’dan da anayasa konusunda uzlaşmaya hazır olduklarını söyledi.
CHP yeni anayasa konusunu bir süredir dile getiriyor.
MHP’nin de bu yola girmesinde; 1- Erdoğan’ın artık Meclis’te uzlaşma sağlayamasa da anayasa değişikliği yapma güç ve kapasitesini kanıtlamış olması, 2- Bu yolla Başkanlık sistemine gitme ihtimali ve, 3- yeni anayasa değişikliğinde BHDP’nin özerklik talepleri dahil Kürt seçmenden gelen bazı talepleri karşı denge oluşturmak yoluyla kesme niyeti olabilir.
Öte yandan anayasa taleplerinin en yoğun olarak geldiği Kürt kökenli seçmen ve BDP’nin talepleri var.
Erdoğan, yine 12 Eylül’de özellikle üç gruptan (Saadet, BPP ve Fethullah Gülen Hareketi) aldığı içselleşmiş destekle gelen sonuç sayesinde, BDP’den de, MHP’den de gelen taleplere fazla taviz vermeden yola devam etmek gücüne sahip görüyor kendisini. Bunda haklı da...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeni komuta kademesiyle, yeni bir canlanma içine girdiği, halkoylaması sürecinde PKK’nın eylemsizlik kararı ile rehavete girmediği, örneğin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu’nun bayramı sınır boylarında birliklerinin başında geçirmiş olması, bazı önemli saldırı girişimlerinin önlendiği haberleri Erdoğan’ın o cephede  kendisini eskisine göre daha güvenli hissetmesi soncunu da doğuracaktır.
Önümüzde 2011 seçimi var. Normal olarak Temmuz ortasında yapılması gereken bu seçimin (yaz koşullarından kaçınmak amacıyla) Mayıs sonu, Haziran başına alınması söz konusu; bu erken seçim demek olmaz.
Aradaki süre, yeni anayasa hazırlıklarının başlatılmasına izin verir. Burada üç ihtimal var:
1- Erdoğan, yeni anayasayı seçimlerde havuç olarak kullanmak istiyorsa, çalışmalar tamamlanmaz ve seçim sonrasına özellikle Kürt seçmen bakımından bazı umutlar bırakılır.
2- Erdoğan, başkanlık sistemi dahil süratle yol almak istiyorsa, anayasa çalışmaları hemen hemen tamam hale gelir, seçimden hemen sonra gündeme getirilir.
3- Erdoğan, Meclis’te istediği anayasal çoğunluğu sağlayamaz ise, yine referanduma gitme yolunu tercih edebilir. Bu durumda, referandum sandığının 2011 seçimi sonrasına kalması da, seçim sandığıyla birlikte seçmen önüne taşınması da mümkündür.
Her durumda, 12 Eylül halkoylamasında alınan açık sonuçla birlikte, anayasa tartışmalarına paralel olarak Başkanlık, ya da yarı başkanlık sisteminin ve Erdoğan’ın Türkiye’nin ilk devlet başkanı olması ihtimalinin önü açılmış sayılmalı.