Gazın varsa çalamazsın
Usta müzisyen Serkan Çağrı, şu sıralar ikincisi çekilen 'Eyvah Eyvah' filminde 'Hüseyin Badem'i canlandıran At...
Usta müzisyen Serkan Çağrı, şu sıralar ikincisi çekilen 'Eyvah Eyvah' filminde 'Hüseyin Badem'i canlandıran Ata Demirer'in klarnet hocası... İçindeki klarnet tutkusunu 'Eyvah Evyah' ile dışa vuran Demirer, GÜNAYDIN için Serkan Çağrı'nın sorularını yanıtladı. Bozcaada'da bir araya gelen 'hoca' ve 'öğrenci', keyifli bir sohbete imza attı...
CANIM KLARNET İSTEDİ
Ata Demirer'le Bozcaada'da birlikteyiz ve Ata Bey'in klarnete başlama tutkusunu öğrenmek istiyoruz...
Klarneti konservatuvardayken çok çalmak istemiştim ama o zaman param yoktu... Klarnet pahalıydı, ut çaldım. Ondan sonra hep içime ukde oldu; 'Eyvah Eyvah'ı yazınca, karaktere klarnet çaldırmak istedi canım... Klarnet çok güçlü, yönlendirilebilen bir saz. Sonra Serkan Çağrı ve babası Fevzi Çağrı'yla tanıştım. Onlar klarnetle sevişmemi sağladılar.
İlk derslerinizde unutamadığınız anılarınız var mı?
Var... İlk dersimde unutamadığım şey, bir kerede üflediğim için Fevzi Hoca çok mutlu olmuştu, 'Sen yaparsın bu işi' falan dedi bana. İlk çaldığım parça da 'Ta Uzak Yollardan Koştum Geldim Senin Kollarına'ydı... Çaldığım an acayip mutlu olmuştum. Klarneti öğrenmek, gözleri kapalı kalabalığın içinde yürümeye çalışmak gibi bir şey bence. Çok zor bir şey... Çünkü tuşlu sazlar gibi bakamıyorsun çalarken, nefesin kesiliyor falan. İlk derslerden aklıma kalan şeyler aşağı yukarı bunlar.
AT SAHİBİNE GÖRE KİŞNER
Klarnetle diğer enstrümanlar arasında ne fark var, nasıl bir duygu farklılığı hissediyorsunuz çalarken?
Aslında bütün enstrümanlar konuşur, at sahibine göre kişner gibidir. Fakat klarnet kadar ezici ve diğerlerinin arasından sıyrılan çok az saz var bence. Belki bir de keman böyle... Üflemeliler çok fazla bir noktadalar, zorlukları da ona göre. Biraz gazın vardır çalamazsın, miden kaynar çalamazsın, çok sigara içersen çalamazsın, karnın toktur çalamazsın. Yani çok kaprisli bir saz...
Yaklaşık bir yıldır klarnet üflüyorsunuz. Bir yıllık süreci kendinizce değerlendirirseniz hangi noktaya geldiniz? Başlarken 'Ben bu işi yaparım, yapamam' duygusu oluşmuştur mutlaka. Şu an ne hissediyorsunuz?
Vallahi Serkancığım, ben sana 'Evde yalnız başıma çaldığım zaman bana zevk verecek kadar öğretirsen minnettar olurum' demiştim... Şu an yalnız başıma çalarken zevk alacak durumdayım. Yani sıfır noktasıyla on noktası arasında bir puanlama yaparsak, 1.2'lerde falanım... Bu açıdan mutluyum yani. Bu yaştan sonra klarnet çalmayı hiçbir zaman iyi bir klarnetçi kadar becermem mümkün değil... Belki çok erken yaşlarda elimde olsaydı, daha büyük bir efor sarf ederdim ama sonuçta bir komedyen olduğum için kendi işime, mesleğime de çok fazla zaman ayırıyorum. Artık oyun havası falan çalabiliyorum... Bu yüzden de bulunduğum nokta bana çok sevimli geliyor.
MÜZİK RUHU TEMSİL EDER
Ülkemizde son yıllarda klarnet tutkusu birçok insanda geniş bir noktaya geldi ve birçok insan klarnet çalma hevesiyle yanıp tutuşuyor. Siz klarnet çalmak isteyen gençlere, özellikle bu tutkusu yüksek olanlara ne tavsiye edersiniz?
Ben onlara önce sıcak bir banyo almalarını tavsiye ediyorum...
"Parmaklarını yumuşatsınlar" diyorsunuz yani...
Müzikten daha güzel tutku olabilir mi? Müzik aletlerinin hepsi insana son derece iyi gelen icatlardır. Dünya varolalı beri o sesler, o sesleri çıkaran aletler insan ruhunu temsil eder. Bir tefin iki tane ziline vurmak bile insanı son derece rahatlatıcı bir şeydir. İstanbul'da yaşayanlara derhal Tünel'e gidip müzik aleti almalarını, Anadolu'da yaşayanlara etnik müzik aletlerini çalmalarını tavsiye ederim... Müzik ruhun gıdasıdır.
MELEZLEME SEVMEM
Özellikle bir müzisyen olarak Türkiye'deki birçok müzik tarzını ve müzisyenlerin yaptıkları çalışmaları takip eden biri siniz... Son yıllarda enstrümantal müziğin, özellikle enstrümanlar aracılığıyla yapılan müziklerin geldiği nokta hakkında ne düşünüyorsunuz?
Enstrümantal müziğin geldiği noktada, farklı tiplerin buluşmasında çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela caz alaturka gibi melezlemelerin her zaman başarılı olduğu kanısında değilim. Bence iyi bir enstrümantal yine o müziğin terminolojisi içindeki disipline uyularak, belki çok az değiştirilerek elde edilebilir. Çok fazla arayışla, çok başka müzikleri içine sokarak yemeğin tadının bozulduğunu düşünüyorum.
Yani, müzik türlerinin karıştırılmasından değil doğal hallerini korumasından yanasınız...
Tarhana çorbası yapan birisin ve 'Bunu biraz değiştireyim' deyip içine ıstakoz atıyorsun... Istakozla kıyma aynı anda olmaz kardeşim! Kulağım böyle bir müziği almıyor. Biraz gelenekçiyim, yenilikçi değilim melezleme müzik konusunda...
OLAĞANÜSTÜ BİR ÖRNEK
Böylelikle Ata Demirer'in müzik konusundaki duygu ve düşüncelerini aldık, kendisine çok teşekkür ediyoruz...
Bu röportajı okuyanlara şunu tavsiye etmek istiyorum; 'Çingeneler: Kıvrım Kıvrım Yollar' diye bir belgesel var... Mutlaka her müzik sevenin evinde olması gereken dünya çapında ödüllü bir belgesel bu... 'Çift Çift Karavan' diye de geçer. Onu da alıp seyrederlerse okuyucular beni hatırlar. Çünkü gerçekten müzik adına olağanüstü bir örnek...
Çok teşekkür ederiz sevgili Ata Demirer...
Rica ederim efendim... İyi bayramlar...
CANIM KLARNET İSTEDİ
Ata Demirer'le Bozcaada'da birlikteyiz ve Ata Bey'in klarnete başlama tutkusunu öğrenmek istiyoruz...
Klarneti konservatuvardayken çok çalmak istemiştim ama o zaman param yoktu... Klarnet pahalıydı, ut çaldım. Ondan sonra hep içime ukde oldu; 'Eyvah Eyvah'ı yazınca, karaktere klarnet çaldırmak istedi canım... Klarnet çok güçlü, yönlendirilebilen bir saz. Sonra Serkan Çağrı ve babası Fevzi Çağrı'yla tanıştım. Onlar klarnetle sevişmemi sağladılar.
İlk derslerinizde unutamadığınız anılarınız var mı?
Var... İlk dersimde unutamadığım şey, bir kerede üflediğim için Fevzi Hoca çok mutlu olmuştu, 'Sen yaparsın bu işi' falan dedi bana. İlk çaldığım parça da 'Ta Uzak Yollardan Koştum Geldim Senin Kollarına'ydı... Çaldığım an acayip mutlu olmuştum. Klarneti öğrenmek, gözleri kapalı kalabalığın içinde yürümeye çalışmak gibi bir şey bence. Çok zor bir şey... Çünkü tuşlu sazlar gibi bakamıyorsun çalarken, nefesin kesiliyor falan. İlk derslerden aklıma kalan şeyler aşağı yukarı bunlar.
AT SAHİBİNE GÖRE KİŞNER
Klarnetle diğer enstrümanlar arasında ne fark var, nasıl bir duygu farklılığı hissediyorsunuz çalarken?
Aslında bütün enstrümanlar konuşur, at sahibine göre kişner gibidir. Fakat klarnet kadar ezici ve diğerlerinin arasından sıyrılan çok az saz var bence. Belki bir de keman böyle... Üflemeliler çok fazla bir noktadalar, zorlukları da ona göre. Biraz gazın vardır çalamazsın, miden kaynar çalamazsın, çok sigara içersen çalamazsın, karnın toktur çalamazsın. Yani çok kaprisli bir saz...
Yaklaşık bir yıldır klarnet üflüyorsunuz. Bir yıllık süreci kendinizce değerlendirirseniz hangi noktaya geldiniz? Başlarken 'Ben bu işi yaparım, yapamam' duygusu oluşmuştur mutlaka. Şu an ne hissediyorsunuz?
Vallahi Serkancığım, ben sana 'Evde yalnız başıma çaldığım zaman bana zevk verecek kadar öğretirsen minnettar olurum' demiştim... Şu an yalnız başıma çalarken zevk alacak durumdayım. Yani sıfır noktasıyla on noktası arasında bir puanlama yaparsak, 1.2'lerde falanım... Bu açıdan mutluyum yani. Bu yaştan sonra klarnet çalmayı hiçbir zaman iyi bir klarnetçi kadar becermem mümkün değil... Belki çok erken yaşlarda elimde olsaydı, daha büyük bir efor sarf ederdim ama sonuçta bir komedyen olduğum için kendi işime, mesleğime de çok fazla zaman ayırıyorum. Artık oyun havası falan çalabiliyorum... Bu yüzden de bulunduğum nokta bana çok sevimli geliyor.
MÜZİK RUHU TEMSİL EDER
Ülkemizde son yıllarda klarnet tutkusu birçok insanda geniş bir noktaya geldi ve birçok insan klarnet çalma hevesiyle yanıp tutuşuyor. Siz klarnet çalmak isteyen gençlere, özellikle bu tutkusu yüksek olanlara ne tavsiye edersiniz?
Ben onlara önce sıcak bir banyo almalarını tavsiye ediyorum...
"Parmaklarını yumuşatsınlar" diyorsunuz yani...
Müzikten daha güzel tutku olabilir mi? Müzik aletlerinin hepsi insana son derece iyi gelen icatlardır. Dünya varolalı beri o sesler, o sesleri çıkaran aletler insan ruhunu temsil eder. Bir tefin iki tane ziline vurmak bile insanı son derece rahatlatıcı bir şeydir. İstanbul'da yaşayanlara derhal Tünel'e gidip müzik aleti almalarını, Anadolu'da yaşayanlara etnik müzik aletlerini çalmalarını tavsiye ederim... Müzik ruhun gıdasıdır.
MELEZLEME SEVMEM
Özellikle bir müzisyen olarak Türkiye'deki birçok müzik tarzını ve müzisyenlerin yaptıkları çalışmaları takip eden biri siniz... Son yıllarda enstrümantal müziğin, özellikle enstrümanlar aracılığıyla yapılan müziklerin geldiği nokta hakkında ne düşünüyorsunuz?
Enstrümantal müziğin geldiği noktada, farklı tiplerin buluşmasında çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela caz alaturka gibi melezlemelerin her zaman başarılı olduğu kanısında değilim. Bence iyi bir enstrümantal yine o müziğin terminolojisi içindeki disipline uyularak, belki çok az değiştirilerek elde edilebilir. Çok fazla arayışla, çok başka müzikleri içine sokarak yemeğin tadının bozulduğunu düşünüyorum.
Yani, müzik türlerinin karıştırılmasından değil doğal hallerini korumasından yanasınız...
Tarhana çorbası yapan birisin ve 'Bunu biraz değiştireyim' deyip içine ıstakoz atıyorsun... Istakozla kıyma aynı anda olmaz kardeşim! Kulağım böyle bir müziği almıyor. Biraz gelenekçiyim, yenilikçi değilim melezleme müzik konusunda...
OLAĞANÜSTÜ BİR ÖRNEK
Böylelikle Ata Demirer'in müzik konusundaki duygu ve düşüncelerini aldık, kendisine çok teşekkür ediyoruz...
Bu röportajı okuyanlara şunu tavsiye etmek istiyorum; 'Çingeneler: Kıvrım Kıvrım Yollar' diye bir belgesel var... Mutlaka her müzik sevenin evinde olması gereken dünya çapında ödüllü bir belgesel bu... 'Çift Çift Karavan' diye de geçer. Onu da alıp seyrederlerse okuyucular beni hatırlar. Çünkü gerçekten müzik adına olağanüstü bir örnek...
Çok teşekkür ederiz sevgili Ata Demirer...
Rica ederim efendim... İyi bayramlar...