Hakim Haşıloğlu'ndan sanık Serdar Öztürk'e üslubunu düzelt uyarısı
"AK Parti ve Gülen'i bitirme eylem planı" ile ilgili olarak görülen davanın tutuklu sanığı avukat Serdar Öztürk, kendisine yöneltilen sorulara verdiği
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Öztürk, delil klasörlerinde kendisiyle ilgili bölümlerle alakalı ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Ofisinde bulunan belgelerin polis tarafından konulduğunu ispatladığını iddia eden Öztürk, Savcı Zekeriya Öz ve polisler hakkında askeri casusluktan suç duyurusu yapmak için hazırlandığı sırada ıslak imza belgesinin oluşturularak bürosuna konulduğunu ileri sürdü.
Hazırladığı suç duyurusunu yapması durumunda Genelkurmay Başkanlığı'nın her şeyi soruşturacağını belirten Öztürk, 2002 yılından itibaren Amerika'dan Türkiye'ye 2 tane ıslak imza makinesi getirildiğini ileri sürdü. Öztürk, gümrük kayıtlarının incelenmesiyle bu makineleri kimlerin getirttiğinin bulunabileceğini söyledi.
Hiçbir şeyi eğip bükmeden doğru bir şekilde anlattığını iddia eden Öztürk, ''Ben buraya savunma yapmaya gelmedim, hesap sormaya geldim. Sayın başkan sizi tenzih ediyorum. Bu deliller toplansaydı eğer 1 yıldır hapiste olmazdım. Biz askeriz, vatan için gün gelir ölürüz, kolumuzu, bacağımızı veririz. Önemli olan ülkenin birliğidir. Bu soruşturma ülkenin birliğini hedef almaktadır. Mahkemenin anlattığım her şeyi değerlendirmesini istiyorum. Ben suçsuz olduğumu biliyorum, suçsuzluğumu anlattım. Hapse attık diye yalvaracağımı falan mı zannediyorsunuz. Beni ölümle dahi korkutamazsınız. Bütün belgeler, amirallere suikast, kafes hepsi sahte.'' diye konuştu.
Savcılar ve mahkeme heyeti üyeleri hakkında toplam 16 tane suç duyurusunda bulunduğunu belirten Öztürk, çapraz sorgusunda bin tane soruya bile cevap verebileceğini ancak yaptığı suç duyuruları nedeniyle üye hakim ve savcılarla muhatap olmak istemediğini söyledi. Öztürk, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'e "Bu nedenle sorular sizin aracılığınızla sorulsun.'' dedi. Öztürk'ün bu çıkışı üzerine Şengün, soruların kişiler tarafından yöneltildiğini, aracı kullanmadıklarını söyledi. Bu diyaloğun ardından Öztürk, bunun dışında heyet ve savcılardan soru almayacağını kaydetti.
SAVCILARIN SORULARINI CEVAPLAMADI
Başkan Şengün, bu ikili konuşmanın ardından tutuklu sanık Öztürk'ün daha önce verdiği dilekçeleri ile eski ifadelerini okudu. Öğle arasının ardından sanık Serdar Öztürk, Cumhuriyet savcılarının sorularına cevap vermedi ancak üye hakim Haşıloğlu'nun sorularının bir kısmını cevapladı. Öztürk, soruların bir kısmı için de Haşıloğlu'nu sert bir üslupla, "Size ne, bunlar benim özel yaşamım. Mesleki ilişkilerimi yargılayamazsınız. Böyle soru sorarsan böyle cevap alırsın." gibi sözlerle tersledi. Üye hakim Haşıloğlu ise bu cevaplar karşısında, "Serdar bey, sorulara cevap vermeyebilirsiniz ama böyle bir üslup kullanamazsınız, mahkemenin soru sormasını engelleyemezsiniz. Üslubunuza dikkat edin lütfen." sözleriyle uyardı.
Hakim Haşıloğlu, "Dilek Bozkaya'yı bir yıldır tanıdığınızı söylediniz ama telefon tapelerinden aranızda bahsettiğinizden fazla bir samimiyet olduğu ve tanışıklığınızın bir yıldan fazlaya dayandığı anlaşılıyor. 2008 yılından itibaren 2 bin 432 kez telefon görüşmeniz olduğu görülüyor. Dilek Bozkaya'yı ne zamandır tanıyorsunuz?" diye sordu. Öztürk, bu soruya, "Size ne? Sizi ne ilgilendirir? Bu benim özel ilişkim." diye cevap verdi. Haşıloğlu'nun üslubunu düzeltmesi yönündeki uyarısı üzerine Öztürk üslubunu daha da sertleştirerek "Bu dosyada ne naneler yendiğini bildiğim için hiçbir iyi niyet aramıyorum. Sizin de iyi niyetli olduğunuza inanmıyorum." dedi.
Öztürk, "Bundan sonraki sorularınıza cevap vermeyeceğim. Bundan sonraki tüm sorulara susma hakkımı kullandığımı yazın." dedi ancak Öztürk daha sonra soruların bazılarını cevaplamayı tercih etti.
Birleştirilen Ergenekon davası sanıklarından Durmuş Ali Özoğlu ile bu dava nedeniyle cezaevinde tanıştıklarını belirten Öztürk, aynı dava sanıklarından Hüseyin Buzoğlu'nu tanıyıp tanımadığı şeklindeki soruya onun da Harp Okulu mezunu olduğunu bildiğini söyledi. Öztürk, "Avukatlık yaptığımız için adliye koridorlarında da karşılaşıyorduk. O da Harp Okulu mezunu olduğu için tanışıyorduk. 1996-1997 yıllarından itibaren tanıyorum. 17 Ekim'de attığım mesajı soruyorsunuz. Ön tarafımdaydı. Hüseyin ağabey arkana bak diye mesaj attım. Hepsi budur." dedi.
Sanık Öztürk, aynı dava sanıklarından Gürbüz Çapan ve kardeşleriyle Adil Serdar Saçan'ı da tanımadığını söylemesi üzerine Haşıloğlu, "Esen Petrol kartı çıkmış sizden." hatırlatmasını yaptı. Bunun üzerine Öztürk, "Petrolcü tanıdıklarım var ancak Çapanları tanımıyorum." dedi.
Ergenekon ana davası sanığı Hayrettin Ertekin'i de cezaevinde gördüğünü, daha önce tanımadığını belirten Öztürk, "Müvekkiliniz Levent Göktaş ile 30 yıldır tanışıyormuş. Bu vesile ile tanıyor olabilir misiniz?" şeklindeki soruya da cezaevinde avluda bile muhatap almadım. Levent Göktaş'ın etrafındaki herkesi tanımam. Sadece asker kökenli olan bazı kişileri tanırım. Üstelik Hayrettin Ertekin ile 30 yıldır tanıştıklarını da sanmıyorum, çünkü ruh hastası birisi o." diye cevap verdi.
Haşıloğlu'nun "Selçuk Çamlıdere'yi tanıyor musunuz?" şeklindeki sorusuna da Öztürk, "Size ne bunlardan. Mesleki ilişkimi mi yargılıyorsunuz burada?" diye çıkış yaptı. Haşıloğlu'nun üslubunu düzeltmesi için tekrar uyarıda bulunması üzerine Öztürk, "Böyle soru sorarsan böyle de cevap alırsın." diyerek Haşıloğlu'nu tersledi. Bunun üzerine Haşıloğlu, Savunmanız sırasında erkeklikten bahsediyordunuz. Biz sizi kibar birisi olarak biliyoruz. Böyle davranmaya devam ederseniz daha güzel olur." uyarısında bulundu. Öztürk'ün, "Bana sen diye hitap ettiğin için ben de böyle cevap verdim." deyince Haşıloğlu, "Siz yanlış anlamışsınız. Ben böyle bir ifade kullanmadım. Ayrıca bir hakimin soru sormasına engel olamazsınız." dedi. Öztürk "Benim mesleki ilişkimi sorgulayamazsınız." sözleriyle tartışmayı uzatınca Haşıloğlu, "Bizim böyle bir niyetimiz yok ama siz öyle kabul ettiniz." diye konuştu.
Haşıloğlu ikinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanıkığı emekli Albay Levent Göktaş'ın savcılığa verdiği ek ifadesinin girişindeki "Cezaevine girdikten sonra edindiğim bilgilerde Ergenekonun korkunç bir yapılanma içinde olduğunu fark ettim. Ben de bu yapılanmanın içinde yer almış olabilirim." şekildeki bölümleri okudu.
Öztürk'ün açıklamalarıyla Göktaş'ın bu açıklamasının birbirinden farklı olduğunu ifade eden Haşıloğlu, Öztürk'ün iddialarının kaynağını sordu. Göktaş'ın tutuklandıktan sonra psikolojisinin bozulduğunu ileri süren Öztürk, "Dağ aslanını hücreye kapatmışsınız. Yaşayamaz. Sırf tahliye olmak için her şeye hazırdı. Roma'yı yaktığını kabul edecek durumdaydı." dedi.
Göktaş'ın avukatı Abdullah Kaya'nın, "Gayri nizami harp konusunda açıklama yaparsa tahliye olacağı" şeklindeki yönlendirmesiyle bu ifadeyi vermeye gittiğini belirten Öztürk, her görüştüğünde Göktaş'ın psikolojisi bozuk olduğu için ağladığını dile getirdi. Serdar Öztürk'ün avukatı Hasan Gürbüz de, Göktaş'ın bu ek ifadesini kabul etmediğini söylediğini söyledi. Aynı zamanda Göktaş'ın avukatı olan Celal Ülgen de sanıkların ilk tutuklandıklarında adaletsizliğin biteceği umuduna kapıldıklarını, süre uzadıkça tahliye olacakları umutlarını yitirdiklerini söyledi. "Ardından tahliye komasına girerler. Bilinç kaybolur, akıl gider, rüzgar hangi yönden eserse o yöne giderler" diyen Ülgen, Göktaş'ın bu ek ifadesinin aslını bile göremediklerini söyledi.