Süleyman Demirel: Kandil'e gidemezsen terör de devam eder

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, son günlerde artan terör olaylarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Süleyman Demirel: Kandil'e gidemezsen terör de devam eder
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, EkoEnerji Dergisi’nin Temmuz sayısında Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanır’ın sorularını yanıtladı. Demirel, artan terör olayları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ”Biz Afganistan’a kadar gidiyoruz, NATO ’da Kandil’e gelsin“ sözlerinin hatırlatılması üzerine değerlendirmede bulundu. Habere göre terörün Türkiye’nin en büyük belası olduğunu söyleyen Demirel, terör nasıl önlenir ve neden bu hale geldi sorularına cevap bulmanın zor olduğunu vurguladı. Terör ile Türkiye’deki etnik yapının karıştırılmaması gerektiğini ifade eden Demirel, şu tehlikeye dikkat çekti: ”PKK terörü dışarılardan bir bağımsızlık hareketi olarak görülüyor. O yalnız içerde de bu bir bağımsızlık hareketi gibi görülmeye başlarsa, bunu benimseyecek olanlar, karşı çıkacak olanlar vardır. Bu çok kötü olur. O zaman bizim birliğimiz bozulur. Bu hareketin arkasına düşülmesi durumda halkımız bölünür.

Demirel, gidişatın insanları birbirlerinden ve devletten soğuttuğunu kaydetti. Bu zamana kadar kendisini Türk sayan, kendisini Kürt sayan, kendisi hangi etnik gruptan geliyorsa gelsin vatandaşların, 30 senelik vur-kır’a çok iyi dayandığını ifade eden Demirel, “Gidişat; her geçen gün insanlar birbirlerinden soğumaktadır ve devletten de soğumaktadırlar. Her iki taraf da devletten soğuyor. Yani bir tarafta şehitlerine ağlayan halk, devleti güçsüz görüyor. ’Üç-beş tane çapulcunun hakkından gelemediniz(!)’ feryadı çok önemlidir. Devletin evvela bu kanı durdurması lâzım. Kan, ’dur’ deyince durmaz. Devlet, devlet ise kanı durdurması lazım” dedi.

Demirel, terörün kökü neredeyse oraya kadar gidilmesi gerektiğini vurguladı. “Efendim, ’Kandil Dağı’na gidemeyiz’ diyorsanız, bu olmaya devam eder” uyarısında bulunan Demirel, NATO ile Kandil’e gitmenin çok yanlış olacağını ifade etti. Demirel, “NATO’nun bu işlere bulaştırılması fevkalade yanlış olur. Zaten bu NATO’nun sahası değildir. Daha doğrusu Türkiye’nin içindeki terörü bastırmak Türkiye’nin kendi işidir. Türkiye, dış güçleri karıştırmamalıdır” dedi. NATO’nun bu işlere bulaştırılmasının doğru olmayacağını belirten Demirel, ”Zaten bu NATO’nun sahası değildir. Daha doğrusu Türkiye’nin içindeki ve karşısındaki terörü bastırmak Türkiye’nin kendi işidir. Türkiye, dış güçleri karıştırmamalıdır“ diye konuştu. Terör devam ettiği sürece devletin daha çok zaafa uğrayacağını ileri süren Demirel, devlet olarak daha çok zaafa uğradıkça, uluslararası zeminde de itibarı daha çok azalacağını vurguladı.

Devleti tahrip etme özgürlüğünün kimsede olmadığını, olmaması gerektiğini söyleyen Demirel, “O zaman hep beraber pişman oluruz” uyarısında bulundu. Demirel, “Terör yalnız uç. Terörün altı var. Terörün altı, bilhassa terörün olduğu bölgedeki halkı, Türkiye’nin diğer bölümlerinden ve devletten koparıyor. Bu daha fazla devam etmemeli. Uzun zamandır bunu söylemek istemiyordum, ama zamanı geldi söyledim” dedi.

Demirel, yaptığı açıklamada Filistin konusuna da parmak bastı. Türkiye hükümetinin Gazze’deki halkın durumuna karşı çıktığını vurgulayan Demirel, Davos’ta yaşanan krizin öncesinde Türkiye hükümetinin aynı zamanda İsrail ile de münasebetlerinin gayet düzgün ve oturaklı olduğunun altını çizdi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın İsrail Cumhurbaşkanına Davos’ta “Siz adam öldürürsünüz, çocuk öldürürsünüz, siz canisiniz, öldürmeyi bilirsiniz” gibi hitapta bulunmasıyla meselenin başladığını ifade eden Süleyman Demirel bu konu hakkında şu açıklamalarda bulundu:

“Orada iki ülke arasındakı ilişkilerin kırılması başlıyor. Türkiye tamamen Gazze’deki insanların savunucusu haline geliyor. İsrail ise Türkiye’nin bu tavrını yadırgıyor ve İsrail ile Türkiye arasındaki münasebetler günden güne gittikçe kopuyor. En sonunda Gazze’ye yardım gemisi gidiyor. Bu Mavi Marmara Gemisi, Türkiye’nin gemisi. Bu gemi daha İsrail’in karasularına girmeden, uluslararası sularda iken, İsrail komandoları tarafından hücuma uğruyor, 9 kişi hayatını kaybediyor, gemiyi alıp götürüyorlar. Gemiyi hala orada zaptediyor. Türkiye, gemiyle beraber oraya götürülen insanların kurtarılmasını Amerika sayesinde sağlamıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Obama ile yaptığı konuşmadan da görüyoruz ki, ’Gemiyi iade etsinler. Tazminat versinler ve özür dilesinler’ diyor. Yani, orta yerde uluslararası bir mesele var. Hiç değilse İsrail ile Türkiye arasında önemli bir mesele var. Bu mesele karşısında da dünya bölünmüş. Ancak, Gazze’deki insan haklarının durumuna bütün dünya karşı çıkıyor. Yani, ’Bu insanlar bu ablukadan kurtarılmalıdır’ diyor, Amerika dahil. Türkiye tabii ki, ablukadan kurtarılmalıdırın dışında bir de kendi kolunu İsrail’e kaptırdı.

Çözmek zor
Daha doğrusu, bir mesele çıktı. Türkiye, nasıl oradaki gemisini kurtaracak? Yani, dün orada gemisi yoktu. Türkiye’den özür dilenecek bir şey de yoktu. Tazminat gerektirecek bir şey de yoktu. Bugün hepsi oldu. Bir mesele çıktı. Şimdi uluslararası alanda mesele çıkarmak kolay olabilir. Mesele çözmek zordur. Türkiye’nin bir meselesi oldu, İsrail ile sürtüşme.”

Mavi boncuklu dış politika
Demirel, bir soru üzerine eksen kayması tartışmalarına yönelik olarak da açıklamalarda bulundu. Devletlerin bağımsız olduğunu, ancak bugün dünyada birbiriyle bağımlı olmayan devlet olmadığını vurgulayan Demirel, bu bağımlılığın milletlerin sovereignty denilen egemenliği ortadan kaldırmayacağına değindi. Demirel, ülkelerin çok yönlü politikalar uyguladığını ama buna karşın karşılıklı anlaşmalara sadakatin şart olduğunu söyledi.

Böyle eksen kaymaz
”Halen devletin yazılı temel ilkeleri açısından kaymamış olsa da, fiiliyatta ekseni kaymadı mı?“ sorusuna cevap veren Demirel, komşularla ilişkileri düzeltmekle eksen kayması olmayacağını söyledi. Demirel, Türkiye’nin komşularıyla münasebetlerini düzeltmesiyle Türkiye’nin eksenini kaydırmış olmayacağının altını çizdi. Demirel, herkese mavi boncuk dağıtarak çok yönlü dış politika yapılmayacağını söyledi. Bir ülkeyle anlaşma yapınca veya dost olunca, başka biriyle anlaşma yapılmaz diye bir şeyin olmadığını belirten Demirel, “Ama herkese mavi boncuk göstererek, çok yönlü dış politika olmaz. O şekilde davranış sizin güvenilirliğinizi ortadan kaldırır. Onun içindir ki, İran’la veya Suriye’yle veya Irak’la veya başka bir ülkeyle, Türkiye’nin başka ülkelere vaki taahhütlerini bozmamak şartıyla münasebetleri eksen değiştirme anlamına gelmez“ dedi.

Endişeler bitirilmeli
Türkiye’nin, ”İran ile Amerika arasındaki bu münasebetler acaba yumuşar mı? Türkiye herhangi bir fonksiyon yapabilir mi? Yani, İran ve Amerika arasındaki zıtlaşmayı ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir mi“ diye bir adım attığını söyleyen Demirel, bu adımda Brezilya, Türkiye ve İran’ın anlaşma imzalandığını anımsattı. Uranyumda bir takas muamelesi yapılması ve bu takas muamelesinin Amerika’nın endişelerini ortadan kaldıracağının düşünüldüğünü vurgulayan Demirel, fakat bunun Amerika’nın endişelerini ortadan kaldırmadığının altını çizdi. Takas anlaşmasının ABD ve Türkiye’yi zor durumda bıraktığına değinen Demirel, “Bugün attığı adımı yarın yalamak durumunda kalırsa, Türkiye’nin prestiji sarsılır. Çekimser kalabilirdi. Çekimser kalması da, bu kadar eleştiri getirmese bile, bir miktar eleştiri getirirdi” dedi.

Yargı ve asker çok hırpalandı
Terörle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin elinden geleni yaptığını belirten Demirel, ancak güvenlik kuvvetlerinin çok zedelendiğini ifade etti. Demirel, “Özelikle silahlı kuvvetler üzerindeki Ergenekon hadisesi dolayısıyla yapılan tartışmaların, muvazzaf olan görev başında bulunan generallerin dahi sorgu suale tabi tutulabilmesi ve bir Ordu Komutanı ki, bu Ordu Komutanı o bölgede görev yapıyor, bir Ordu Komutanı’nın mahkemelere götürülebilmesi falan, bunları çok zedelemiştir. ’Efendim ne yapalım, suç varsa dokunmayalım mı?’değildir mesele. Meseleye doğru bir yaklaşım tarzı olmalıydı. Devletin çok önemli iki organı, gerek yargı organı gerekse askeri çok hırpalanmıştır” diye konuştu.

Dikkat edilmesi gerekenler
Demirel dikkat edilmesi gereken üç hassas konu hakkında yeniden uyardı. Daha önce bu konuyu dile getirdiğini anımsatan Demirel, üç hassas başlığı şöyle sıraladı: “Gelin ’halkı bölmeyin’bir. İkincisi, bu çeşit hadiseleri hoş görmeyin, cesaret vermeyin. Üçüncüsü, devletin görev yapan kurumlarını görev yapamaz hale getirmeyin.”

Devlete saygı azaldı
Diyarbakır’da Şeyh Sait’i anma töreni düzenlenmesi, Güneydoğu’da BDP kökenli bazı belediyelerin yöresel özerklikten söz etmeye başlaması ve Kırmızı Kitap da denilen “Milli Güvenlik ve Siyaset Belgesi” nde iç tehdit unsurlarının tanımına ilişkin değişiklik çalışması yapıldığının ortaya çıkmasına yönelik gelişmelerin anımsatılması üzerine Demirel, “Devlet zaafa uğramıştır” değerlendirmesinde bulundu. Demirel, “Diyarbakır’da meydana gelen olayın, devlete karşı isyan etmiş, o gün için o isyan bastırılmış ve isyan ettiği için de asılmış bir kişinin kahraman olarak sokaklarda teşhir edilmesi, daha sonra da özerklik vs. gibi lafların edildiği birtakım toplantıların yapılmış olması, benim ifade etmek istediğim şeylerdi. Zaafa uğramıştır devlet ve bu devlete karşı olan saygıyı da azaltmıştır. Türkiye’nin birliğine sadakatle bağlı olan insanların, herhalde Diyarbakır’da olanlardan memnun olduğunu kimse söyleyemez. Bunların yeni iç kanamalar, yeni iç üzüntüler, yeni hırçınlıklar meydana getirmesinden endişe ederim. Yani bir telaş uyandırmaması mümkün değildir” diye konuştu.

Mesele bu kadar basit değil
Demirel, bir soru üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, kontrolsüz nükleer çalışmaları nedeniyle İran’a uygulanacak yaptırımlara ilişkin oylamada, batıya ve ABD başta olmak üzere tüm daimi üyelere karşı, Brezilya ile birlikte “Hayır” oyu kullanılmasının, Türkiye-ABD stratejik ortaklığına zarar verdiği, hatta bitirdiği yorumlarını değerlendirdi. Türkiye’nin öncelikle güvenilir ve barışa hizmet eden bir bölge devleti olduğunu vurgulayan Demirel, meselenin basit bir mesele olmadığının, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin dış politikadaki tutum ve davranışı ile çok yakından ilgili olduğunun altını çizdi. Birleşmiş Milletler’de kullanılan oy hikayesi bence, Türkiye’nin İran ve Amerika arasındaki münasebetlerin düzelmesine yardım edeyim derken, ters netice çıkmasının sonucu olduğunu ileri süren Demirel, “Bence buna kimsenin darılıp gücenmemesi lazım. Türkiye başka türlü hareket edemezdi” dedi.
Hala siyaset üstüyüm
Demirel, Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un, “9’uncu Cumhurbaşkanı Demirel Demokrat Parti’nin bir sonraki Kongresine katılacak” sözlerinin hatırlatılarak, tekrar siyasi arenaya mı ineceğinin sorulması üzerine, hala siyaset üstü olduğunu söyledi.