Çiçek: 'Bu plan değil, pilavdır'
'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' iddialarıyla ilgili olarak haklarında dava açılan ve aralarında Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek'in de bulunduğu 7 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması başladı. Savunmasında 'Bu plan değil, pilavdır. İftiradır' diyen Çiçek, 'Birileri benden onur intiharı beklemesi
" İrtica ile Mücadele Eylem Planı " iddialarıyla ilgili olarak haklarında dava açılan ve aralarında Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek ' in de bulunduğu 7 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması başladı . Savunmasında " Bu plan değil , pilavdır . İftiradır " diyen Çiçek , " Birileri benden onur intiharı beklemesin . Benim çok sevdiğim eşim , çocuklarım ve yakınlarım var . Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var " dedi . Mahkeme başkanı Köksal Şengün tarafından sanık kürsüsüne çağrılan Dursun Çiçek savunmasına “Herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum . Bu süreçle ilgili sadece ve sadece gerçekleri söyleyeceğime kutsal kitabımız , şerefim ve haysiyetim üzerine yemin ederim " diyerek başladı .
Ailesi ve özgeçmişiyle ilgili bilgiler veren Albay Çiçek , annesinin 6 yıldır kanser tedavisi gördüğünü belirterek . “Annemin bu durumdan haberi yok . Kendisine yurt dışında olduğumu söyledik " dedi .
" Kargalar bile güler "
Bir albayın bu planı hazırlayıp altına imza atmış olmasına kargaların bile güleceğini söyleyen Albay Çiçek , “Bu plan askeri terminolojiye uygun değildir . Planda AKP ve Fettullah Gülen ile ilgili iddialar dedikodudur . Biz de elhamdülillah Müslümanız . Bunarı bir kurmay albay söyledi diyenlerin anlını karışlarım " dedi .
Bu planın sadece bir albayın imzasıyla hazırlanamayacağını dile getiren Çiçek , “Emir komuta zinciri içerisinde Genel Kurmay Başkanının dahi imzası olur . Genelkurmay emriyle yazılmayan numarası imzası bulunmayan bir belge olabilir mi? Bu plan değil pilavdır . İftiradır " diye konuştu .
“Bu mu vicdan? "
Savunmasında zaman zaman sinirlendiği görülen Dursun Çiçek soruşturmayı yürüten savcıları da sert sözlerle eleştirdi . Çiçek , “TSK bin yıllık bir kurumdur . Onu bir çete gibi suçlayamazsınız . 30 Haziran’da ifade verdim . 1 Temmuz’da serbest bırakıldım . 1 Temmuz’da savcıyı şikayet ettim . İki sefer müşteki sıfatıyla ifade verdim . Bu savcı hakkında 13 suç tespit edilmiş . Adalet Bakanlığı’na şikayet ediyoruz . Beyefendi hala devam ediyor . Hala hakkımızda iddianame hazırlıyor . Bu mu hukuk? Bu mu vicdan? " diye konuştu . Çiçek , “Bu plan değil yargısız infaz ve iftira belgesi . Bana çektirilenlerin hesabını soracağım " diye konuştu .
" Taklit edilebilen bir imza "
Çiçek , sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şeyin imzası olduğunu belirterek , " Çünkü taklit edilebilen bir imza . Ben imza özürlüyüm . En zayıf noktam bu . Ben de bunu kabul ediyorum . İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay " dedi .
Çiçek , bir yıldır her hareketinin izlendiğini ve iddianamede 70 ' e yakın telefon görüşmesi kaydının bulunduğunu söyledi .
Kayıtlarda suç işlediğine dair en küçük bir kelimesi olmadığını vurgulayan Çiçek , " Bu kayıtlar , özel hayatın gizliliğinin ve iletişim hakkının ihlali anlamına geliyor . Eğer gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacak kayıtlar ise iddianameden çıkarılmasını talep ediyorum " dedi .
Savcının sadece suçladığını ve herhangi bir araştırmaya girmeden bir iddianame hazırladığını ileri süren Çiçek , şunları söyledi : " Sayfalar dolusu lehte delil var . Ama bunları dikkate almıyor , çünkü tertip bozulacak . İftiralarla iddianame hazırlayan , TSK ' ya hakaret eden , yasalara aykırı davranan bir savcıyla karşı karşıyayız . Adalet Bakanlığı tarafından savcının 13 suç işlediği tespit edildi . Buna rağmen , hala savcı görevi başında . Bu nedenle suç duyurusunda bulunulmasını arz ediyoruz . Diğer girişimlerimizi yapıyoruz zaten . Savcı , Cumhuriyet savcısı mı , soruşturma savcısı mı , yoksa senaryo savcısı mı , bunu bilmek istiyoruz . Benim terör örgütü üyesi olduğumdan şüphe ediyormuş , tahminde bulunuyormuş . Ama delil yok , harıl harıl delil arıyor . Tutarsız bir savcıyla uğraşmak zorunda kalıyorum . "
Çiçek , Türkiye ' nin hukuk devleti olduğunu , masum bir insanın tutuklandığını ve bunun Türkiye ' ye yakışmadığını kaydetti .
Terörist başı Abdullah Öcalan ' la aynı maddeden yargılandığını ifade eden Çiçek , savunmasını şöyle sürdürdü : " Peki ne suç işledik , ne yaptık? İftiraya uğrayan bir insan yargılanıyor . Delilsiz değerlendirme yapılıyor . Şartlar eşit değil . O savcı , ben sanık . Biz gerçekleri ortaya koyuyoruz , ama onun dediği oluyor . Bir senedir mağdur ediliyorum . Savcı o kadar ileri gitti ki , 33 erin şehit edilmesiyle ilgili belge ve evrakları istiyor . Bana bir suç yüklemesi lazım ya . Bunların hesabını hukuken soracağım . Davayla ilgili olmayan birçok şeyi aralara serpiştiriyor . Beni terör örgütü üyesi yapacak ya . Sahte belgeler , komplolar , gizli tanıklar , adaleti kemiriyor , bitiriyor . İlk defa böyle bir savcı görüyorum . Biz delil koyuyoruz , elinin tersiyle atıyor . Ama gizli tanık ya da ihbar mektuplarına çarşaf çarşaf yer veriyor . Savcı tertibin bir parçası . Savcı , hukuk anlamında olayı kan davasına çeviriyor . "
" İntihat etmemi kimse beklemesin "
Çiçek , 63 gündür tutuklu bulunduğunu ve adalete güvendiğini belirterek , " Cezaevinde yanımda bulunanlara , ' Adalete güvenin ' diyorum . Ama bana 2 ' ye 1 tutuklu kalacaksın demelerinden zül duyuyorum . Ben de birileri gibi onur intiharı mı yapayım? Bunu benden kimse beklemesin " diye konuştu .
Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı , eniştesinin de imam olduğunu aktaran Çiçek , " Biz Cumhuriyet çocuğuyuz . Biz kimsenin yaşam tarzıyla ilgilenmiyoruz , herkese saygı gösteriyoruz . Cuntaymış , darbeymiş . . . Başka kapıya , başka kapıya " dedi .
Genelkurmay Başkanlığında , Yargıtay ' da , her yerde hesap vermeye hazır ve alnının açık olduğunu vurgulayan Çiçek , Dursun Çiçek vakasının Türk yargı sistemine kara leke olarak geçeceğini savundu .
Görevinin başında olması gerekirken cezaevinde olduğunu dile getiren Çiçek , " Gençler şehit olurken , biz burada atılan iftiraları temizlemeye çalışıyoruz . Bırakın işimizi yapalım . Bir saldırı olduğunda vicdan azabı duyarım . Askerleri , subayları sıfırlamaya çalışıyorlar " şeklinde konuştu .
Yalan makinesine bağlanmak
Çiçek , evrak ve belge niteliği olmayan , tarihi ve gönderildiği makamı içermeyen , içerik ve format olarak yetersiz , sahte ve taklit imzalı olduğu yasal delillerle kesinleşen 3 maddelik sahte bir plan ile tutuklandığını savunarak , bu plan ile cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ' nin görevini yapmasını engellemenin mümkün olmadığını söyledi .
" Bundan sonra mağdur olmamak için vicdanınıza sığınıyorum " diyen Çiçek , şunları söyledi : " Sahte plan üzerindeki taklit imzanın bana ait olmadığına yüce mahkeme heyetini ve iddia makamını nasıl ikna edebilirim diye bir yıldır düşünüyorum . Yemin etmek , kutsal kitaba el basmak , yalan makinesine bağlanmak . . . Her şeye açığım . Ne yapmalıyım? Birileri benden onur intiharı beklemesin . Benim çok sevdiğim eşim , çocuklarım ve yakınlarım var . Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var . Ben inancı gereği sonuna kadar mücadele azim ve kararlılığında olan bir insanım . "
Bu davanın Yargıtay ' daki İlhan Cihaner davasıyla birleştirilmesi gerektiğini ifade eden Çiçek , kendisi ve oğlu hakkındaki iftiraların , özel hayatın gizliliğini ihlal eden dinleme kayıtlarının iddianameden çıkarılmasını istedi .
Çiçek , gizli tanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ederek , soruşturma savcıları hakkında da TSK ' yı alenen aşağılama ve iftira gibi nedenlerle suç duyurusu yapılması talebinde bulundu .
Adalete güvendiği esas noktanın , yargıçların hukuka , kanuna ve vicdanına göre karar vermesi olduğunu ifade eden Çiçek , " Hakkımdaki hukuk ve vicdan dışı iddialara rağmen hukuk ve adaletin gereğinin yapılmasını bekleyen onurlu ve şerefli bir baba , bir eş , bir subay , kardeşiniz olarak hakkımda Anayasa ' nın 19 . maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanmasını ve tahliye kararı verilmesini istiyorum " diye konuştu .
Çiçek ' in savunmasını yaklaşık 3 , 5 saatte tamamlamasının ardından , Mahkeme Heyeti Başkanı tarafından daha önce alınan ifadeleri okundu .
Çapraz sorgu
Kurmay Albay Dursun Çiçek daha sonra çapraz sorgusunda savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın ' ın sorularını yanıtladı .
İstanbul 13 . Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada , Çiçek ' in daha önce alınan ifadelerinin okunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi .
Savcı Pekgüzel ' in , " Sahte olduğunu iddia ettiğiniz belgenin fotokopisi , hiç tanımadığınızı söylediğiniz sanık avukat Serdar Öztürk ' ün bürosunda bulundu . Belge ve Serdar Öztürk ile ilgili ne gibi hukuku işlemler yaptınız " sorusuna Çiçek , " Belgeyi hazırlayanlar hakkında askeri savcılara ve soruşturma savcısına suç duyurusunda bulundum " yanıtını verdi .
Çiçek , belgeden haberi olmadığını ve görmediğini söylediği için sanık emekli subay Serdar Öztürk hakkında herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını ifade etti .
Pekgüzel ' in , imzasını neden değiştirdiği yönündeki sorusuna karşılık Çiçek , " Sahte belge yayınlandıktan sonra imzam taklit edilebilir düşüncesiyle güvenlik derecesini geliştirmek gereği duydum . Taklidini zorlaştırmak için yaptım . Her ay farklı renkli kalemler kullandım . Aynı duruma düşmemek için yeni tedbirler aldım " diye konuştu .
Çiçek , belgenin yayınlandığı 12 Haziran 2009 tarihi itibariyle soruşturmanın başladığını , evrak dolapları ve bilgisayarların açılmadığını , Genelkurmay Bilgi Destek Dairesinde herhangi bir imha işlemi yapılmadığını söyledi .
Savcının , " Hasmınız var mı? " sorusuna Çiçek , " Ben insanları seven , bilgi ve sevginin paylaşıldıkça artacağını düşünenlerdenim . Bu nedenle hasmım yok " yanıtını verdi .
Pekgüzel ' in , " Erzincan ' a hiç gitmediğinizi söylediniz . Erzurum ' daki dosyadaki sanıklardan tanıdığınız var mı? " sorusunu , " Tanıdığım yok " şeklinde yanıtlayan Çiçek , " 2003 ' te bir tatil dönüşü Erzincan ' da ordu evi bahçesinde mola verdik . Ondan sonra hiç yolum düşmedi " dedi .
Evi ve arabasının ne zaman arandığı ve özel bir bilgisayarı olup olmadığı sorulan Çiçek , " Olaydan 5 gün sonra arama yapıldı . 5 saat sürdü . 15 gün sonra , sahte belgeyle ilgili olarak bir bulgunun , delilin olmadığına dair tutanak verildi . Kendime ait özel bir bilgisayarım yok . Ancak iş yerinde maillerime bakamadığım için , evde kızımın bilgisayarında maillerime bakıyordum " şeklinde konuştu .
Çiçek , tutuklu sanık Ufuk Akkaya ' yı da hiç tanımadığını belirterek , Akkaya ' ya herhangi bir bilgi aktarmasının da söz konusu olmadığını söyledi .
Ara kararlar
Mahkeme heyeti tarafından alınan ara karalar , üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı .
Buna göre , Çiçek ' in taleplerinin savunması alındıktan sonra değerlendirilmesine karar veren mahkeme heyeti , sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek , duruşmayı 5 Temmuz Pazartesi gününe erteledi .
Ancak , Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün , tutuklu sanıklar Dursun Çiçek , Serdar Öztürk , Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya ' nın , " isnat olunan suçların vasıf ve mahiyeti , dosyaya yansıyan delil durumları , isnat olunan suçun vasfının değişme ihtimali , sanıkların sosyal konumları , sabit ikametgah sahibi olmaları , kaçma ve saklanma şüpheleri bulunmaması , delillerin bu aşamada saklanması ve yok edilmesi yönünde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmamasını " gerekçe göstererek , tahliye edilmeleri yönünde karşı oy kullandı .
Şengün , Çiçek ' in ayrıca , savunmasındaki anlatımları da dikkate alındığında tahliye edilmesi gerektiğini belirtti .
CNN Türk
Ailesi ve özgeçmişiyle ilgili bilgiler veren Albay Çiçek , annesinin 6 yıldır kanser tedavisi gördüğünü belirterek . “Annemin bu durumdan haberi yok . Kendisine yurt dışında olduğumu söyledik " dedi .
" Kargalar bile güler "
Bir albayın bu planı hazırlayıp altına imza atmış olmasına kargaların bile güleceğini söyleyen Albay Çiçek , “Bu plan askeri terminolojiye uygun değildir . Planda AKP ve Fettullah Gülen ile ilgili iddialar dedikodudur . Biz de elhamdülillah Müslümanız . Bunarı bir kurmay albay söyledi diyenlerin anlını karışlarım " dedi .
Bu planın sadece bir albayın imzasıyla hazırlanamayacağını dile getiren Çiçek , “Emir komuta zinciri içerisinde Genel Kurmay Başkanının dahi imzası olur . Genelkurmay emriyle yazılmayan numarası imzası bulunmayan bir belge olabilir mi? Bu plan değil pilavdır . İftiradır " diye konuştu .
“Bu mu vicdan? "
Savunmasında zaman zaman sinirlendiği görülen Dursun Çiçek soruşturmayı yürüten savcıları da sert sözlerle eleştirdi . Çiçek , “TSK bin yıllık bir kurumdur . Onu bir çete gibi suçlayamazsınız . 30 Haziran’da ifade verdim . 1 Temmuz’da serbest bırakıldım . 1 Temmuz’da savcıyı şikayet ettim . İki sefer müşteki sıfatıyla ifade verdim . Bu savcı hakkında 13 suç tespit edilmiş . Adalet Bakanlığı’na şikayet ediyoruz . Beyefendi hala devam ediyor . Hala hakkımızda iddianame hazırlıyor . Bu mu hukuk? Bu mu vicdan? " diye konuştu . Çiçek , “Bu plan değil yargısız infaz ve iftira belgesi . Bana çektirilenlerin hesabını soracağım " diye konuştu .
" Taklit edilebilen bir imza "
Çiçek , sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şeyin imzası olduğunu belirterek , " Çünkü taklit edilebilen bir imza . Ben imza özürlüyüm . En zayıf noktam bu . Ben de bunu kabul ediyorum . İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay " dedi .
Çiçek , bir yıldır her hareketinin izlendiğini ve iddianamede 70 ' e yakın telefon görüşmesi kaydının bulunduğunu söyledi .
Kayıtlarda suç işlediğine dair en küçük bir kelimesi olmadığını vurgulayan Çiçek , " Bu kayıtlar , özel hayatın gizliliğinin ve iletişim hakkının ihlali anlamına geliyor . Eğer gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacak kayıtlar ise iddianameden çıkarılmasını talep ediyorum " dedi .
Savcının sadece suçladığını ve herhangi bir araştırmaya girmeden bir iddianame hazırladığını ileri süren Çiçek , şunları söyledi : " Sayfalar dolusu lehte delil var . Ama bunları dikkate almıyor , çünkü tertip bozulacak . İftiralarla iddianame hazırlayan , TSK ' ya hakaret eden , yasalara aykırı davranan bir savcıyla karşı karşıyayız . Adalet Bakanlığı tarafından savcının 13 suç işlediği tespit edildi . Buna rağmen , hala savcı görevi başında . Bu nedenle suç duyurusunda bulunulmasını arz ediyoruz . Diğer girişimlerimizi yapıyoruz zaten . Savcı , Cumhuriyet savcısı mı , soruşturma savcısı mı , yoksa senaryo savcısı mı , bunu bilmek istiyoruz . Benim terör örgütü üyesi olduğumdan şüphe ediyormuş , tahminde bulunuyormuş . Ama delil yok , harıl harıl delil arıyor . Tutarsız bir savcıyla uğraşmak zorunda kalıyorum . "
Çiçek , Türkiye ' nin hukuk devleti olduğunu , masum bir insanın tutuklandığını ve bunun Türkiye ' ye yakışmadığını kaydetti .
Terörist başı Abdullah Öcalan ' la aynı maddeden yargılandığını ifade eden Çiçek , savunmasını şöyle sürdürdü : " Peki ne suç işledik , ne yaptık? İftiraya uğrayan bir insan yargılanıyor . Delilsiz değerlendirme yapılıyor . Şartlar eşit değil . O savcı , ben sanık . Biz gerçekleri ortaya koyuyoruz , ama onun dediği oluyor . Bir senedir mağdur ediliyorum . Savcı o kadar ileri gitti ki , 33 erin şehit edilmesiyle ilgili belge ve evrakları istiyor . Bana bir suç yüklemesi lazım ya . Bunların hesabını hukuken soracağım . Davayla ilgili olmayan birçok şeyi aralara serpiştiriyor . Beni terör örgütü üyesi yapacak ya . Sahte belgeler , komplolar , gizli tanıklar , adaleti kemiriyor , bitiriyor . İlk defa böyle bir savcı görüyorum . Biz delil koyuyoruz , elinin tersiyle atıyor . Ama gizli tanık ya da ihbar mektuplarına çarşaf çarşaf yer veriyor . Savcı tertibin bir parçası . Savcı , hukuk anlamında olayı kan davasına çeviriyor . "
" İntihat etmemi kimse beklemesin "
Çiçek , 63 gündür tutuklu bulunduğunu ve adalete güvendiğini belirterek , " Cezaevinde yanımda bulunanlara , ' Adalete güvenin ' diyorum . Ama bana 2 ' ye 1 tutuklu kalacaksın demelerinden zül duyuyorum . Ben de birileri gibi onur intiharı mı yapayım? Bunu benden kimse beklemesin " diye konuştu .
Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı , eniştesinin de imam olduğunu aktaran Çiçek , " Biz Cumhuriyet çocuğuyuz . Biz kimsenin yaşam tarzıyla ilgilenmiyoruz , herkese saygı gösteriyoruz . Cuntaymış , darbeymiş . . . Başka kapıya , başka kapıya " dedi .
Genelkurmay Başkanlığında , Yargıtay ' da , her yerde hesap vermeye hazır ve alnının açık olduğunu vurgulayan Çiçek , Dursun Çiçek vakasının Türk yargı sistemine kara leke olarak geçeceğini savundu .
Görevinin başında olması gerekirken cezaevinde olduğunu dile getiren Çiçek , " Gençler şehit olurken , biz burada atılan iftiraları temizlemeye çalışıyoruz . Bırakın işimizi yapalım . Bir saldırı olduğunda vicdan azabı duyarım . Askerleri , subayları sıfırlamaya çalışıyorlar " şeklinde konuştu .
Yalan makinesine bağlanmak
Çiçek , evrak ve belge niteliği olmayan , tarihi ve gönderildiği makamı içermeyen , içerik ve format olarak yetersiz , sahte ve taklit imzalı olduğu yasal delillerle kesinleşen 3 maddelik sahte bir plan ile tutuklandığını savunarak , bu plan ile cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ' nin görevini yapmasını engellemenin mümkün olmadığını söyledi .
" Bundan sonra mağdur olmamak için vicdanınıza sığınıyorum " diyen Çiçek , şunları söyledi : " Sahte plan üzerindeki taklit imzanın bana ait olmadığına yüce mahkeme heyetini ve iddia makamını nasıl ikna edebilirim diye bir yıldır düşünüyorum . Yemin etmek , kutsal kitaba el basmak , yalan makinesine bağlanmak . . . Her şeye açığım . Ne yapmalıyım? Birileri benden onur intiharı beklemesin . Benim çok sevdiğim eşim , çocuklarım ve yakınlarım var . Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var . Ben inancı gereği sonuna kadar mücadele azim ve kararlılığında olan bir insanım . "
Bu davanın Yargıtay ' daki İlhan Cihaner davasıyla birleştirilmesi gerektiğini ifade eden Çiçek , kendisi ve oğlu hakkındaki iftiraların , özel hayatın gizliliğini ihlal eden dinleme kayıtlarının iddianameden çıkarılmasını istedi .
Çiçek , gizli tanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ederek , soruşturma savcıları hakkında da TSK ' yı alenen aşağılama ve iftira gibi nedenlerle suç duyurusu yapılması talebinde bulundu .
Adalete güvendiği esas noktanın , yargıçların hukuka , kanuna ve vicdanına göre karar vermesi olduğunu ifade eden Çiçek , " Hakkımdaki hukuk ve vicdan dışı iddialara rağmen hukuk ve adaletin gereğinin yapılmasını bekleyen onurlu ve şerefli bir baba , bir eş , bir subay , kardeşiniz olarak hakkımda Anayasa ' nın 19 . maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanmasını ve tahliye kararı verilmesini istiyorum " diye konuştu .
Çiçek ' in savunmasını yaklaşık 3 , 5 saatte tamamlamasının ardından , Mahkeme Heyeti Başkanı tarafından daha önce alınan ifadeleri okundu .
Çapraz sorgu
Kurmay Albay Dursun Çiçek daha sonra çapraz sorgusunda savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın ' ın sorularını yanıtladı .
İstanbul 13 . Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada , Çiçek ' in daha önce alınan ifadelerinin okunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi .
Savcı Pekgüzel ' in , " Sahte olduğunu iddia ettiğiniz belgenin fotokopisi , hiç tanımadığınızı söylediğiniz sanık avukat Serdar Öztürk ' ün bürosunda bulundu . Belge ve Serdar Öztürk ile ilgili ne gibi hukuku işlemler yaptınız " sorusuna Çiçek , " Belgeyi hazırlayanlar hakkında askeri savcılara ve soruşturma savcısına suç duyurusunda bulundum " yanıtını verdi .
Çiçek , belgeden haberi olmadığını ve görmediğini söylediği için sanık emekli subay Serdar Öztürk hakkında herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını ifade etti .
Pekgüzel ' in , imzasını neden değiştirdiği yönündeki sorusuna karşılık Çiçek , " Sahte belge yayınlandıktan sonra imzam taklit edilebilir düşüncesiyle güvenlik derecesini geliştirmek gereği duydum . Taklidini zorlaştırmak için yaptım . Her ay farklı renkli kalemler kullandım . Aynı duruma düşmemek için yeni tedbirler aldım " diye konuştu .
Çiçek , belgenin yayınlandığı 12 Haziran 2009 tarihi itibariyle soruşturmanın başladığını , evrak dolapları ve bilgisayarların açılmadığını , Genelkurmay Bilgi Destek Dairesinde herhangi bir imha işlemi yapılmadığını söyledi .
Savcının , " Hasmınız var mı? " sorusuna Çiçek , " Ben insanları seven , bilgi ve sevginin paylaşıldıkça artacağını düşünenlerdenim . Bu nedenle hasmım yok " yanıtını verdi .
Pekgüzel ' in , " Erzincan ' a hiç gitmediğinizi söylediniz . Erzurum ' daki dosyadaki sanıklardan tanıdığınız var mı? " sorusunu , " Tanıdığım yok " şeklinde yanıtlayan Çiçek , " 2003 ' te bir tatil dönüşü Erzincan ' da ordu evi bahçesinde mola verdik . Ondan sonra hiç yolum düşmedi " dedi .
Evi ve arabasının ne zaman arandığı ve özel bir bilgisayarı olup olmadığı sorulan Çiçek , " Olaydan 5 gün sonra arama yapıldı . 5 saat sürdü . 15 gün sonra , sahte belgeyle ilgili olarak bir bulgunun , delilin olmadığına dair tutanak verildi . Kendime ait özel bir bilgisayarım yok . Ancak iş yerinde maillerime bakamadığım için , evde kızımın bilgisayarında maillerime bakıyordum " şeklinde konuştu .
Çiçek , tutuklu sanık Ufuk Akkaya ' yı da hiç tanımadığını belirterek , Akkaya ' ya herhangi bir bilgi aktarmasının da söz konusu olmadığını söyledi .
Ara kararlar
Mahkeme heyeti tarafından alınan ara karalar , üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı .
Buna göre , Çiçek ' in taleplerinin savunması alındıktan sonra değerlendirilmesine karar veren mahkeme heyeti , sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek , duruşmayı 5 Temmuz Pazartesi gününe erteledi .
Ancak , Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün , tutuklu sanıklar Dursun Çiçek , Serdar Öztürk , Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya ' nın , " isnat olunan suçların vasıf ve mahiyeti , dosyaya yansıyan delil durumları , isnat olunan suçun vasfının değişme ihtimali , sanıkların sosyal konumları , sabit ikametgah sahibi olmaları , kaçma ve saklanma şüpheleri bulunmaması , delillerin bu aşamada saklanması ve yok edilmesi yönünde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmamasını " gerekçe göstererek , tahliye edilmeleri yönünde karşı oy kullandı .
Şengün , Çiçek ' in ayrıca , savunmasındaki anlatımları da dikkate alındığında tahliye edilmesi gerektiğini belirtti .
CNN Türk