Erdoğan kadınlara açılımı anlattı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle İstanbul'da bir araya geldi. Erdoğan 'Çocukları şehitleri istismar edenlere karşı süreci devam ettiriyoruz. Bu işi çözmekten başka çaremiz yok. Bir ve beraber olmaktan başka alternatifimiz yok' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle İstanbul'da bir araya geldi. Erdoğan "Çocukları şehitleri istismar edenlere karşı süreci devam ettiriyoruz. Bu işi çözmekten başka çaremiz yok. Bir ve beraber olmaktan başka alternatifimiz yok" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Demokratik açılım süreci ve Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" kapsamında, sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde, bir araya geldi.

Buradaki konuşmasına davete gelenlere teşekkür ederek başlayan Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nin bu salonunda bir süredir toplumun çeşitli kesimleriyle son derece verimli toplantılar gerçekleştirdiklerini söyledi.

Erdoğan, gerçekleştirdikleri bu toplantıların zaman zaman eleştirilere maruz kaldığını vurgulayan Erdoğan, siyasetçilerden, medyadan veya diğer farklı kesimlerden bazılarının bu buluşmaları hafife alan, çok farklı dalga geçenler olduğunu ifade etti.

Ben bu eleştiriler üzerinde durmayacağını kaydeden Erdoğan, daveti kabul edenlerden birçok kişiden, "İlk kez bir Hükümet bizi muhatap alıyor, ilk kez bir başbakan bizim görüşlerimizi dinliyor, devlet ilk kez bizim halimizi, hatırımızı soruyor, sorunlarımıza kulak veriyor" şeklinde son derece olumlu tepkiler aldıklarını vurguladı.

Recep Tayyip Erdoğan, tribünleri coşturan, yüzbinlerce taraftarı arkasından sürükleyen spor adamlarının da elbette ülkeyi ilgilendiren önemli sorunlarla ilgili kanaatleri, görüşleri bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Nice isimler sakıncalı görüldü"

"Bizim toplumumuz çok hızlı değişiyor ve yeniliklere çok hızlı uyum sağlıyor. Bilimin, teknolojinin hızla ilerlediği, küreselleşmenin yadsınamaz bir gerçeğe dönüştüğü, dünyanın hızlı değişim yaşadığı bir ortamda, inanın, bizim halkımız da bu değişimi gayet iyi görüyor, hissediyor ve bu değişime hızla ayak uyduruyor. Toplum böylesine değişirken siyasetçinin siyasal iletişim stratejilerinin değişmemesi asla kabul edilemez. Türkiye'de gerek siyaset kurumu, gerekse yerleşik medyanın büyük bir bölümü dünyadaki, ülkedeki, bu toplumdaki değişimi iyi okuyamadığı için yıllarca köhnemiş statükoyu savundu durdu, mevcudu korumayı başarı olarak gördü. 30 yıl, 40 yıl, 50 yıl önceki korkularla, tehditlerle, tehdit algılarıyla tereddütlerle bugünü de yarını da inşa edemeyiz.

Bu ülkede nice isimler sakıncalı görüldü, sakıncalı ilan edildi. Milletin gönlünde yer tutan bu isimleri, beğeniriz beğenmeyiz siyaset kurumu da yerleşik medya da görmek istemedi. Siyaset kurumu ve medya, toplumun da dünyanın da çok gerisinde kaldı. Nice sorunlar mayınlı arazi olarak görüldü. Zaman zaman bizler de bu bu mayınlı arazilere düştük. Kimse o sorunların yanına yaklaşmadı. Milleti bizar eden, milleti ciddi şekilde olumsuz etkileyen o sorunların üzerine gidilmedi, tersine sorunların üzeri örtüldü. Öyle ki bu ülkede yıllar boyunca nice kavramlar, nice kelimeler tabulaştırıldı hatta düpedüz yasak ilan edildi. Bunlar özgürce yazılamadı çizilemedi eleştirilemedi."

"Tabuları yıkmanın mücadelesini verdik"

Başbakan Erdoğan, bugün, siyasetçilerin, bürokrasinin, medyanın dokunmaya, yazmaya, konuşmaya cesaret edemediği bir çok kavramın, birçok ismin ve birçok sorunun, köy kahvelerinde, mahalle kahvelerinde, samimi sohbetlerde hiç sakıncasız, hiç tereddütsüz konuştuğunu söyledi.

Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu: "İşte Hükümet olarak biz, bu tabuları yıkmanın bu yasakları kaldırmanın mücadelesini verdik ve veriyoruz. Bu ülkede doğruyu, hakikati bulmak için, milletimizin sıkıntılarını hafifletmek için konuşulmayan konuşulsun, yazılmayan yazılsın, eleştirilmeyen eleştirilsin istiyoruz. Her sorunu masaya yatıralım, her meseleyi konuşalım, tartışalım, müzakere edelim, istişare edelim istiyoruz. Her insanın bir fikri olduğuna, bu fikrin de son derece değerli olduğuna inanıyor ve ulaşabildiğimiz, görüşebildiğimiz herkese ulaşıp, görüşlerini, eleştirilerini, katkılarını almak istiyoruz. Çünkü inanıyoruz ki insan kutsaldır, insanın hakları, özgürlükleri, fikirleri, değerleri de kutsaldır."

Sakine Ana örneği

Erdoğan, Diyarbakırlı Sakine Arat'ın hayat hikayesine dikkati çekti. Erdoğan, Arat'ın, 18 yaşında evlendirildiğini, üç oğlunu terör örgütüne kaptırdığını ve bir kızının ağabeylerinin acısına dayanamayarak kendi canına kıydığını, bir başka oğlunun da trafik kazasında hayatını kaybettiğini anlattı.

Erdoğan, Diyarbakırlı Sakine Ana'nın, "Biz yüzyıllardır birlikte yaşıyoruz. Birbirimizden kız aldık, kız verdik. Aynı kanı taşıyoruz. Bir Kürt annesiyim ama bir şehit haberi duyduğumda yüreğim parçalanıyor. Askerler de bizim evlatlarımız. Bu ülkeyi yöneten küçük büyük herkese sesleniyorum; 'evladınız gözünüzün önünde öldürülürse ne yaparsınız?' dediğini ifade ederek, bu soruyu herkesin kendisine sorması gerektiğini dile getirdi.

Diğer yandan, asker oğlunu Diyarbakır'ın Lice ilçesinde şehit veren Bitlisli Matlube Güngör'ün de sözlerine atıfta bulunan Erdoğan, Güngör'ün "Hepimiz kardeşiz. Allah hiç kimseye bu acıyı yaşatmasın. Bizim canımız, ciğerimiz yandı, başkalarınınki yanmasın. Her türlü fedakarlığa katlandım, çok zaman aç kaldım, açıkta kaldım. Daha gençliğinin baharında oğlumu vatani görevini yapması için askere gönderdim. Onu Lice'de şehit ettiler. oğlumun bana bir daha anne diyemeyecek olması beni kahrediyor. Ama bir şehit annesi olmaktan da gurur duyuyorum..." dediğini söyledi.

Demokratik açılımla ilgili partisinin Grup Toplantısında ifade ettiği duyguları yineleyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Anneliğin siyaseti yoktur, anneliğin ideolojisi yoktur, anneliğin sağcılığı, solculuğu yoktur. Biz erkekler, empati kurmakta güçlük çekebiliriz ama siz hanımefendilerin, ülkemin kadınlarının, ülkemin annelerinin yüreklerindeki sızıyı, kalplerindeki acıyı en sıcak şekilde hissettiğinizi biliyorum. Gencecik evladını yitiren bir babanın acısı, evet büyüktür ama yüreğinden bir parçayı kaybeden, canından can giden bir annenin tarifi mümkün olmayan acısı çok daha büyüktür. Elini yüreğine koymuş, boynunu yana eğmiş, dağ gibi olduğu yere çökmüş bir kadının ağıtlarını bastıracak hiçbir siyasi söz, hiçbir etkili söz yoktur."

Kadınların gücü

Recep Tayyip Erdoğan, 3 çocuğunu teröre kaptırmış Sakine Hanım'ın Diyarbakır'dan "Gelin kucaklaşalım" diye seslendiğini, evladını vatanına şehit vermiş Matlube hanımın, o büyük acıya rağmen "vatan sağ olsun" dediğini ifade ederek, onların yüreklerindeki sızı kadar yüreklerindeki cesaretin de kahramanlığın da en az o kadar büyük olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, "Ben bu sorunun, bu sorunun en büyük mağduru, en büyük mazlumu kadınlar inisiyatif yüklendiğinde daha kolay ve daha hızlı çözüleceğine yürekten inanıyorum. Sizin sözleriniz, sizin sesiniz kurşun vızıltılarını bastıracak, kurşunlardan çok daha büyük etki yapacak, ölümleri durdurup gençleri yaşatacak güce ve kudrete sahip" dedi.

Salonda her kesimden kadınların bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu salonda Türkiye'nin aydınlık, umut dolu geleceği var. Türkiye'nin acılarını dindirmek, akan kanı durdurmak, annelerin, kadınların gözyaşını silmek noktasında burada bulunan ve bulunmayan, bizim de unutmuş olduklarımız olabilir, tüm kadınların son derece etkili olabileceğine eminim. Böyle kapsamlı ve tarihsel bir sorunun, tek başına güvenlik tedbirleriyle, tek başına bir siyasi partinin, bir hükümetin çabalarıyla nihai çözüme kavuşamayacağı açıktır. İş dünyasının, üniversite camiasının, medyanın, sivil toplum örgütlerinin, özellikle ve özellikle kadınların, kadın kuruluşlarının dışarıda kaldığı bir sürecin başarıya ulaşması asla ve asla mümkün değildir. İşte onun için sizlerden, sesinizi yükseltmenizi, yanlışa güçlü bir şekilde dur demenizi, akan kana, akan gözyaşına karşı çıkmanızı, gençleri yaşatmak için yüreğinizi ortaya koymanızı istirham ediyorum.

Buradan, sizler aracılığıyla ülkemin tüm kadınlarına da seslenmek istiyorum. Yaşanan acı hepimizin ortak acısı. Yitip giden çocuklar hepimizin çocukları. Ne olur, çocuklarımıza sahip çıkalım, gençlerimize sahip çıkalım, istikbalimize sahip çıkalım. Bunu, kadınlar başarabilir, başaracaktır. Arjantin'in, İrlanda'nın, Pakistan'ın, İsrail'in kadınları, anneleri bunu nasıl başardıysa, başarıyorsa, benim ülkemin kadınları da seslerini yükselterek bunu başaracaktır. Çözüm sürecinin hız kazanması toplumsal psikolojinin çözüme daha fazla destek olmasıyla mümkün. Biz sesimizi o kadar yüksek çıkarmalıyız ki süreci sabote etmek isteyenlerin seslerini bastırsın, çözüm iradesi kendisini hissettirsin, psikolojik ortam daha önemli adımların atılmasına imkan sağlasın."

Başbakan Erdoğan, toplantıya katılanlara teşekkür ederek, "Burada ortaya koyacağınız görüş ve önerilerin, Türkiye'nin demokratikleşmesine, hak ve özgürlüklerin daha da gelişmesine, milli birliğimizin, kardeşliğimizin daha da pekişmesine eşsiz katkılar sağlayacağına inanıyorum" dedi.

Kürtçe TV

Başbakan Erdoğan, "Dersim'in, Sivas'ın, Kahramanmaraş'ın, Gazi Mahallesi'nin, Başbağlar'ın yürekleri yanan annelerini andığımız için, onların acısını paylaştığımızı ifade ettiğimiz için bu ülkenin temeli filan sarsılmamıştır. 1 Mayıs tatil ilan edilmiştir, gerekli şartlar oluştuğu için Taksim Meydanı 1 Mayıs gösterilerine açılmıştır. Bunları bu iktidar yapmıştır. Korkulanların hiçbiri de olmamıştır" şeklinde konuştu.

Devlet televizyonunun bir kanalı 24 saat Kürtçe yayına başladığı için bu ülkenin bölünmediğini vurgulayan Erdoğan, "Ama biz bunu dile getirdiğimiz, konuştuğumuz zaman 'aman bölünür, aman şöyle olur, aman böyle olur' demişlerdi" dedi.

Erdoğan, yarım saat yayın düşünülürken "Ne olacak?" diye soranların 24 saat yayına geçildikten sonra ne olduğunu gördüklerini kaydetti.

"Süreci sabote etmeye çalışanlar"

Anayasada yaptıkları değişikliklerin ve yasal düzenlemelerin, birilerinin iddia ettiği gibi, birilerinin korkuttuğu gibi, rejimi sarsmadığını, tam tersine devlet ile milletin kaynaşmasını, kucaklaşmasını daha samimi bir atmosfere taşıdığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Topluma, millete empoze edilen korkuların, tehditlerin ne kadar sanal, ne kadar asılsız, ne kadar boş olduğu tüm bu ve buna benzer girişimlerimiz neticesinde ortaya çıkmıştır. Bugün, son derece insafsız şekilde, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin terörü azdırdığını, terörü cesaretlendirdiğini, ülkeyi ayrışmaya, bölünmeye götürdüğünü iddia eden zihniyet, işte dün, açlıktan bahseden zihniyetlerden farklı değildir.

Birileri 'terör örgütü muhatap alınıyor' diye demokratik açılımı taşa tutarken, tam karşı kutuptaki birilerinin de 'terör örgütünü imha etmeye çalışıyorlar' diye süreci sabote etmeye çalışması çok manidardır. Terörden beslenen bu iki karşı kutbun, çözümsüzlük için paralel çaba göstermesi, aynı anda Hükümeti topa tutması çok manidardır. Çok açık konuşuyorum değerli hanımefendiler... Bu ülkede yaklaşık 30 yıldır devam eden terörün bir pazarı, sektörü, piyasası oluşmuştur ve terörün bitmesinden, kardeşliğin pekişmesinden dolayı rantlarını kaybedecek kesim bugün ciddi bir rahatsızlık içindedir."

Son yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye'ye ekonomik külfeti 450 milyar doları bulduğuna işaret eden Erdoğan, terör örgütünün uluslararası bağlantıları, silah, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, kara para aklama gibi insanlık dışı ticaretteki etkin rolünün, terörün sadece ulusal değil, bir uluslararası piyasasının da oluşmasına zemin hazırladığını anlattı.

"Silah tüccarlarının kazanmasına izin vermeyeceğiz"

"Sadece ekonomik değil, siyasi olarak da terörden, terör eylemlerinden nemalanan, buradan kendisine rant sağlayan bir zihniyet teşekkül ettiğini" üzülerek ifade ettiğini kaydeden Erdoğan, "Dağdaki gençlerin ölümünü bir siyasi propaganda malzemesi olarak kullananlar, şehitlerimizi kendi siyasi hırslarına alet edenler, elbette ki terörün azalmasını, bitmesini içlerine sindiremeyeceklerdir, Normalleşmeyi, kucaklaşmayı kabul edemeyeceklerdir, hazmedemeyeceklerdir" şeklinde konuştu.

Sorunları bu boyutlara getirenin, bu seviyelere taşıyanın, sorunları inkar politikaları olduğunu savunan Erdoğan, en başta bu inkar politikalarına son verdiklerini dile getirerek, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin bu anlamda son derece büyük isabet kaydettiğini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, bugün Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşları tahrik edenlerin, istismar zeminlerinin, altlarından kayıp gittiğini görmenin telaşı içinde olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Bugün ülkenin batısını, kuzeyini, güneyini tahrik edenler, onlar da istismar zeminlerinin altlarından kayıp gittiğini görmenin telaşı içindeler. Onların zehir zemberek açıklamalarına, provokasyonlarına, çocukları dahi, şehitleri dahi istismar eden ilkesiz politikalarına karşı biz bu süreci devam ettiriyoruz. Türkiye'nin başka seçeneği yok değerli arkadaşlarım...

Bu işi çözmek, kardeşliğimizi yüceltmek ve bin yıldır olduğu gibi bir kez daha bir ve beraber olmaktan başka bir alternatif yok. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bunun adımını atmıştır, bu noktada önemli başarı sağlamıştır ve biz bu projeyi ülkemiz adına, topyekün milletimiz adına sonuna kadar götürmekte kararlıyız. Bir kez daha silah tüccarlarının kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha istismar politikalarından beslenenlerin kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha terörden, istikrarsızlıktan, huzursuzluktan nemalananların kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bu ülkede gençlerin ölümüne, annelerin ağlamasına, kan ve gözyaşının sel olup akmasına artık daha fazla tahammülümüz yok ve bunu sona erdirinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz."

Açılım durdu mu?

Açılımın durduğu, içinin boş olduğu veya yavaşladığı gibi yorumların da gerçeği yansıtmadığını vurgulamak istediğini dile getiren Erdoğan, "Açılım boşsa, içini doldurmak isteyenlere sesleniyorum lütfen bize içini dolduracak malzeme verin. Sadece 'açılım boş' demekle bir şey kazanamazsınız. Eğer verilecek bir şey varsa, lütfen verin. Bugüne kadar bize gelen bir şey yok" dedi.

Yüzlerce yıl içinde oluşmuş meseleleri bir gecede çözmenin mümkün olmadığına işaret eden Erdoğan, bu olayın sadece terör olaylarını uzaktan seyretmekle ya da teorisyenin ortaya koyacağı önerilerle çözülemeyeceğini, teorik-pratik buluşmasının sağlanması gerektirdiğini belirtti.

Erdoğan, bugüne kadar terörle mücadele eden ülkelerin hiçbirinde, terörün kökünün tamamıyla kazınamadığını ifade ederek, "Ne IRA, ne ETA da bu halledilmiştir ne de Sri Lanka'da şurada burada..." diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, bir adanın içerisindeki gerillalarla mücadele etmenin zor olmadığını ama ülkenin her yerine metastaz yapmış kanser gibi bulaşması halinde bunun çok daha farklı hale geldiğini anlatarak, bu olayın sadece güvenlik boyutu bulunmadığını, aynı zamanda sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve diplomatik boyutlarının bulunduğunu söyledi.

Bütün boyutlarıyla bu olayın üzerine gittiklerini kaydeden Erdoğan, kimsenin akşamdan sabaha netice beklememesi gerektiğini ifade etti.

Yakın, orta ve uzun vadeli bir program belirlediklerini ve bu programın şu anda planladıkları takvim çerçevesinde işlediğini dile getiren Erdoğan, daha önce de ifade ettiği gibi inkar politikalarına son verilmesinin bile tek başına Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin yüzde 70- 80 oranında başarıyla neticelenmesini sağladığını bildirdi.

Başbakan Erdoğan, "Psikolojik bariyerler kaldırılmıştır, çözüm iradesi ortaya konmuştur, çözümün mümkün olduğu anlaşılmıştır. Yani ok yaydan fırlamıştır ve artık bu iş çözüm yolundadır. Demokratikleşmeden hiç kimse korkmamalıdır. Türkiye'nin gelişmesi ve büyümesi, daha fazla demokratikleşmesine bağlıdır" şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın katılımcılara teşekkür ederek konuşmasını tamamlamasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.

Kimler katıldı?

Toplantıya, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Devlet Bakanı Aliye Kavaf, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, Başbakan Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Karolin Koç, Demet Sabancı, Sema Kendirci ve Zozan Özgökçe'nin de yer aldığı yaklaşık 50 davetli katıldı.


CNN Türk