Dogünsifed Başkanı Tarkan Kadooğlu'nun Açıklamaları
Doğu Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı Tarkan Kadooğlu, Doğu ve Güneydoğu'nun 21 ilini temsil eden bir federasyon olduklarını bildirdi.
Kadooğlu, yaptığı açıklamada, şu anda federasyona bağlı 20 dernek ve bunların da bin 456 üyesi olduğunu belirterek, "Federasyonun kurulmasıyla Doğu ve Güneydoğu'da kendimizi temsil etmek, sorunlarımızı izah etmek, sıkıntılarımızı gündeme getirmek anlamında üyelerimizin bölgedeki sorunlarını gerekli mercilere iletmek imkanı doğmuştur. Örneğin kriz döneminde üyelerimize çok büyük katkılarımız oldu. Üyelerimizin kriz nedeniyle bankalarla ilgili sorunları vardı. Biz bankalarla karşılıklı görüşüp, anlaşmalar
yaptık. Üyelerimizin borç ödemelerini yaptırttık. Üyemiz borcunu ödemek istiyor, dünyada olan bu krizden kendisi de etkilenmiştir. Ve 10 üyemiz şu anda ticaretine devam ediyor, işlerine devam ediyor. Banka ile ilgili bir problemleri yok. Eğer federasyonumuz orada olmamış olsa idi, şu anda üyelerimizin çoğu belki 'batak sofrası'nda bankaların lehine kullanılmış olacaklardı" dedi.
Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan olaylara genel ve objektif olarak bakılması gerektiğini kaydeden Kadooğlu, şunları söyledi:
"30 yıldan beri bu bölgede şiddet, 30 yıldan beri çok anneler ağladılar, 30 yıldan beri köyler boşaltıldı, insanlar göç etmek zorunda kaldı. İşini, aşını bırakmak zorunda kaldı. Tehditler altında kalındı. Tabii buraya sadece hizmetler götürülmek istendi. İşadamı yatırım yapmak istedi, dönemin politikaları yüzünden devlet tarafından destek alamadı. Bunlara bir bütün üzerinden baktığımız zaman gerçekten bölge 30 yıldan beri problemler içerisinde. Arada bir toplantılar oluyor ama bu toplantıların
neticelerini ne yazık ki göremiyoruz. Baktığınız zaman, bu açılım bunlardan birisi. Bence AK Parti'nin yaptığı bu açılımı ben ilk önceleri çok benimsemiştim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkti. Güneydoğulu olarak da mutlu olmuştum. Artık insanlar kendini daha özgür ifade edebileceklerdi. Çünkü ülke bizim. O güçtedir ki; içinde Türkünü, Kürdünü, Lazını, Çerkezini, Abazasını barındırabilecek güçte bir ülke. Çünkü başka bir Türkiye yok. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, denizi ile altyapısıyla,
turizmiyle, yer altı kaynaklarıyla baktığınız zaman, dört mevsimde turizmiyle bildiğiniz bir ülkede yaşıyorsunuz ve Avrupa'nın en genç nüfusuna sahipsiniz. Ve bu ülkede yıllarca birlik ve beraberlik içerisinde bu ülkeyi kurtarmak için kanlar dökülmüş. Çanakkale'ye gidin mezarlığına, şehitliğine bakın, ne kadar Batılı ve Güneydoğulu olduğunu görürsünüz. Gelin diğer taraftan Gaziantep'e bakın, ne kadar Batılı ve Güneydoğulu olduğunu görürsünüz. Bu ülkeyi beraber kurtardık. Biz bu ülkede birlik ve beraberlik
içerisindeyiz, o açılımı kesinlikle sonuna kadar desteklememiz gerekiyor. Ama ne yazık ki, bu sadece bir hükümetle, bir Ak Parti'yle olmuyor."
Kadooğlu, TÜSİAD'a 5 yıl önce davet edildiğini ve o davet sonrası üye olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TÜSİAD uzaktan göründüğü gibi bir dernek değil. Hep gözümüzde TÜSİAD'ı büyütmüşüz. İşte 'Patronların Kulübü' diye. Tamam patronların kulübü ama gerçekten bu patronlar kulübü ülkenin her sorunuyla ilgilenen bir dernek. Yaptıkları yatırımlara baktığınız zaman özgürlükçü, demokratik açılımlara destek anlamında baktığınız zaman TÜSİAD gerçekten bu ülkede belli bir ağırlığı olan bir dernektir ve ben bu dernekte bulunduğumdan dolayı da şeref ve mutluluk duyuyorum. Çünkü doğruları savunan bir dernektir ve bu
toplantılarda da herkes kalkıp özgürce burada sorunlarını gündeme getirebiliyor. Ama herkes birbirini dinliyor, karşılıklı görüş alış verişinde bulunabiliyor. Ben TÜSİAD'ı böyle açılımın destekçisi anlamında kabul etmiyorum. Çünkü böyle bir olay yok. Ben 5 yıl evvel, açılımdan çok önce TÜSİAD üyesiydim. TÜSİAD'ın Türkiye'de soruna çözüm anlamında gündemi yakaladığına inanıyorum ve sonuna kadar da bu anlamda destekçisiyim."
(OÇ-HE-Y)
yaptık. Üyelerimizin borç ödemelerini yaptırttık. Üyemiz borcunu ödemek istiyor, dünyada olan bu krizden kendisi de etkilenmiştir. Ve 10 üyemiz şu anda ticaretine devam ediyor, işlerine devam ediyor. Banka ile ilgili bir problemleri yok. Eğer federasyonumuz orada olmamış olsa idi, şu anda üyelerimizin çoğu belki 'batak sofrası'nda bankaların lehine kullanılmış olacaklardı" dedi.
Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan olaylara genel ve objektif olarak bakılması gerektiğini kaydeden Kadooğlu, şunları söyledi:
"30 yıldan beri bu bölgede şiddet, 30 yıldan beri çok anneler ağladılar, 30 yıldan beri köyler boşaltıldı, insanlar göç etmek zorunda kaldı. İşini, aşını bırakmak zorunda kaldı. Tehditler altında kalındı. Tabii buraya sadece hizmetler götürülmek istendi. İşadamı yatırım yapmak istedi, dönemin politikaları yüzünden devlet tarafından destek alamadı. Bunlara bir bütün üzerinden baktığımız zaman gerçekten bölge 30 yıldan beri problemler içerisinde. Arada bir toplantılar oluyor ama bu toplantıların
neticelerini ne yazık ki göremiyoruz. Baktığınız zaman, bu açılım bunlardan birisi. Bence AK Parti'nin yaptığı bu açılımı ben ilk önceleri çok benimsemiştim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkti. Güneydoğulu olarak da mutlu olmuştum. Artık insanlar kendini daha özgür ifade edebileceklerdi. Çünkü ülke bizim. O güçtedir ki; içinde Türkünü, Kürdünü, Lazını, Çerkezini, Abazasını barındırabilecek güçte bir ülke. Çünkü başka bir Türkiye yok. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, denizi ile altyapısıyla,
turizmiyle, yer altı kaynaklarıyla baktığınız zaman, dört mevsimde turizmiyle bildiğiniz bir ülkede yaşıyorsunuz ve Avrupa'nın en genç nüfusuna sahipsiniz. Ve bu ülkede yıllarca birlik ve beraberlik içerisinde bu ülkeyi kurtarmak için kanlar dökülmüş. Çanakkale'ye gidin mezarlığına, şehitliğine bakın, ne kadar Batılı ve Güneydoğulu olduğunu görürsünüz. Gelin diğer taraftan Gaziantep'e bakın, ne kadar Batılı ve Güneydoğulu olduğunu görürsünüz. Bu ülkeyi beraber kurtardık. Biz bu ülkede birlik ve beraberlik
içerisindeyiz, o açılımı kesinlikle sonuna kadar desteklememiz gerekiyor. Ama ne yazık ki, bu sadece bir hükümetle, bir Ak Parti'yle olmuyor."
Kadooğlu, TÜSİAD'a 5 yıl önce davet edildiğini ve o davet sonrası üye olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TÜSİAD uzaktan göründüğü gibi bir dernek değil. Hep gözümüzde TÜSİAD'ı büyütmüşüz. İşte 'Patronların Kulübü' diye. Tamam patronların kulübü ama gerçekten bu patronlar kulübü ülkenin her sorunuyla ilgilenen bir dernek. Yaptıkları yatırımlara baktığınız zaman özgürlükçü, demokratik açılımlara destek anlamında baktığınız zaman TÜSİAD gerçekten bu ülkede belli bir ağırlığı olan bir dernektir ve ben bu dernekte bulunduğumdan dolayı da şeref ve mutluluk duyuyorum. Çünkü doğruları savunan bir dernektir ve bu
toplantılarda da herkes kalkıp özgürce burada sorunlarını gündeme getirebiliyor. Ama herkes birbirini dinliyor, karşılıklı görüş alış verişinde bulunabiliyor. Ben TÜSİAD'ı böyle açılımın destekçisi anlamında kabul etmiyorum. Çünkü böyle bir olay yok. Ben 5 yıl evvel, açılımdan çok önce TÜSİAD üyesiydim. TÜSİAD'ın Türkiye'de soruna çözüm anlamında gündemi yakaladığına inanıyorum ve sonuna kadar da bu anlamda destekçisiyim."
(OÇ-HE-Y)