Anayasa Mahkemesi ve seçim sürprizi

Siyaset sürpriz dolu bir yaza ilerliyor. Bu sürprizleri Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesinde değil, AK Parti-Yargı ekseninde aramak lazım

 
Başbakan Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun buluşup PKK sorununu ve belki Kürt sorununu da görüşmeleri artık sürpriz değil .
Erdoğan’ın dün Meclis’te AK Parti grubuna hitabında liderlerle görüşme konusunda CHP ile MHP arasına koyduğu fark dikkatlerden kaçmadı . O saate dek MHP lideri Devlet Bahçeli zaten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ünki dışında bir daveti kabul etmeyeceğini ilan etmişti . Başbakan’ın grubuna karşı üslubunu yumuşatmak istememesi karşısında Kılıçdaroğlu görüşme koşullarını CHP grubunda açıkladı : Toplu görüşmeden yana değildi ; Erdoğan’ın orada patron rolünü üstlenmesine karşı önlemdi bu . Erdoğan , CHP grubunun ardından , kendi üslubunun sertliğinden kaynaklanan yanlış anlamayı giderdi . Görüşme , muhtemelen haftaya olacak ve dolayısıyla sürpriz değil .
Cumhurbaşkanı Gül’ün Erdoğan’ın buluşmaları ardından belki siyasi liderlerle bir toplu görüşme yapması da artık sürpriz niteliğini yitirdi . Çünkü toplumdaki beklenti zaten PKK saldırılarının tırmanışa geçmesiyle ortaya çıkan duruma partizan olmayan , ortak bir akılla yaklaşılması gereği .
Ancak bu yaz siyasi anlamda sürprizlere gebe ve bu sürprizlerin doğrudan seçim atmosferine bağlı gelişeceğini söylemek lazım . Biliyorum , şimdi Başbakan’dan çok Başbakancı olan meslektaşlar yine ‘Seçim yok , hükümet söyledi ya’ bilgiçliğine başvurabilir . Ama o mecburiyet noktasına gelene dek erken seçim olabileceğini söyleyen bir hükümet gördünüz mü? Ekonominin ve siyasetin gereği , son ana kadar erken seçim ihtimalini inkârdan , sonra da hiçbir şey olmamış gibi ‘Mecbur bıraktılar , en büyük hakeme , millete gidiyoruz’ söylemiyle sandığı beklenmedik anda milletin önüne koymaktan geçer .
Bunu neye dayanarak mı söylüyorum? Radikal’in 18 Şubat 2010 tarihli yayımına bakarsanız , üst düzey bir AK Parti yetkilisinin şu sözlerini göreceksiniz : ‘Kapatma davası açılırsa hemen seçime gideriz’ .
Son günlerde AK Parti kulislerinden alınabilen hava , yalnızca kapatma davası değil , Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa değişikliklerinin bu haliyle referanduma gitmesini önleyici herhangi bir kararında da Erdoğan’ın erken seçime gidebileceği ihtimali . . .
Şu anda erken seçime gitmenin millete ihanet anlamına geleceğini vaaz eden iktidar söylemi , Mahkeme’nin bu yöndeki kararıyla bir anda ‘Karar millete ihanettir , o halde millete şikâyete gidiyoruz’ ya da ona benzer bir söyleme dönebilir .
AK Parti cephesinde bu yönde yapılan zihni hazırlıklar var . Hem bu hazırlıklar , takvim çalışmalarını , hem de diğer partilerin bu ihtimal çerçevesindeki senaryo çalışmaları başka sürprizler de içeriyor . Bunları önümüzdeki bir iki gün içinde ayrıntılarıyla tartışacağız . Ama ilk anda akla gelmeyen bazı sürpriz senaryolara hazırlıklı olmanızı şimdiden tavsiye ederim .

Egemen Bağış AB ile fasıl açıyor
Avrupa Birliği Baş Müzakerecisi ve Devlet Bakanı Egemen Bağış , bugün AB ile yeni bir müzakere faslı açmak için Brüksel’de .
Gıda Güvenliği faslının açılması son dakika engelleme çabalarına karşın , Bağış , AB Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Bozkır ve Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Ayşe Sezgin’in gayretleriyle mümkün olabildi . Aslında Tarım faslının maddesi olan ( ve teğetinde bir helal et tartışmasını da barındıran ) et ithali konusu Almanya başta bazı ülkeler tarafından , Gıda Güvenliği yasası Meclis’ten geçtikten sonra Gıda faslına eklenmek istendi . İş Başbakan Erdoğan’a da yansıdı , epey geldi gitti ve nihayet 25 Haziran gecesi Brüksel’den kabul alınabildi .
Gıda Güvenliği faslının da müzakereye açılması ile geriye Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve Fransa tarafından veto edilmemiş ve henüz açılmamış yalnızca üç fasıl kalmış olacak .
Bunlar arasında sosyal şart da var . Egemen Bağış’ın ( sendikal reform gerektiren ) sosyal şartın geçmemesi konusunda işçi ve işveren kuruluşlarını suçladığı biliniyor . Bu konuda AK Parti CHP’yi suçlayamıyor , çünkü CHP sosyal şartın Meclis Genel Kurulu’na getirilmesi durumunda kabul oyu vereceğini zaten söyledi .
Ancak asıl zorluğun fasıllarda değil , Kıbrıs meselesinde olduğu ortada . Açılabilecek fasıl yakında kalmayınca AB ile ilişkilerimizi neyle meşgul edebileceğimiz , şimdiden üzerinde düşünülmesi gereken bir konu . Malum , zaman geçiyor .

Radikal