Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası üniversite ile çiftçileri bir araya getirdi
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası (ŞUTSO) Tarım ve Hayvancılık Komisyonu, düzenlediği bir organizasyonla Harran Üniversitesi ile ovadaki büyük çiftçil
ŞUTSO toplantı salonunda bir araya gelen çiftçilerle bilim adamları, karşılıklı olarak Harran Ovası'nda tarımla birlikte hayvancılık yapmanın, kendilerine ne kadar kazanç sağlayıp sağlamadığı konusunda fikir alış verişinde bulundular.
Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu, yanında getirdiği Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Ali Çullu, Toprak Bölümü'nden Prof. Dr. Ahmet Ruhi Mermut, Tarla Bitkileri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Polat, Dranj konusunda uzman Prof. Dr. İdris Bahçeci ile birlikte katıldı.
Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu, yaptığı açılış konuşmasında, "Biz üniversite olarak yöre insanının ürününe katma değer katmak için elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Ancak yöre insanı da bu konuda duyarlı olmalıdır. Onlar bize, zaman zaman da biz onlara gitmek istiyoruz. Çoğu zaman tarım konusunda yaptığımız toplantılarda çiftçilerimizi aramızda göremiyoruz. Biz bilgi aktarımı yaparız. Üniversitemizle çiftçimiz ve sanayicimiz arasında bir kopukluk olmasın. Ancak bu tek taraflı olmaz. Şimdi bir üniversitemiz bir tekno park kuruyor. O tekno park içine şirketler arıyoruz. Yöre insanımızın bundan faydalanmasını istiyoruz. Yani karşılıklı iletişim içinde olursak biz üniversite olarak ürününüze katma değer katabiliriz. Hocalarımdan yeter ki çiftçi bir şeyler istesin. Yöre insanı bir şeyler istesin. Biz katkı vermeye hazırız. Umarım bu toplantımızı ayda bir kez gerçekleştiririz." dedi.
Toplantıda hazır bulunan Ertekin, toplantının üniversite ile halkın buluşması adına güzel bir toplantı olduğunu söyledi. "Urfa'nın terazisi her zaman Urfalıyı hafif tartar" diyen ŞUTSO Başkanı Ertekin, Harran Üniversitesi'nden yeterince faydalanılması gerektiğini dile getirdi.
Üniversitede kaliteli hocaların bulunduğunu hatırlatan Ertekin, ancak Şanlıurfa için yalnızca üniversitenin çalışmasının yetmediğini vurguladı. Bir vatandaşın uzun sürede anlayacağını, üniversitedeki hocaların daha hızlı anladığını ve daha çabuk olaylara çözüm ürettiğinin altını çizen Ertekin, üniversiteden faydalanmak gerektiğini ifade etti. Ertekin, geçtiğimiz günlerde Finlandiya'ya yaptıkları bir iş gezisinde yabancıların işlerini ne kadar önemsediklerini anlatmak adına verdiği örnekte şöyle dedi:
"Finlandiya'da adamlar bize yaptıkları en basit bir ürününü pazarlarken nasıl samimi nasıl da işini önemseyerek anlatıyorlardı şaşırıp kaldık. Sayın rektörümüz de vardı o gezide. Adam bir tabela gibi bir şey yapmış. Bakıyorsun yaptığı ürüne bu ürün öyle cazip ya da albenisi olan bir şeye benzemiyor. Ama adam işini öyle önemsemiş ki bize o ürünü satmak için gayreti samimiyeti olağanüstüydü. Hatta bir ara meraklandık. Pek öyle bir özelliği olmayan bir şey gibi duran ürün için acaba bizim bilmediğimiz bir özeliği mi var acaba dedik. Oysa öyle pek özelliği olan bir şeyi de yoktu. Bu o insanın işini nasıl önemsediğini gösterdiğini öğretti bize. Biz de Şanlıurfalılar olarak işimizi önemsememiz gerekiyor. Yaptığım bu iş basit bir iş deyip geçmemek gerekiyor."
Yapılan açılış konuşmasının ardından ŞUTSO Yönetim Kurulu Üyesi Veteriner Hekim M. Recep Uğur, toplantının asıl gündemine ilişkin bir sunum yaptı. ŞUTSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Tarım ve Hayvancılık Komisyonu'nda görevli Veteriner Hekim Mehmet Recep Uğur, sunumunda Şanlıurfa'da 200 dönüm araziden ziraat ve hayvancılık yapan bir kişinin söz konusu miktardaki arazide yalnızca çiftçilik yapandan 60 bin 200 TL daha fazla gelir elde ettiğini, verdiği örneklerle detaylı ve matematiksel ifadelerle anlattı. Uğur, çiftçiliğin yanı sıra hayvancılık yapanların yetiştireceği yem bitkileri ile Harran Ovası'ndaki taban suyu seviyesinin düşürülmesiyle ya da taban suyu seviyesinden de faydalanmış olacağını dile getirerek, hayvancılık yapanların ekecekleri yem bitkileri ile çoraklaşmanın önünün alınmasına katkı da bulunacağını ifade etti.
"ÜNİVERSİTE ÇİFTÇİ İLE BÜTÜNLEŞMEK İSTİYOR"
Hollanda'da ve İsrail'de denizi doldurup tarım yapıldığını hatırlatan Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Ali Çullu, "Oysa biz elimizdeki potansiyelden yeterince faydalanamıyoruz." dedi.
Çiftçi en son buğdayda yaşadığı sarı pas hastalığında bile kendilerine uğramadığını dile getiren Prof. Çullu, "Çiftçi uğramıyor ama basın bize uğradı. Sarı pas hastalığında biz ancak basın yoluyla kamuoyunu bilgilendirmiş olduk." ifadesini kullandı.
Harran Ovası'nın yüzde 10 ile 15 civarında çoraklaştığını aktaran Prof. Dr. M. Ali Çullu, şimdi bu çoraklaşmanın tedavisi için devletin 80 milyon TL para harcayacağının altını çizdi. Harran Üniversitesi olarak yaklaşık 5-6 yıl önce ovanın çoraklaşması ile alakalı bir rapor hazırladıklarını ve ilgili birimlere sunduklarını anlatan Prof. Çullu, şöyle devam etti:
"Eğer 6 yıl önce bu raporumuz yerine getirilseydi devlet bugün çoraklaşmayı tedavi etmek için 80 milyon TL para harcamayacaktı. Yalnızca o günkü şartlarda o günkü para birimiyle 22 milyar harcayacaktı. Ama iyiki şimdi çoraklaşmaya neşter vuruldu. Bundan birkaç yıl sonra tedaviye gidilseydi tabi bu paranın miktarı daha da artacaktı."
Ovada alternatif ürünlere önem verilmesi gerektiğini ve kooperatifleşmenin yaygınlaşmasını öneren Prof. Dr. M. Ali Çullu, Ziraat Odası ve tarım İl Müdürlüğü tam entegre olmak istediklerini ifade etti. Üniversite olarak meyvecilik konusunda çeşitli denemelerinin bulunduğunu bunun çiftçi ile buluşturmak istediklerini anlatan Prof. Çullu, Harran Ovasının var olan potansiyelinden faydalanmak gerektiğini kaydetti.
Harran Üniversitesi'nde Dranj konusunda uzman Prof. Dr. İdris Bahçeci ise çoraklaşmanın büyük bir kısmının ovanın güneyinde yer aldığının altını çizdi. Ovanın kuzeyinde çok az bir tuzlulaşma yaşandığını vurgulayan Prof. Bahçeci, ancak ovanın güney kısmının yüzde 80'inde çoraklaşmanın mevcut olduğunu söyledi.
Şu ana kadar sulama etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmaların, drenaj ihtiyacını ve tuzluluğu ortadan kaldıramadığını aktaran Bahçeci, şunları ifade etti:
"Harran ovasında drenaj sorunu içeren alanlar hala artış eğilimi göstermektedir. Mevcut sulama sistemi ve su yönetimi ile bu sorunun azalma potansiyeli ise oldukça zayıf bir olasılıktır. Ovada inşa edilen drenaj sistemleri önemli ölçüde tuz yıkaması sağlamasına karşın, alt katlardaki tuzların yüzeye çıkma olasılığının olup olmadığı ise bilinmemektedir. Eğer böyle bir durum varsa yüzey altı drenaj sistemlerinin, bu durum göz önünde bulundurularak tasarımlanması gereklidir. Yürüttüğümüz çalışmalar bölgede aküferin alt katlarından tuzların drenaj sularına karıştığına ilişkin kuvvetli bulgulara rastlanmıştır."
"ÇORAKLAŞMANIN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN YEM BİTKİSİ"
Tarla Bitkileri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Polat ise toplantıda yaptığı konuşmada, Harran Ovası'nda çoraklaşmanın önüne geçilmesi için çeşitli önerilerde bulundu.
Açılmış olan drenaj kanallarının daha da derinleştirilmesi ve devamlı olarak kanal içlerinin temizliği sağlanmasını öneren Prof. Polat, ovada kültürel tarımın yapılamadığı problemli yerlerde, tuza dayanıklı bölgeye uyumlu yem bitkilerinin farklı karışımlarının denenmesi gerektiğinin altını çizdi.
"Geniş sıra aralıkları ile ekilen bitkilerin nihai büyüklüğe ulaştıklarında bile sıra aralarını tam örtemediklerinden toprak yüzeyinden önemli miktarda buharlaşmayla su kaybına izin verirler. Dolaysıyla tuzluluğu teşvik ederler. Oysa sık ekilen bitkiler toprak yüzeyinden buharlaşmayı azaltacağı için tuzluluğun ortaya çıkmasını engellemede oldukça etkilidirler." diyen Prof. Dr. Tahir Polat, yem bitkilerinin toprak yüzeyini bir halı gibi kaplamasından dolayı buharlaşmayı ve tuzlaşmayı da önlemede etkili olacağını vurguladı.
Yem bitkilerinin yüksek oranda kök bioması ürettikleri için toprağa önemli miktarda organik madde kazandırdığını dile getiren Prof. Polat, bunun özellikle toprakta sodikleşmeyi engelleme açısından çok önemli olduğunu söyledi. Yem bitkilerinin derin kök sistemleri sayesinde toprağın alt katmanlarından suyu aldıkları için kapillarite ile suyun toprak yüzeyine taşınımını azalttığını ifade eden Prof. Polat, şunları söyledi:
"Bu sayede tuzların yukarıya doğru taşınması da yavaşlatılmış olur. Örneğin yonca toprağın 3 m derinliğinden oldukça önemli miktarda su alabilir. Bu sayede bitki, sulamanın yapılmadığı şartlarda toprağı 3 m derinliğe kadar iyice kurutarak suyun kapillarite ile yukarı hareketini engeller. Dolaysıyla tuzluluğu da engellemiş olur. Nitekim Kanada'da tuzluluk riskli sahalarda tuzluluğun engellenmesi açısından yonca yetiştiriciliği önerilmektedir Gelişmiş ülkelerde tarla tarımı içerisindeki yem bitkileri oranı yüzde 20-25'leri bulurken ülkemizde bu oran yüzde 3-4'leri geçmemektedir. Güneydoğu Anadolu'da bu oran yüzde 2'lerde bulunmaktadır. Bu oranlar şunu göstermektedir. Ülkemizde ve bölgemizde hayvan beslenmemizde kullanılacak olan kaliteli kaba yem açığı bulunmaktadır."