İlhan Abi'yle vedalaşırken...
İlhan abi yok artık. Siyasi yaşamımızın önemli figürlerinden, basın dünyasının büyük efsanelerinden birisi artık yok.
İlhan abi yok artık. Siyasi yaşamımızın önemli figürlerinden, basın dünyasının büyük efsanelerinden birisi artık yok.
İlhan abinin biz 68 kuşağı içinde ayrı bir yeri vardı. Gençlik hareketleri döneminde Cumhuriyet gazetesinin eski ahşap binasındaki odasına giderdik. Onunla ilk orada karşılaşmıştım. Bize göre oldukça sakindi. Üniversitelerde büyük kitle toplantıları yapardık. Binlerce gencin katıldığı bu heyecanlı buluşmaların en etkili konuşmacılarından birisi İlhan Selçuk’tu.
12 Mart 1971’deki askeri müdahalede onu da tutukladılar. Kontrgerilla merkezinde işkence gördü. ‘Sol cunta’ içinde yer almakla suçlandı. Cumhuriyet gazetesinden Nadir Nadi’yle birlikte atılmıştı. Okurların tepkisiyle yeniden döndü.
Gençlik yıllarımda bir gün onunla meslektaş olacağım, aynı gazetede çalışacağım hiç aklıma gelmezdi. Bizler ‘başka bir Türkiye’ kuracağımızı hayal ediyorduk, ana meselemiz buydu. Gazetecilik gibi meslekler aklımızdan bile geçmiyordu. ‘Devrimin neferleri’ olacaktık. İlhan Selçuk’un da gözü ‘devrim’deydi.
***
12 Eylül askeri darbesinden sonra yöneticiliğini yaptığım gazete kapatılmıştı, ardından da tutuklanmıştım. Cezaevinden çıktıktan sonra bir davetle gittiğim ve iki yıl kaldığım Hamburg’tan döndüğümde beni İlhan abi gazeteye çağırdı.
“Sana ihtiyacımız var, gel hemen başla” dedi. 1992 Kasım ayının ilk günü Aydın Engin’le birlikte başladık Cumhuriyet’te çalışmaya. 1978 yılında günlük olarak yayınlanan Aydınlık gazetesinin genel yayın müdürüydüm. Ancak profesyonel gazeteciliğe Cumhuriyet’te başladığımı söyleyebilirim.
O yıllarda Cumhuriyet, görüş ayrılığı yüzünden büyük bir bölünme yaşamıştı. Satışları da düşmüştü. Uzan grubu alacakları nedeniyle gazetenin kapısına dayanmıştı.
İlhan Selçuk, bölünmenin ardından Cumhuriyet’i yeni baştan şekillendirdi, kendi düşünceleri doğrultusunda bir odak haline dönüştürdü.
Doğal olarak, Cumhuriyet’teki değişim ve İlhan Selçuk’un bu süreçte oynadığı rol, çok çeşitli kesimlerden çok çeşitli tepkilerle karşılaştı. İlhan Selçuk’un Cumhuriyet gazetesinin tarihindeki rolü, elbette ki, Türkiye’nin yakın siyasal tarihi açısından incelenmeye değer bulunan bir rol.
***
İlhan Selçuk’un yönettiği Cumhuriyet gazetesinde tam 16 yıl aralıksız çalıştım. Kişisel serüvenimin büyük bir bölümünü de ülkenin serüveninin büyük bir bölümünü de Cumhuriyet gazetesinde yaşadım. Türkiye’deki derin kamplaşmaya, onlarca partinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın da dahil olduğu onlarca aydınımızın faili meçhul cinayetlerde öldürülmesine, binlerce insanımızın yaşamına mal olan Kürt sorununun en gerilimli günlerine Cumhuriyet’te tanıklık ettim.
Cumhuriyet’te Abdullah Öcalan’la yaptığım bir söyleşi nedeniyle hapse mahkûm oldum. Bir kanun değişikliği, içeri girmekten son anda kurtulmamı sağladı. O zor günlerimde ve başım sıkıtığında Cumhuriyet gazetesi ve İlhan Selçuk bana sahip çıktı.
***
Cumhuriyet’e giderek egemen olan anlayışla ve İlhan Selçuk’la ve hiçbir zaman aynı görüşleri paylaşmadığımızı belirtmeme bilmem gerek var mı... Zaten o da başından beri bunun farkındaydı. Zaman zaman tartışığımız da olurdu tabii. Onunla çok savunduğu 27 Mayıs’ı da, Kürt sorununu da, Avrupa Birliği’ni de, çok konuştuk. Ermeni meselesinde de değişik görüşlere sahiptik.
Ben Cumhuriyet’te kendi görüşlerimi yazdım. O gazetenin patronuydu. İsterse beni susturabilirdi. Yazdıklarımın bir çoğunu beğenmediği halde bu 16 yıl boyunca benim yazılarıma neredeyse hiç karışmadı. Eleştirilerini de dikkatli bir üslupla ifade etti.
Ancak toplumsal kamplaşma ve artan gerginlik benim gazetedeki varlığımı zorluyordu. Fanatik okurlar İlhan Selçuk’a ‘At onu’ diyorlardı. Ayrılık günlerinin geldiğinin farkındaydık. Bir tartışmamızda ‘Aramızda kan uyuşmazlığı var, bir karar ver artık’ dediğinde, yollarımızın ayrılacağı belli olmuştu.
Ergenekon’dan gözaltına alındığında Cumhuriyet’teydim. Gözaltına alınma biçiminin yanlışlığını net bir şekilde dile getirdim. Belki de bu geceyarısı baskını onun sağlık sorunlarının önü alınamaz hale gelmesinde bir dönüm noktası oldu.
Cumhuriyet’ten Radikal’e geçmeye karar verdiğimde kalp ameliyatından yeni çıkan İlhan abiyi evinde ziyaret etim. Kendi hazırladığı çayı ikram etti. Öyle yapardı. Sade bir yaşam tarzı vardı. Sakin sakin söylediği şu sözleri bir kenara kaydetmişim: “Bu karar senin için de iyi oldu. Cumhuriyet’te kalman zorlaşmıştı.” Duygulu bir şekilde sarılıp, vedalaştık. Yeniden hastalandığında ziyaretine gitmek için haber göndermiştim. ‘Gelsin, bekliyorum’ dedi, ancak fırsat olmadı, yeniden ağırlaştı.
Evet İlhan Selçuk yok artık.
Cumhuriyet camiasına başsağlığı diliyorum.
İlhan Selçuk’un bir çok gazeteci üzerinde olduğu gibi bendeki emeğini de burada uzun uzun anlatmak istemiyorum...
Ona sevgiyle veda ediyorum.
Radikal