Çevre Sempozyumunda Bursa'nın Sıkıntıları Tartışıldı

Çevre Sempozyumu'nda şehrin yaşadığı sıkıntılar ele alındı

Çevre Sempozyumunda Bursa'nın Sıkıntıları Tartışıldı
Çevre Sempozyumu'nda şehrin yaşadığı sıkıntılar ele alındı. Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Kamil Salihoğlu, şehirdeki sanayi atıklarının yeniden kullanımı konusundaki çalışmaların yetersiz olduğuna dikkat çekerek, bu konudaki teknolojilerin kullanılması gerektiğini söyledi. tartışıldı.
Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği binasında Yıldırım Bayezid Rotary Derneği'nin düzenlediği 'Çevre Sempozyumu'nda konuşan Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kamil Salihoğlu atıkların yeniden kazanımı üzerinde durdu. Salihoğlu, "Sanayi şehri Bursa'da en önemli konu atıklardır. Bir şeye atık diyorsak, biz onu doğru şekilde kullanmayı bilmiyoruz demektir. Ona ham madde gözüyle bakmadıktan sonra, yeniden işleyemedikten sonra ya da enerji amaçlı geri dönüştürüp kullanamadıktan sonra bunu depolamamız lazım. Ama maalesef biz şu anda tam tersini yapıyoruz. Sanayici depoluyor ama mali yükler ve teknoloji bilgisizliği yüzünden atıktan yararlanamıyor" dedi. Salihoğlu, gelişmiş ülkelerde çevre kavramının, dünya genelini düşündürdüğünü, Türkiye'de ise çevre kirliliği denilince akla sadece egzoz gazı, baca dumanı gibi kirliliklerin geldiğini anlattı. Çevreyi kirleten ana unsuru insan olarak açıklayan Salihoğlu, "Bizim kendi kendimize verdiğimiz zararı dünyada yapan başka bir canlı türü yok. Nükleer bomba denemesi yapan, yer altından çıkardığı petrolü yakarak zehirlenen, atık suları toplayıp arıtmadan tek bir noktada deşarj eden, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için hayati tüm doğal kaynaklarını sömüren başka bir canlı türü yok, insan böyle bir yaratık. Sağlıklı bir çevrede yaşamak için, insanoğlunun yer kürenin sahibi gibi değil, yer kürenin parçası gibi davranması gerekiyor" diye konuştu.
Çevrenin tartışma gündeminde doğal kaynakların ilk sırada olduğunu belirten Kamil Salihoğlu, "Doğal kaynakların kullanımı konusunda, ülkemizin gelişmesi için belli imtiyazlar tanınıyor. Ama kanunla tanınan bu imtiyazlar, bir anda rutin bir tabiatı sömürme haline geliyor. Böyle olunca da herkes taş ve mermer ocağı açar oldu. Bursa ovasının nasıl bitirildiğini hepimiz biliyoruz. Patates yetiştirileceğine, araba üretilsin kültürü hakimdi. İçinde kaldığımız cenderede, nasıl araba üreteceğimizin kavgasını veriyoruz. Ancak öncelikle tabiatı korumasını bilmeliyiz" dedi.
İl Çevre ve Orman Müdürü Rahmi Bayrak ise, şehrin 'Yeşil Bursa' kimliğini hak etmesi için çevrecilerin sık sık bir araya gelerek sıkıntıların çözümü konusunda faaliyetler gerçekleştirmesi gerektiğini söyledi. Çevre etkilerinin dünya gündeminde her zaman ön sıralarda yer aldığını ifade eden Bayrak, "Çevre yalnızca kurumların değil, tüm insanlığın ortak meselesidir. Bu sebeple eğer gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak istiyorsak, her şeyden önce tabiatı korumalı ve tahribatını önleyerek, yeşil alanların çoğalması için gayret sarf etmeliyiz. Kısacası daha yeşil ve güzel bir Bursa için el birliği ile çevremize ve dolayısı ile de geleceğimize sahip çıkalım" dedi
Geçmişte yapılan bazı yatırımların çevreyi kirletmesi yüzünden, toplumun sanayici ve yatırımcılara tepkiyle yaklaşıldığını belirten Sami Erol da, "Toplumun bu anlayıştan artık uzaklaşıyor olması sanayicileri memnun ediyor. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkan tablo, Türkiye'nin gelecekte nasıl bir tehlike yaşayabileceğini açıkça ortaya koyuyor. Çevre kirliliğinin bu şekilde devam etmesi halinde 2080 yılında 200 milyondan fazla insanın ciddi bir iklim tehlikesi ile 800 milyon kişinin de açlıkla karşı karşıya kalma ihtimali bulunuyor. Bu veriler bizim çevreye gösterdiğimiz hassasiyeti de gözler önüne seriyor" diye konuştu. Dernek Başkanı Hüseyin Gürkan da sürdürülebilir geleceğin her kısmında toplumun tüm kesimlerinin olduğunu hatırlatarak, insanların en küçük davranışının bile, dünyadaki 6 milyar insanı etkileyebileceğine dikkat çekti.
İRF-