Övür: KKTC düne mi dönecek

Sabah gazetesi yazarlarından Mahmut Övür KKTC'de 18 Nisan'da yapılacak seçimlerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

İŞte Mahmut Övür'ün köşe yazısı;

Türkiye anayasa paketi eksenli yoğun tartışmalı bir referandum sürecindeyken, KKTC'de Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bu seçim de biraz gerilimli ve eskiyle yeninin hesaplaşması üzerine kurulu. İki güçlü aday var; mevcut Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Başbakan Derviş Eroğlu. Onları izleyen ve dengeyi değiştirebilecek üçüncü aday ise Derviş Eroğlu hükümetinin Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu.

Lefkoşa'ya indiğimizde sokaklarda Türkiye'deki gibi renkli, hareketli bir seçim görüntüsü bekliyoruz ama öyle değil. Caddelerde de, sokak aralarında da "Burada seçim var" denecek bir hava yok.

Sadece iki yerde Cumhurbaşkanı Talat'ın büyük bez afişine ve bir bilborda rastlıyoruz. Aslında caddelerin sessizliği de aldatıcı. Çünkü Kıbrıs için caddeler üzerinden seçim çalışması eski bir yöntem. Şimdi daha çok medya kullanılıyor. Seçim yarışı medya üzerinden, sert tartışmalarla yürüyor. Ve tam bir bloklaşma var. Bir yanda "değişimciler" öte yanda "statükocular"... Bir anlamda KKTC'nin kaderi belirlenecek.

Cumhurbaşkanı Talat'ın çevresinde eski partisi CTP eksenli bir cephe var. Aynı şekilde Eroğlu etrafında da partisi UBP, eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve oğlu Demokrat Parti Başkanı Serdar Denktaş'tan oluşan cephe var. Mücadele bu iki eksen arasında. Dengeyi ise Talat lehine seçimlere "bağımsız" olarak katılan Ertuğruloğlu'nun bozabileceği konuşuluyor.

Önyargıları kırmak zor iş!

Kıbrıs'ta adaylar seçim ruhuna uygun olarak köy köy, kapı kapı dolaşıp halktan oy istiyor. Bu gezilere katılmak için önce Lefkoşa'da Cumhurbaşkanı Talat'ın özel temsilcisi Milletvekili Özdil Nami ile buluşuyoruz. Biraz sohbetten sonra Cumhurbaşkanı Talat'la İnönü, Çayönü, Köprü, İncirli, Beyarmudu, Pile ve Türkmenköy gibi köyleri geziyoruz.
Cumhurbaşkanı Talat son günlerde yoğun biçimde köyleri dolaşıyor. Bazı köylerde az insan olsa da üşenmiyor, erken saatlerde yola çıkıp hepsiyle tek tek görüşüyor, elini sıkıyor ve bugüne kadar ne yaptığını anlatıyor.
Bu görüşmeleri izlerken, seçilmişlerin işinin hiç de kolay olmadığını, hele de bir toplumu dönüştürmenin, yüzlerce yıllık önyargıları kırarak başka toplumlarla buluşturmanın çok zor olduğunu düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Talat, Kuzey Kıbrıs'ta bu zor işi başarmaya çalışıyor. Bu nedenle de, "Ya dün ya dünya, seçim yapın" diye yola çıkıyor. Ve her gittiği yerde, kendi döneminde KKTC'nin dünyada nasıl bir saygınlık kazandığını anlatıp sözü şuraya getiriyor:

"Düne dönmeyeceğiz. Eroğlu ve Denktaş ikilisi çözümsüzlük ve Türkiye'yi AB'den koparma amacı güdüyor. Türkiye zorlansın, AB'den kopsun, doğuya dönsün. Kendileri de Türkiye'nin eteğine yapışsın, 'Ver para ver para' hayat devam etsin istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz."

Seçim otobüsünde sık sık 70'li yıllarda solun kullandığı Ali Rıza Binboğa'nın "Yarınlar bizim" şarkısı çalıyor. Kampanyayı yürütenlere, "Niye bu şarkı?" diye soruyorum:
"Kıbrıslının yarına umutla bakmaya ihtiyacı var. Yeni şarkılarımız var ama bunu da kullanıyoruz" oluyor cevap.

Köyleri dolaşırken, arada SABAH Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek'le birlikte Cumhurbaşkanı Talat'la baş başa konuşuyoruz. Talat özellikle son 5 yılda KKTC'nin dünyayla buluşması üzerinde duruyor.
Bu konuşmalara ara verip Köprü köyüne gittiğimizde ilginç bir telefon trafiğine tanık oluyoruz. Saat 17.10'da ABD Dışışleri Bakanı Hillary Clinton arıyor. Bir süre Clinton'la konuşan Talat, konuşmadan sonra köylülere şöyle sesleniyor:

"Düne göre çok daha iyi bir noktadayız. Dünya tarafından saygı görüyoruz. Fikrimiz soruluyor ve dünya liderlerinden övgü alıyoruz. Dünyalılaşma budur. Dünyalı olma budur. Ekonomik gelişme ve entegrasyon bunun ardından gelir."

KKTC'de başa baş bir yarış görünüyor, ancak son 4 günde Talat'ın değişim rüzgârı ve Ertuğruloğlu'nun çabası ibreleri Talat'a çevirebilir.