Durmuş alaycı bir uslüpla hitap etti
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis'te yaşanan tartışmalarla ilgili olarak ''Bu tutum, Meclis'i fonksiyonsuz ve çalışamaz hale getirmeye yönelik olabilir'' dedi.
DURMUŞ ALAYCI BİR ÜSLUPLA HİTAP ETTİ
Kurtulmuş, MHP'li Durmuş'un, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için peygamber benzetmesini genel kurula taşımasını ve GATA'ya eşi Emine Erdoğan'ın alınmamasını kınaması gerekirken alaycı bir üslupla ifade etmesine tepki gösterdi.
Meclis'te yaşananları 'çok çirkin' bulduğunu söyleyen Kurtulmuş, ''Tabii ki yaşananlar son derece çirkin olaylardı. Sayın Osman Durmuş'un sözleri ve sonrasında yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışmadı. Türkiye'nin geldiği seviyeye ve demokrasiye yakışan bir davranış değildi. Ben bunu TBMM'yi tamamen fonksiyonsuz bir hale getirmeye yönelik bir davranış olarak değerlendiriyorum. Meclis'in çalışmasını aksatmaya yönelik bir girişim olabilir.'' diye konuştu.
MÜSLÜMAN OLMANIN İLK ŞARTI
Durmuş'un Peygamber Efendimiz üzerinden başlattığı tartışmayı gereksiz bulan Kurtulmuş, ''Müslüman olmanın ilk şartı Allah demektir. Son Peygamber'in Hz. Muhammed olduğuna inanmaktır. Bunun dışında bir şey söyleyen meczup kabul edilir.'' ifadesini kullandı.
Durmuş'un Başbakan eşinin GATA'ya başörtüsünden dolayı alınmamasını ''çok hoşlaşmış'' bir davranış içinde dile getirmesi yerine GATA'nın bu uygulamasını kınaması gerektiğine işaret eden SP lideri, ''Sayın Durmuş, çok haksız bir uygulamaya karşı çıkmalıydı. Durmuş'un Başbakan eşinin başörtüsünden ötürü GATA'ya sokulmamasını hoşlanılmış bir üslupla anlatması çok yanlış ve çirkin. Ben Osman Durmuş'a şunu söylemek isterim; Halkın dini değerlerine yönelik bir takım şeyler dile getirmek halkın tepkisini çeker. Bunun en açık örneğini 27 Nisan bildirisi ardından 22 Temmuz'da yaşadık. Millet değerlerine müdahale edilince tepkisini sandıkta gösterdi. Durmuş'u, Meclis'te sergilediği tavırdan ötürü kınıyorum." şeklinde konuştu.
''EN KÖTÜ HÜKÜMET EN İYİ DARBEDEN DAHA İYİDİR''
''Senin darben, benim darbem'' olmaz diyen Kurtulmuş, herkesin darbeye karşı çıkması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: ''En kötü hükümet, en iyi darbeden daha iyidir. Bütün partilerin bu konuda ortak hareket etmesi gerekir. Bütün partiler bir araya gelerek, Türk kamuoyunun önünde darbelere karşı olduğunu deklare etmeli. İktidarı eleştirebilirsiniz; ancak herkes darbeler konusunda ortak tavır sergilemeli.''
DARBECİLER KORUMA ALTINA ALINIYOR
Darbelerin Türkiye'de korunaklı bürokratik oligarşi adacıkları oluşturduğunun altını çizen Kurtulmuş, ''Her darbe sonrası bir anayasal düzenleme yapılarak hem darbeciler koruma altına alınıyor hem de darbe zemini canlı tutulmak için bir takım dokunulamaz bürokratik adacıklar oluşturuluyor. Biz sadece darbelere karşıyız demek yetmez bunların önüne geçmek için gerekli adımlar atılmalıdır.'' ifadesini kullandı.
ANAYASANIN BİR KAÇ MADDESİNİ DEĞİŞTİRMEK YETMEZ
Kurtulmuş, darbelere karşı atılması gereken adımları ise şöyle sıraladı: ''Siyaset alanını genişletmeli, hesap sorabilir hale gelmelidir. 1980 darbesi belli adacıklar oluşturdu. Burada barınanlar anayasal ve yasal düzenlemelerle kendilerini koruma altına aldı. Siyasetçilerin vazifesi kısıtlanan alanlarını genişletmeli, bu yönde adımlar atmalıdırlar. Anayasanın birkaç maddesini değiştirmek yetmez, darbecileri koruyan düzenlemeler ortadan kaldırılmalıdır. Partilerin kapatılmasını zorlaştırmalı, siyasi partiler ve seçim yasasını değiştirmelidir. Hukuki ve siyasi reform sürecini bu yönde hemen başlatmalıdır. 1960 darbesi sonrası Yüksek Askeri Şura oluşturularak darbeciler korunur hale getirilmiş, 12 Eylül'den sonra YÖK yasalaştırılarak eğitime müdahale edilmiş, 28 Şubat'tan sonra EMASYA ile sıkıyönetimin alt yapısı oluşturulmuş. 'Ahmet bey iyidir darbe yapmaz, bu genelkurmay başkanı darbeyi önler, bu önünü açar' olmaz. Hiç kimsenin aklının ucundan dahi geçiremeyeceği bir biçimde siyasi ortamı oluşturmanız gerekiyor. 12 Eylül Anayasa'sının ürünü (darbecileri koruyan) geçici 15. madde neden kalkmıyor. Neden askeriyenin iç hizmet kanunundaki 35. madde değiştirilmiyor. Burada ortaya konulan (müdahaleyi içeren) yetkiler alınmıyor. Tabi sadece maddeleri değiştirmek yetmez. Mantığın da değişmesi lazım. Yapılanlar toplumun yararını gözetmelidir. Milletin yararına yapılmalıdır.''
Anayasa Mahkemesi'nin Meclis üzerinde bir senato haline geldiğine dikkat çeken Kurtulmuş, ''Mahkeme millet iradesini temsil eden Meclis üzerinde senato haline gelmiştir. Onun dışında bir yasal düzenleme yapılamaz hale gelmiştir. Askeri bir vesayetten de zaman zaman söz edilmektedir. Tüm bunların önüne geçilebilmesi ve siyasetin alanının genişletilebilmesi için anayasa değişikliği şarttır'' görüşünü savundu.
Kurtulmuş, MHP'li Durmuş'un, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için peygamber benzetmesini genel kurula taşımasını ve GATA'ya eşi Emine Erdoğan'ın alınmamasını kınaması gerekirken alaycı bir üslupla ifade etmesine tepki gösterdi.
Meclis'te yaşananları 'çok çirkin' bulduğunu söyleyen Kurtulmuş, ''Tabii ki yaşananlar son derece çirkin olaylardı. Sayın Osman Durmuş'un sözleri ve sonrasında yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışmadı. Türkiye'nin geldiği seviyeye ve demokrasiye yakışan bir davranış değildi. Ben bunu TBMM'yi tamamen fonksiyonsuz bir hale getirmeye yönelik bir davranış olarak değerlendiriyorum. Meclis'in çalışmasını aksatmaya yönelik bir girişim olabilir.'' diye konuştu.
MÜSLÜMAN OLMANIN İLK ŞARTI
Durmuş'un Peygamber Efendimiz üzerinden başlattığı tartışmayı gereksiz bulan Kurtulmuş, ''Müslüman olmanın ilk şartı Allah demektir. Son Peygamber'in Hz. Muhammed olduğuna inanmaktır. Bunun dışında bir şey söyleyen meczup kabul edilir.'' ifadesini kullandı.
Durmuş'un Başbakan eşinin GATA'ya başörtüsünden dolayı alınmamasını ''çok hoşlaşmış'' bir davranış içinde dile getirmesi yerine GATA'nın bu uygulamasını kınaması gerektiğine işaret eden SP lideri, ''Sayın Durmuş, çok haksız bir uygulamaya karşı çıkmalıydı. Durmuş'un Başbakan eşinin başörtüsünden ötürü GATA'ya sokulmamasını hoşlanılmış bir üslupla anlatması çok yanlış ve çirkin. Ben Osman Durmuş'a şunu söylemek isterim; Halkın dini değerlerine yönelik bir takım şeyler dile getirmek halkın tepkisini çeker. Bunun en açık örneğini 27 Nisan bildirisi ardından 22 Temmuz'da yaşadık. Millet değerlerine müdahale edilince tepkisini sandıkta gösterdi. Durmuş'u, Meclis'te sergilediği tavırdan ötürü kınıyorum." şeklinde konuştu.
''EN KÖTÜ HÜKÜMET EN İYİ DARBEDEN DAHA İYİDİR''
''Senin darben, benim darbem'' olmaz diyen Kurtulmuş, herkesin darbeye karşı çıkması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: ''En kötü hükümet, en iyi darbeden daha iyidir. Bütün partilerin bu konuda ortak hareket etmesi gerekir. Bütün partiler bir araya gelerek, Türk kamuoyunun önünde darbelere karşı olduğunu deklare etmeli. İktidarı eleştirebilirsiniz; ancak herkes darbeler konusunda ortak tavır sergilemeli.''
DARBECİLER KORUMA ALTINA ALINIYOR
Darbelerin Türkiye'de korunaklı bürokratik oligarşi adacıkları oluşturduğunun altını çizen Kurtulmuş, ''Her darbe sonrası bir anayasal düzenleme yapılarak hem darbeciler koruma altına alınıyor hem de darbe zemini canlı tutulmak için bir takım dokunulamaz bürokratik adacıklar oluşturuluyor. Biz sadece darbelere karşıyız demek yetmez bunların önüne geçmek için gerekli adımlar atılmalıdır.'' ifadesini kullandı.
ANAYASANIN BİR KAÇ MADDESİNİ DEĞİŞTİRMEK YETMEZ
Kurtulmuş, darbelere karşı atılması gereken adımları ise şöyle sıraladı: ''Siyaset alanını genişletmeli, hesap sorabilir hale gelmelidir. 1980 darbesi belli adacıklar oluşturdu. Burada barınanlar anayasal ve yasal düzenlemelerle kendilerini koruma altına aldı. Siyasetçilerin vazifesi kısıtlanan alanlarını genişletmeli, bu yönde adımlar atmalıdırlar. Anayasanın birkaç maddesini değiştirmek yetmez, darbecileri koruyan düzenlemeler ortadan kaldırılmalıdır. Partilerin kapatılmasını zorlaştırmalı, siyasi partiler ve seçim yasasını değiştirmelidir. Hukuki ve siyasi reform sürecini bu yönde hemen başlatmalıdır. 1960 darbesi sonrası Yüksek Askeri Şura oluşturularak darbeciler korunur hale getirilmiş, 12 Eylül'den sonra YÖK yasalaştırılarak eğitime müdahale edilmiş, 28 Şubat'tan sonra EMASYA ile sıkıyönetimin alt yapısı oluşturulmuş. 'Ahmet bey iyidir darbe yapmaz, bu genelkurmay başkanı darbeyi önler, bu önünü açar' olmaz. Hiç kimsenin aklının ucundan dahi geçiremeyeceği bir biçimde siyasi ortamı oluşturmanız gerekiyor. 12 Eylül Anayasa'sının ürünü (darbecileri koruyan) geçici 15. madde neden kalkmıyor. Neden askeriyenin iç hizmet kanunundaki 35. madde değiştirilmiyor. Burada ortaya konulan (müdahaleyi içeren) yetkiler alınmıyor. Tabi sadece maddeleri değiştirmek yetmez. Mantığın da değişmesi lazım. Yapılanlar toplumun yararını gözetmelidir. Milletin yararına yapılmalıdır.''
Anayasa Mahkemesi'nin Meclis üzerinde bir senato haline geldiğine dikkat çeken Kurtulmuş, ''Mahkeme millet iradesini temsil eden Meclis üzerinde senato haline gelmiştir. Onun dışında bir yasal düzenleme yapılamaz hale gelmiştir. Askeri bir vesayetten de zaman zaman söz edilmektedir. Tüm bunların önüne geçilebilmesi ve siyasetin alanının genişletilebilmesi için anayasa değişikliği şarttır'' görüşünü savundu.