Cihaner Hakkında Soruşturma

Denizli Barosu tarafından yapılan açıklamada, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında yapılan soruşturma kapsamında başsavcılık makamının ve evinin aranması ve tutuklama ile devam eden yargı işlemlerinin Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırı olduğu belirtildi

Denizli Barosu tarafından yapılan açıklamada, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında yapılan soruşturma kapsamında başsavcılık makamının ve evinin aranması ve tutuklama ile devam eden yargı işlemlerinin Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırı olduğu belirtildi.
Konuyla ilgili Denizli Barosu Yönetim Kurulu adına yazılı bir açıklama yapıldı. Denizli Barosu Başkanı Avukat Adil Demir, Erzurum Adliyesi'nde CMK 250. maddesi gereğince, özel yetkili savcılar ve hakim tarafından yetki gaspı yapılarak Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında yapılan soruşturma kapsamında, Başsavcılık makamının ve evinin aranması ve tutuklama ile devam eden yargı işlemlerinin Anayasa'nın 138. ve 142. maddelerindeki hakim ve savcı güvencesi ihlali olduğunu, kuvvetler
ayrılığına dayalı anayasal demokrasi, hukukun üstünlüğüne ve hukuk devletine yönelik bir meydan okuma gibi olduğunu söyledi. Birinci sınıfa ayrılmış Başsavcının görevinden dolayı ve görevi sırasında, CMK 250/3. maddesi gereğince yargılama yetkisinin Yargıtay'a ait olduğunu belirten Adil Demir, şöyle konuştu: "Cemaatler hakkında soruşturma açması nedeniyle davalık oldukları, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında Erzurum'da görev yapan özel yetkili savcı ve mahkeme hakiminin yaptığı işlemler
yetki gaspı olup, soruşturmayı gerektirir işlemlerdir. Şüphesiz ki, görev ve sıfatı ne olursa olsun, hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü ve yargı bağışıklığı yoktur. Ancak, hakkında ağır suç ithamlarıyla dinleme, teknik izleme, arama el koyma ve tutuklama gibi kuvvetli delil ön koşulu gerektiren kararlar alınması, mümkün kişilerin öncelikle kamu gücü kullandıkları makamlardaki görevlerinden el çektirilmeleri beklenir. Bir il başsavcısı hakkında dinleme, teknik izleme, arama-el koyma yahut da tutuklama için
sevki gerektirir ölçüde kuvvetli kanıt varsa öncelikle başsavcılık görevinden el çektirilmeli. Kamu gücü kullanan makamlarda görevli kişiler hakkında bu tür ağır kararlar alınıp sonra da 'Pardon' denilemez."
İstanbul Başsavcısı hakkında yapılanların daha da aşırısının Erzincan Başsavcısı'na yapılamayacağını belirten Demir, sözlerine şöyle devam etti: "Bir ordu komutanı, bir birlik komutanı kamu adına silahlı kuvvet kullanabilecek makamdadır. Yargılama millet adına yapılır. Millet adına yargılama yapan makamdaki kişiler hakkında kuvvetli suç şüphesi gösterir nitelikte kanıt varsa, öncelikle bulundukları görevden el çektirilmeli. Görevde bulunan başsavcıya, ordu komutanına, birlik komutanına yönelik usul
hükümleri kamu güvenini sarsıcı kullanılmamalıdır. Varsa kuvvetli kanıt önce tedbir olarak görevinden el çektirilmelidir."
Devletin temelinin adalet olduğunu ifade eden Adil Demir açıklamasında "Yargı görevi yapan hakim ve savcıların herkesten daha titiz görevlerini yerine getirmeleri, hukuka bağlılıktan ayrılmamaları, bağımsız ve tarafsız olmaları zorunludur" ifadelerini kullandı. Son yaşanan olaylarla, CMK 250. maddesi ile özel yetkili mahkeme hakim ve savcılarının tamamının HSYK tarafından durumlarının incelemeyi gerektirdiğinin anlaşıldığını belirten Demir, şunları söyledi: "Yargı siyasallaştırılarak ayarlanabilen hakim
ve savcılar olduğu topluma dayatılmaktadır. Toplum sindirilmiş ve korkutulmuştur. Başsavcılar, komutanlar kendilerini bile koruyamıyorlar düşüncesi, yurttaşın yüreğine yerleştirilmektedir. Bunun önüne geçmek gerekir. Devlet ve onun adalet kurumu milletine korkutup sindirmek için değil huzur ve güven vermek için var. Haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan vatandaş adalete sığınır. Adaletin siyasallaşması kabul edilemez."