Toplumsal Şiddet Olayları
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi Demir, birçok ülkenin ya da bölgenin geçmişinde veya bugününde şiddet olaylarıyla yüz yüze gelindiğini ifade ederek, çatışma ve uzlaşmaları serinkanlılıkla izleyebilmenin yolununsa geri çekilmek olduğunu, üniversitenin ve aydının görevinin de bu olduğunu söyledi.
MEÜ Tarih Topluluğu tarafından Çiftlikköy Merkez Kampusu Prof. Dr: Uğur Oral Kültür Merkezi'nde 'Uygarlığın Kara Kutusu: Ruanda' adı altında bir söyleşi gerçekleştirildi. Yoğun ilginin gösterildiği etkinliğe konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Fevzi Demir, tarihçilerin asıl işlevlerinden birinin de geçmiş çatışma ve uzlaşma deneyimlerine ilişkin kayıtları değerlendirmek olduğunu anlattı.
Ruanda'da 1944 yılında yaşanan trajedinin incelenmesinin önemine dikkat çeken Demir, çatışmaların serinkanlı değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, "Şiddetin öznesi veya nesnesi olduğumuz durumlarda şiddet üzerine serinkanlı bir konuşma yapmanın güçlükleri bulunmaktadır. Birçok ülkenin ya da bölgenin geçmişlerinde veya bugünlerinde şiddet olaylarıyla yüz yüze gelinmiştir. Çatışmaları ve uzlaşmaları serinkanlılıkla izleyebilmenin yolu ise geri çekilmektir. Üniversitenin ve aydının görevi de aslında
budur" dedi.
Ruanda'da yaşanan trajedi hakkında da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Fevzi Demir, yaşananları 'katliam' olarak nitelendirdiği ve bu katliamın aktörlerinin sadece Tutsilere ve Hutulara indirgenemeyeceğinin altını çizdi. Demir, aktörler olarak; uygarlık süreci içinde ortaya çıkan hiyerarşik yapıların, emperyalizmin modern ırk kategorizasyonunun ve bir iktidar teknolojisi olarak biyoiktidar politikalarının öncelikle incelenmesi ve anlaşılması gerektiğini öne sürdü.
(SNK-EA-Y)
MEÜ Tarih Topluluğu tarafından Çiftlikköy Merkez Kampusu Prof. Dr: Uğur Oral Kültür Merkezi'nde 'Uygarlığın Kara Kutusu: Ruanda' adı altında bir söyleşi gerçekleştirildi. Yoğun ilginin gösterildiği etkinliğe konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Fevzi Demir, tarihçilerin asıl işlevlerinden birinin de geçmiş çatışma ve uzlaşma deneyimlerine ilişkin kayıtları değerlendirmek olduğunu anlattı.
Ruanda'da 1944 yılında yaşanan trajedinin incelenmesinin önemine dikkat çeken Demir, çatışmaların serinkanlı değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, "Şiddetin öznesi veya nesnesi olduğumuz durumlarda şiddet üzerine serinkanlı bir konuşma yapmanın güçlükleri bulunmaktadır. Birçok ülkenin ya da bölgenin geçmişlerinde veya bugünlerinde şiddet olaylarıyla yüz yüze gelinmiştir. Çatışmaları ve uzlaşmaları serinkanlılıkla izleyebilmenin yolu ise geri çekilmektir. Üniversitenin ve aydının görevi de aslında
budur" dedi.
Ruanda'da yaşanan trajedi hakkında da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Fevzi Demir, yaşananları 'katliam' olarak nitelendirdiği ve bu katliamın aktörlerinin sadece Tutsilere ve Hutulara indirgenemeyeceğinin altını çizdi. Demir, aktörler olarak; uygarlık süreci içinde ortaya çıkan hiyerarşik yapıların, emperyalizmin modern ırk kategorizasyonunun ve bir iktidar teknolojisi olarak biyoiktidar politikalarının öncelikle incelenmesi ve anlaşılması gerektiğini öne sürdü.
(SNK-EA-Y)