Kemal Türkler davası zaman aşımından düştü
DİSK genel başkanlarından Kemal Türkler'in öldürülmesine ilişkin Ünal Osmanağaoğlu'nun yargılandığı dava, zaman aşımı süresi dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırıldı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, "Dava, kasıtlı olarak zaman aşımına taşınmıştır" dedi.
DİSK genel başkanlarından Kemal Türkler'in öldürülmesine ilişkin Ünal Osmanağaoğlu'nun yargılandığı dava, zaman aşımı süresi dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırıldı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, "Dava, kasıtlı olarak zaman aşımına taşınmıştır" dedi. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, başka bir suçtan tutuklu bulunan sanık Ünal Osmanağaoğlu ile Kemal Türkler'in eşi Hatice Sebahat Türkler, kızları Yasemin Türkler Akpınar, Nilgün Soydan ile taraf avukatları hazır bulundu.
Duruşmaya, Türkler'in torunu Burç Akpınar da annesi ve teyzesi adına müdahil avukatı olarak katıldı.
Duruşmada son beyanı sorulan sanık Ünal Osmanağaoğlu, suçsuz olduğunu belirterek "Beraatimi talep ediyorum" dedi.
Duruşmada kararını açıklayan mahkeme heyeti, zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davayı ortadan kaldırdı. Mahkeme heyeti, kararın açıklanmasının ardından duruşma salonundan çıkan Türkler ailesinin avukatı Rasim Öz'ün, mahkeme başkanına hitaben sözlü hakarette bulunarak, "Ali Asker Kazak, bunun hesabını sana soracağım" şeklindeki beyanlarını tutanağa yazdırdı.
Salonda dinleyici olarak bulunanlar karara tepki gösterirken, bir kişinin de "Kemal Türkler aramızda yaşıyor" diye bağırdı.
Mahkeme heyeti başkanın isteği üzerine duruşma salonunu boşaltmaya çalışan polisler ile dinleyiciler arasında kısa süreli arbede yaşandı.
Kemal Türkler'in kızı Nilgün Türkler Soydan ise Ünal Osmanağaoğlu'nun babasını öldüren katillerden biri olduğunu savunarak, şöyle konuştu: "Ben bunu gözlerimle gördüm. Devlet önce babamı öldürttü, ondan sonra öldürttüğü katili senelerce korudu, daha sonra gözümüzün içine baka baka davaları görmedi, normal seyrinde görülmesine izin vermedi. Şimdi gözümüzün içine bakarak, zaman aşımına uğradığı için Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Ünal Osmanağaoğlu'nun Kemal Türkler'in katili olduğuna onay verdiği, karar verdiği halde şu anda zaman aşımı nedeniyle bu davanın ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
Ben bundan sonrası için bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak, ne yazık ki böyle yönetilen bir devletin eline doğmuş bir evlat olarak, bundan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidip devletimi şikayet etmekten düne kadar büyük üzüntü duyarım diyordum, ama bundan sonrası için üzüntü duymayacağım."
"Babam 30 yıldır mezarında yatıyor, hala babamın mezarında bile babamdan korkuyorsunuz. Onun adı Kemal Türkler'di" diyen Soydan, Kemal Türkler'in milyonlarca insana hükmedebildiğini, kimsenin bunu başaramadığı söyledi.
Avukat Rasim Öz de katilin Ünal Osmanağaoğlu olmadığını belirterek, "O zavallı bir tetikçidir. Katil Türkiye Cumhuriyeti'dir, kapitalist devlettir. 32 yılımı bu davaya adadım, devam edeceğim, ölmeyeceğim, söz veriyorum" şeklinde konuştu.
Çelebi: "Kasıtlı olarak zaman aşımına taşındı"
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Kemal Türkler'in öldürülmesine ilişkin davada verilen karara ilişkin, "Dava, kasıtlı olarak zaman aşımına taşınmıştır" dedi.
Duruşmanın ardından gazetecilere açıklama yapan Çelebi, "Dava, kasıtlı olarak zaman aşımına taşınmıştır. Zaman aşımına uğratılması, bu katilin katil kimliğini bizim açımızdan ortadan kaldırmıyor. Hukuken de kalkmış değildir" diye konuştu.
Hukukçuların, bu sürecin devamına ilişkin her türlü itirazlarını gerek Yargıtay sürecinde, gerekse uluslararası mahkeme nezdinde sonuna kadar devam ettireceğini vurgulayan Çelebi, şöyle devam etti: "Bir kez daha buradan ilan ediyorum. Kemal Türkler davası bizim açımızdan katilleri belli olan davadır. Bu kararları verenler huzur içerisindeler ise, rahat uyuyacaklarsa, ne kadar uyuyacaklarını kendi vicdanlarına bırakacağız. Bizim açımızdan vicdani olarak aklanmış değildir. Bizim açımızdan hukuken aklanmış değildir. Diğerleri beyhude çabalardır. Diğer kararlar bizim açımızdan geçerliliği olan vicdani kararlar değildir."
Davanın geçmişi
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, DİSK genel başkanlarından Kemal Türkler'in, 22 Temmuz 1980 tarihinde evinin önünde otomobiline binmek üzereyken Ünal Osmanağaoğlu ile arkadaşları Aydın Eryılmaz, Abdülsamet Karakuş ve İsmet Koçak tarafından öldürüldüğü, koruma polisi Ali Bilsev'in de yaralandığı ifade ediliyordu.
İddianamede, bu olaya ilişkin, Osmanağaoğlu'nun suç ortakları hakkında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde kamu davası açıldığı, İstanbul ilinde sıkıyönetimin kalkması nedeniyle sanık hakkındaki dosyanın ayrılarak, genel hükümler uyarınca suç yeri sorumluluk alanı olarak Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiği kaydediliyordu.
"Suçun, DGM'nin kuruluşu hakkındaki kanunun geçici 1. maddesi gereğince, kanunun yürürlüğe girdiği 1 Mayıs 1984'ten önce işlenmesi nedeniyle Osmanağaoğlu'nun DGM'de yargılanmasının mümkün olmadığı" vurgulanan iddianamede, sanığın, TCK'nın 149/2. maddesi uyarınca "ahaliyi ayaklandırarak birbirini öldürmeye sebebiyet vermek" suçundan cezalandırılması talep ediliyordu.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 14 Nisan 2003 tarihli duruşmasında, sanık Osmanağaoğlu'nun beraatına karar verilmişti.
Dosyanın temyize gittiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Abdülsamet Karakuş, Aydın Eryılmaz, Celal Adan, İsmet Koçak ve İsmail Aydın Esi'ye ait dava dosyalarının akıbeti ve kesinleşip kesinleşmediği konusu dosya kapsamı ile anlaşılamadığı gerekçesiyle bu hususun yeniden araştırılıp denetime olanak verecek şekilde gerekli bilgi ve belgeler getirtilip dosya içine konulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği belirtilerek, eksik soruşturma gerekçesiyle kararı bozmuştu.
Bozma kararının ardından davayı tekrar görüşen Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, hakkında Kemal Türkler'in öldürülmesi olayı ile biten suç nedeniyle 765 sayılı TCK'nın 149/2. maddesine muhalefet suçundan dava açılan sanık Ünal Osmanağaoğlu'nun, "bu suçu işlediği hususunda mahkumiyetine yeterli ve kati deliller bulunamadığı"ndan beraatına hükmetmişti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise "Kemal Türkler'in Merter'deki evinin önünde öldürülmesi eyleminde Ünal Osmanağaoğlu'nun eylem yerinin belirlenmesi, keşif yapılması, planlama aşamasında görev alması ve olay sırasında silahla ateş ederek, suça asli maddi fail olarak katıldığının anlaşıldığı"na işaret ederek, Osmanağaoğlu hakkında verilen beraat kararını oy birliğiyle bozmuştu.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yaptığı yargılamada, 30 Temmuz 2009 tarihinde beraat hükmünde direnme kararı aldı. Direnme kararını inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hükmün bozulmasına karar vermişti.
Duruşmaya, Türkler'in torunu Burç Akpınar da annesi ve teyzesi adına müdahil avukatı olarak katıldı.
Duruşmada son beyanı sorulan sanık Ünal Osmanağaoğlu, suçsuz olduğunu belirterek "Beraatimi talep ediyorum" dedi.
Duruşmada kararını açıklayan mahkeme heyeti, zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davayı ortadan kaldırdı. Mahkeme heyeti, kararın açıklanmasının ardından duruşma salonundan çıkan Türkler ailesinin avukatı Rasim Öz'ün, mahkeme başkanına hitaben sözlü hakarette bulunarak, "Ali Asker Kazak, bunun hesabını sana soracağım" şeklindeki beyanlarını tutanağa yazdırdı.
Salonda dinleyici olarak bulunanlar karara tepki gösterirken, bir kişinin de "Kemal Türkler aramızda yaşıyor" diye bağırdı.
Mahkeme heyeti başkanın isteği üzerine duruşma salonunu boşaltmaya çalışan polisler ile dinleyiciler arasında kısa süreli arbede yaşandı.
Kemal Türkler'in kızı Nilgün Türkler Soydan ise Ünal Osmanağaoğlu'nun babasını öldüren katillerden biri olduğunu savunarak, şöyle konuştu: "Ben bunu gözlerimle gördüm. Devlet önce babamı öldürttü, ondan sonra öldürttüğü katili senelerce korudu, daha sonra gözümüzün içine baka baka davaları görmedi, normal seyrinde görülmesine izin vermedi. Şimdi gözümüzün içine bakarak, zaman aşımına uğradığı için Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Ünal Osmanağaoğlu'nun Kemal Türkler'in katili olduğuna onay verdiği, karar verdiği halde şu anda zaman aşımı nedeniyle bu davanın ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
Ben bundan sonrası için bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak, ne yazık ki böyle yönetilen bir devletin eline doğmuş bir evlat olarak, bundan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidip devletimi şikayet etmekten düne kadar büyük üzüntü duyarım diyordum, ama bundan sonrası için üzüntü duymayacağım."
"Babam 30 yıldır mezarında yatıyor, hala babamın mezarında bile babamdan korkuyorsunuz. Onun adı Kemal Türkler'di" diyen Soydan, Kemal Türkler'in milyonlarca insana hükmedebildiğini, kimsenin bunu başaramadığı söyledi.
Avukat Rasim Öz de katilin Ünal Osmanağaoğlu olmadığını belirterek, "O zavallı bir tetikçidir. Katil Türkiye Cumhuriyeti'dir, kapitalist devlettir. 32 yılımı bu davaya adadım, devam edeceğim, ölmeyeceğim, söz veriyorum" şeklinde konuştu.
Çelebi: "Kasıtlı olarak zaman aşımına taşındı"
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Kemal Türkler'in öldürülmesine ilişkin davada verilen karara ilişkin, "Dava, kasıtlı olarak zaman aşımına taşınmıştır" dedi.
Duruşmanın ardından gazetecilere açıklama yapan Çelebi, "Dava, kasıtlı olarak zaman aşımına taşınmıştır. Zaman aşımına uğratılması, bu katilin katil kimliğini bizim açımızdan ortadan kaldırmıyor. Hukuken de kalkmış değildir" diye konuştu.
Hukukçuların, bu sürecin devamına ilişkin her türlü itirazlarını gerek Yargıtay sürecinde, gerekse uluslararası mahkeme nezdinde sonuna kadar devam ettireceğini vurgulayan Çelebi, şöyle devam etti: "Bir kez daha buradan ilan ediyorum. Kemal Türkler davası bizim açımızdan katilleri belli olan davadır. Bu kararları verenler huzur içerisindeler ise, rahat uyuyacaklarsa, ne kadar uyuyacaklarını kendi vicdanlarına bırakacağız. Bizim açımızdan vicdani olarak aklanmış değildir. Bizim açımızdan hukuken aklanmış değildir. Diğerleri beyhude çabalardır. Diğer kararlar bizim açımızdan geçerliliği olan vicdani kararlar değildir."
Davanın geçmişi
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, DİSK genel başkanlarından Kemal Türkler'in, 22 Temmuz 1980 tarihinde evinin önünde otomobiline binmek üzereyken Ünal Osmanağaoğlu ile arkadaşları Aydın Eryılmaz, Abdülsamet Karakuş ve İsmet Koçak tarafından öldürüldüğü, koruma polisi Ali Bilsev'in de yaralandığı ifade ediliyordu.
İddianamede, bu olaya ilişkin, Osmanağaoğlu'nun suç ortakları hakkında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde kamu davası açıldığı, İstanbul ilinde sıkıyönetimin kalkması nedeniyle sanık hakkındaki dosyanın ayrılarak, genel hükümler uyarınca suç yeri sorumluluk alanı olarak Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiği kaydediliyordu.
"Suçun, DGM'nin kuruluşu hakkındaki kanunun geçici 1. maddesi gereğince, kanunun yürürlüğe girdiği 1 Mayıs 1984'ten önce işlenmesi nedeniyle Osmanağaoğlu'nun DGM'de yargılanmasının mümkün olmadığı" vurgulanan iddianamede, sanığın, TCK'nın 149/2. maddesi uyarınca "ahaliyi ayaklandırarak birbirini öldürmeye sebebiyet vermek" suçundan cezalandırılması talep ediliyordu.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 14 Nisan 2003 tarihli duruşmasında, sanık Osmanağaoğlu'nun beraatına karar verilmişti.
Dosyanın temyize gittiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Abdülsamet Karakuş, Aydın Eryılmaz, Celal Adan, İsmet Koçak ve İsmail Aydın Esi'ye ait dava dosyalarının akıbeti ve kesinleşip kesinleşmediği konusu dosya kapsamı ile anlaşılamadığı gerekçesiyle bu hususun yeniden araştırılıp denetime olanak verecek şekilde gerekli bilgi ve belgeler getirtilip dosya içine konulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği belirtilerek, eksik soruşturma gerekçesiyle kararı bozmuştu.
Bozma kararının ardından davayı tekrar görüşen Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, hakkında Kemal Türkler'in öldürülmesi olayı ile biten suç nedeniyle 765 sayılı TCK'nın 149/2. maddesine muhalefet suçundan dava açılan sanık Ünal Osmanağaoğlu'nun, "bu suçu işlediği hususunda mahkumiyetine yeterli ve kati deliller bulunamadığı"ndan beraatına hükmetmişti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise "Kemal Türkler'in Merter'deki evinin önünde öldürülmesi eyleminde Ünal Osmanağaoğlu'nun eylem yerinin belirlenmesi, keşif yapılması, planlama aşamasında görev alması ve olay sırasında silahla ateş ederek, suça asli maddi fail olarak katıldığının anlaşıldığı"na işaret ederek, Osmanağaoğlu hakkında verilen beraat kararını oy birliğiyle bozmuştu.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yaptığı yargılamada, 30 Temmuz 2009 tarihinde beraat hükmünde direnme kararı aldı. Direnme kararını inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hükmün bozulmasına karar vermişti.