Şeyh Said'in mezarı nerede?
Şeyh Sait'in son varisi şeyh Muhammed Sait Fırat, dedesinin gizli mezarını açıkladı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında başarısızlıkla sonuçlanan Kürt isyanı sonrası idam edilen Şeyh Sait'in son varisi şeyh Muhammed Sait Fırat, dedesinin yeri gizli tutulan mezarının Diyarbakır Orduevi önünde olduğunu öne sürdü. 100 bine yakın müridi olan Fırat, "İngilizler ile işbirliği yaptığımız doğru değil, kimse bizden isyan beklemesin, bu aklımızdan bile geçmiyor" dedi.
Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde 1925 yılında Kürt isyanı başlattığı için 85 yıl önce 47 arkadaşı ile idam edilen Şeyh Sait'in mezarı halen gizli tutuluyor. Mezarın izini kendisi için Diyarbakır'da yaptırdığı villada süren Şeyh Sait'in son varisi 70 yaşındaki şeyh Muhammed Sait Fırat, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan dedesinin mezarının yerinin açıklanmasını istedi. Erzurum'da yaşayan ve 100 binin üzerinde müridi olduğu tahmin edilen diyaliz hastası Fırat, gizli tutulan mezarın Diyarbakır Dağkapı semtinde bulunan Orduevi karşısındaki askeri lojmanların bahçesinde olduğunu savunarak, şunları söyledi:
"Rahmetli babam dedemin mezarını bulamadan öldü. Aynı acıyı ben de yaşamak istemiyorum. Geçmiş yıllarda devletin kapısını korkudan çalamıyorduk. Son yıllarda Ankara ile yaptığımız yazışmalarda hep olumsuz cevap verildi. Ancak biz biliyoruz ki dedemizi idam eden, mezarını nereye defin ettiğini de iyi biliyor. Bu devletin gizli kayıtlarında mevcut, tüm ısrarımıza rağmen naaşı bize verilmiyor. Aile olarak büyük üzüntü içindeyiz. Mezarı bize iade edilirse bunu devlete karşı asla kullanmayacağız. Sadece bir ziyarete dönüştürüp üzerine dua edeceğiz. Devlet yetkilileri bizi Fatiha'dan mahrum bırakmasın."
"DEDEM İNGİLİZLER'LE HAREKET ETMEDİ"
Şeyh Sait'in idam sehpasında varis olarak kendisini işaret ettiğini iddia eden 4 çocuk babası şeyh Muhammed Sait Fırat, dedesinin bıraktığı İslam davasını kendisi devraldığını söyledi. Müritleriyle Diyarbakır merkez Bağlar ilçesinde yaptırdığı villada sürekli bir araya gelen Fırat, "Dedem tarih kitaplarında anlatıldığı gibi asla İngilizler ile hareket etmedi. Onun tek bir gayesi vardı o da İslam dinini Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt coğrafyasında yaygınlaştırmaktı. Ancak bacanağı hainlik yapıp onu bir katır dolu altın ve askerleriyle ele verdi. Aile olarak yıllarca sürgün edildik, Şeyh Sait zürriyetinin yok olması isteniliyordu" dedi.
"İNSANLAR BİZİ ÖCÜ OLARAK GÖRÜYOR"
Dedesinin yolunda ilerlediğini vurgulayan Fırat, "Ailemiz yanlış tanıtıldığı için insanlar ve devlet bizi öcü olarak görüyor. Bizim tek bir gayemiz var o da Müslüman vatandaşlarımızı cehennem azabından korumak. Bazı kesimler Şeyh Sait ailesi tekrar isyan başlatır gibi düşüncelere kapılıyor. Ama isyan aklımızın ucunda bile geçmiyor. Bizim devletle sorunumuz yok, tek hesabımız kaldı, o da dedemin kayıp mezarı" diye konuştu.
REFERANDUMU DESTEKLEDİ
"BDP'nin Şeyh Sait'e 85 yıl sonra sahip çıkması ve bazı aile fertlerinin bu partiyi desteklediği" yönündeki soruya Fırat, "Ben siyaset yapmayı asla düşünmedim. Onun için sadece medrese eğitimi aldım. Ancak 12 Eylül darbesi için referandumda 'evet' oyu kulandım. Ailemizde düşünce fikir özgürlüğü var. İsteyen istediği partiye girer, bu konuda yorum yapmanın erken olduğunu düşünüyorum. Ben ailemden değil, müritlerimden sorumluyum" şeklinde cevap verdi.
Habertürk
Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde 1925 yılında Kürt isyanı başlattığı için 85 yıl önce 47 arkadaşı ile idam edilen Şeyh Sait'in mezarı halen gizli tutuluyor. Mezarın izini kendisi için Diyarbakır'da yaptırdığı villada süren Şeyh Sait'in son varisi 70 yaşındaki şeyh Muhammed Sait Fırat, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan dedesinin mezarının yerinin açıklanmasını istedi. Erzurum'da yaşayan ve 100 binin üzerinde müridi olduğu tahmin edilen diyaliz hastası Fırat, gizli tutulan mezarın Diyarbakır Dağkapı semtinde bulunan Orduevi karşısındaki askeri lojmanların bahçesinde olduğunu savunarak, şunları söyledi:
"Rahmetli babam dedemin mezarını bulamadan öldü. Aynı acıyı ben de yaşamak istemiyorum. Geçmiş yıllarda devletin kapısını korkudan çalamıyorduk. Son yıllarda Ankara ile yaptığımız yazışmalarda hep olumsuz cevap verildi. Ancak biz biliyoruz ki dedemizi idam eden, mezarını nereye defin ettiğini de iyi biliyor. Bu devletin gizli kayıtlarında mevcut, tüm ısrarımıza rağmen naaşı bize verilmiyor. Aile olarak büyük üzüntü içindeyiz. Mezarı bize iade edilirse bunu devlete karşı asla kullanmayacağız. Sadece bir ziyarete dönüştürüp üzerine dua edeceğiz. Devlet yetkilileri bizi Fatiha'dan mahrum bırakmasın."
"DEDEM İNGİLİZLER'LE HAREKET ETMEDİ"
Şeyh Sait'in idam sehpasında varis olarak kendisini işaret ettiğini iddia eden 4 çocuk babası şeyh Muhammed Sait Fırat, dedesinin bıraktığı İslam davasını kendisi devraldığını söyledi. Müritleriyle Diyarbakır merkez Bağlar ilçesinde yaptırdığı villada sürekli bir araya gelen Fırat, "Dedem tarih kitaplarında anlatıldığı gibi asla İngilizler ile hareket etmedi. Onun tek bir gayesi vardı o da İslam dinini Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt coğrafyasında yaygınlaştırmaktı. Ancak bacanağı hainlik yapıp onu bir katır dolu altın ve askerleriyle ele verdi. Aile olarak yıllarca sürgün edildik, Şeyh Sait zürriyetinin yok olması isteniliyordu" dedi.
"İNSANLAR BİZİ ÖCÜ OLARAK GÖRÜYOR"
Dedesinin yolunda ilerlediğini vurgulayan Fırat, "Ailemiz yanlış tanıtıldığı için insanlar ve devlet bizi öcü olarak görüyor. Bizim tek bir gayemiz var o da Müslüman vatandaşlarımızı cehennem azabından korumak. Bazı kesimler Şeyh Sait ailesi tekrar isyan başlatır gibi düşüncelere kapılıyor. Ama isyan aklımızın ucunda bile geçmiyor. Bizim devletle sorunumuz yok, tek hesabımız kaldı, o da dedemin kayıp mezarı" diye konuştu.
REFERANDUMU DESTEKLEDİ
"BDP'nin Şeyh Sait'e 85 yıl sonra sahip çıkması ve bazı aile fertlerinin bu partiyi desteklediği" yönündeki soruya Fırat, "Ben siyaset yapmayı asla düşünmedim. Onun için sadece medrese eğitimi aldım. Ancak 12 Eylül darbesi için referandumda 'evet' oyu kulandım. Ailemizde düşünce fikir özgürlüğü var. İsteyen istediği partiye girer, bu konuda yorum yapmanın erken olduğunu düşünüyorum. Ben ailemden değil, müritlerimden sorumluyum" şeklinde cevap verdi.
Habertürk