Osman Baydemir meselesi ve Öcalan

Osman Baydemir'e yönelik çıkış, Abdullah Öcalan'ın dağ üzerindeki egemenliği hâlâ önemsediğini gözler önüne seriyor.


Osman Baydemir, birkaç hafta önce, benim de katıldığım bir programda “Silahlı mücadele miadını doldurmuştur” şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştu. Habertürk’te Didem Yılmaz’ın sunduğu bu programda Baydemir, bu değerlendirmeleri nedeniyle eleştirilere uğrayabileceğinden de söz etmişti.
Gerçekten de Baydemir bu sözleri yüzünden PKK’nın değişik yöneticileri tarafından sert bir dille eleştirildi. Son ve en etkili eleştiriyi ise Öcalan yaptı. “Gitsin AKP’ye katılsın” gibi bir ifade kullanan Öcalan, “PKK olmasaydı, o koltukta oturamazdı” da dedi.
Şiddetin ve silahın egemen olduğu mücadele ortamında esneklik bulunmaz. İlişkiler sert ve kırıcı geçer. Ölümün ve öldürmenin egemen olduğu mücadele böyledir. Kürt kimliği hareketi başından beri iki ayak üzerinde yürüdü. Birinci ve daha belirleyici ayak 30 yıldır hep dağ oldu. ‘İkinci ayak’ı oluşturan yasal mücadele ise hep zor ve çetrefilli bir şekilde ilerledi ve iki taraflı baskı altında kaldı.
Devlet, yasal alanı her zaman ‘vurulacak hedef’ olarak gördü. Partiler kapatıldı, yasal alanda ayakta kalmaya çalışan aydınlar ve siyasetçiler öldürüldü, hapse atıldı. Yasal mücadele noktasında ısrar edenlerin göze aldıkları riskleri, ödedikleri bedelleri uzun uzun anlatmaya gerek yok… 

‘Dağ’ niye güçlendi?
Kürt kimliği hareketinin yasal alanda devletçe hedef haline getirilip, baskılanması ve ezilmesinin Kürt cephesindeki tek sonucu, ‘dağ seçeneği’nin güçlenmesi oldu. Kapatılamayan tek ‘parti’ olarak tanımlayabileceğimiz PKK, yasal Kürt hareketi üzerinde de tartışmasız bir egemenlik kurdu.
AB sürecinin ağırlık kazanması, ekonominin büyümesi, sanayi ve ticaretin güçlenmesi ile birlikte Türkiye’de derinlik kazanan demokrasi kavramı, Kürt hareketinin yasal alandaki zemininin gelişmesini de sağladı. Meşruiyet alanlarını genişleten Kürt hareketi, özellikle yerel yönetimlerde yaygın bir etkinlik kazandı. Sosyo-ekonomik gelişimle, toplumsal yaşamın canlanmasıyla ve yeşeren nispi demokratik ortamla birlikte yasal Kürt hareketinin inisiyatif alanları genişledi.
‘Barışçı ve silahsız çözüm’ seçeneği kaçınılmaz olarak güçleniyor. Kürt hareketi yasal alanda, milletvekilleriyle, sivil toplum örgütleriyle, yerel yöneticileriyle, güçlenen kadın kimliğiyle radikal ve rasyonel adımlar atıyor ve meşruiyet kazanmaya devam ediyor.
Yaşanan geçiş sürecinin birçok açıdan sıkıntılı ve karmaşık olacağı açık. Kürt hareketinin silahın egemen olduğu dönemden siyasetin egemen olduğu döneme ‘krizsiz’ bir şekilde geçmesi beklenemez.
Bu geçişin de Öcalan tarafından yönlendirilip şekillendirilebileceği işaretleri var. Ancak bu, yasal alanda mücadele edenlerle, elinde silah olanlar arasındaki çelişmeyi ortadan kaldırmıyor. Yasal alanda mücadele edenler, doğal olarak, Türk kamuoyunun duyarlılıklarını daha fazla hissediyor ve önemsiyorlar. Dağdakilerin asıl korku ve endişesi ise geçiş sırasında inisiyatifi elden kaçırmak. Ama bu kaçınılmaz… Süreç silahtan arındıkça siyaset alanının inisiyatifi artacak. 

İki alanda etkinlik
Öcalan’ın her iki alan üzerindeki etkinliğini sürdürebilmek amacıyla iki tarafı da tatmin edecek bir orta yolu tercih ettiğini gözlemlemek mümkün. Baydemir’e yönelik çıkış, Öcalan’ın dağ üzerindeki egemenliği hâlâ önemsediğini gözler önüne seriyor. Öcalan’ın ‘dağdan inme/indirilme’ sürecini yönetebilmesi için kendisi açısından her iki alan üzerindeki egemenliğinin de sürmesi gerekiyor.
Yasal alanla dağ arasındaki gerilim yeni değil. Süreç ilerledikçe gerilim zaman zaman sertleşebilir. Ancak dönüşüm devam edecek.