Mersin'de 'Kadına Yönelik Şiddet' Paneli
Mersin'in merkez ilçe Akdeniz Belediyesi tarafından, kenar mahallelerde yaşayan kadınlara yönelik olarak bir hafta sürecek 'şiddet' konulu paneller dizisi başlattı
Akdeniz Belediyesi'nin kadın meclis üyeleri, '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü' dolayısıyla, kadınlara yönelik olarak 'Kadın ve Şiddet' konulu paneller dizisi başlattı. Bu kapsamda düzenlenen panelin ilki, Çilek Mahallesi Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştirildi.
Panelde konuşan İştar Kadın Danışmanlık Merkezi'nden Psikolog Seçil Sezen, şiddetin, toplum tarafından paylaşılan bir değer yargısı olarak kabul edilmesi ve kuşaktan kuşağa aktarılmasının, şiddetin sosyal bir nedeni olarak kabul edildiğini söyledi. Şiddet türlerini 'fiziksel, duygusal (psikolojik) ve ekonomik' olarak sıralayan Sezen, kadına yönelik şiddetin, genelde toplumların erkek egemen yapısından kaynaklandığına dikkat çekti. Şiddetin, sadece kaba kuvvet içeren davranışlar olmadığını ifade eden Sezen, "Aşağılamak, tehdit etmek, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak, ihmal, tecavüz, zorla evlendirmek de cinsel ve psikolojik şiddettir. Kadına yönelik şiddetin fiziksel etkilerinin bir çoğu bir süre sonra tedavi edilebilir. Ancak psikolojik etkiler hem zor tedavi edilir hem de tedavisi çok uzun sürer" dedi.
Sezen, Türkiye'de yapılan çalışmalarda, kadınların yüzde 26'sı ile yüzde 58'inin fiziksel şiddete uğradığının, aile içinde dövülme, küçümsenme, istismar, tecavüz gibi her türlü fiziksel ve duygusal şiddete maruz kaldığının tespit edildiğinin altını çizdi. Doğu ve Güneydoğu'da 2000 yılında yapılan bir araştırmanın çarpıcı sonuçlarını da aktaran Sezen, "Bu bölgelerde yaşayan kadınların yüzde 45,7'sine kocalarının seçiminde danışılmadığını ve yüzde 50,8'inin rızaları olmadan evlendirildiğini ortaya koymaktadır. Dünyada milyonlarca kadının şiddete maruz kaldığı bilinmekte, ancak gelenekler, kadının statüsünün düşük olması ve ekonomik özgürlüğünün olmaması gibi nedenlerle kadına yönelik şiddet çoğunlukla gizli tutulmaktadır" diye konuştu.
Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik çözüm önerilerini de sıralayan Psikolog Seçil Sezen, şöyle devam etti; "Kadın bağımsızlaşmadıkça, erkek kadın ile eşit olduğunu, en önemlisi de kadın erkekle eşit olduğunu kavramadıkça, şiddete çözüm bulmak mümkün olmayacak. Devlet üstüne düşeni yapmalı, gerekli kanunlar ve yaptırımları oluşturmalı. Toplum bu konuda eğitilmediği, çocuklar küçükken kesilen kurbanların kafaları ile top oynamamayı, bilgisayar oyunlarında öldürülenlerin artı puan olmadığını, güçlünün güçsüze söz geçirmek zorunda olmadığını, otoritenin şiddet demek olmadığını, iletişimin itişip kakışmaktan ibaret olmadığını öğrenmediğimiz müddetçe şiddetin önüne geçmek mümkün olmaz."
Panelistlerden Sosyolog Nazlı Pınarbaşı ise konuşmasında, şiddetin sosyal nedenleri ve sonuçları hakkında bilgi verdi. Pınarbaşı, "Şiddet, uygulama ve şiddete maruz kalma, öğrenilen bir davranıştır. En önemli öğrenme kaynağı ise, şiddeti uygulayan kişinin kendi ailesidir. Bir toplumda şiddet yaygınsa, bu toplumun bireylerinin büyük bölümünün beden ve ruh sağlıkları bozuk demektir. Böyle toplumlarda cinayetler, cinnetler ve kendine zarar verme artar" dedi.
Panelde konuşan İştar Kadın Danışmanlık Merkezi'nden Psikolog Seçil Sezen, şiddetin, toplum tarafından paylaşılan bir değer yargısı olarak kabul edilmesi ve kuşaktan kuşağa aktarılmasının, şiddetin sosyal bir nedeni olarak kabul edildiğini söyledi. Şiddet türlerini 'fiziksel, duygusal (psikolojik) ve ekonomik' olarak sıralayan Sezen, kadına yönelik şiddetin, genelde toplumların erkek egemen yapısından kaynaklandığına dikkat çekti. Şiddetin, sadece kaba kuvvet içeren davranışlar olmadığını ifade eden Sezen, "Aşağılamak, tehdit etmek, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak, ihmal, tecavüz, zorla evlendirmek de cinsel ve psikolojik şiddettir. Kadına yönelik şiddetin fiziksel etkilerinin bir çoğu bir süre sonra tedavi edilebilir. Ancak psikolojik etkiler hem zor tedavi edilir hem de tedavisi çok uzun sürer" dedi.
Sezen, Türkiye'de yapılan çalışmalarda, kadınların yüzde 26'sı ile yüzde 58'inin fiziksel şiddete uğradığının, aile içinde dövülme, küçümsenme, istismar, tecavüz gibi her türlü fiziksel ve duygusal şiddete maruz kaldığının tespit edildiğinin altını çizdi. Doğu ve Güneydoğu'da 2000 yılında yapılan bir araştırmanın çarpıcı sonuçlarını da aktaran Sezen, "Bu bölgelerde yaşayan kadınların yüzde 45,7'sine kocalarının seçiminde danışılmadığını ve yüzde 50,8'inin rızaları olmadan evlendirildiğini ortaya koymaktadır. Dünyada milyonlarca kadının şiddete maruz kaldığı bilinmekte, ancak gelenekler, kadının statüsünün düşük olması ve ekonomik özgürlüğünün olmaması gibi nedenlerle kadına yönelik şiddet çoğunlukla gizli tutulmaktadır" diye konuştu.
Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik çözüm önerilerini de sıralayan Psikolog Seçil Sezen, şöyle devam etti; "Kadın bağımsızlaşmadıkça, erkek kadın ile eşit olduğunu, en önemlisi de kadın erkekle eşit olduğunu kavramadıkça, şiddete çözüm bulmak mümkün olmayacak. Devlet üstüne düşeni yapmalı, gerekli kanunlar ve yaptırımları oluşturmalı. Toplum bu konuda eğitilmediği, çocuklar küçükken kesilen kurbanların kafaları ile top oynamamayı, bilgisayar oyunlarında öldürülenlerin artı puan olmadığını, güçlünün güçsüze söz geçirmek zorunda olmadığını, otoritenin şiddet demek olmadığını, iletişimin itişip kakışmaktan ibaret olmadığını öğrenmediğimiz müddetçe şiddetin önüne geçmek mümkün olmaz."
Panelistlerden Sosyolog Nazlı Pınarbaşı ise konuşmasında, şiddetin sosyal nedenleri ve sonuçları hakkında bilgi verdi. Pınarbaşı, "Şiddet, uygulama ve şiddete maruz kalma, öğrenilen bir davranıştır. En önemli öğrenme kaynağı ise, şiddeti uygulayan kişinin kendi ailesidir. Bir toplumda şiddet yaygınsa, bu toplumun bireylerinin büyük bölümünün beden ve ruh sağlıkları bozuk demektir. Böyle toplumlarda cinayetler, cinnetler ve kendine zarar verme artar" dedi.