Irak'ta tarafsızlık Türkiye'ye zarar verir

Türkiye’nin, Irak’ta Şii ve Kürt gruplara direnen güçlerin varlığını ta...


Türkiye’nin, Irak’ta Şii ve Kürt gruplara direnen güçlerin varlığını takviye etmeye çalıştığı sır değil. Türk kaynaklar, Türkiye Dışişleri’nin, Türkmenler, Sünni güçler ve Baasçıların İyad Allavi şemsiyesi altında blok kurmasında önemli rol oynadığında hemfikir. Bu politikanın hedefiyse, Irak’ta ve özellikle de Kerkük’te federasyonu destekleyenleri zayıflatmaktı. Allavi’nin El Irakiye listesi Kerkük’te federasyona karşı güçlü bir mesajla oyların çoğunluğunu kazanırken, ülkede federasyon formülüne karşı çıkan Mukteda Sadr’a yönelik Türk sempatisi de bundan kaynaklanıyordu.
Ankara, işgalin ardından çıktığı Irak denklemine geri dönmeye çalıştı; Amerika’nın askeri üsler dışındaki varlığı son buldukça, ülkede kendisine yer bulmak için ilerledi. Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu’nun Basra ziyaretiyle Şii bölgelerinde gerçekleştirilen açılım köklü bir değişimdi. Davutoğlu’nun tarihi Erbil ziyareti ve Mesut Barzani’yle bir araya gelmesiyle de bir başka köklü değişim yaşandı. Bu durum, Türkiye’nin geçmişte şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Irak’taki federasyonu pratikte tanıması anlamına da geliyor. 

İki ayrı Irak’la ilişki kuruyor
Ancak son aylarda görülen o ki, Ankara iki ayrı Irak’la ilişki kuruyor: Arap Irak ve Kürt Irak. Türk temsilciler, Türkiye’deki Kürt sorunu ve Kandil’deki PKK’lı savaşçıları başta olmak üzere, siyasi, ekonomik ve güvenlikle ilgili konularda Erbil’le irtibatı kesmedi. Türkiye bir buçuk yıl önce de Nuri el Maliki hükümetiyle Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşması imzaladı. Ancak Ankara yeniden Irak’taki zıtlaşmalar üzerinde oynamaya başladı. Türk gazeteleri Davutoğlu’nun, Irak’ın yeni cumhurbaşkanının Kürt Sünni değil de Arap Sünni olması temennisiyle Celal Talabani’yi cumhurbaşkanlığından etmek istediğinde hemfikir. Fakat Türkler stratejik bir hata yapmış olabilir, zira cumhurbaşkanlığında bir Kürt’ün kalması Irak’ın birliğini sürdüren etkenlerden biridir.
Türkiye’nin Allavi’yi başbakanlığa getirme çabası, tercihini Maliki’den yana belirleyen Şii çoğunluğun eğilimlerine de karşı bir tutum teşkil ediyor. Türkiye’nin tavrı, Şii güçler gibi Irak’taki Türk politikalarına karşı Maliki’yi destekleyen İran’ı da şüphelendiren taktiksel bir hata. Türkiye’nin Irak’a dönüşü, ülkedeki güç dengelerine saygı göstermesini ve bir tarafı tutmamasını gerektirir. Bu durum çoğu Türk yorumcuyu, Türkiye’nin Irak’taki iç ve bölgesel denklemleri iyi okumadığını, yeni hükümet ve cumhurbaşkanlığı üzerine savaşta kaybedenler arasında yer aldığını dillendirmeye sevk etti.
Milliyet gazetesinin de dile getirdiği üzere, Talabani’nin yeniden seçilmesinin ve Maliki’nin yeniden görevlendirilmesinin ardından Ankara’yı kaplayan ‘sessizlik’, Türk dış politikasının başlıklarından biri olan tarafsızlığın ve herkese eşit mesafede durma politikasının başarısızlığını yansıtıyordu. 

Başarılı olsun istiyoruz
Irak veya Lübnan’da mezhepçi bir siyaset uyguluyormuş gibi görünmek, bölgede etkin rol oynamaya çalışan AKP Türkiye’sinin çıkarına değil. Ben de bu politikanın Müslüman dünyasında veya Türkiye’nin başka bölgesel coğrafyalarında çıkarına olmadığını ilave etmek isterim.
Davutoğlu’ndan son birkaç yılda elde ettiği dış politika başarısı, herkese aynı mesafede durmasına dayanıyordu. Oyunun kuralları değişiyor ve bu değişim bölgedeki yeni Türk projesine tamamen son verebilir. Oysa bu projenin başarılı olması isteniyor. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 20 Kasım 2010)