'En kral' model Alex

Bernd Schuster'in başlattığı "Türkiye'de 1960'ların futbolu oynanıyor" tartışması sürerken Fenerbahçe, Bucaspor engelini rahat geçti. 'Hat-trick yapan Kaptan Alex, Kanarya'nın lig tarihindeki 3000. golüne de imza atıp 'tarihi' bir gece yaşadı.

Bernd Schuster'in başlattığı "Türkiye'de 1960'ların futbolu oynanıyor" tartışması sürerken Fenerbahçe, Bucaspor engelini rahat geçti. 'Hat-trick yapan Kaptan Alex, Kanarya'nın lig tarihindeki 3000. golüne de imza atıp 'tarihi' bir gece yaşadı.

Schuster terminolojisiyle başlayalım. Dün Radikal’deki genel kanı itibariyle ligimiz bazen 60 model külüstür bir arabaya meylediyor, bazen 70 model bir ‘steyşın’ sağlamcılığında, bazen de ‘doğan görünümlü şahin’ misali aniden, beklenmedik manevralar çıkarabiliyor. 

Dün ise bu kalıpların dışında bir oyun karşıladı bizi. 100 km’ye bilmemkaç saniyede çıkan son model bir Lamborghini misali bir süratle açtık oyunu. Fenerbahçe Volkan’dan başlayıp 9 pasla Alex’in ayağından gole ulaştığında henüz 39 saniye geride kalmıştı. 2’de bu güzel an tekerrür etsin diye yine bol paslı bir hücuma niyetlendiler. Olmadı ama tribünler erkenden gazı almış oldu. Nitekim çok geçmeden o zevk-ü sefaya bir gol daha eşlik etti.
 
Buca kalecisi Carlos’un (Portekiz’de ihraç edecek kalitede çok az kaleci yetişiyor, bu kesin) 1940 model sakarlığı, 13’te Niang’ın ‘2010 serisi Mesut Özil coupet’ asistiyle Alex’in ayağına düştü. O da 1982 Brezilyası klasında vurmaktan geri durmadı: 2-0. Maç bu andan sonra dostları alışverişe götüren bir moda oturacaktı ki, 23’te Alex 70’lerin İngiltere’si tadında bir kafa golüyle bu akşam azıtacağının sinyalini verdi. Asisti Gökhan’a yazıp Alex’e şapka çıkardık. Artık şu gerçeği kabullenmeyen kalmamıştır sanırım. Bu ülkeye gelen yabancılar arasında onun kadar randıman alınan kimse yok. Bu kadarını Milton Friedman bile öngöremezdi muhtemelen. 

Barça’yı andıran pas trafiği 
Maç 25 dakikada kopunca vitesi boşa almak kaçınılmaz oldu. Fenerbahçeli futbolcular artık gereksiz tekmelerden kaçınarak oynuyordu. Velhasıl 45+1’de gelen Bucaspor kontratağına dek oyun ‘gülbeşeker’ tadındaydı. Devre biterken bütün Kadıköy gülümsüyordu. Genç Gökay’dı, Alex’ti, ara ara sahne alan ve 2010 model Barça’sını andıran pas trafiğiydi derken meftun olmuştu herkes. 

İkinci devre Buca atağıyla açıldı. Ama art arda şutlar Volkan’dan ve direkten dönünce teşebbüs aşamasında kaldılar. Sonrasında topa daha fazla hükmeden, oyunu kurmak isteyen taraftı İzmir ekibi. Nitekim 65’teki Manucho kafasıyla ağları bulan golün geliyorum diye bağırmaktan sesi kısılmıştı. 67’de bir de Dahmane ceza sahasına dalınca oyuna biraz kan geldi. Buna bir de 1982 İtalya’sına özenen Buca’nın hırslı ve tatlı-sert’ten serte kayan oyunu da eklenince hiper tansiyon oluştu. İlginçtir bu gerginlik hem maça hem de tribünlere enerji oldu. 

75’te dibinden ayrılmayan Ediz’e huylanan Niang, oyundan alkış kıyamet altında çıkmadan önce Alex’e bir gol imkanı daha servisledi ama kaptanın volesi kalecide kaldı. Çok geçmeden onun yokluğunda iş başa kaldı dedi Senegalli forvet ve 81’de Semih’i duvar yapıp müthiş vurdu: 4-1. Doymamış olmalı ki bir de 86’da Semih’ asist yaptı: 5-1. Musa’nın skoru belirleyen golü ise oyunun tıpasının çıktığını gösterdi sadece: 5-2...
Kazandı Fenerbahçe. Hem de yarım saatlik bir uzun öğle teneffüsüne yetecek kadar bir oyunla ve kankası diğer iki İstanbullunun aksine geleceği göz kırparak. 



Oradaydım notu
Fenerbahçe seyircisinin bir bölümü ne yazık ki Barış Kuyucu’yla uğraşmaya devam ediyor. Özür dilemiş, pişman olduğu her haliyle gösteren birini affetmeyi tercih etselerdi keşke. Umarım bu öfke bir an önce diner, iş tatlıya bağlanır. Benim üzüldüğüm şu: Dünkü gibi bir maçta onunla uğraşmak yerine maç sonunda olduğu gibi keyfekeder eğlenmek daha güzel değil miydi? Barış’a küfretmek yerine Gökay’a daha çok sahip çıkılsa, aylar sonra kadroya giren Selçuk alkışlansa, takır takır oynayan takıma daha fazla sevgi sunulsa daha güzel olmaz mıydı?

Yaşarken efsane oldu 
Fenerbahçe tribünlerinin biricik sevgilisi konumundaki Alex de Souza, 14 Eylül 1977’de dünyaya geldi. Brezilya’nın Curitiba kentinde doğan bu yetenekli oyuncu, Sarı-Lacivertli kulübe gelmeden önce Coritiba, Palmeiras, Parma, Flamengo ve Cruzeiro’da forma giydi. Kanarya’yla buluşması 2004-2005 sezonuna rastlayan ‘Sambacı’, 2004 yazında Copa America’yı kazanan Brezilya’nın da kaptanıydı. 

Milli takım formasını 49 kez giyen ve 12 gol kaydeden Alex, Fenerbahçe kariyerinde de iki kez şampiyonluk gördü, 2006-2007 sezonunda da Sarı-Lacivertlilerin 100. yıl kadrosunda Turkcell Süper Lig’in ‘Gol Kralı’ oldu. Kaptan, bu unvana 32 maçta 19 gol kaydederek ve 0.59’luk bir ortalama tutturarak erişti. Zico döneminde, tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynayan takımın da kaptanı olarak da zihinlerde yer eden Alex, geçen hafta ‘100’ler kulübü’en girmişti. Futbolda, yaşarken efsane olma statüsüne erişen Brezilyalı yıldız, dün hem Fenerbahçe tarihinin 3000. golünü kaydetti, hem de kendi Türkiye Ligi kariyerinde 103 golü yakaladı. 

Bu sezon sonunda Sarı-Lacivertli takımdaki serüveninin bitmesi beklenen, tam adıyla Alexsandro De Souza, Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en unutulmaz yabancı oyuncusu olarak kayıtlara çoktan geçti bile...


Gökay sürprizi
Fenerbahçe’nin kadrosunda en büyük sürpriz olarak genç Gökay Iravul dikkat çekti. Bucaspor’a karşı orta sahada Cristian ile birlikte görev yapan Gökay, ilk kez bir lig maçında ilk 11’de sahaya çıktı.

‘Aile boyu’ Lugano
 Cezalı Diego Lugano, eşi ve çocuklarıyla birlikte karşılaşmayı tribünden izledi. Gollerden sonra büyük coşku yaşayan Uruguaylı, hayranlarıyla bol bol fotoğraf çektirdi.

Tribünler boş kaldı
Dünkü ‘tarihi’ karşılaşmada Şükrü Saracoğlu Stadı dolmadı. Haftanın ilk gününde oynanan mücadelede özellikle Migros tarafındaki tribünde boşluklar göze çarptı. Diğer tribünlerde de boşluklar vardı.


Bu dergide ‘Bizden biri’ çalışıyor galiba
Almanya’da yayımlanan 4-4-2 dergisi, son dönemde spor basınımıza benzer ‘transfer haberleri’yle dikkat çekiyor. Geçen hafta Manchester United’ın Bulgar golcüsü Dimitar Berbatov’un Fenerbahçe’ye transfer olacağını iddia eden dergi, dün de Liverpool’un, Fenerbahçeli milli futbolcusu Emre Belözoğlu’nu transfer etmek istediğini ileri sürdü. Derginin internet sitesinde verilen haberde, Liverpool’un, Belözoğlu’nu ara transfer döneminde kadrosuna katmak istediği ve bunun için 7 milyon euro artı Fabio Aurelio’yu gözden çıkarttığı iddia edildi. Bilindiği gibi sakatlığı süren Emre, önceki gün Inter’deki eski doktoruna muayene olmak için İtalya’ya gitmişti.