Rüya bu ya CHP iktidar!
CHP'de bir dil hatasından çıkan çok olumlu bir tartışma var. Kaza ile değişim diyebiliriz.
Deniz Baykal cumhurbaşkanlığı köşküne oturmuş. Kılıçdaroğlu başbakan, Gürsel Tekin başbakan yardımcısı, Berhan Şimşek Kültür ve Turizm Bakanı, Vecdi Gönül yine hâlâ yeniden gölge Savunma Bakanı. Ertuğrul Özkök memnun, Bekir Coşkun mutlu, Emin Çölaşan bugün ne yazsam diye kara kara düşünüyor. Sahillerde bir bayram havası! CHP iktidarına hazır mıyız arkadaşlar?
Önder Sav’ın Başbakanlık Müsteşarlığı’na, Nur Serter’in Milli Eğitim Bakanlığı’na, Onur Öymen’in Dışişleri Bakanlığı fikrine hazır mısınız?
53 yıldır muhalefette olan CHP iktidara gelince ne olacak fikri olan var mı? Kılıçdaroğlu’nun yeni bir Türkiye planı var mı?
Canan Arıtman ile mi çözecek başörtüsü sorununu? Avrupa Birliği’ne Onur Öymen ile mi gireceğiz? Neyse ki bürokrasideki el değiştirmeyi Önder Sav ile yapacağına şüphemiz yok. İktidarın değişkliğinden anlayacağımız onlarınkilerin gidip, bizimkilerin geleceği mi olacak?
Dil yaresi devrimi!
CHP’de bir dil hatasından çıkan çok olumlu bir tartışma var. Kaza ile değişim diyebiliriz.
Olay şöyle gelişti: Önder Sav ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun birbirine girdiği gün soluk soluğa yapılan açıklamaları takip ederken Kılıçdaroğlu laf arasında ‘Yeni CHP’ gibi bir cümle kurdu. Aslında kastettiği baştan sona bir yenilenme değil Önder Sav’sız bir yenilenmeydi. Önder Sav bu açıklamanın sonrasında düzenlediği basın toplantısında Kılıçdaroğlu’na biraz da belaltı vurmak ve yerini güçlendirmek için “Yeni CHP yoktur” diye uzun uzun yüklendi.
‘Yeni CHP bebeği’ gözlerimizin önünde işte böyle doğdu.
Geçen gece baktım Deniz Baykal bu yenilenme ile dalgasını geçiyor. “Öz CHP” diyor. “Geçiniz bunları” diyor. “Boşversenize” diyor... Kah kah, kih kih gülüyor.
Peki hadi Deniz Baykal’a uyup boşverelim, geçelim hatta gülelim bu tuhaf tartışmaya.
Hadi bu kadro ile gözümüzde bir CHP iktidarını canlandıralım. Genelkurmay Başkanı’na danışmanlık yapma iddiasından gizli gizli mutlu olan Nuran Yıldız mı TRT’yi demokratikleştirecek? Aileden sorumlu Devlet Bakanı, Cihangir’deki kadınlara saydıran Enver Aysever mi yapılacak? Ama haksızlık etmeyelim. Hayrünnisa Gül’ün türbanına isyan eden Muharrem İnce gibi, bir konuşmasıyla Facebook’u sallayan parlak isimler de var. Onları ne yapacağız bilmiyorum bakın!
Henüz iktidarın rüyası aşamasındayız.
Kimilerinin rüyası başkalarının kâbusu olabiliyor.
Gece yarısı telefon çaldı hattın ucunda
Tatlıtuğ, ‘Bu fotoyu kullanma’ dedi.
Habertürk yazarı Balçiçek İlter’in gece yarısı telefonu çalmış hattın ucunda kim olsa beğenirsiniz? Başbakan! Uzun uzun anlatıyor. Başbakan tarafından aranmak bir gösterge. ‘Önemli gazetecilik’ başarısı, “Tak diye yazdım şak diye aradı” köşeciliği... Gerçi Balçiçek’in bunu abartmasına ihtiyacı yok ama madem o abarttı biz de dalgamızı geçelim.
a) Geçen gece telefon çaldı, açtım; hattın ucunda Kıvanç Tatlıtuğ “Sakın o makyajlı fotoğrafları haber yapma, olay bildiğin gibi değil” diyor.
b) Televizyon izliyorum telefon çaldı, futbolcu Arda “Benim Aston Martin’e atlayıp İstinyePark’ta çorbacıya gidelim mi, gazeteciler ordaymış” diyor.
c) Tam uyuyacağım telefon. Açtım, karşımda Şükrü Kızılot “Sarışın kadının biri…” diye fıkra anlatmaya girişti, kapattım.
d) Gecenin körü zırrr telefon. Hattın ucunda kim olsa beğenirsiniz? Oktay Ekşi! “Benim yazı gelmedi, senin yazıya bir cümle ekleyebilir miyiz?” demesin mi!
Ali Bardakoğlu’nun günahı
Bu yıl yurtlarında bayramı bekleyen öksüzler, hayatları başkalarının yardımına bağlı olan lösemililer ya da gazilerin, Mehmetçiklerin yardıma muhtaç çocukları için buruk bir kurban bayramı var.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu bu Kurban Bayramı öncesinde hep aynı cümleyi söylüyor: “Kesimsiz kurban olmaz.” Bir tek o söylese iyi, geçen cuma namazında bütün camilerde cuma hutbelerinde bu konuya değindiler. Bu, kurban paraları ile önemli bir gelir elde eden birçok sivil toplum kuruluşu için önemli bir gelir kaynağının kesilmesi anlamına geliyor. Nitekim Darüşşafaka bu bayramda vekâleten kurban kesmeyeceklerini açıkladı.
“Ali Bardakoğlu’nun sözleri İslam’a uygun mudur” sorusunu tartışmaya niyetim yok. Kurban yardımları ile hayatını sürdüren onlarca sivil toplum kuruluşuna yardımların bıçak gibi kesilmesi ‘akla’ uygun değil...
Doktor doktor baksana
Pratisyen doktorların bana kızgınlığı geçtiyse, aile hekimliği konusunu tartışmaya devam edelim. Bir doktor mail’ini yayımlamak istiyorum. Bakın ne diyor:
“Aile hekimliği uzmanı olabilmek için önce 6 yıllık tıp eğitimi tamamladım ve asistan oldum. 10 ay dahiliye (ayda 10 nöbet), 10 ay kadın doğum (ayda 10 nöbet), 10 ay çocuk hastalıkları (ayda 10 nöbet), 4 ay psikiyatri, 6 ay acil eğitimi (ayda 8-9 nöbet) eğitiminden geçtim. 3.5 yılım geride kaldı, nasip olursa aile hekimi uzmanı olacağım. Şimdi bakanlık benimle aynı yetkilerde olacak aile hekimini bir haftalık sertifikasyon ile veriyor.
Devlet başka bir dala mesela nöroloji uzmanlığını 1 haftalık sertifikasyonla verebiliyor mu? Ben üç yıldır gecemi gündüzüme kattım, 4 yılda aile hekimi olamadım; 1-2 haftalık eğitim ile bu olayı başarıyorlar. Bu nasıl iş?”
Sevgili yeni aile hekimi olmuş doktor arkadaşlar, buyrun meslektaşınıza biriniz cevap verin. Sayın Recep Akdağ siz de duydunuz mu?