Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu'dan Deprem Uyarısı
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Marmara Denizi'nde meydana gelen 4,4'lük depremin öncesinde 10'a yakın deprem olduğunu belirterek, "Bu eninde sonunda büyük bir depreme dönüşecektir. Belki 20 sene, belki 5 dakika. Bunu bilemeyiz ama eninde sonunda olacaktır. Bunları uyarı olarak algılamak lazım" dedi.
İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen "İstanbul'un Afetlerden Zarar Görebilirliği Sempozyumu"na Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Doğan Kalafat ve İstanbul Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu konuşmacı olarak katıldı. Çok sayıda öğretim görevlisinin izlediği sempozyumda konuşan Prof. Dr. Mustafa Erdik, endüstriyel kayıpların İstanbul'da çok önemli olduğuna
değinerek, "En önemli konu işsiz sayısının burada 250-300 bin civarında olacağı. Zaten işsizlikle uğraşıyoruz. Bizim burada en çok zarar görecek olan küçük bölge ve işletmelerdir" dedi.
Kocaeli depreminde hasar gören binalara güçlendirme yapılmadığını vurgulayan Erdik, "Maalesef sadece restorasyon yapıldı. Bunların bundan sonraki depremde hasar görmeleri kaçınılmazdır. Bunları içinde Fatih Camii ve Mihrimah Sultan Camii de bulunuyor. Bu ikisi sadece restore edildi ve deprem öncesi durumlarına getirildi. Maalesef tarihi yapılarda restorasyon ile güçlendirme kavramı birbirine karışmaktadır" şeklinde konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise tehlike ve riskin ayrı konular olduğuna değinerek, bunların aynı olmadığını idarecilere anlatmaya çalıştıklarını kaydetti. Marmara'da bir fay hattının oluşunun bilimsel verilerle ortaya konmuş bir tehlike olduğunun altını çizen Gündoğdu, "Ama etrafı sanayi ve yerleşim olmasaydı bu tehlike olarak kalırdı ve risk oluşturmazdı. Halbuki biz biraz da düşüncesizlikle bütün sanayimizin yüzde 50'sini özellikle getirmişiz Marmara çevresine özellikle de Kocaeli'ne yerleştirmişiz. 7
ve yukarı bir deprem olacağı yaklaşık olarak belli. İyimserler ve kötümserler var ama veri veridir" dedi.
1999 Marmara depreminin üzerinden geçen 11 yılda depremin aktörleri arasında iletişimin bir türlü sağlanamadığının altını çizen Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, şöyle devam etti;
"Afet yönetimi açısından ve çok tekrarlanan projeler olmuştur. Üst üste aynı projeler yapılmıştır. Bizim hastanelerimizin hepsinin elden geçirilmesi lazım. Hatta bazılarının yıkılması lazım. Finans olarak bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum bu memlekette neler yapılıyor. Basketbol milli takımını çok seviyorum sabahlara kadar maçlarını izledim ama verilen ücretle en aşağı 10 tane okul yapardık. Bunu seslendiren vatan haini haline geliyor bu memlekette ama bu gerçek. Bazen şaşırıyoruz pusulamızı ama
sorunlarımız duruyor."
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Temmuz ve Ağustos'ta çok az deprem olduğunu, bir ay sonra ise sayının daha fazla artmaya başladığını söyledi. Dünkü depremden önce 10'a yakın deprem olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, "Bu depreme öncü diyemem ancak bu 10 depremin bu 4,4'ün hazırlığı olduğunu düşünüyorum. Genelde baktığınızda ise orada bir aktivite var. Bu eninde sonunda büyük bir depreme dönüşecektir. Belki 20 sene belki 5 dakika bunu bilemeyiz ama eninde sonunda olacaktır. Bunları uyarı olarak
algılamak lazım" dedi.
Deprem sırasında üniversitede olduğunu ve 20 dakika telefonların çalışmadığını belirten Gündoğdu, internetin de deprem sonrası kesildiğini vurguladı. Bu konunun çok önemli olduğunun altını çizen Gündoğdu, "Depremin en büyük önceliği iletişim. İletişimi sağlayamazsan ne güvenliği ne de güçlerin harekete geçmesini sağlayabiliriz. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden Amerika'da bile bir depremde her şey altüst oldu ama kaosu hemen çözdüler. Biz önlemeye çalışıyoruz. Telefonların kesileceğini kabullenip bir an
önce hayatı normale çevirmeye çalışmamız lazım. İletişimi sağlayamazsak güvenlik olmaz. Yangın da çıkabilir. 17 Ağustos'ta Tüpraş yangınını hatırlıyoruz. Şanslıydık rüzgar yön değiştirmedi o yüzden tehlikeli patlamalar olmadı ama direkten döndük. Ama mesela fırın yangınları oldu. İnsanlar da yıkılan binaların içinde yandılar. Çünkü böyle şey görülmedi. 4 katlı bina yapıp altına fırın yapıyorsun bu bir tek Türkiye'de var" diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen "İstanbul'un Afetlerden Zarar Görebilirliği Sempozyumu"na Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Doğan Kalafat ve İstanbul Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu konuşmacı olarak katıldı. Çok sayıda öğretim görevlisinin izlediği sempozyumda konuşan Prof. Dr. Mustafa Erdik, endüstriyel kayıpların İstanbul'da çok önemli olduğuna
değinerek, "En önemli konu işsiz sayısının burada 250-300 bin civarında olacağı. Zaten işsizlikle uğraşıyoruz. Bizim burada en çok zarar görecek olan küçük bölge ve işletmelerdir" dedi.
Kocaeli depreminde hasar gören binalara güçlendirme yapılmadığını vurgulayan Erdik, "Maalesef sadece restorasyon yapıldı. Bunların bundan sonraki depremde hasar görmeleri kaçınılmazdır. Bunları içinde Fatih Camii ve Mihrimah Sultan Camii de bulunuyor. Bu ikisi sadece restore edildi ve deprem öncesi durumlarına getirildi. Maalesef tarihi yapılarda restorasyon ile güçlendirme kavramı birbirine karışmaktadır" şeklinde konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise tehlike ve riskin ayrı konular olduğuna değinerek, bunların aynı olmadığını idarecilere anlatmaya çalıştıklarını kaydetti. Marmara'da bir fay hattının oluşunun bilimsel verilerle ortaya konmuş bir tehlike olduğunun altını çizen Gündoğdu, "Ama etrafı sanayi ve yerleşim olmasaydı bu tehlike olarak kalırdı ve risk oluşturmazdı. Halbuki biz biraz da düşüncesizlikle bütün sanayimizin yüzde 50'sini özellikle getirmişiz Marmara çevresine özellikle de Kocaeli'ne yerleştirmişiz. 7
ve yukarı bir deprem olacağı yaklaşık olarak belli. İyimserler ve kötümserler var ama veri veridir" dedi.
1999 Marmara depreminin üzerinden geçen 11 yılda depremin aktörleri arasında iletişimin bir türlü sağlanamadığının altını çizen Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, şöyle devam etti;
"Afet yönetimi açısından ve çok tekrarlanan projeler olmuştur. Üst üste aynı projeler yapılmıştır. Bizim hastanelerimizin hepsinin elden geçirilmesi lazım. Hatta bazılarının yıkılması lazım. Finans olarak bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum bu memlekette neler yapılıyor. Basketbol milli takımını çok seviyorum sabahlara kadar maçlarını izledim ama verilen ücretle en aşağı 10 tane okul yapardık. Bunu seslendiren vatan haini haline geliyor bu memlekette ama bu gerçek. Bazen şaşırıyoruz pusulamızı ama
sorunlarımız duruyor."
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Temmuz ve Ağustos'ta çok az deprem olduğunu, bir ay sonra ise sayının daha fazla artmaya başladığını söyledi. Dünkü depremden önce 10'a yakın deprem olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, "Bu depreme öncü diyemem ancak bu 10 depremin bu 4,4'ün hazırlığı olduğunu düşünüyorum. Genelde baktığınızda ise orada bir aktivite var. Bu eninde sonunda büyük bir depreme dönüşecektir. Belki 20 sene belki 5 dakika bunu bilemeyiz ama eninde sonunda olacaktır. Bunları uyarı olarak
algılamak lazım" dedi.
Deprem sırasında üniversitede olduğunu ve 20 dakika telefonların çalışmadığını belirten Gündoğdu, internetin de deprem sonrası kesildiğini vurguladı. Bu konunun çok önemli olduğunun altını çizen Gündoğdu, "Depremin en büyük önceliği iletişim. İletişimi sağlayamazsan ne güvenliği ne de güçlerin harekete geçmesini sağlayabiliriz. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden Amerika'da bile bir depremde her şey altüst oldu ama kaosu hemen çözdüler. Biz önlemeye çalışıyoruz. Telefonların kesileceğini kabullenip bir an
önce hayatı normale çevirmeye çalışmamız lazım. İletişimi sağlayamazsak güvenlik olmaz. Yangın da çıkabilir. 17 Ağustos'ta Tüpraş yangınını hatırlıyoruz. Şanslıydık rüzgar yön değiştirmedi o yüzden tehlikeli patlamalar olmadı ama direkten döndük. Ama mesela fırın yangınları oldu. İnsanlar da yıkılan binaların içinde yandılar. Çünkü böyle şey görülmedi. 4 katlı bina yapıp altına fırın yapıyorsun bu bir tek Türkiye'de var" diye konuştu.