Türkiye Batı'ya sırtını mı dönüyor?
İngiliz siyaset ve ekonomi dergisi The Economist, son sayısında geniş bir "Türkiye Dosyası" yayımladı. Tü...
İngiliz siyaset ve ekonomi dergisi The Economist, son sayısında geniş bir "Türkiye Dosyası" yayımladı. Türkiye'de siyaset ve iş dünyasından temsilcilerle görüşen, Batman, Gaziantep dahil 5 şehir dolaşan dergi Türkiye dosyası hazırladı.
Başyazısında Türkiye'nin son 10 yılda ekonomi ve dış politikası olmak üzere iki büyük değişim yaşadığını belirterek, ekonomide Türkiye'nin "Avrupa'nın Çin'i", dış politikasında ise, "diplomasi devi, bölgenin Brezilya'sı" haline geldiğini vurguladı. Dergi, Avrupa Birliği'nin Ankara'yı dışlaması halinde büyük bir hata yapacağını belirtiyor.
The Economist, haberinde "Türkiye Batı'ya sırtını mı dönüyor?" başlıklı yazısında "Hayır ama, Avrupa ve Amerika başarısını kabullenmezse dönebilir" ifadesine yer verdi.Â
Bir anlamda BRIC...
Dergideki haberde savaş sonrası dönemin çoğunda Türk ekonomisinin, Çar Nikola'nın ifadesiyle Avrupa'nın hasta adamı olduğu belirtilerek şunlar ifade edildi:
"Bugün enflasyon daha düşük, bankalar sağlam ve Türkiye OECD içinde en hızlı büyüyen ekonomi. İmalat ve inşaat sektörü çok güçlü. Türkiye, bugün mobilya, araba, çimento, ayakkabı, televizyon ve DVD oynatıcıları üretiyor. Bir anlamda Avrupa'nın BRIC'i. (Hızlı gelişen ekonomiler Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) Avrupa'nın Çin'i demek de mümkün."
Türkiye'nin ekonomisine ilişkin ayrıntılı bilgilere yer verildiği dosyada AKP'nin iktidara geldiğinde ekonomiyi onarma işinin çoğunu Kemal Derviş tarafından yapıldığı, Ali Babacan'ın da akıllıca aynı politikaları sürdürdüğü vurgulanırken "sonuçlar ise görkemli oldu" ifadesini kullandı.
The Economist dergisi "Davutoğlu etkisi" başlıklı makalede, Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu'nun vizyonuna ve "komşularla sıfır problem" politikasının detaylarını
aktarıyor.
Â
'Ekonominin her yerinde çiçek açmıyor'
Piyasaların Türkiye'nin hızlı büyümesi, basiretli ekonomik ve finansal yönetimini not aldıkları belirtildiği Türkiye dosyasında, "Ancak Türkiye'nin ekonomik bahçesinin her yerinde çiçek açmıyor" ifadesini kullanıldıktan sonra Türkiye'nin IMF'den vazgeçmesine, mali kuralın uygulanmasının ertelenmesine dikkat çekiyor.
The Economist, Türkiye'nin en ciddi ekonomik sorunu olarak "Kronik işsizliği" gösterdiği dosyasında "ufuktaki potansiyel yapısal zayıflıklar"dan söz ederken de yeni piyasaları bulma zorunluluğuna da işaret ediyor.
'Çıpalara ihtiyaç var'
Türkiye dosyasının diğer bir bölümünde de Türk ekonomisinin son 10 yılda "şaşırtıcı" ilerleme sağladığı belirtilirken "Ancak, IMF ve AB orada yoksa ne olur" sorusuna yanıt aranıyor. Analizde, "Türkiye'nin son on yıllardaki tecrübesi, ülkenin, tehlikeli sulara sürüklenmemesi için sağlam dış çıpalara ihtiyacının bulunduğunu gösteriyor" görüşü öne sürüldü. Bu çıpaların IMF ve AB üyeliği süreci olduğuna dikkat çeken dergi, "Her iki çıpa ile ilgili sorun, çekim güçlerinin, son beş yılda çok daha zayıflamasıdır" dedi.
AB'nin nüfuz kaybının daha da kaygı verici olduğunu savunan The Economist, "Türkiye'nin yeni çıpalarına ihtiyacı var ve bunları aramak için en iyi yer ekonomidir çünkü devamlı ekonomik başarı olmadan diğer şeyler de pek iyi olmayacak" uyarısını da yaptı.
Â
Yerel bir diplomasi deviÂ
Dergide dış politikayla ilgili değerlendirmelere de şu ifadelerle yer verildi: "NATO üyesi Türkiye, her zaman Batı'nın kale duvarı olageldi. Norveç'le birlikte, Sovyetler Birliği'yle sınırı olan iki ülkeden biriydi. Ama Türkiye, Batı yanlısı çizgisi nedeniyle, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun parçası olan ülkeler dahil komşularını ihmal etti. Burada da büyük bir dönüşüm var. Güçlü ekonomisinin desteğiyle diplomatik açıdan Ortadoğu'da, Balkanlar'da hatta Afrika'da son derece aktif hale geldi. Gerçi müttefiklerinin her zaman bundan memnun olduğu söylenemez ama Türkiye bir anlamda yerel bir diplomasi devine dönüştü. Bölgenin Brezilyası oldu."
Değişime ödül geldi
Haberde Türkiye'nin yaşadığı değişimlerin, karşılıksız kalmadığı belirtilerek şunlar kaydedildi: "Türkiye, G20'nin önemli üyelerinden biri. Türkiye aynı zamanda gelişmekte olan dev ülkelerden oluşan BRIC'in kapısını da çalmaya başladı. Bazıları, Türkiye'nin önümüzdeki on yılda Hindistan ve Çin'den daha hızlı büyüyeceğini bile savunuyorken, bazıları ülkenin 2050'de dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağını ifade ediyor. Bu başarının ülkenin geç nüfusuyla bağlantılı olduğu söylense de Türkiye'yi asıl güçlü kılan şey, ülkenin Avrupa, Rusya ve Ortadoğu'yu birbirine bağlayabilen konumu. Özellikle de enerji boru hatları konusunda ülkeye stratejik bir önem kazandırıyor."
Â
Yeni Türkiye bazıÂ güçleri huzursuz ediyor
Derginin hazırladığı geniş Türkiye dosyasında güçlü Türkiye'nin birçok ülkeyi huzursuz ettiği belirtilerek şu ifadelere yer veriliyor: "Batılı güçlerin böyle bir ilerlemeden memnun olacağını düşünebilirsiniz ama müreffeh, mağrur bir Türkiye, birçoklarını huzursuz ediyor. Bu kadar kalabalık bir ülkeyi, Avrupa Birliği'ne kabul etmelerinin istenmesi olasılığı Avrupalıları titretiyor. Türkiye konusundaki gönülsüzlüğü nedeniyle Avrupa'yı azarlayan Amerika şimdi Ankara'nın yeni maceracı dış politikasından huzursuz. "
Â
Erdoğan daha barıştırıcı bir üslup benimsemeli
The Economist, yurtiçinden kaynaklanan Başbakan Erdoğan'a yönelik "Muhalifler konusunda hoşgörülü değil" gibi eleştirilere yer verdiği başyazısında "Ancak, Türkiye'nin sonraki İran olacağı korkuları saçma. Üniversitelerde türbana izin verilmesi, birdenbire zina yapan kadınlara taşlanması gibi bir duruma geçileceği demek değil" derken Başbakan Erdoğan'a yönelik "Gelecek Haziran ayındaki seçimleri kazanırsa daha barıştırıcı bir üslubu benimsemeli" dedi.
Dergi, Kürt açılımı ve ardından gelişen olaylara bakıldığında Erdoğan hükümetinin Öcalan ile doğrudan görüşmek zorunda kalabileceğini gösterdiğini öne sürdü. The Economist bu konuda Başbakan Erdoğan'ın cesur olmasını ve başbakanlık dönemini Güneydoğu'da bir barış anlaşması ile taçlandırmasını istedi.
Â
Avrupalılar tarihi bir hata yapacak
Dergi, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda, birliğin müzakerelere başlayan hiçbir ülkeye "Hayır" demediğini ama Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda liderleriyle, halklarının büyük kısmının Ankara'nın üyeliğine kesinlikle karşı olduğunu aktardı. Dergi "Eğer AB kendi Çin'ini dışlamayı tercih ederse, bölgesindeki en hızlı büyüyen ekonomiye sırtını çevirecek, Doğu'ya nüfuz etme umudunu yitirecek. Dünyada artık esamelerinin okunmadığından yakınmaya başlayan Avrupalılar tarihi bir hata yapacak."
Â
Bağış: Avrupa sıkı dur Türkiye seni kurtaracak
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "AB'nin içinden geçtiği bu güçlüklerle dolu döneme bakarak, yeni bir slogan benimsedik: Avrupa sıkı dur, Türkiye gelip seni kurtaracak" dedi.
British Council, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı'nca (TESEV) ortaklaşa düzenlenen ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ele alınacağı "7. Boğaziçi Konferansı", İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nda düzenlenen gala yemeğiyle başladı. Bağış, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin kendisini, hem ekonomik hem de siyasi olarak AB katılım sürecinde daha önce hiç olmadığı kadar kararlı, güçlü ve cesaretli hissettiğini söyledi.
Â
Türkiye aşırı merkeziyetçi azınlıklara kötü davranıyor
The Economist, Türkiye'de siyasetin, Türkiye'nin kendisi kadar renkli ve ilginç olduğunu, partilerin kurulup bir anda kapandığını, siyasetçilere yasaklar getirildiğini, her türlü büyüklükte ve yapıda koalisyonun denendiğini ve ordunun sık sık hükümetleri devirdiğini belirterek "Ama 2001'deki ekonomik kriz bu gidişatı değiştirdi" diyor. Dergi, bir başka yorumunda da Türkiye'nin aşırı şekilde merkezileştiğini ve azınlıklara kötü muamele ettiği görüşünü dile getiriyor.
Â
Uluslararası arenada atılan üç adıma dikkat çekiliyor
Bazı durumlarda Türkiye'nin aşırı İslami dayanışmanın kurbanı olduğunu haberinde konu olarak işleyen The Economist dergisi, Türkiye'nin hakkındaki savaş suçları mahkemesi iddianamesini görmezden gelerek Sudan Cumhurbakanı Ömer el Beşir'e iyi davrandığını, Brezilya'yla birlikte İran nezdinde yaptığı girişimin hatalı olduğunu, son dönemde İsrail'e yönelik eleştirilerinin sadece İsrail'i değil Amerika'yı da kızdırdığını ifade etti.
Â
Â