Yanlış yerde yanlıs zamanda
Galatasaray Yönetimi'nin mali konularda önemli adımlar attığı, kulübü borç batağından yavaş yavaş çıkardı...
Galatasaray Yönetimi'nin mali konularda önemli adımlar attığı, kulübü borç batağından yavaş yavaş çıkardığı bir gerçek...
Ancak Başkan Adnan Polat'ın tüm bu işlerle uğraşırken, Florya'ya gerekli özeni göstermediği de bir başka gerçek...
Yönetimin son iki yıldır üyelerine ve taraftarına sunabildiği tek ikram Türk Telekom Arena... Her toplantıda stadın resimleri, havadisleri...
Düşünün Arda'ya bile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım daha önce sahip çıkıyorsa bu işte bir terslik var değil mi!
Bakın Frank Rijkaard geçen sezonun ikinci yarısından itibaren sürekli tartışılan bir isimdi... Hele hele son dönemlerde "bu hafta kesin gider" bahislerinin oynandığı birkaç teknik adamdan biriydi...
Hal böyle iken, sürekli "geleceği gören, birkaç adım ötesini hesaplayabilen" kulüp imajı ile övünen Galatasaray'ın, Rijkaard konusunda bir B planının bile olmadığı ortaya çıktı...
Ankaragücü maçı sonrası siz medyanın karşısına çıkacaksınız "Yarın radikal kararlar alacağız ve bunları sizlere açıklayacağız" diyeceksiniz...
Ertesi gün söyleyecek tek söz bulamayacaksınız ve herkesi bir bakıma papatya falı açmaya davet edeceksiniz...
Belli ki Galatasaray bu sınava hazırlıksız yakalanmış... Rijkaard sonrasını kimse hesaplamamış. Ne başkan, ne de arkadaşları...
Yönetimde herkesten farklı bir ses çıkıyor... Ve herkes kendine göre haklı...
Muhtemelen başkan, Rijkaard'ın gitmesini hiç istemedi... Çünkü böyle bir hoca ona göre devrimdi... Bunu sürekli tekrarladı hatta iki yıllık daha anlaşma yapmayı planladığını açıkladı... Arkadaşları, taraftar Rijkaard'ın kellesini isterken, "Böyle bir hocaya nasıl bir takım verdik ki. Ah şu parasızlık. Mali durumumuz iyi olsaydı, böyle mi olurdu?" diye mutlaka düşünmüştür...
Ancak geldiği günden bu yana Rijkaard'ın sadece bildiğini okumasından, elindeki malzemeye göre bir şeyler üretmeye çalışmamasından, oyuncularla yeteri kadar yakınlık kuramamasından şikayet edenlere ve Hollandalı hoca ile işlerin yürümeyeceğini diretenlere de kim karşı çıkabilir?
Jose Mourinho, Real Madrid ile anlaştıktan sonra ve elinde çok kaliteli bir kadro bulunmasına rağmen ilk olarak "Ben teknik direktörüm. Harry Potter değil" demişti...
Galatasaray camiasının büyük bir kısmı ve Türk basını ne yazık ki, Rijkaard'tan "Harry Potter" olmasını istedi... Tabii ki olmadı, olamazdı da...
Rijkaard yanlış zamanda, yanlış yerdeydi... Adnan Polat aslında işe tersten koyuldu. Önce ekonomiyi düzeltecek, sonra Hollandalıyı "buyur" edecekti...
Sakın Rijkaard gittikten sonra işlerin düzeleceğini sanmayın... Galatasaray'ın bu sancılı dönemi atlatması uzun zaman alacak. Bina tamamen çürük, bir katı onarmakla orada oturulmaz. Ya tamamen yıkıp, yenisini yapacaksınız, ya da içeride durmayacaksınız...
Tadilat için de para lazım, para...
HAFTANIN?TAKIMI
ANKARAGÜCÜ
Galatasaray karşısında son yılların en başarılı deplasman performansını ortaya koydular, güçlü rakiplerinin zaaflarından çok iyi yararlandılar.
Doksan dakika boyunca paniğe kapılmadan topa sahip oldular, birbirinin kopyası gollerle Ali Sami Yen'de şov yaptılar.
HAFTANIN?PORTRESİ
ÖZGÜR ÇEK
2009 yılında Fenerbahçe ile beş yıllık sözleşme yapan 19 yaşındaki genç oyuncu daha sonra Ankaraspor'a satıldı, ardından soluğu Ankaragücü'nde aldı. Son haftalarda ortaya koyduğu futbol ile tüm dikkatleri üzerine çeken Özgür, Galatasaray maçında da galibiyetin baş kahramanıydı. Klas çalımları, isabetli pasları, hırsı ve iştahı ile alkışları topladı, attığı gol emeklerinin karşılığıydı.Â
HAFTANIN?HOCASI
ÜMİT ÖZAT
Teknik direktörlük kariyerinde yavaş yavaş merdivenleri tırmanıyor, kendisine güvenenleri mahcup etmiyor. Taraftarı ile yıldızı bir türlü barışmasa da işine dört elle sarılıyor. Galatasaray maçında da taktik açıdan kusursuzdu, oyunu çok iyi okuyarak galibiyete damgasını vurdu.
HAFTANIN?HAKEMİ
BARIŞ ŞİMŞEK
Haftanın en keyifli geçen mücadelesini başarıyla yönetti. Tempoyu düşürmemek için büyük gayret gösterdi. Kartlarını zamanında ve doğru kullanırken, seyirci baskısında kalmaması en önemli özelliğiydi. Objektif kararları ve kendisine güvenen yapısı ile gelecek adına ümit verdi.
