Ünlü Tarihçi Prof. Dr. Mehmet Çelik: 'Türkiye'de Tabular Yıkılıyor, Kıyamet De Kopmuyor'
Türkiye'nin önde gelen tarihçilerinden olan Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof
Türkiye'nin önde gelen tarihçilerinden olan Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Çelik, "Türkiye'de tabular tek tek yıkılıyor, kıyamet de kopmuyor, bilakis, yıkılan bu tabular Türkiye'yi içeride rahatlatırken, dışarıda da itibarını arttırıyor" dedi.
4-6 Ekim 2010 tarihleri arasında Tunceli Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek olan I. Uluslararası Tunceli/Dersim Sempozyumu'nun Bilim ve Danışma Kurulu Üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Çelik, sempozyumun, AK Parti hükümetinin sürdürdüğü Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin ilk meyvelerinden biri olduğuna dikkat çekti. Çelik, bölgenin tarihi dokusundan, sosyo-kültürel yapısına, Dersim'de yaşayan Alevilerden yurtdışında yaşayanlara, dini ve mezhebi yapıdan seküler dünya anlayışına kadar her konunun bu
sempozyumda tartışılacağını belirtti. 'Demokratik Açılım'a ilişkin düşüncelerini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Çelik şunları söyledi:
"Türkiye'de güzel şeyler oluyor, birçok 'tabu' tek tek yıkılıyor. Bu yıkılan tabular, Türkiye'ye zarar vermiyor. Bilakis, Türkiye'yi içeride rahatlatırken, dışarıda da itibarını arttırıyor. Daha geçen günlerde Sümela Manastırı'nda Rum Ortodokslar, Ahtamar'da Ermeniler yüzyılların hasretini giderdiler. Dedeleri bu topraklarda yaşayanların torunları, dünyanın dört bir tarafından Trabzon'a ve Van'a akın ettiler. Bu kadim mabedlerde huşu içinde ibadet ettiler. Ne oldu, kıyamet mi koptu? Hayır, bilakis
ülkemizden minnet duygularıyla ayrıldılar. Bizi bu kısacık süre zarfında da olsa, az da olsa tanıma fırsatı buldular. Şuur altlarındaki olumsuz tortular hafifledi. Bir iki defa daha gelseler, tarihi acıların oluşturduğu bu tortulardan tamamen kurtulacaklar. Kötü mü oldu şimdi, söyleyin bana?"
Sözlerine sempozyumla devam eden Çelik şöyle konuştu:
"Öncelikle Tunceli, kadim ismiyle Der-sim/Gümüşkapı, Prof. Dr. Durmuş Boztuğ gibi geniş ufuklu, dünyayı bilen, bu toprakların tezgahında kumaşı dokunmuş bir rektöre sahip olduğu için son derece şanslı. Sayın Boztuğ, çok kısa sürede çok büyük başarılara imza attı. Bu üniversite sadece Tunceli'yi kalkındırmayacak, Anadolu'nun bu mazlum halkının; yüzyıllarca horlanan, aşağılanan, eziyete uğrayan Alevilerin de problemlerine çözüm üretecektir. Bu bilimsel faaliyetler Aleviliği, bu coğrafyada 'çatışma
kültürünün materyali' olmaktan çıkaracak, bu toprakların zenginlik unsuru haline getirecektir. Sayın Rektörü ve Tunceli Üniversitesi'ni bu konuda bunaltan mesele, sempozyuma olan aşırı ilgidir zaten. Tahmin edersiniz ki, Tunceli küçük bir vilayet. Altyapısı bu tür faaliyetlere hiç de elverişli değil. Doğru dürüst konaklama için otel, oturumlar için salon, yemek için lokanta yok. Ama Dersim halkı, gelenlere hem gönüllerini, hem de evlerini açtılar. O nedenle, bütün imkansızlıklara rağmen, her
problem aşıldı. Yerli ve yabancı çok sayıda tanınmış bilim adamı katılacak sempozyuma. Örneğin şu anda aklıma gelenleri sayayım:
Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Mehmet Altan, Prof. Dr. Mete Tunçay, Doç. Dr. Necdet Subaşı, Prof. Dr. Hasan Akbayın, Prof. Dr. Ahmet Özer, Prof. Dr. Halil Çivi, Prof. Dr. Hüseyin Özdağ, Prof. Dr. Murat Belge, Prof. Dr. Ruken Öztürk, Prof. Dr. Hıdır Özdemir, Prof. Dr. Faruk Kocacık, Prof. Dr. Ali Tutay, Prof. Dr. Melih Boydak, Prof. Dr. Ferhunda Özbay, Prof. Dr. Tayfun Atay, Prof. Dr. Eser Köker, Prof. Dr. Beyaz Üstün, Prof. Dr. Ömer Demirel, Prof. Dr. İbrahim Yılmazçelik, Prof. Dr. Fuat Ercan.
Yurtdışından katılanlardan hatırladıklarım, Prof. Dr. İsaya Usur, Prof. Dr. Martin van Bruinessen, Prof. Dr. Markus Ottersbach, Prof. Dr. Wolf D.Bukow, Prof. Dr. Andreas Diemann, Dr. Markus Dressler. Tabi bu tanınmış yaşlı-başlı akademisyenlerin dışında çok sayıda doçent, yardımcı doçent, öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi genç akademisyenler de çeşitli bildirilerle sempozyuma katılmaktadırlar. Ayrıca Alevi sivil toplum kuruluşlarının mensupları, kanaat önderleri, yazarlar, aydınlar gibi çok sayıda
katılımcı olacak."
"DERSİM İSYANI"
Sempozyumun içeriği hakkında bilgiler veren Çelik, bölgenin tarihi dokusundan, sosyo - kültürel yapısına, Dersim'de yaşayan Alevilerden yurtdışında yaşayanlara, dini ve mezhebi yapıdan, seküler dünya anlayışına kadar her konunun bu sempozyumda tartışılacağını söyledi. 1937 "Dersim İsyanı"nın da bu sempozyumda değerlendirileceğine işaret eden Çelik, "Bu konu da Türkiye'nin tabuarından biridir. Resmi tarih kitaplarımızda, Milli Eğitim müfredatımızda hep 'isyan' olarak okutulur. Bu bölge halkının 'devlete
neden başkaldırdığı', tırnak içinde söylüyorum, neden 'isyan' ettikleri ise bir türlü izah edilemez. İsyan der, geçilir. Diğer bazı ayaklanmalara sebep olarak 'irticai kalkışma' yaftası vurulur ama Dersim'deki kalkışmaya bu gerekçeli damga da vurulamaz. Dersim halkı neden isyan etsin ki? Türkiye'nin tam orta yerinde, bölgenin toplam nüfusu o dönemde 150 bin civarında. Dertleri ne, bir Alevi devleti mi kurmak istiyorlar, Cumhuriyet'i yıkıp hilafeti mi geri getirmek istiyorlar, yapılan devrimlere mi karşılar?
Bu tür onlarca soru sorabilirsiniz ama hiçbirine 'evet' cevabı veremezsiniz. O halde, buna nasıl 'isyan' diyebilirsiniz? İşte bugün ilk defa bir üniversite çatısı altında, bilim adamları uluslararası bir sempozyumda bu konuyu masaya yatıracaklar ve tartışacaklardır" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de hiç kimsenin padişahlık getirmek gibi absürt bir düşünce içerisinde olmadığını belirten Prof. Dr. Çelik, "Bu konuların tartışılmasından korkmamalıyız. Türkiye'de rejim oturmuştur. Hiç kimsenin hedefinde Cumhuriyet'i yıkıp padişahlık getirmek gibi absürt bir düşünce olamaz. Bu tür suçlamaları gündeme getirenler, devletin içinde çöreklenmiş çetelerdir. Bir korku imparatorluğu oluşturarak, iktidarlarını devam ettirmek düşüncesiyle bu tür suçlamalarla halkı sindirmeye çalışırlar. Bunlara itibar
etmemek gerek. Her devletin tarihinde işlenmiş hatalar olabilir. Zamanın şartları icabı, bunların üzeri geçici bir süre örtülebilir. Ama bu ilelebet devam etmemelidir. Türkiye artık güi için lokanta yok. Ama Dersim halkı, gelenlere hem gönüllerini,çlü bir devlettir, bölgesel bir güçtür" diye konuştu.
4-6 Ekim 2010 tarihleri arasında Tunceli Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek olan I. Uluslararası Tunceli/Dersim Sempozyumu'nun Bilim ve Danışma Kurulu Üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Çelik, sempozyumun, AK Parti hükümetinin sürdürdüğü Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin ilk meyvelerinden biri olduğuna dikkat çekti. Çelik, bölgenin tarihi dokusundan, sosyo-kültürel yapısına, Dersim'de yaşayan Alevilerden yurtdışında yaşayanlara, dini ve mezhebi yapıdan seküler dünya anlayışına kadar her konunun bu
sempozyumda tartışılacağını belirtti. 'Demokratik Açılım'a ilişkin düşüncelerini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Çelik şunları söyledi:
"Türkiye'de güzel şeyler oluyor, birçok 'tabu' tek tek yıkılıyor. Bu yıkılan tabular, Türkiye'ye zarar vermiyor. Bilakis, Türkiye'yi içeride rahatlatırken, dışarıda da itibarını arttırıyor. Daha geçen günlerde Sümela Manastırı'nda Rum Ortodokslar, Ahtamar'da Ermeniler yüzyılların hasretini giderdiler. Dedeleri bu topraklarda yaşayanların torunları, dünyanın dört bir tarafından Trabzon'a ve Van'a akın ettiler. Bu kadim mabedlerde huşu içinde ibadet ettiler. Ne oldu, kıyamet mi koptu? Hayır, bilakis
ülkemizden minnet duygularıyla ayrıldılar. Bizi bu kısacık süre zarfında da olsa, az da olsa tanıma fırsatı buldular. Şuur altlarındaki olumsuz tortular hafifledi. Bir iki defa daha gelseler, tarihi acıların oluşturduğu bu tortulardan tamamen kurtulacaklar. Kötü mü oldu şimdi, söyleyin bana?"
Sözlerine sempozyumla devam eden Çelik şöyle konuştu:
"Öncelikle Tunceli, kadim ismiyle Der-sim/Gümüşkapı, Prof. Dr. Durmuş Boztuğ gibi geniş ufuklu, dünyayı bilen, bu toprakların tezgahında kumaşı dokunmuş bir rektöre sahip olduğu için son derece şanslı. Sayın Boztuğ, çok kısa sürede çok büyük başarılara imza attı. Bu üniversite sadece Tunceli'yi kalkındırmayacak, Anadolu'nun bu mazlum halkının; yüzyıllarca horlanan, aşağılanan, eziyete uğrayan Alevilerin de problemlerine çözüm üretecektir. Bu bilimsel faaliyetler Aleviliği, bu coğrafyada 'çatışma
kültürünün materyali' olmaktan çıkaracak, bu toprakların zenginlik unsuru haline getirecektir. Sayın Rektörü ve Tunceli Üniversitesi'ni bu konuda bunaltan mesele, sempozyuma olan aşırı ilgidir zaten. Tahmin edersiniz ki, Tunceli küçük bir vilayet. Altyapısı bu tür faaliyetlere hiç de elverişli değil. Doğru dürüst konaklama için otel, oturumlar için salon, yemek için lokanta yok. Ama Dersim halkı, gelenlere hem gönüllerini, hem de evlerini açtılar. O nedenle, bütün imkansızlıklara rağmen, her
problem aşıldı. Yerli ve yabancı çok sayıda tanınmış bilim adamı katılacak sempozyuma. Örneğin şu anda aklıma gelenleri sayayım:
Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Mehmet Altan, Prof. Dr. Mete Tunçay, Doç. Dr. Necdet Subaşı, Prof. Dr. Hasan Akbayın, Prof. Dr. Ahmet Özer, Prof. Dr. Halil Çivi, Prof. Dr. Hüseyin Özdağ, Prof. Dr. Murat Belge, Prof. Dr. Ruken Öztürk, Prof. Dr. Hıdır Özdemir, Prof. Dr. Faruk Kocacık, Prof. Dr. Ali Tutay, Prof. Dr. Melih Boydak, Prof. Dr. Ferhunda Özbay, Prof. Dr. Tayfun Atay, Prof. Dr. Eser Köker, Prof. Dr. Beyaz Üstün, Prof. Dr. Ömer Demirel, Prof. Dr. İbrahim Yılmazçelik, Prof. Dr. Fuat Ercan.
Yurtdışından katılanlardan hatırladıklarım, Prof. Dr. İsaya Usur, Prof. Dr. Martin van Bruinessen, Prof. Dr. Markus Ottersbach, Prof. Dr. Wolf D.Bukow, Prof. Dr. Andreas Diemann, Dr. Markus Dressler. Tabi bu tanınmış yaşlı-başlı akademisyenlerin dışında çok sayıda doçent, yardımcı doçent, öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi genç akademisyenler de çeşitli bildirilerle sempozyuma katılmaktadırlar. Ayrıca Alevi sivil toplum kuruluşlarının mensupları, kanaat önderleri, yazarlar, aydınlar gibi çok sayıda
katılımcı olacak."
"DERSİM İSYANI"
Sempozyumun içeriği hakkında bilgiler veren Çelik, bölgenin tarihi dokusundan, sosyo - kültürel yapısına, Dersim'de yaşayan Alevilerden yurtdışında yaşayanlara, dini ve mezhebi yapıdan, seküler dünya anlayışına kadar her konunun bu sempozyumda tartışılacağını söyledi. 1937 "Dersim İsyanı"nın da bu sempozyumda değerlendirileceğine işaret eden Çelik, "Bu konu da Türkiye'nin tabuarından biridir. Resmi tarih kitaplarımızda, Milli Eğitim müfredatımızda hep 'isyan' olarak okutulur. Bu bölge halkının 'devlete
neden başkaldırdığı', tırnak içinde söylüyorum, neden 'isyan' ettikleri ise bir türlü izah edilemez. İsyan der, geçilir. Diğer bazı ayaklanmalara sebep olarak 'irticai kalkışma' yaftası vurulur ama Dersim'deki kalkışmaya bu gerekçeli damga da vurulamaz. Dersim halkı neden isyan etsin ki? Türkiye'nin tam orta yerinde, bölgenin toplam nüfusu o dönemde 150 bin civarında. Dertleri ne, bir Alevi devleti mi kurmak istiyorlar, Cumhuriyet'i yıkıp hilafeti mi geri getirmek istiyorlar, yapılan devrimlere mi karşılar?
Bu tür onlarca soru sorabilirsiniz ama hiçbirine 'evet' cevabı veremezsiniz. O halde, buna nasıl 'isyan' diyebilirsiniz? İşte bugün ilk defa bir üniversite çatısı altında, bilim adamları uluslararası bir sempozyumda bu konuyu masaya yatıracaklar ve tartışacaklardır" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de hiç kimsenin padişahlık getirmek gibi absürt bir düşünce içerisinde olmadığını belirten Prof. Dr. Çelik, "Bu konuların tartışılmasından korkmamalıyız. Türkiye'de rejim oturmuştur. Hiç kimsenin hedefinde Cumhuriyet'i yıkıp padişahlık getirmek gibi absürt bir düşünce olamaz. Bu tür suçlamaları gündeme getirenler, devletin içinde çöreklenmiş çetelerdir. Bir korku imparatorluğu oluşturarak, iktidarlarını devam ettirmek düşüncesiyle bu tür suçlamalarla halkı sindirmeye çalışırlar. Bunlara itibar
etmemek gerek. Her devletin tarihinde işlenmiş hatalar olabilir. Zamanın şartları icabı, bunların üzeri geçici bir süre örtülebilir. Ama bu ilelebet devam etmemelidir. Türkiye artık güi için lokanta yok. Ama Dersim halkı, gelenlere hem gönüllerini,çlü bir devlettir, bölgesel bir güçtür" diye konuştu.