Yoruldum ama mutluyum
Kurtlar Vadisi Dizisi'nde Ömer Baba'yı canlandıran sevilen sanatçı Emin Olcay, Beyaz Gazete'ye konuk oldu. Olcay, medyanın bugünkü durumuna değinerek magazin programlarının öne çıktığını, sanata ve sanatçıya değer verilmediğini belirtti.
Beyaz Gazete: Herkes sizi Ömer Baba karakteriyle çok yakından tanıdı ve çok sevdi bu karakter Ömer Baba’ya gelmeden önce Emin Olcay kimdi? Bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Emin Olcay 45 yıldır tiyatro mesleğini yapmaya çalışan bir vatandaşımız, çok zor şartlar altında bir 45 sene geçirdim ama bu bana çok güzel şeyler öğretti. Çok güzel işler yaptığımıza inanıyorum. Zor da olsa başarmaya çalıştık. Bu arada 30 yılımı da devlet tiyatrosuna verdim. Bundan 7 – 8 sene önce emekli olup ayrıldım. Devlet tiyatrosunda ilk olarak 1964’ te görev aldığımda oyuncu olarak Peter Pan isimli çocuk müzikali ile başlamıştım. 2001 yılında emekli olduğumda da Peter Pan oyununu sahneye koyarak ayrıldım. Daha sonralar İstanbul’a yerleştik çünkü bu mesleği devam ettirebilmek için merkez İstanbul’du ve Osman Sınav ‘çok zor oluyor’ dedi ve o sıralar Deli Yürek dizisinde çalışıyordum Ankara’dan gidip geliyordum ‘böyle çok zor oluyor abi’ dedi. ‘sen İstanbul’a yerleş’ dedi. Eşim de devlet tiyatrosundan emekliydi onun üzerine biz de İstanbul’a yerleştik. İstanbul’a alışabiliyor muyum? Çok zor. Ankara’nın bu güzelliğinden sonra; her şeyi belli bir düzen içinde giden bir şehirdi ve herkesin birbirine saygılı olduğu bir şehirdi. Bu yüzden İstanbul çok zor geliyor bana. Hatta diyebilirim ki araba kullanmaktan nefret ediyorum İstanbul’da araç kullanmak istemiyorum. Ama bir şey var çok sinirlendiğim ve üzüldüğüm zamanlar oluyor. İşte o zaman İstanbul’un suriyetine baktığım anda bir rahatlama geliyor.
Beyaz Gazete: Mevlana ve Yunus Emre’den ‘rubailer’ okuduğunuzu öğrendik. Dizi dışında da bunlar gibi başka uğraşılarınız var mı?
Emin Olcay: Var tabi. örneğin ebru sanatı ile uğraşmaya çalışıyorum. Ama hocam Ali Saraç zaman ayıramadığım için bana çok kızıyor. Onun dışında şu sıralar çok yoğun bir çalışma içindeyim ama fırsat buldukça tasavvufla ilgili kitaplar okumaya çalışıyorum. Bilhassa mesnevi. Defaatla okumaya çalışıyorum çünkü her seferinde bana başka bir güzellik geliyor. Defaatla okunduğu zaman yepyeni şeyler öğrendiğinizin farkına varıyorsunuz. Okumayanlara da tavsiye ediyorum.
Beyaz Gazete: Dizideki şiddet olayları çok konuşuldu. Bu konudaki tartışmalar yapı itibarıyla sizi rahatsız ediyor mu?
Emin Olcay: Şiddet de bu yaşamın bir parçasıdır. Önemli olan dozunu iyi ayarlayabilmektir. Ben diğer şiddet filmlerine göre, hatta gazetelerin 3. sayfalarına göre dozunun iyi ayarlandığını düşünüyorum.
Beyaz Gazete: Ömer Baba, dizide yaşadığı her türlü olumsuzluğu hoşgörü ve teslimiyetle kabul ediyor. Emin Olcay gerçek hayatta nasıl, bunları kabul edebiliyor mu?
Emin Olcay: Keşke olabilsem çok zor.
Beyaz Gazete: Zor olan nedir?
Emin Olcay: Teslimiyet, hiç olabilmek. Bunu bir kabul edebilsek çok şeyi çözeceğiz.
Beyaz Gazete: Neden kabul etmiyoruz?
Emin Olcay: İnsan yapısı, nefs çıkıyor öne.
Beyaz Gazete: Kurtlar Vadisi’nde Ömer Baba karakterini oynamasaydınız hangi karakteri oynardınız?
Emin Olcay: O karakterin nasıl bana geldiğini anlatayım; o dönemde Deli Yürek’te hortumcu bankacı Yakup Efe rolünü oynamıştım. Aslında iki bölüm için çağrılmıştım İstanbul’a ama çok beğenildiği için 15-20 bölüme kadar çıktı. Daha sonra ara verildi ve Kurtlar Vadisi çalışmaları başladı. Bu arada da Ekmek Teknesi çalışması başlamıştı. Bana Ekmek Teknesi’nde eczacı rolünü sürekli oynatacaklardı. Eşime de Kurtlar Vadisi'nde rol hazırdı, o da Elif’in annesini oynayacaktı Ayşe Hanım’ı eşim oynadı biliyorsunuz. 6- 7 ay geçti, bir yaz günüydü. Ben hafif sakallı olarak set dışında dolaşırken Osman Sınav’ın asistanları beni gördü. Konuştuk, sohbet ettik. Sonra gece saat 2 gibi Osman Sınav aradı; ‘abi sakalın duruyor mu’ dedi. ‘ne yapacaksın Osman sakalımı’ dedim ‘lütfen gelir misin’ dedi. Gece saat 2'de ajansa gittim. O halimi gördükten sonra bana rolü anlattı. Ben kuşçu rolünü çok seviyordum, çok güzel bir roldü. Bana; ‘abi bu kuşçudan çok daha büyük bir rol, ama 3 sene sakallı dolaşacaksın’ dedi. Bugün 7. senemiz.
Beyaz Gazete: Sokaktaki insanlardan sizin önünüze geçip bize biraz nasihat ver dedikleri oluyor mu?
Emin Olcay: Oluyor tabi, bunu birebir yaşadım. Örneğin genç bir arkadaş iki çocuğunu getirip ‘nazar değiyor hocam okur musunuz’ dedi. Ben de bir cevap verdim. madem ki Allah’a inanıyorsun 2 çocuğunu koruduğuna da inanman lazım. Niye aracı koyuyorsun ki. Aracı koymaya gerek yok. Böyle bir şey geçmişti başımızdan ama bu çok sık olan bir şey. İnsanları kırmamak için uğraşıyorum. Böyle bir nasihatte bulunmak, böyle şeyleri söylemek benim hakkım değil. Haddim de değil. Ama tecrübelerimden yararlanarak gençlere nasihatlerde bulunmak ya da güzel yolları göstermek işte o benim görevim.
Beyaz Gazete: Ömer Baba rolünün size kazandırdığı bir şeyler var mı?
Emin Olcay: Var tabi her gün başka bir şey kazanıyorum. Zaten öyle değil miyiz her an bir şey kazanmakla görevli değil miyiz?
Beyaz Gazete: 45 yılı programda anlatamazsınız belki ama bize bir cümle ile anlatır mısınız?
Emin Olcay: Yoruldum ama çok mutluyum.
Beyaz Gazete: Gerçek hayatta Polat oğlunuz olsaydı onunla iletişiminiz nasıl olurdu?
Emin Olcay: Çok zor olurdu. Benim 2 oğlum var bu konuda onların da mesleği ne olurdu diye düşündüğümde evet çok zorlanırdım.
Beyaz Gazete: Projelerinizle ilgili sizin son olarak söyleyeceğiniz bir şey var mı?
Emin Olcay: Projelerimi şunun için yapıyorum; her şey beni sevenlere, beni izleyenlere, beni takdir edenlere etmeyenlere de dâhil. Yeni bir şeyler verebilmek için, güzellikler öğretebilmek için, güzellikleri gösterebilmek için. Bunu bir görev kabul ediyorum çünkü bu konuda çaba sarf ediyorum.
Beyaz Gazete: Son olarak genç arkadaşlara bir mesajınız var mı?
Emin Olcay: Estağfurullah ama şunu söyleyebilirim bütün gençlere söylüyorum yılmadan çalışmak lazım. Çeşitli yol ayrımları olabilir. Çeşitli zorluklar olabilir. Bunlar da yaşamın birer parçasıdır ama ben kendi oğullarıma da söylediğim için burada da rahatlıkla söyleyebilirim; yolu ana parça olarak düşünün kıymıkları sağınıza solunuza batabilir ama pek fazla göze almayın önemli olan yoldur. Kıymıklar önemli değil. Elinizle çekip atarsınız batabilir, çıkartırsınız. Önemli olan o yol kırılmasın. Devam etsin. Onun için de çalışmak lazım, çabalamak lazım, yılmamak lazım ve her şeyden önemlisi sevmek lazım. Yaptığınız işi sevmek lazım sağınızdakini solunuzdakini, yaratılan her şeyi sevmek lazım. Bunlar söylenmiş daha önceden günümüze kadar da gelmiş bu yolları gözardı etmenin âlemi yok evet bunları göz önüne almamız lazım ve sevmemiz lazım. Küçük bir şiirim var. Hasbel kader yazdığım son olarak onu da paylaşmak isterim
Geçiyordum uğradım açık görünce kapıyı
Açım dedim susadım,
Sundular bana sevgiyle doldurdukları tabağı
Kenarında gül yaprakları ortasında sevgilinin bir adı
Acele etme dediler bırak tabak elbet boşalacak
Ama eminim sen doydukça dolacak.
Emin Olcay 45 yıldır tiyatro mesleğini yapmaya çalışan bir vatandaşımız, çok zor şartlar altında bir 45 sene geçirdim ama bu bana çok güzel şeyler öğretti. Çok güzel işler yaptığımıza inanıyorum. Zor da olsa başarmaya çalıştık. Bu arada 30 yılımı da devlet tiyatrosuna verdim. Bundan 7 – 8 sene önce emekli olup ayrıldım. Devlet tiyatrosunda ilk olarak 1964’ te görev aldığımda oyuncu olarak Peter Pan isimli çocuk müzikali ile başlamıştım. 2001 yılında emekli olduğumda da Peter Pan oyununu sahneye koyarak ayrıldım. Daha sonralar İstanbul’a yerleştik çünkü bu mesleği devam ettirebilmek için merkez İstanbul’du ve Osman Sınav ‘çok zor oluyor’ dedi ve o sıralar Deli Yürek dizisinde çalışıyordum Ankara’dan gidip geliyordum ‘böyle çok zor oluyor abi’ dedi. ‘sen İstanbul’a yerleş’ dedi. Eşim de devlet tiyatrosundan emekliydi onun üzerine biz de İstanbul’a yerleştik. İstanbul’a alışabiliyor muyum? Çok zor. Ankara’nın bu güzelliğinden sonra; her şeyi belli bir düzen içinde giden bir şehirdi ve herkesin birbirine saygılı olduğu bir şehirdi. Bu yüzden İstanbul çok zor geliyor bana. Hatta diyebilirim ki araba kullanmaktan nefret ediyorum İstanbul’da araç kullanmak istemiyorum. Ama bir şey var çok sinirlendiğim ve üzüldüğüm zamanlar oluyor. İşte o zaman İstanbul’un suriyetine baktığım anda bir rahatlama geliyor.
Beyaz Gazete: Mevlana ve Yunus Emre’den ‘rubailer’ okuduğunuzu öğrendik. Dizi dışında da bunlar gibi başka uğraşılarınız var mı?
Emin Olcay: Var tabi. örneğin ebru sanatı ile uğraşmaya çalışıyorum. Ama hocam Ali Saraç zaman ayıramadığım için bana çok kızıyor. Onun dışında şu sıralar çok yoğun bir çalışma içindeyim ama fırsat buldukça tasavvufla ilgili kitaplar okumaya çalışıyorum. Bilhassa mesnevi. Defaatla okumaya çalışıyorum çünkü her seferinde bana başka bir güzellik geliyor. Defaatla okunduğu zaman yepyeni şeyler öğrendiğinizin farkına varıyorsunuz. Okumayanlara da tavsiye ediyorum.
Beyaz Gazete: Dizideki şiddet olayları çok konuşuldu. Bu konudaki tartışmalar yapı itibarıyla sizi rahatsız ediyor mu?
Emin Olcay: Şiddet de bu yaşamın bir parçasıdır. Önemli olan dozunu iyi ayarlayabilmektir. Ben diğer şiddet filmlerine göre, hatta gazetelerin 3. sayfalarına göre dozunun iyi ayarlandığını düşünüyorum.
Beyaz Gazete: Ömer Baba, dizide yaşadığı her türlü olumsuzluğu hoşgörü ve teslimiyetle kabul ediyor. Emin Olcay gerçek hayatta nasıl, bunları kabul edebiliyor mu?
Emin Olcay: Keşke olabilsem çok zor.
Beyaz Gazete: Zor olan nedir?
Emin Olcay: Teslimiyet, hiç olabilmek. Bunu bir kabul edebilsek çok şeyi çözeceğiz.
Beyaz Gazete: Neden kabul etmiyoruz?
Emin Olcay: İnsan yapısı, nefs çıkıyor öne.
Beyaz Gazete: Kurtlar Vadisi’nde Ömer Baba karakterini oynamasaydınız hangi karakteri oynardınız?
Emin Olcay: O karakterin nasıl bana geldiğini anlatayım; o dönemde Deli Yürek’te hortumcu bankacı Yakup Efe rolünü oynamıştım. Aslında iki bölüm için çağrılmıştım İstanbul’a ama çok beğenildiği için 15-20 bölüme kadar çıktı. Daha sonra ara verildi ve Kurtlar Vadisi çalışmaları başladı. Bu arada da Ekmek Teknesi çalışması başlamıştı. Bana Ekmek Teknesi’nde eczacı rolünü sürekli oynatacaklardı. Eşime de Kurtlar Vadisi'nde rol hazırdı, o da Elif’in annesini oynayacaktı Ayşe Hanım’ı eşim oynadı biliyorsunuz. 6- 7 ay geçti, bir yaz günüydü. Ben hafif sakallı olarak set dışında dolaşırken Osman Sınav’ın asistanları beni gördü. Konuştuk, sohbet ettik. Sonra gece saat 2 gibi Osman Sınav aradı; ‘abi sakalın duruyor mu’ dedi. ‘ne yapacaksın Osman sakalımı’ dedim ‘lütfen gelir misin’ dedi. Gece saat 2'de ajansa gittim. O halimi gördükten sonra bana rolü anlattı. Ben kuşçu rolünü çok seviyordum, çok güzel bir roldü. Bana; ‘abi bu kuşçudan çok daha büyük bir rol, ama 3 sene sakallı dolaşacaksın’ dedi. Bugün 7. senemiz.
Beyaz Gazete: Sokaktaki insanlardan sizin önünüze geçip bize biraz nasihat ver dedikleri oluyor mu?
Emin Olcay: Oluyor tabi, bunu birebir yaşadım. Örneğin genç bir arkadaş iki çocuğunu getirip ‘nazar değiyor hocam okur musunuz’ dedi. Ben de bir cevap verdim. madem ki Allah’a inanıyorsun 2 çocuğunu koruduğuna da inanman lazım. Niye aracı koyuyorsun ki. Aracı koymaya gerek yok. Böyle bir şey geçmişti başımızdan ama bu çok sık olan bir şey. İnsanları kırmamak için uğraşıyorum. Böyle bir nasihatte bulunmak, böyle şeyleri söylemek benim hakkım değil. Haddim de değil. Ama tecrübelerimden yararlanarak gençlere nasihatlerde bulunmak ya da güzel yolları göstermek işte o benim görevim.
Beyaz Gazete: Ömer Baba rolünün size kazandırdığı bir şeyler var mı?
Emin Olcay: Var tabi her gün başka bir şey kazanıyorum. Zaten öyle değil miyiz her an bir şey kazanmakla görevli değil miyiz?
Beyaz Gazete: 45 yılı programda anlatamazsınız belki ama bize bir cümle ile anlatır mısınız?
Emin Olcay: Yoruldum ama çok mutluyum.
Beyaz Gazete: Gerçek hayatta Polat oğlunuz olsaydı onunla iletişiminiz nasıl olurdu?
Emin Olcay: Çok zor olurdu. Benim 2 oğlum var bu konuda onların da mesleği ne olurdu diye düşündüğümde evet çok zorlanırdım.
Beyaz Gazete: Projelerinizle ilgili sizin son olarak söyleyeceğiniz bir şey var mı?
Emin Olcay: Projelerimi şunun için yapıyorum; her şey beni sevenlere, beni izleyenlere, beni takdir edenlere etmeyenlere de dâhil. Yeni bir şeyler verebilmek için, güzellikler öğretebilmek için, güzellikleri gösterebilmek için. Bunu bir görev kabul ediyorum çünkü bu konuda çaba sarf ediyorum.
Beyaz Gazete: Son olarak genç arkadaşlara bir mesajınız var mı?
Emin Olcay: Estağfurullah ama şunu söyleyebilirim bütün gençlere söylüyorum yılmadan çalışmak lazım. Çeşitli yol ayrımları olabilir. Çeşitli zorluklar olabilir. Bunlar da yaşamın birer parçasıdır ama ben kendi oğullarıma da söylediğim için burada da rahatlıkla söyleyebilirim; yolu ana parça olarak düşünün kıymıkları sağınıza solunuza batabilir ama pek fazla göze almayın önemli olan yoldur. Kıymıklar önemli değil. Elinizle çekip atarsınız batabilir, çıkartırsınız. Önemli olan o yol kırılmasın. Devam etsin. Onun için de çalışmak lazım, çabalamak lazım, yılmamak lazım ve her şeyden önemlisi sevmek lazım. Yaptığınız işi sevmek lazım sağınızdakini solunuzdakini, yaratılan her şeyi sevmek lazım. Bunlar söylenmiş daha önceden günümüze kadar da gelmiş bu yolları gözardı etmenin âlemi yok evet bunları göz önüne almamız lazım ve sevmemiz lazım. Küçük bir şiirim var. Hasbel kader yazdığım son olarak onu da paylaşmak isterim
Geçiyordum uğradım açık görünce kapıyı
Açım dedim susadım,
Sundular bana sevgiyle doldurdukları tabağı
Kenarında gül yaprakları ortasında sevgilinin bir adı
Acele etme dediler bırak tabak elbet boşalacak
Ama eminim sen doydukça dolacak.