Demirel: Vatana sahip çıkın
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, adını taşıyan üniversitenin yeni akademik yılında her yıl olduğu gibi ilk dersi verdi.
Öğle saatinde özel uçakla adını taşıyan havalimanına inen Demirel, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici ile birlikte geldi. Demirel'i kardeşi Şevket Demirel, Vali Ali Haydar Öner ve SDÜ Rektörü Metin Lütfi Baydar karşıladı.
Demirel, önce Doğu Kampusunda öğle yemeği yedi sonra akademik açılış töreninin yapıldığı Prof.Dr. Lütfi Çakmakçı Kültür Merkezi'ne geldi. Demirel'in ilk dersine öğrenciler ve akademisyenler yoğun ilgi gösterirken kültür merkezinde her zaman olduğu gibi oturacak yer kalmadı. 1 Kasım 2009'da 86 yaşına girecek olan Demirel'e, SDÜ'den doğum günü hediyesi olarak Batı ve Anadolu ezgilerinin birlikte yoğrulduğu müzik dinletisi sunuldu. Ardından SDÜ'yü anlatan sinevizyon gösterisi izletildi.
VATANA VE KURUMLARINIZA SAHİP ÇIKIN
SDÜ Rektörü Baydar, dünyada yer edinebilmek için akademisyenlerin sadece üniversitelerde öğrencilere kitaptaki bilgileri aktaran değil vatanına ve kurumuna sahip çıkan kimseler olmaları gerektiğini söyledi.
"Bir dersi anlatan kişinin yaptığı şey nedir? Sadece kitaptakileri aktarmak mıdır?" diyen Baydar, aktarılanın insanlığın binlerce yıllık mirası olduğunu söyledi. İnsanı insan yapan temel özelliklerin başında ortaklaşa ürettiği değerler geldiğini belirten Baydar, şunları söyledi:
"İnsan bu evreni donatabildiği ölçüde insandır. Bu değerleri yaşatabilmesi için akademisyenlerin erdem ve sorumluluk sahibi ve özgür olmaları gerekir. Akademisyenliği sadece ezbere aktarıp karşılığında maaş aldığınız meslek olarak gördüğümüz sürece doğrudan bizleri ilgilendiren sorunlardan kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Yok olup gitmek istemiyorsak yurtsever bir idealizm yaratmak zorundayız. Önce vatanım, bayrağım, ülkem diyen anlayışımız yoksa dünyada yer edinemeyiz."
Ülkesi ve kurumları için kendilerini feda edenlerin sonsuzluğa ulaştığını anlatan Rektör Baydar, şöyle konuştu: "Üniversite sadece bilgi ve becerileri öğrenciye kazandırmakla sınırlandırılamaz. Biz insan olmanın değeri bilincine varacak bir üniversite ortamı yaratmayı vade ediyoruz. Bugün 50 bini aşkın üniversitesiyle Türkiye'nin 4. büyük üniversitesiyiz. Bu çalışma azmini 17 yıl önce söylediklerinizden alıyoruz Sayın Cumhurbaşkanım. 'Benim adımın olduğu yerde birincilik vardır' sözünüzün olduğu bu hedefinize hep koştuk hep koşuyoruz hep koşacağız."
Rektör Baydar'ın konuşmasının ardından SDÜ öğretim üyelerine 2008 yılı teşvik ödülleri sunuldu.
SİYASET ÜSTÜ KONUŞMALAR
Süleyman Demirel de, geçen 17 sene zarfında büyük gelişme gösteren SDÜ'nün yeni eğitim öğretim yılını kutlayarak sözlerine başladı. Süleyman Demirel, "Senede iki kez gelir sizleri dinler havanızı alır. Ne olup olmadığına bakar teftiş ederim ve dünya sorunları Türkiye sorunları üzerine konuşur bu mekanı siyasi tartışmaların hedefi yapmaktan itina ederim" dedi. Burada yaptığı konuşmaların siyaset üstü konuşmalar olduğunu anlatan Süleyman Demirel, şunları söyledi: "Ancak siyaset üstü çok az şey vardır. Ben 2009 yılı sonunda dünya ve Türkiye üzerine konuşacağım. Bugün SDÜ'nün geldiği nokta Isparta için gurur vericidir."
20. yüzyılın birinci yarısında iki dünya savaşı olduğunu anlatan Süleyman Demirel, sözlerine şöyle devam etti: "İkinci yarısı soğuk savaşla başladı ama bitti. Sovyet imparatorluğunun tasfiyesiyle bütün imparatorluklar dağıldı. Artık insanlık birbirini boğazlamaktan vazgeçmeli hevesiyle kurulan BM'nin 192 üyesi var. Asrın ikinci yarısı bağımsız devletler yarışıdır. Bu devletler bugünkü şartlar içerisinde ideolojik kavgaların sone ermesiyle yeni düzene girilmiş demokrasi insan hakları ön plana çıkmıştır. İletişim devrimi ulaşılmamış mekan bırakmamıştır. Uluslararası ilişkilerde küresel yöntemler uygulanır hale gelmiştir."
Bilgiye ulaşmanın artık kolay olduğunu anlatan Süleyman Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü. "Çağa enformasyon çağı adı verilmiş, sınırlar anlamını yitirmiş sınır tanımayan sorunlar insan kaderine hakim olmuş, yoksulluk, terör, göç gibi olaylarla mücadelede küresel işbirliği zorunlu hale gelmiştir. Domuz gribi tüm dünyayı sallıyor. Bir yerde olan kötülük her tarafa birden yayılıyor."
Son 25 yılın altın çağ olduğunu anlatan Demirel, şunları söyledi: "Ekonomide yüzde 5 büyüme olmuş. Bugün 5 milyar insan dünya pazarından alışveriş yapıyor. Uluslararası sermaye dolaşır hale gelmiş. Böylece Çin, Hindistan, Brezilya gibi yeni aktörler türemiş, dünya nüfusu artmış, dünya ekonomisi 7 defa büyümüştür. Ancak dünya zengin ve fakir olarak bölünmüştür. En önemli sorunlardan biri budur. Artan nüfusun yerkürede baskısı zorunlu maddelerin tedarikini zorlaştırmıştır."
ÜRETİM ÖNEMLİ
Bugün 800 milyon insanın yatağa aç girdiğini ve okula gitmediğini anlatan Demirel, şunları söyledi: "Böyle bir dünyada huzur olması mümkün değil. Eğer insanlık tedbiri alabilirse yoksulluk ve mahrumiyet ortadan kalkar. Daha çok yiyecek için toprak tahrip edilmiş yerküre yoksullaştırılmıştır. Zenginliği meydana getiren sanayi devrimidir. Zenginleşmenin, dünyayı yoksulluktan kurtarmanın yolu sanayidir, her çeşit üretimdir. Dünya çok büyük paradoksla karşı karşıya. Sanayi enerjiye dayanır. Enerji fosil yakıtlarına yani petrole, kömüre, gaza dayanacaktır. Ne kadar çok yakarsanız karbondioksit çıkar bunu havaya vereceksiniz. Bilim adamları havaya daha çok bu gazı verdiğiniz sürece yeni bir bela başa açıyorsunuz. Kimse bunu şakaya almasın."
Dünyanın ısındığını belirten Süleyman Demirel, sözlerine şm Rektör Baydar'ın konuşmasöyle devam etti: "Bugünkü dünya işte buna çare bulmaya çalışıyor. Oranın 550ppm derecesine gelmesiyle insanlar bugün yaşadığı yerde yaşayamaz hale gelecek. Dünyadan size haber veriyorum. Eğer dünya nüfusunu dört kat artırırsanız bu kirlilik olacaktır. İnsanoğlu yaşayacaktır. İnsanoğlunu aç bırakarak ne dünyayı, ne atmosferi koruyabilirsiniz. Öyleyse dünya milletlerinin, bilim adamlarının önünde bu kargaşadan nasıl çıkılacağı büyük sorun olarak durmaktadır."
Teknolojinin yegane ümit olduğunu ifade eden Süleyman Demirel, şöyle konuştu: "Eğer nükleer enerjiyi iyi yönde kullanırsanız insanlığın hayrına olur. Bir tarafta ekmeğe ihtiyacı olan diğer yanda bunları ürettiği halde dünyayı oturamaz hale getirme tehlikesiyle karşı karşıya olan var. İşte bu soru dünyada cevap beklemektedir. Bu soruyu SDÜ'de değerli bilim adamlarının önüne koyuyorum. Sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir büyüme devam ettirilmek zorundadır. Dünyanın gündeminde ekonomik kriz var. Bu finansman kriz neyse ki ekonomik krize dönüşmedi. Ekonomik krizlerden piyasa ekonomisine inanıyorsanız korkmamanız lazım. Aslında kriz ekonominin doğru işlemesi yöntemlerinden biridir. Görünmez bir el işleri yola koyacaktır. Bu krizde piyasa ekonomisinin en büyük savunucuları bu görünmez eli beklemeden devlet müdahalesi yöntemini seçtiler. Piyasalara büyük miktarda para enjekte etti. Bankalar satın alındı. Ama 1 senelik zaman zarfında daha büyük krize geçilmesini önlediler. Şimdilik her şey bitmiş değil ama dünya rahatlamış görünüyor."
İki sene içinde krizin ortadan kalkacağını sandığını belirten Demirel, "50 milyon işsiz, 100 milyon yoksul ortaya çıkmıştır. Biz de bu krizden nasibimizi aldık. Ekonomimiz yüzde 6 küçüldü. Bu kriz bizim büyümemizi küçülttü. Aşağı yukarı 4 sene daha bu krizin sonuçlarını çekeceğiz. En kötü yansıması işsizlik oldu. İhracat azaldı. Pazar sıkıntıya girdi. Bize de bu kadar dokundu. Dünya sürdürülebilir istihdamı arıyor. Biz neyi arayacağız" dedi.
Süleyman Demirel, bir ülkenin ekonomik idaresi refaha intikal etmiyorsa, istihdamı artırmıyorsa, yani vatandaş evladına iş bulmak için bir kapı çalıyorsa orada başarıdan söz edilemeyeceğini söyledi. "Eğer bu başarı hissedilmiyorsa vatandaş iyi idare edildiği kanaatinde değildir" diyen Demirel, "Dünya piyasa ekonomisi anlayışından biz de dahil vazgeçmek zorundayız" ifadelerini kullandı.
Üç gün sonra Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayacağımızı anlatan Süleyman Demirel, şunları söyledi: "Dünü bugünü iyi anlamamız için Cumhuriyeti iyi anlamamız gerekiyor. Bunu anlamayanlar var. Hiç olmazsa anlamış olanları sağlam tutmak lazım. Tartışmalar böylece aydınlığa çıkabilir. Cumhuriyet büyük bir dönüşümün devrimin adıdır. Cihan imparatorluğunun küllerinden çıkacaksınız, savaşın mağlupları arasındasınız, işgal edilmemiş çok az toprağınız kalmış, bir milli mücadele vereceksiniz. Bir istiklal harbiyle taçlandıracaksınız 1919'da niçin milli mücadele verdiğimizi unuttuğumuz yerde yanlışlar yapılmaya devam edilecektir.
Samsun'dan yükselen ses milletin istiklalini milletin azim ve kararının kurtaracağını söylüyor. Bu Mustafa Kemal'in milletine tebliğidir. Bu asla unutulmamals Rektör Baydar'ın konuşması. Milletin istiklali tehlikedeyse bunu milletin azim ve kararlılığı kurtarır asla unutulmamalı. Ardından Erzurum Kongresi'nde, 'Milli sınırlar içinde vatan bütündür parçalanamaz' deniyordu. TBBM'de milletin azmi millet temsilcilerini bir araya getirmiştir. 7 düvele karşı savaşıldı. 1922'de düşmanlar geldikleri yere gönderildi."
Esas düşmanın yoksulluk, cehalet, harabiyet olduğunu anlatan Süleyman Demirel, sözlerine şöyle devam etti: "Ülke nasıl idare edilecekti? Bir yeni devlet kurulacaktı. Eski devlet devam etmeyecekti. Yeni devlet çağdaş devlet olacaktı. Halktan ulusa geçilecekti. Tebaadan vatandaşa geçilecekti. Halkın yerini millet alacaktı. Nasıl tarif edecektik milleti."
BİR TOPRAK ÜZERİNDE İKİ MİLLET OLMAZ
Demirel, 1924 Anayasası'nın ırk ve din farkı gözetmeksizin ülkede yaşayan herkese Türk dediğini söyledi. "Millet başka türlü nasıl ocaktı" diye soran Demirel, "Devleti adı Türk devleti, ülkenin adı Türkiye'ydi , Millet Türk milletiydi. İşte böyleydi. Bugün durup durduğumuz yerde dahiyane biçimde ortaya konmuş bu kuralların hırpalanması veya taviz verilmesini bu sistemin gevşetilmesinden doğan yaygın korku vatandaşı tedirgin ediyor" dedi.
Vatan denilen bu coğrafyanın üstündeki kanla vatan olduğunu anlatan Süleyman Demirel, şunları söyledi: "Dünyaca tasdik edilmiş bir coğrafyaya sahipsiniz. Eşsiz bir vatan. Bunun dahilinde hükümet içinde hükümet eden, dahili hallerden kurtulmuş, müdafaa hakkı mutlak, serbest, kaynakları bol bu vatanın adı Türkiye'dir. Merhum İnönü, Lozan dönüşünde işte bunu getirmiştir. Bu hakkı veren size Kurtuluş Savaşı, bu savaşı yapan Türk halkı bu halk da Türk Milleti. Türkiye'de değişik etnik gruplara rağmen kimsenin kimseyle bir problemi var mı? Sen Kürtsün Türksün diye bir problemi var mı? Herkes birbirini kabul etmiş bir ahenk içinde şu aziz ülkenin havasını kokluyor, suyunu içiyor. Bu böyleyken bunun kafasınaniçin bir takım düşünceler koyuyoruz. Benim illerimdeki insanların kafasına niçin bir mesele koruz."
BU ÜLKEYE ÖMRÜMÜ VERDİM
Bunu çok yadırgadığını anlatan Süleyman Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Devlet, millet; vatan, bayrak, dil birdir. Bizim devletimizin özelliği bu. Bu devlet tek hukukludur. Tek milletlidir. Eğer bir ülke içerisinde değişik etnik mensuplara ayrıcalık tanırsanız bunu ya azınlık hakkı ya da hükümranlık hakkı olarak tanırsınız. Millet olma hakkı tanırsanız, bir toprak üzerinde iki millet olmaz. Millet, bayrak bir olacaksa kime ne vereceksiniz? Bunları vermediğinize göre. Bir kısım insanlara haksızlık yapılmış, az hizmet gitmiş, bir kısım insanların farklılığı var. Bunları giderelim. Bir kısım insanlara farklılık tanıyalım. Bu ülkenin ben kürdüm diyen vatandaşı vali, belediye başkanı, bakan oluyor mu başka halk ne oluyorsa o da oluyor. Bir terör grubu türeyecek 15 milyon olduğu sanılan bu ülkenin Kürt kökenli güzel insanların temsilcisi hale getireceksiniz. Hak eksikliği varsa eksik olan şeyi herkese verelim. O zaman ne olur bir takım grupları beklenti içerisine sokarsınız. Bunu yerine getiremezsiniz. Bunu yerine getirmeye kalkarsanız. Karşı çıkanlar olur, az bulanlar olur. Bunu yaparsanız millet çatlar. Milletin birliğini bozmayın ne yaparsanız yapın milletin birliğini bozmayın. Her şeyin neticesi ölçülür."
Bu ülkeye ömrünü verdiğini belirten Süleyman Demirel, şöyle konuştu: "Eğer bu ülkede kadınlar oğlumu istiyorum diye sokağa çıkarsa veya gencecik vatan çocukları bu ülkenin sınırlarını beklerken kolunu bacağını kaybetmiş evlatlar 'alın bu bacağı, kolu beratı' derse her şey neticesiyle ölçülür. Buna aracı olan icraatın iyi olduğunu kimse söylemez. Orta yerde herkesi kucaklayan bir devlet var. Şanlıurfa'ya yapılan hizmet Balıkesir'e yapılan hizmetten daha çok. Helal olsun."
Bugün devletin her kademesinde kadınlar olduğunu anlatan Süleyman Demirel, şöyle konuştu: "Devlet laik olacaktı. Devlet tüm inançlara karşı eşit mesafede olacaktı. Bugünkü sıkıntıların en önemli nedenlerinden biri budur. Dinle devletin ayrılması Türkiye'nin Müslümanlıktan uzaklaşması demek değildi. Öyle olsaydı 85 bin camide din hizmeti verilmez, beş vakit namazın kılındığı bir ülke olmazdı. Müslümanlığın icaplarına en uygun olan ülke Türkiye'dir. Bugün Türkiye 86 yılda kalkındıysa bunu Cumhuriyet yapmıştır. Türk halkı bu cumhuriyeti çok sevmiştir. Bu ülkede ne varsa bunu cumhuriyete, cumhuriyeti de Büyük Önder'e borçluyuz." Demirel, Türk Milleti'nin yüreğinde Atatürk'ün oraya koyduğu ateş yanmaya devam ettiği sürece bu ülkeyi kimsenin bölemeyeceğini söyledi.
Kimsenin Türkiye'ye kötülük yapamayacağını anlatan Süleyman Demirel, sözlerini şöyle tamamladı: "Biz kendi kendimize kötülük yapmadıkça kimse bize kötülük yapamaz. Bu ülkenin insanları olarak şu veya bu sebeple birbirinize düşmeyin. Hiçbir mesele yoktur bizi birbirimize düşürecek. Gelin el birliğiyle zenginleşmeye, büyümeye, birbirimize daha çok kucaklaşma devam edelim."
Demirel, önce Doğu Kampusunda öğle yemeği yedi sonra akademik açılış töreninin yapıldığı Prof.Dr. Lütfi Çakmakçı Kültür Merkezi'ne geldi. Demirel'in ilk dersine öğrenciler ve akademisyenler yoğun ilgi gösterirken kültür merkezinde her zaman olduğu gibi oturacak yer kalmadı. 1 Kasım 2009'da 86 yaşına girecek olan Demirel'e, SDÜ'den doğum günü hediyesi olarak Batı ve Anadolu ezgilerinin birlikte yoğrulduğu müzik dinletisi sunuldu. Ardından SDÜ'yü anlatan sinevizyon gösterisi izletildi.
VATANA VE KURUMLARINIZA SAHİP ÇIKIN
SDÜ Rektörü Baydar, dünyada yer edinebilmek için akademisyenlerin sadece üniversitelerde öğrencilere kitaptaki bilgileri aktaran değil vatanına ve kurumuna sahip çıkan kimseler olmaları gerektiğini söyledi.
"Bir dersi anlatan kişinin yaptığı şey nedir? Sadece kitaptakileri aktarmak mıdır?" diyen Baydar, aktarılanın insanlığın binlerce yıllık mirası olduğunu söyledi. İnsanı insan yapan temel özelliklerin başında ortaklaşa ürettiği değerler geldiğini belirten Baydar, şunları söyledi:
"İnsan bu evreni donatabildiği ölçüde insandır. Bu değerleri yaşatabilmesi için akademisyenlerin erdem ve sorumluluk sahibi ve özgür olmaları gerekir. Akademisyenliği sadece ezbere aktarıp karşılığında maaş aldığınız meslek olarak gördüğümüz sürece doğrudan bizleri ilgilendiren sorunlardan kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Yok olup gitmek istemiyorsak yurtsever bir idealizm yaratmak zorundayız. Önce vatanım, bayrağım, ülkem diyen anlayışımız yoksa dünyada yer edinemeyiz."
Ülkesi ve kurumları için kendilerini feda edenlerin sonsuzluğa ulaştığını anlatan Rektör Baydar, şöyle konuştu: "Üniversite sadece bilgi ve becerileri öğrenciye kazandırmakla sınırlandırılamaz. Biz insan olmanın değeri bilincine varacak bir üniversite ortamı yaratmayı vade ediyoruz. Bugün 50 bini aşkın üniversitesiyle Türkiye'nin 4. büyük üniversitesiyiz. Bu çalışma azmini 17 yıl önce söylediklerinizden alıyoruz Sayın Cumhurbaşkanım. 'Benim adımın olduğu yerde birincilik vardır' sözünüzün olduğu bu hedefinize hep koştuk hep koşuyoruz hep koşacağız."
Rektör Baydar'ın konuşmasının ardından SDÜ öğretim üyelerine 2008 yılı teşvik ödülleri sunuldu.
SİYASET ÜSTÜ KONUŞMALAR
Süleyman Demirel de, geçen 17 sene zarfında büyük gelişme gösteren SDÜ'nün yeni eğitim öğretim yılını kutlayarak sözlerine başladı. Süleyman Demirel, "Senede iki kez gelir sizleri dinler havanızı alır. Ne olup olmadığına bakar teftiş ederim ve dünya sorunları Türkiye sorunları üzerine konuşur bu mekanı siyasi tartışmaların hedefi yapmaktan itina ederim" dedi. Burada yaptığı konuşmaların siyaset üstü konuşmalar olduğunu anlatan Süleyman Demirel, şunları söyledi: "Ancak siyaset üstü çok az şey vardır. Ben 2009 yılı sonunda dünya ve Türkiye üzerine konuşacağım. Bugün SDÜ'nün geldiği nokta Isparta için gurur vericidir."
20. yüzyılın birinci yarısında iki dünya savaşı olduğunu anlatan Süleyman Demirel, sözlerine şöyle devam etti: "İkinci yarısı soğuk savaşla başladı ama bitti. Sovyet imparatorluğunun tasfiyesiyle bütün imparatorluklar dağıldı. Artık insanlık birbirini boğazlamaktan vazgeçmeli hevesiyle kurulan BM'nin 192 üyesi var. Asrın ikinci yarısı bağımsız devletler yarışıdır. Bu devletler bugünkü şartlar içerisinde ideolojik kavgaların sone ermesiyle yeni düzene girilmiş demokrasi insan hakları ön plana çıkmıştır. İletişim devrimi ulaşılmamış mekan bırakmamıştır. Uluslararası ilişkilerde küresel yöntemler uygulanır hale gelmiştir."
Bilgiye ulaşmanın artık kolay olduğunu anlatan Süleyman Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü. "Çağa enformasyon çağı adı verilmiş, sınırlar anlamını yitirmiş sınır tanımayan sorunlar insan kaderine hakim olmuş, yoksulluk, terör, göç gibi olaylarla mücadelede küresel işbirliği zorunlu hale gelmiştir. Domuz gribi tüm dünyayı sallıyor. Bir yerde olan kötülük her tarafa birden yayılıyor."
Son 25 yılın altın çağ olduğunu anlatan Demirel, şunları söyledi: "Ekonomide yüzde 5 büyüme olmuş. Bugün 5 milyar insan dünya pazarından alışveriş yapıyor. Uluslararası sermaye dolaşır hale gelmiş. Böylece Çin, Hindistan, Brezilya gibi yeni aktörler türemiş, dünya nüfusu artmış, dünya ekonomisi 7 defa büyümüştür. Ancak dünya zengin ve fakir olarak bölünmüştür. En önemli sorunlardan biri budur. Artan nüfusun yerkürede baskısı zorunlu maddelerin tedarikini zorlaştırmıştır."
ÜRETİM ÖNEMLİ
Bugün 800 milyon insanın yatağa aç girdiğini ve okula gitmediğini anlatan Demirel, şunları söyledi: "Böyle bir dünyada huzur olması mümkün değil. Eğer insanlık tedbiri alabilirse yoksulluk ve mahrumiyet ortadan kalkar. Daha çok yiyecek için toprak tahrip edilmiş yerküre yoksullaştırılmıştır. Zenginliği meydana getiren sanayi devrimidir. Zenginleşmenin, dünyayı yoksulluktan kurtarmanın yolu sanayidir, her çeşit üretimdir. Dünya çok büyük paradoksla karşı karşıya. Sanayi enerjiye dayanır. Enerji fosil yakıtlarına yani petrole, kömüre, gaza dayanacaktır. Ne kadar çok yakarsanız karbondioksit çıkar bunu havaya vereceksiniz. Bilim adamları havaya daha çok bu gazı verdiğiniz sürece yeni bir bela başa açıyorsunuz. Kimse bunu şakaya almasın."
Dünyanın ısındığını belirten Süleyman Demirel, sözlerine şm Rektör Baydar'ın konuşmasöyle devam etti: "Bugünkü dünya işte buna çare bulmaya çalışıyor. Oranın 550ppm derecesine gelmesiyle insanlar bugün yaşadığı yerde yaşayamaz hale gelecek. Dünyadan size haber veriyorum. Eğer dünya nüfusunu dört kat artırırsanız bu kirlilik olacaktır. İnsanoğlu yaşayacaktır. İnsanoğlunu aç bırakarak ne dünyayı, ne atmosferi koruyabilirsiniz. Öyleyse dünya milletlerinin, bilim adamlarının önünde bu kargaşadan nasıl çıkılacağı büyük sorun olarak durmaktadır."
Teknolojinin yegane ümit olduğunu ifade eden Süleyman Demirel, şöyle konuştu: "Eğer nükleer enerjiyi iyi yönde kullanırsanız insanlığın hayrına olur. Bir tarafta ekmeğe ihtiyacı olan diğer yanda bunları ürettiği halde dünyayı oturamaz hale getirme tehlikesiyle karşı karşıya olan var. İşte bu soru dünyada cevap beklemektedir. Bu soruyu SDÜ'de değerli bilim adamlarının önüne koyuyorum. Sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir büyüme devam ettirilmek zorundadır. Dünyanın gündeminde ekonomik kriz var. Bu finansman kriz neyse ki ekonomik krize dönüşmedi. Ekonomik krizlerden piyasa ekonomisine inanıyorsanız korkmamanız lazım. Aslında kriz ekonominin doğru işlemesi yöntemlerinden biridir. Görünmez bir el işleri yola koyacaktır. Bu krizde piyasa ekonomisinin en büyük savunucuları bu görünmez eli beklemeden devlet müdahalesi yöntemini seçtiler. Piyasalara büyük miktarda para enjekte etti. Bankalar satın alındı. Ama 1 senelik zaman zarfında daha büyük krize geçilmesini önlediler. Şimdilik her şey bitmiş değil ama dünya rahatlamış görünüyor."
İki sene içinde krizin ortadan kalkacağını sandığını belirten Demirel, "50 milyon işsiz, 100 milyon yoksul ortaya çıkmıştır. Biz de bu krizden nasibimizi aldık. Ekonomimiz yüzde 6 küçüldü. Bu kriz bizim büyümemizi küçülttü. Aşağı yukarı 4 sene daha bu krizin sonuçlarını çekeceğiz. En kötü yansıması işsizlik oldu. İhracat azaldı. Pazar sıkıntıya girdi. Bize de bu kadar dokundu. Dünya sürdürülebilir istihdamı arıyor. Biz neyi arayacağız" dedi.
Süleyman Demirel, bir ülkenin ekonomik idaresi refaha intikal etmiyorsa, istihdamı artırmıyorsa, yani vatandaş evladına iş bulmak için bir kapı çalıyorsa orada başarıdan söz edilemeyeceğini söyledi. "Eğer bu başarı hissedilmiyorsa vatandaş iyi idare edildiği kanaatinde değildir" diyen Demirel, "Dünya piyasa ekonomisi anlayışından biz de dahil vazgeçmek zorundayız" ifadelerini kullandı.
Üç gün sonra Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayacağımızı anlatan Süleyman Demirel, şunları söyledi: "Dünü bugünü iyi anlamamız için Cumhuriyeti iyi anlamamız gerekiyor. Bunu anlamayanlar var. Hiç olmazsa anlamış olanları sağlam tutmak lazım. Tartışmalar böylece aydınlığa çıkabilir. Cumhuriyet büyük bir dönüşümün devrimin adıdır. Cihan imparatorluğunun küllerinden çıkacaksınız, savaşın mağlupları arasındasınız, işgal edilmemiş çok az toprağınız kalmış, bir milli mücadele vereceksiniz. Bir istiklal harbiyle taçlandıracaksınız 1919'da niçin milli mücadele verdiğimizi unuttuğumuz yerde yanlışlar yapılmaya devam edilecektir.
Samsun'dan yükselen ses milletin istiklalini milletin azim ve kararının kurtaracağını söylüyor. Bu Mustafa Kemal'in milletine tebliğidir. Bu asla unutulmamals Rektör Baydar'ın konuşması. Milletin istiklali tehlikedeyse bunu milletin azim ve kararlılığı kurtarır asla unutulmamalı. Ardından Erzurum Kongresi'nde, 'Milli sınırlar içinde vatan bütündür parçalanamaz' deniyordu. TBBM'de milletin azmi millet temsilcilerini bir araya getirmiştir. 7 düvele karşı savaşıldı. 1922'de düşmanlar geldikleri yere gönderildi."
Esas düşmanın yoksulluk, cehalet, harabiyet olduğunu anlatan Süleyman Demirel, sözlerine şöyle devam etti: "Ülke nasıl idare edilecekti? Bir yeni devlet kurulacaktı. Eski devlet devam etmeyecekti. Yeni devlet çağdaş devlet olacaktı. Halktan ulusa geçilecekti. Tebaadan vatandaşa geçilecekti. Halkın yerini millet alacaktı. Nasıl tarif edecektik milleti."
BİR TOPRAK ÜZERİNDE İKİ MİLLET OLMAZ
Demirel, 1924 Anayasası'nın ırk ve din farkı gözetmeksizin ülkede yaşayan herkese Türk dediğini söyledi. "Millet başka türlü nasıl ocaktı" diye soran Demirel, "Devleti adı Türk devleti, ülkenin adı Türkiye'ydi , Millet Türk milletiydi. İşte böyleydi. Bugün durup durduğumuz yerde dahiyane biçimde ortaya konmuş bu kuralların hırpalanması veya taviz verilmesini bu sistemin gevşetilmesinden doğan yaygın korku vatandaşı tedirgin ediyor" dedi.
Vatan denilen bu coğrafyanın üstündeki kanla vatan olduğunu anlatan Süleyman Demirel, şunları söyledi: "Dünyaca tasdik edilmiş bir coğrafyaya sahipsiniz. Eşsiz bir vatan. Bunun dahilinde hükümet içinde hükümet eden, dahili hallerden kurtulmuş, müdafaa hakkı mutlak, serbest, kaynakları bol bu vatanın adı Türkiye'dir. Merhum İnönü, Lozan dönüşünde işte bunu getirmiştir. Bu hakkı veren size Kurtuluş Savaşı, bu savaşı yapan Türk halkı bu halk da Türk Milleti. Türkiye'de değişik etnik gruplara rağmen kimsenin kimseyle bir problemi var mı? Sen Kürtsün Türksün diye bir problemi var mı? Herkes birbirini kabul etmiş bir ahenk içinde şu aziz ülkenin havasını kokluyor, suyunu içiyor. Bu böyleyken bunun kafasınaniçin bir takım düşünceler koyuyoruz. Benim illerimdeki insanların kafasına niçin bir mesele koruz."
BU ÜLKEYE ÖMRÜMÜ VERDİM
Bunu çok yadırgadığını anlatan Süleyman Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Devlet, millet; vatan, bayrak, dil birdir. Bizim devletimizin özelliği bu. Bu devlet tek hukukludur. Tek milletlidir. Eğer bir ülke içerisinde değişik etnik mensuplara ayrıcalık tanırsanız bunu ya azınlık hakkı ya da hükümranlık hakkı olarak tanırsınız. Millet olma hakkı tanırsanız, bir toprak üzerinde iki millet olmaz. Millet, bayrak bir olacaksa kime ne vereceksiniz? Bunları vermediğinize göre. Bir kısım insanlara haksızlık yapılmış, az hizmet gitmiş, bir kısım insanların farklılığı var. Bunları giderelim. Bir kısım insanlara farklılık tanıyalım. Bu ülkenin ben kürdüm diyen vatandaşı vali, belediye başkanı, bakan oluyor mu başka halk ne oluyorsa o da oluyor. Bir terör grubu türeyecek 15 milyon olduğu sanılan bu ülkenin Kürt kökenli güzel insanların temsilcisi hale getireceksiniz. Hak eksikliği varsa eksik olan şeyi herkese verelim. O zaman ne olur bir takım grupları beklenti içerisine sokarsınız. Bunu yerine getiremezsiniz. Bunu yerine getirmeye kalkarsanız. Karşı çıkanlar olur, az bulanlar olur. Bunu yaparsanız millet çatlar. Milletin birliğini bozmayın ne yaparsanız yapın milletin birliğini bozmayın. Her şeyin neticesi ölçülür."
Bu ülkeye ömrünü verdiğini belirten Süleyman Demirel, şöyle konuştu: "Eğer bu ülkede kadınlar oğlumu istiyorum diye sokağa çıkarsa veya gencecik vatan çocukları bu ülkenin sınırlarını beklerken kolunu bacağını kaybetmiş evlatlar 'alın bu bacağı, kolu beratı' derse her şey neticesiyle ölçülür. Buna aracı olan icraatın iyi olduğunu kimse söylemez. Orta yerde herkesi kucaklayan bir devlet var. Şanlıurfa'ya yapılan hizmet Balıkesir'e yapılan hizmetten daha çok. Helal olsun."
Bugün devletin her kademesinde kadınlar olduğunu anlatan Süleyman Demirel, şöyle konuştu: "Devlet laik olacaktı. Devlet tüm inançlara karşı eşit mesafede olacaktı. Bugünkü sıkıntıların en önemli nedenlerinden biri budur. Dinle devletin ayrılması Türkiye'nin Müslümanlıktan uzaklaşması demek değildi. Öyle olsaydı 85 bin camide din hizmeti verilmez, beş vakit namazın kılındığı bir ülke olmazdı. Müslümanlığın icaplarına en uygun olan ülke Türkiye'dir. Bugün Türkiye 86 yılda kalkındıysa bunu Cumhuriyet yapmıştır. Türk halkı bu cumhuriyeti çok sevmiştir. Bu ülkede ne varsa bunu cumhuriyete, cumhuriyeti de Büyük Önder'e borçluyuz." Demirel, Türk Milleti'nin yüreğinde Atatürk'ün oraya koyduğu ateş yanmaya devam ettiği sürece bu ülkeyi kimsenin bölemeyeceğini söyledi.
Kimsenin Türkiye'ye kötülük yapamayacağını anlatan Süleyman Demirel, sözlerini şöyle tamamladı: "Biz kendi kendimize kötülük yapmadıkça kimse bize kötülük yapamaz. Bu ülkenin insanları olarak şu veya bu sebeple birbirinize düşmeyin. Hiçbir mesele yoktur bizi birbirimize düşürecek. Gelin el birliğiyle zenginleşmeye, büyümeye, birbirimize daha çok kucaklaşma devam edelim."