DÜNYA’YI KİM YÖNETECEK?

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Dünya'da dengeler değişiyor mu?

ABD'den, Avrupa'ya, Mısır'dan Rusya'ya kadar, barışsever aydınlar bunu tartışıyor.

Amerika ve Batı'nın sömürgeci, emperyalist, tüketimci ve terörist politikalarının yerini, Doğu'nun barışçı, kalkınmacı, emeğe saygılı yaklaşımları alacak mı?

Rusya, Çin ve Hindistan'ın öncülük ettiği Doğu Bloğu, Asya ve Afrika'nın sömürülmüş/sömürülen halklarına bir umut ışığı olurken, Trump'ın ABD Başkanı seçilmesiyle, Batı'daki barışseverler sesini yükseltmeye başladı.

Ergun Diler ve Bekir Hazar'ın Haber A'da yaptıkları “Yaz Boz” isimli program, batılı aydınların dilinden dünya gerçeklerini gözler önüne seriyor. Bu iki usta gazeteci, kimi zaman dünya basınındaki haber ve görüntüleri cımbızla çekerek ekrana taşıyor, kimi zaman da bizzat roportajlar yaparak, dDünya ve Türkiye gerçeklerini evlerimize taşıyor.

Son olarak, Rusya'da Generallerin Generali unvanlı, Sanghay İşbirliği Örgütü'nün kurucusu, Orgeneral Leonid İvaşov ile yaptıkları söyleşi muhteşemdi. Rus General öyle şeyler söylüyordu ki, her cümlesi ayrı önemdeydi. ABD ve Avrupa'nın gizli yapılanmalarından, 15 Temmuz Darbe girişimine kadar, altı çizilecek bir sürü laf ediyordu. Örnek mi?

İvaşov, Orta Doğu'daki her savaşın, her darbenin, her ayaklanmanın arkasında Amerika ve Batı'nın gizli servislerinin olduğunu söylüyor. Bunlar tahmin değil, bilgilerine dayanıyor.

“Suriye'den sonra sıra İran'a, İran'dan sonra da Türkiye'ye gelecekti” diyor. Gerekçesi ise, Batı'nın ve Dünya sermayesini kontrol altında tutan Rotshild, Rocofeeller gibi ailelerin, enerji kaynakları üzerindeki ülkeleri kontrol etme arzusu. Ve Türkiye de enerji kaynakları geçişinin en önemli coğrafyasına sahip.

Rus General İvaşov, sohbet sırasında, gözlerden kaçan bir laf da ediyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi'ni, Türk ve Rus İstihbarat Örgütü'nün birlikte çalışmasıyla, birkaç saat önceden haber alınarak engellendiğini söylüyor. 15 Temmuz'la ilgili, başından beri Rusya'nın istihbarat desteği verdiği iddiaları da böylece somutlaşıyor. Peki, FETÖ'nün arkasında kim ya da kimler var?

15 Temmuz ihanetini kimler destekledi? İvaşov, “Fethullah Gülen, Amerika'da FBI'ın haberi olmadan taksi bile çağıramaz” diyerek, Gülen'in ABD'nin bir kuklası olduğuna vurgu yapıyor. Sonra da 15 Temmuz'un arkasında kimler olduğunu anlatıyor: “ABD'nin istihbarat servislerinin eli olmadan Gülen'in Türkiye'de böyle bir işe kalkışması mümkün değildir. Fetö'nün en başta gelen finansörleri ABD petrol şirketleri ve istihbarat servisleridir.”

Amerika'da Trump'ın seçilmesiyle cesaretlenenlerin sesleri de yükselmeye başlıyor. Eski bir CİA ajanı olan Robert David Steele, “Türkiye ve Rusya NATO'ya karşı çıktıkları için cezalandırılıyorlar” diyor. CİA ajanı, Ankara'da Rus Büyükelçi Karpov'un suikast sonucu öldürülmesinin ise, üçüncü dünya savaşını başlatmaya dönük olduğunu savunuyor. Robert David, son aşamada bir suçlu psikolojisiyle şunu söylüyor; “Bize süre verin ve güvenin, önce evimizin içini düzeltelim.”

Orta Doğu'da görevler yapmış olan İngiliz Büyükelçi Craig Muray ise bir konferansında itiraflarda bulunuyor. ABD'nin, üçüncü dünya ülkelerine “demokrasi” götürdüğü yalanıyla yaptığı operasyonların aslında yer altı zenginlikleri için düzenlendiğini şu cümleyle itiraf ediyor: “Savaşlar daima kaynakların kontrol edilebilmesi amacıyla yapılıyor.”

İşte Türkiye'nin, kiminde PKK, kiminde DEAŞ ve son kertede FETÖ ile terbiye edilmeye çalışılmasının ardındaki gerçekler, bizzat batılı itirafçılar tarafından böyle anlatılıyor. Batılı istihbarat örgütleri, kompradorlar, tröstler, gizli misyonerler, her yolu denediler ve Türkiye kalesini düşüremediler. Şimdi Cumhurbaşkanlığı sistemi ve referandum üzerinden, son kozlarını oynamak isteyecekler. Siyasetçilere suikastlar ya da Alevi-Sunni kalkışması son kalleşlikleri olarak karşımıza çıkabilir. Özellikle Alevi-Sunni çatışması konusunda, CHP bilinçli ya da bilinçsiz bir kıvılcım çakarsa, çıkacak yangından kendini bile kurtaramaz. Yapılması gereken, tüm siyasilerin ortak bir sağduyu içinde, Türkiye'yi referanduma götürmeleridir. Anayasa değişikliğine ilişkin CHP'deki gerilimin, toplumda karşılığı olmadığı görüldü. Zira yapılan protestolara kimse itibar etmiyor. 15-20 kişilik grupların pankart açmasının ötesine geçemiyor. CHP bunu iyi okumak yerine, farklı metotlara yenik düşerse, bedeli ağır olur.