Tüp Bebekte Son Teknoloji

Tüp bebek tedavisinde gelişen teknoloji ile birlikte uzmanlar, tüp bebek yöntemine başvuran hastaların normal yaşantılarından kopmadan, daha az maliyetle tedavi olabileceklerini belirtti.
Sperm 


Hisar İntercontinental Hospital doktorlarından Doç. Dr. Birgül Gürbüz tüp bebek tedavisinde gelişen teknolojiyi değerlendirdi. Tüp bebeği detaylı anlatan Doç. Dr. Birgül Gürbüz, ' Tüp bebek normalde kadın vücudunda olan döllenmenin laboratuar ortamında gerçekleştirilmesidir. Bu yöntemle önce kadında yumurta gelişimini sağlıyoruz, dışardan verdiğimiz hormon ilaçları ile. Sonra ufak bir anestezi ile kadın hastamızdan yumurtalıklarından iğne ile yumurtalarını aspire ederek laboratuar ortamına alıyoruz. Eşinden de sperm alıyoruz. Onları da bir işlemden geçirdikten sonra her bir spermi her bir yumurtanın içine enjekte ediyoruz. Mikroskop altında mikroenjeksiyon dediğimiz yöntemle. Daha sonra döllenmiş olan yumurtaları izliyoruz. İçlerinden kaliteli olanı seçip, rahim içerisine yerleştiriyoruz ' dedi.

Tüp bebek tedavisinde uygulanan yeniliklere değinen Birgül Gürbüz, ' Tüp bebek tedavi yönteminde de teknolojideki gelişmelere paralel olarak çok yüz güldürücü sonuçlar almaya başladık. Laboratuarda kullandığımız besleyici sıvılarda, yumurtalara ve döllenmiş yumurtayı beslemede kullandığımız sıvılardaki gelişmeler yanında, laboratuarlarda kullanılan cihazlarda, bu yumurtalıkları sakladığımız cihazlarda da çok doğala yakın ortamların oluşturulmasıyla da başarı şansları artmıştır ' diye konuştu.

Laboratuardaki gelişmeler dışında klinikte uygulanan tedavi yöntemlerinde de yenilikler yaptıklarını ifade eden Gürbüz, ' Eski tedavilere göre tüp bebekte şu an uyguladığımız yöntemlerde, tedavi yöntemini çok kısalttık. Kullanılan ilaç dozlarını, hormon enjeksiyonun dozlarını azalttık. Tabi bunların azalması, tedavi süresinin kısalması hastanın tedaviye uyumunu arttırmakta. Tedaviye uyumun artması hastanın günlük yaşamdan çok fazla kopmadan, özellikle çalışan hastalarımızın, hem çalışma hayatını sürdürmesi hem de günlük yaşamını sürdürmesi hem de tedaviyi sürdürmesi çok büyük avantajlar getirdi. Hasta uyumunu arttırdı, hasta stresini azalttı ve tabi bunlarda tedaviye başarı şansının yükselmesi olarak yansıdı. Bu tedavilerde hormon enjeksiyonlarının sayısı azaldığı için hastanın takip esnasında muayeneye gelme sayıları azaldı. Kan tahlillerine çok az gerek duymaya başladık ' dedi.

' DOĞAL TÜP BEBEK TEDAVİLERİ UYGULAMAYA BAŞLADIK '

Doç. Dr. Birgül Gürbüz doğal tüp bebek tedavileri uygulamaya başladıklarını belirterek, ' Tedaviden sonra hastanın yine normal yaşantısından çok fazla kopmadan bekleme sürecinde de devam ettirilebilmesi hasta uyumunu arttırarak başarımızı arttırdı. Doğal tüp bebek tedavileri uygulamaya başladık. Bu tedaviyi uyguladığımız hasta gruplarında hormon ilaçları, hormon enjeksiyonları kullanmıyoruz. Bunları kullanmadan hastanın kendisini normal döngüsünde oluşturduğu yumurtasını kullanmayı hedefliyoruz. Hormon enjeksiyonları da olmadığı için tabi hastanın konforunu arttıran bir tedavi yöntemi. Kan alma gereği duymuyoruz. Yine hastamızı kontrollere çağırıyoruz. Bu kontroller esnasında yine yumurta gelişimini takip ediyoruz. Vücudun kendi ürettiği, belki daha kaliteli olabilecek, hormonlarla uyarılmamış yumurtasını alıyoruz. Yine mikroenjeksiyon işlemini uygulayarak, döllenen yumurtasını rahim içine transfer ediyoruz ' şeklinde konuştu.

Tedavi sürecinin 12 - 15 gün kadar sürdüğünü ifade eden Gürbüz, ' Bu durum tabi tedavi maliyetlerini oldukça azaltmaktadır. İlaç maliyeti olmadığı için hastanın normal yaşantısına dönmesi çok daha çabuk olmaktadır. Bu tedavi yönteminin bir avantajı da hasta eğer bu tedaviyi uyguladığımız dönemde gebe kalamamışsa veya herhangi bir nedenden dolayı iptal olmuşsa, hemen önümüzdeki ay tekrar başlayabiliyoruz. Klasik tüp bebek yöntemlerinde 3 ay kadar bir ara vermemiz gerekiyor. Ama tabi bu tedavi yönteminin bir takım dezavantajları da mevcut. Çünkü 50 yumurta az olduğu için eğer döllenememe durumu olursa veya yumurta toplama esnasında bir sorun oluşursa, döllenememesi veya bölünmesinde bir sorun oluşursa o zaman tedavi iptali riski vardır. Hastanın donduracak embriyosu da olamamakta bu yöntemde. Tabi hormon enjeksiyonu almak istemeyen veya bunun sakıncaları bulunan hastalarda uygulayabileceğimiz, elde seçenek olarak tuttuğumuz yöntemlerden bir tanesi doğal tüp bebek yöntemidir ' diye konuştu.

Tüp bebekte yenilik olarak hap kullanarak tedavi uygulamaya başladıklarını da belirten Doç. Dr. Birgül Gürbüz, ' Geçmişten beri klasik yöntemlerle bizim hedefimiz daha fazla yumurta elde etmek. Bu amaçla da hormon enjeksiyonları kullanarak yumurtalığı uyarmak ve fazla yumurta elde edip, onları dölleyerek, içlerinden iyisini seçip rahim içine transfer etmek. Geriye kalanları da gerekiyorsa dondurmak şeklindeydi. Sperm kalitesi önemli olduğu için bunun kaliteli embriyo oluşumuna ve gebelik şansını arttırabileceği fikri doğdu. Bu nedenle kullandığımız hap aslında uzun yıllardan beri meme hastalarında kullanılan bir ilaçtır. Hatta aşılama tedavilerinde de yumurta geliştirebilmek amacıyla kullanılmaktaydı. Ama fazla yumurta uyarımı yapmadığı için tüp bebek tedavi yönteminde kullandığımız bir ilaç değildi. Şimdi kaliteli yumurtanın önemini anladığımız için hapla tedaviyi de uygulayabiliyoruz. Yine doğal tüp bebek gibi avantajları, hastaya hormon enjeksiyonu yapılmaması, kan tahlili gereği olmaması, hastanın daha az sayıda muayeneye gelmesi, maliyeti ciddi oranda düşürmesi ve hastanın normal yaşantısına dönmesi, enjeksiyona ihtiyaç duymaması gibi avantajları bulunmaktadır. Bu yöntemde yine hastayı biz adet döneminde muayenesini yapıyoruz. Bu yöntemi uygulayabilmemiz için hastanın düzenli adet görmesi gerekiyor. Hasta eğer uygunsa adetin 2. ya da 3. günü hap tedavisine başlıyoruz. Günde 2 kere kullanılmakta, toplam 5 gün süren bir tedavi. Sonra hasta takibe gelmekte, yumurta geliştiği zaman yine hafif bir anestezi ile yumurtalıklarından yumurtaları alıyoruz. Klasik tüp bebek yönteminde ki gibi spermleri yumurtalara enjekte edip, daha sonra rahip içerisine transfer ediyoruz ' dedi.

Gürbüz, ' Görüldüğü zaman ciddi durumlara sebep olabilen aşırı uyarılma sendromu vardır yumurtalıkların. Bu komplikasyonu yaşamıyoruz. Tabi ilaçlara bağlı olan ihome enjeksiyona bağlı olan yan etkiler var. Onları yaşamıyoruz. Dezavantaj olarak, tabi az yumurta çıkmaz. Hormon enjeksiyonları da olmadığı için tabi hastasına bağlı olarak dondurulacak embriyo şansımız olmuyor. Eğer çok iddi sperm sorunu varsa bunlarda dölleme sorunları yaşayabileceğimiz için, elimizde de az sayıda yumurta olduğu zaman döllenememe sorunu olacağı için bu hastalarımıza da bu yöntemi tavsiye etmiyoruz. Ancak bütün anlattığım yöntemler içinde ekibin deneyimli olması gerekiyor. Kliniğin deneyimi çok önemli. Çünkü çok uzun süredir uygulanan yöntemler değil. Ayrıca laboratuarında az sayıda yumurta olduğu için elimizde, bu konuda kaliteli ve en son teknolojiye sahip olması da çok önemli ' dedi.
' KISIRLIK SEBEBİNİN YÜZDE 40'I KADINA, YÜZDE 40'I ERKEĞE AİTTİR '
Kısırlığın sebeplerinin hem kadından hem de erkekten kaynaklanabileceğini belirten Doç. Dr. Birgül Gürbüz, ' Kısırlık sebebinin yüzde 40'ı kadına, yüzde 40'ı erkeğe aittir. Yüzde 20'lik grupta da her iki çiftte de problem vardır. Sperm yumurtayı döllediği için spermin kaliteli olması, normal sperm oranının yüksek olması çok önemlidir. Çünkü eğer bir erkek hastanın normal sperm oranı yüksekse, bize döllenme oranlarında artış, kaliteli embriyo ve gebelik oranlarında artış, düşük riskinin azalması ve tabi sonuçta eve bebek götürme oranlarının artmasıyla dönecektir. Burada sperm seçimi çok önem taşımaktadır. Çünkü elde ettiğimiz yumurtaların hepsine işlem yapıyoruz. Spermi seçmek durumunda kalıyoruz. Elimizde çok az sperm olan durumlar dışında genellikle yumurta sayısının çok üstünde sperm bulunmakta. Bunların seçiminde biz klasik olarak, standart mikroskoplarla standart tüp bebek tedavilerinde kullandığımı mikroskoplarla spermi 400 kez büyütebiliyoruz. Bu büyütmeyle spermin genel yapısını izliyoruz. Anormalliği olan spermleri ayıklayarak, normal görünen spermleri kullanıyoruz ' diye konuştu.

Gürbüz, ' Tabi bu incelememiz tabi biraz kısıtlı kalıyor. Spermin başında bulunan stoplazma dediğimiz kısmını tam olarak inceleyemiyoruz. Burada dışı zarla kaplı boşluklar vardır. Bunların normalde olmaması gerekir. Hücre çekirdeğini değerlendiremiyoruz kullanılan standart yöntemlerle. Daha kaliteli, daha normal görünen sperm seçmek için bir yöntem geliştirildi. Bu yöntemin adı imsi. İmsi yönteminde standart mikroskoplarda yapılan 400 büyütme 6 bin 500 kere büyütülerek sperm seçimi yapılmakta. Dolayısıyla bu spermin başında, hücre çekirdeğinde bulunan anormallikleri bize gösterebilmektedir. İmsi mikroskobuyla bunları daha rahat değerlendirebiliyoruz. İmsi de yeni bir yöntem, tabi maliyetli de bir yöntem. Laboratuarda bu cihazın tek başına olması da yeterli olmuyor. Bu cihazla deneyimli olan personel, embriyolog olması gerekiyor. Daha uzun vakit alıyor. Ama tabi sonrasında getirdiği artıları göz önüne getirildiği zaman, biz bütün hastalar kullanmasını öneriyoruz. Ama özellikle belli bir hasta grubunda mutlaka imsiden bir fayda görecektir. Bu grupta çok ciddi erkek faktörü olan spermin, spermiyogramın litresinde 5 milyondan az sperm bulunan, hareketli sperm sayısı çok düşük olan, normal görünümlü sperm oranı çok düşük olan hasta grubunda, özellikle sperm seçimi çok önem kazanmakta ' dedi.

' TÜP BEBEK ÇİFTLER İÇİN SON ÇARE '

Tüp bebeğin genellikle çiftler için son çare olduğunu belirten Birgül Gürbüz, ' Çünkü her bakımdan daha zahmetli, daha maliyetli bir yöntem. Belli hasta gruplarında tüp bebek son çare değil, ilk seçenek olmak durumunda. Bunlarla, diğer yöntemlerle hasta fazla oyalanmadan, maddi manevi yıpranmadan direk tüp bebek yöntemine yönlendiren hastalarımız da var. Tabi bunlar erkek kaynaklı da olabilir, kadın kaynaklı da olabilir. Kadın kaynaklı durumlarda tüpleri tıkalı olan, enfeksiyon, dış gebelik bir nedenle tüpleri alınmış olan hastaların hiç başka yöntemlerden fayda görmeyeceği kesindir. Direk tüp bebeğe yönlendirilmeleri gerekiyor. Hastanın tüpleri yerinde olabilir, açık olabilir ama karın içerisinden geçirilmiş cerrahi ameliyatlarda ki basit bir apandist ameliyatı da olabilir. Yahut enfeksiyonlara bağlı olarak, dış gebeliğe bağlı olarak tüple yumurtanın ilişkisi bozulmuştur. Tüpler açık olabilir ama tamamen yumurtadan bağlantısız bir bölgededir. Bu hasta gruplarında da tüpün fonksiyonları bozulmuştur. Açık olması bir işe yaramamaktadır. Bu hastaları da tüp bebeğe yönlendirmekte fayda var. Bunun dışında hasta yumurtalıklardan bir ameliyat geçirmiş olabilir. Yumurtalık kisti olabilir, çikolata kisti olabilir veya yumurtalık kanseri olabilir. Bu nedenle yumurtalıklardan ameliyat geçirmiş olabilir. Dolayısıyla yumurtalık rezervi azalmış hastalarda mutlaka tüp bebek yöntemine yönlendirilmesi çok doğru olur ' dedi.

Gürbüz, özellikle 37 yaşın üzerinde olan kişilerin yumurta sayısı ve kalitesinin hızla azaldığını da belirterek, ' Diğer tedavilerle oyalandığı zamanda, tüp bebeğe karar verildiği zamanda yumurtalıktan cevap alınamamaktadır. Bu grubu da tüp bebeğe yönlendirmekte fayda var. Ayrıca erkek faktörü olan hastalarda da direk tüp bebek gerektiren durumlar vardır. Bunlar erkeğin menisinde hiç sperm yoksa hiç başka yöntemlere başvurmaması gerekiyor. Sperm olabilir ama mililitrede 5 milyondan az sperm varsa veya hareketli spermi yoksa ya da hiç normal görünümlü spermi yoksa veya çok düşükse bunlarla döllenme oranı çok düşük olacağı için bu hastalarımızda tüp bebeğe yönlendirilmelidir ' dedi.
2 Nisan 2012 Pazartesi günü yayınlandı